Hz. Hüseyin´in Şehadetinin Ardından

Hz. Hüseyin´in Şehadetinin Ardından

Küfeli Ehlî Beyt Tarafdarlarmm Pişmanlık ve Üzüntü Duymaları:
Kerbelâ İntikamını Almak îçln Yapılan İlk Çalışmalar:
Ehl-i Beyt Taraftarlannın Küfe Valisini Kovmaları :
Tevbecilerin Kerbelâ İntikamını Almak Îçin Toplantı Yapmaları :
Müseyyeb b. Necebe´nin Konuşması ;
Rifâa b. Şeddad´m Konuşması ve Süleyman b. Suired´i Başkanlığa Namzedlemesi :
Abdullah b. Vail ile Abdullah b. Sa´d´in, Rifâa´yı Desteklemeleri:
Arkadaşlarının Görüşüne Müseyyeb b. Necebe´nln Katılması:
Süleyman b. Sured´in Konuşması:
Çarpışmak îçin Yardım Kampanyası Açılması
Süleyman b. Sured´in, Medainli Ehl.i Beyt Tarafdariarmi îş Birliğine Çağırması:
Kerbelâ Tevbecileri ve Fedaîlerinin Sayısı :
Küfe Valisi Abdullah b. Yezid´in Mescidde Konuşması :
Küfe Haraç Nazırının Tehdidli Konuşması :
Müseyyeb b. Necebe ile Abdullah b. Vâl´In Haraç Nazırına Cevaplan :
Abdullah b. Yezîd´in Uyarılması :
İbrahim b. Muhammed´in Valiye Önce Kızması, Sonra da Ondan Özür Dilemesi:
Küfe Halkının Harekete Geçmeğe Dâvet Edilmesi :
Abdullah b. Hâzim´le Ebû Azze´nin Davete Hemen İcabet Etmeleri:
Nuhayla´da Toplananların Gözden Geçirilmesi :
Süleyman b. Sured´in Tevbeciler Topluluğuna Hitabı :
Suhayr b. Huzeyfe´nin Konuşması :
Abdullah b. Sa´d´in Bir Teklifi ve Süleyman b. Suredin Görüşü:
Küfe Valisi İle Haraç Nazırının Süleyman b. Sured´i Ziyaret Etmeleri :
Ömer b. Sa´d Korkuda :
Valinin Konuşması:
Süleyman b. Sured´in, Tevbeciler ve Fedaîler Birliğine Hitabı :
Tevbeciler ve Fedaîler Birliğinden Ayrılmalar:
Süleyman b. Sured´in, Birlikten Ayrılanlar Hakkındaki Konuşması:
Tevbeciler ve Fedailer Birliği Kerbelâ´da:
Süleyman b. Sured´in, Hz. Hüseyin´in Kabri Başındaki ikrarı ve Duası :
Kerbelâ´dan Ayrılırken :
Kerbelâ´dan Ayrıldıktan Sonra.
Küfe Valisinin Mektubu :
Süleyman b. Sured´in, Tevbecüer ve Fedailer Birliği İle Konuşması :
Süleyman b. SurecTin, Küfe Valisine Cevabı :
Küfe Valisinin, Süleyman b. Sured ve Arkadaşları Hakkındaki Sözleri ve Görüşü :
Züfer´in, Tevbeciler ve Fedaîler Birliğine Yardım ve İyilikleri :
Züfer´in Süleyman b. Sured´e Öğüt ve Teklifleri :
Tevbeciler ve Fedailer Birliği Aynül Verde´de:
Süleyman b. Sured´in, Birliğine Hitabı, Emir ve Tavsiyeleri:
Müseyyeb b. Necebe´nin, Öncü Birliği Olarak İleri Gönderilmesi ve îbnî Zilkela´ın Bozguna Uğratılması:
Husayn b. Nümeyr´in Ordusuyla Karılaşma ve İlk Muvaffakiyet:
Husayn b. Nümeyr´in Yardımcı Kuvvetlerle Desteklenmesi:
Tevbeciler ve Fedaîler Birliğinin Kuşatılması ve Süleyman b. Sured´in Şehid Düşmesi :
Mûseyyeb b. Necebe´nin Şehid Düşmesi :
Abdullah b. Sa´d b. Nüfeyl´in Şehid Düşmesi :
Hâlid b. Sa´d b. Nüfeyl´in Şehid Edilmesi :
Abdullah b. Vâl´in Şehid Düşmesi :
Rifâa b. Şeddad´m. Kalanları Toplayıp Geri Çekilmek İstemesi :
Velid b. Gudaynül Kinânî´nin Geri Dönmek İstememesi ve Şefaid Olması:
Abdullah b. Azizül Kindî´nin, Oğlunu Hindilere Vasiyyet Ederek Çarpışa Çarpışa Şehid Olması :
Kureyb b. Zeyd ve Arkadaşlarının Şehid Olmaları :
Rifâa b. Şeddad´ın, Tevbeciler ve Fedaîler Birliğinden Kalanlarla Birlikte Geri Çekilmesi :
Züfer b. Haris´in Yurdunda Ağırlanış :
Süleyman b. Sured´ie Müseyyeb b. Necebe´nin Başlarının Abdülmelik´e Gönderilmesi :
Abdulmelik b. Mervan´ın Konuşması :



ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

HZ. HÜSEYİN?İN ŞEHADETİNİN ARDINDAN

Küfeli Ehlî Beyt Tarafdarlarmm Pişmanlık ve Üzüntü Duymaları:

Hz. Hüseyin, Kerbelâ´da şehid edildikten ve İbn-i Ziyad, Nuhayla´daki askerî karargâhından Küfe´ye döndükten sonra, Ehl-i Beyt Tarafdarları bir-birlerile buluştukları zaman, Hz. Hüseyin´in yardım dâvetine icabet etmemek ve Kerbelâ´da Onun tarafına geçip Ona yardımcı olmamakla çok büyük günah ve hata işlediklerini anlamış, yaptıklarına pişman olmuş ve kendi kendilerini kınamışlardı.

Onlar, üzerlerindeki bu ân", bu günağı temizlemenin, ancak, Hz. Hüseyin´i Kerbelâ´da şehid edenleri veya bu cinayete katılanları öldürmekle mümkin olabileceğine kanâat getirdiler, [1]

Kerbelâ İntikamını Almak îçln Yapılan İlk Çalışmalar:

Ehl-i Beyt Tarafdari Küfeliler ve başkaları; Hz. Hüseyin´in şehâdetin-den hemen sonra, Onun kanını aramağa, intikamını almağa halkı gizlice davete başladılar ve çarpışmak için de, silah toplamak ve hazırlanmaktan geri durmadılar.

Yezîd b. Muaviye´nin öldüğü hicri altmış dördüncü yılın on dört RebfüT-evveline kadar cemaatlardan sonra cemâatler, ferdlerden sonra ferdler bu yoldaki davete icabet ettiler.[2]

Ehl-i Beyt Taraftarlannın Küfe Valisini Kovmaları :

Yezîd b. Muaviye Öldüğü zaman, îbn-i Ziyad, Irak umûmî valisi idi. Basra´da oturuyordu.

Amr b. Hureys de, onun vekili olarak Küfe valiliğinde bulunuyordu.

Süleyman b. Sured´in [3] arkadaşlarından bazıları, Süleyman b. Sured´in yanma gelerek «Şu azgın, zâlim adam öldürmüştür. Simdi, artık, saltanat zayıflamıştır. îstersen, Amr b. Hureys´i, köşkten çıkarıp atalım. Sonra da Hüseyin´in ve Ehl-i Beyt´inin kanlarını aramağa, intikamlarını almağa halkı davet edelim?» dediler.

Süleyman b. Sured «Acele etmeyiniz.

Görüyorum ki: Hüseyin´i şehid edenler; Küfelilerin Eşrafı ve Arapların süvarileridirler. Onlar da Hüseyin´in kanını arayıcı görünüyorlar.

Onlar, bunun kendilerinden aranılacağını anladıkları zaman, sizin üzerinize yürümeğe kalkarlar.» dedi.

Bununla .beraber, halk, vali.konağına gidip Amr b. Hureys´i dışarı attılar. [4]

Tevbecilerin Kerbelâ İntikamını Almak Îçin Toplantı Yapmaları :

Hicretin aitmiş beşinci yılında Küfeli Ehl-i Beyt Tarafdarlarının ileri gelenlerinden beş kişi, Hz. Hüseyin´in kanını aramak, intikamını almak için Süleyman b. Sured´in evinde mühim bir toplantı yaptılar.

Toplantıyı; Süleyman b. Sured, Museyyeb b. Necebe, Abdullah b. Sa´d Nüfeyl, Abdullah b. Vâl-üt Teymî ve Rifâa b. Şeddad tertiplemişti.

Ehl-i Beyt Taraftarlarınm ileri gelenlerinden ve hayırlılarından bir çok kişiler de, bu toplantıya katıldılar.

Müseyyeb b. Necebe´nin Konuşması ;

Toplantıda ilk konuşmayı, Müseyyeb b. Necebe yaptı.

Konuşmasında, Allah´a hamd-ü senada bulunduktan ve Allah´ın Peygamberine Salât-ü selâm getirdikten sonra şöyle dedi:

«İmdi, sizlere derim ki: biz; uzun Ömürlü olmak, türlü fitnelere uğramakla mübtelâ olduk.

Yarın, Rabb´ımıza döndüğümüz zaman, kendilerine (Biz, sizi, içinde düşünecek kadar bir müddet yaşatmadık mı ve size bir Uyarıcı da, gelmedi mi? Fatır: 37) dediği kimselerden yapmamasını dileriz.

Mü´minler Emiri Ali b. Ebî Tâlib, Allah´ın, altmış yıl yaşattığı Âdem oğlu için bahane ve Özür beyan etmeğe imkân olmadığım söylemişti.

İçimizde, bu yaşa erişmeyen kaldı mı?

Bizler, kendimizi temize çıkarmak ve Taraf darlarımızı öğmekle helak olanlardan olduk.

Hattâ, Alîâh, en hayırlılarımızı, Peygamber Aleyhisselâmm kızının oğlunu, yalanlayıcılar mevkiinde görmek, bulmakla bizi mübtelâ kıldı.

Halbuki, bundan önce, Onun bize yazıları gelmişti. Kendisi, bize elçilerini de, göndermişti.

Yanı başımızda şehid edilinceye kadar Ona, ne ellerimizle yardım, ne dillerimizle Onu müdâfaa, ne mallarımızla takviye, ne de, Onun için kabilelerimizden bir yardım talebinde bulunduk!

Rabb´ımiza döndüğümüz, Peygamberimiz Aleyhisselâma kavuştuğumuz zaman, ne Özür beyan edeceğiz?

O Peygamberimizin sevgili oğlu, Zürriyeti,. Nesli, İçimizde Öldürülmüş bulunuyor!

Hayır! Vallahi, Onu öldürenleri ve bu işi idare edenleri, öldürmekten veya bu yolda öldürülmekten başka bizim için mazeret yoktur!

Bu şekilde hareketimiz, belki, Rabb´ımızı, bizden razı kılar.

Ben, bundan sonra, Rabb´ımiza kavuşuncaya kadar kendisinin bize bir azab vermeyeceğinden de, emîn değilim.

Ey kavmim! Siz, kendinize, içinizden birisim Başkan seçiniz,

Çünki, icâbında, başvuracağınız, sığınacağınız, bayrağı altında toplanacağınız bir Emîr ve kumandan lâzımdır size!

Benim, size söyleyeceğim sözüm bu kadardır, Kendim ve sizin için Allâh´dan yarhğanmak dilerim!»[5]

Rifâa b. Şeddad´m Konuşması ve Süleyman b. Suired´i Başkanlığa Namzedlemesi :

Müseyyeb b. Necebe´deh sonra Rîfâa b. Şeddad konuştu.

Önce, Allah´a hamd-ü senada bulundu ve Peygamber Aleyhisselâma Sa-lât-ü selam getirdi. Sonra da, şöyle konuştu:

«İmdi, ben de, derim ki: Allah, sana en doğru sözü söyletti.

Sen, bizi yapılacak işlerin en doğrusuna, Allah´a hamd-ü sena ve Allâh-ırı Peygamberine Salevatla başlayarak, davet ettin.

Bizi, fâsıklarla cihada, işlediğimiz büyük günalıdan tevbeye davet ettin. (Makbul olan sözün, kabul olunur!) sözü, senden işitilmiştir.

Dedin ki: (İcâbında başvuracağınız ve bayrağı çevresinde toplanacağınız bir zat, işinizi idare etsin.)

Bu hususta biz de, senin gibi düşünmekteyiz.

Eğer, sen, bu işi yapacak kişi olursan, ol. Çünkİ, sen, bizim kâtımızda hoş karşılanan, aramızda hayra öğütleyen, toplumumuzda sevilen bîr kişisin.

Sen de, uygun görürsen ve bunu arkadaşlarımız da, uygun görürlerse,

Ehl-i Beyt Taraftarlarının Büyüğü ve Resûlullâh Aleyhi sselân^ın. Sahabîsi olan,, eskiliği ve kıdemliliği ile tanınan, mücâhedesi ve dindarlığı ile övülen, iyi görüşlülüğüne güvenilen Süleyman b. Sured, bu işde bizi idare etsin.

Bu yolda benim söyleyeceğim söz de, bunlardır. Kendim ve sizin için Allâh´dan yarlığanmak dilerim!» [6]

Abdullah b. Vail ile Abdullah b. Sa´d´in, Rifâa´yı Desteklemeleri:

Rifâa b. Şeddad´dan sonra, Abdullah b. Val ile Abdullah b. Sa´d de, Ri-fa b. Şeddad´ın konuşmasına benzer konuşma yaptılar. Müseyyeb b. Nece-be´nin faziletini övdüler. Süleyman b. Sured´in de, eskilerden olduğunu, bu i§i, onun idare etmesini kabul ettiklerini söylediler. [7]

Arkadaşlarının Görüşüne Müseyyeb b. Necebe´nln Katılması:

Müseyyeb b. Necebe «îsâbet ettiniz- Ben de, sizin gibi düşünüyorum. Süleyman b. Sured´i, kendinize Başkan edininiz!» dedi. [8]

Süleyman b. Sured´in Konuşması:

Humeyd b. Müslim der ki «Vallahi, o gün, Süleyman b. Sured´in Başkan seçildiği gün, ben de, bulunmuştum.

O zaman, biz, Süleyman b. Sured´in evinde toplanan Ehl-i Beyt Taraf-darlarınm ileri gelenlerinden, süvarilerinden olarak yüz kişiden fazla idik.

Süleyman b. Sured, bir konuşma yaptı. Hemen her toplantıda o konuşmayı tekrarladı durdu. O kadar ki, konuşmasını ezberledim.

Süleyman b. Sured, konuşmasının sonunda :

«Siz de, onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayınız! (Enfal: 60) âyetini okudu. [9]

Çarpışmak îçin Yardım Kampanyası Açılması t

Toplantıda Hâlid b. Sa´d b. Nüfeyl ayağa kalkıp «Vallahi, ben, kendimi öldürünce, günahımdan kurtulacağımı ve Rabb´ımm benden hoşnut olacağını bilseydim, kendimi öldürürdüm! Fakat, bu, bizden önceki kavmların işidir. Biz, onu işlemekten men olunmuş, alıkonulmuşuzdur.

Allah ve şuradaki Müslümanlar şâhid olsun ki: sabaha çıkınca, düşmanımla çarpışa geldiğim bütün silahlarım, zalimlerle çarpışacak Müslümanlara takviye olmak üzre, sadakadır!» dedi.

Ebül´Mutemir Huneş b. Rebia da, kalkarak «Şâhid olunuz ki: ben de, bunun gibi yapacağım!» dedi.

Süleyman b. Sured, herkesin, getirmek istediği şeyleri Abdullah b. Val´e getirip teslim etmesini söyledi.

Kimi silah, kimi elbise ve mesken sağladı.

Abdullah b. Val´in yanında toplanan silah ve elbise gibi şeylerle Tevbeci-ler birliği teçhiz edildi. [10]

Süleyman b. Sured´in, Medainli Ehl.i Beyt Tarafdariarmi îş Birliğine Çağırması:

Süleyman b. Sured, Medâin´de oturan Ehl-i Beyt Tarafdarı Sa´d b. Hu-zeyfe b. Yeman´a gönderdiği mektupta:

«Allah´ın Veli kullan olan kardeşleriniz ve Peygamberinizin Ehl-i Beytine Tarafdar olanlar, Peygamberlerinin kızının oğlunun işile mübtelâ oldular:

Kendisi, Küfe´ye davet edildi. O da, davete icabet edip geldi.

Kendisini çepçevre kuşattılar. Bunun üzerine, O Ehl-i. Beyt Tarafdar-lannı kendisine yardıma çağırdı.

Onun dâvetine icabet edilmedi.

O, geri dönüp gitmek istedi.

Bırakılmayıp habs olundu.

Kendisine emân verilmesini diledi.

Engel olundu, eman verilmedi.

Serbest bırakılmasını istedi, bırakmadılar.

En sonunda, üzerine yürüyüp kendisini şehid ettiler.

Sonra da haksızlık ve düşmanlıkla üstünü başını soyup çırıl çıplak bıraktılar.

O temiz, pâk zatı aldatmak, Ona yardımcı ve derd ortağı olmamak,, en büyük hata ve günahdı.

Onu şehid edenleri Öldürmedİkce ve ayrıca tevbe etmedikçe, bu günahdan kurtulmak mümkin değildir.

Bizimle buluşma yeri Nuhayla´dır.

Buluşma günü de, altmış beşinci yılın Rebiül´âhir aymın başıdır.» [11]

Kerbelâ Tevbecileri ve Fedaîlerinin Sayısı :

Kerbelâ intikamını almak ve bu yolda Ölmek üzre Tevbe ve Süleyman b. Sured´e bey´at edenler, on altı bin kişiye dolmuş ve bunların isimleri bir deftere geçirilmişti. [12]

Küfe Valisi Abdullah b. Yezid´in Mescidde Konuşması :

Yezîd b. Muaviye öldükten sonra, Abdullah b. Zübeyr; Abdullah b. Ye-zîd-ül´ Ensârî´yi Küfe´ye vali, îbrahim b. Muhammed b. Telha´yı da, Haraç nâzın olarak göndermişti.

Bunlar, Hicretin altmış dördüncü yılı Ramazan ayının sonlarına doğru Küfe´ye1 gelip işe başlamışlardı.

Süleyman b. Sured ve adamları, Küfe´de harekete geçmek istedikleri zaman, Abdullah b. Yezîd minbere çıkıp Allah´a hamd-ü sena ettikten sonra şöyle konuştu :

«İmdi, şu şehir halkından bir cemâatin üzerimize yürümek istediklerini işittim.

(Onların dâva ettikleri şey ne imiş?) diye sordum.

(Hüseyin b. Ali (Allah, Ona rahmet etsin!) nin kanını aradıklarını söylüyorlar!) denildi.

Vallahi, bana, o kavmin evleri gösterilmiş ve yakalanmaları emr edilmiş, (Onlar, sana karşı harekete geçmeden önce, sen harekete geç!) denilmiştir.

Ben, buna yanaşmadım ve (Onlar, benimle çarpışırsa, ben. de onlarla çarpışırım!) dedim.

Eğer, onlar, beni kendi halime bırakırlarsa, ben de, kendilerini araştırmam.

Benim üzerime yürümek istiyenler, benimle ne diye çarpışacaklar? Ben, ne Hüseyin´i öldürdüm. Ne de, Onu öldürenlerdendim.

Eğer, o kavm; kendilerine güveniyor iseler, Hüseyin´i öldürenlerin üzerine yürüsünler. Ben de,-kendilerine yardımcı olayım.

Hüseyin´i de, sizin hayırlılarınızı da, Eşrafınızı da, öldüren şu İbn-i 2i-yad´dir. Kendisi, size doğru yönelmiş, gelmektedir.

Aranıza düşmanlık sokmanızdan, birbirinizi Öldürmenizden, bir birinizin kanını dökmenizden, onunla çarpışmak, daha yerinde ve doğru olur.

Bu düşman, yarın, size gelip kavuşacak,, sizi, kul, köle edinecektir! Vallahi, düşmanınızın emel ve arzusu budur.

Allah´ın kullarından, gelip sizi yedi yıl idare edenlerin en zâlimi ve gaddarı o ve onun babası idi.

İffet ve diyanet sahibi kişileri öldürmekten onları, kimse ayıramadı!» [13]

Küfe Haraç Nazırının Tehdidli Konuşması :

Küfe Haraç nazırı İbrahim b. Muhammed ise yaptığı konuşmada «Ey insanlar! sizi, kılıcınız ve şu iki yüzlü adamın (Valinin) sözü cesarete getirip aldatmasın!

Vallahi, siz, bizim üzerimize yürüyecek olursanız, biz de çıkar, sizinle çarpışırız.

Eğer, biz, bir kavm´n, üzerimize yürümek istediğini sezersek, onların oğullarının yerine babalarını, babalarının yerine oğullarını yakalayıp cezalandırırız!» dedi.[14]

Müseyyeb b. Necebe ile Abdullah b. Vâl´In Haraç Nazırına Cevaplan :

Müseyyeb b, Necebe, sıçrayıp «Ey ahid bozucu ve çözücülerin oğlu!

Sen, bizi kılıcınla mı, cesaretinle mi tehdit ediyorsun?

Vallahi, sen, bu hususta daha zelil ve hakir durumdasın!

Biz, seni, bize olan kininden dolayı kınamayoruz.

Çünki, biz, senin babanı ve dedeni Öldürmüşüzdür--

Fakat, ey vâlii Son, dos doğru konuştun.

Vallahi, nasihatıaı tutmak, bu işi yapmak isteyen kişi, senin sözünü kabul eder.» dedi.

İbrahim b. Talha «Hayır! Vallahi, çarpişüacaktır!

Vali, hem dalkavukluk ediyor, hem de, onu belli ediyor!» dedi.

Abdullah b. Vâl-üt Teymî, ayağa kalktı: «Ey Teym b. Mürre oğullarının kardeşi! Sen, valimizle bizim aramıza girme, gerilme!

Vallahi, sen, bizim ne valimizsin, ne de, üzerimizde hükmünü yürütecek bir âmirsin!

Sen, ancak, Haraç ve cizye toplamağa memursun! Git te, sen Haraç ve cizye işlerinle.uğraş!

Sen, bozguncu isen, bari şu ümmetin işini bozma!

Senin ahid bozucu baban ve deden ki bey´at için el vermişlerdi, en sonunda hezimete uğramışlardır. Sen de, aynı akıbete uğrarsın!»- dedi.[15]

Abdullah b. Yezîd´in Uyarılması :

Müseyyeb b. Necebe ile Abdullah b. Vâl, vali Abdullah b. Yezîd´in yanına gittiler.

«Ey Vali! Vallahi, biz, senin bütün halk nazarında-övülen ve sevilen bir kişi olmanı dileriz.

Fakat, halk, İbrahim b. Muhammed ve onunla birlikte bulunanlara kızmış, onlarla aralarında sövüşmeler olmuş, düşmanlık başlamıştır!» dediler.[16]

İbrahim b. Muhammed´in Valiye Önce Kızması, Sonra da Ondan Özür Dilemesi:

İbrahim b. Muhammed «Abdullah b. Yezîd, Küfelilere iki yüzlülük ediyor. Vallahi, ben, bunu Abdullah b. Zübeyr´e yazacağım!» diyerek çıkıp gitti.

Şebes b. Rib´î, Abdullah b. Yezid´e gidip onun bu sözünü haber verince, Abdullah b. Yezîd, Yezid b. Rüveym´i, İbrahim b. Muhammed´e gönderdi.

İbrahim b. Muhammed, Allah´a yemin etti ve «Ben, işittiğin o sözle, ancak, selâmet ve iyilik, ara düzeltme dilemişimdir.» diyerek özür diledi. [17]

Küfe Halkının Harekete Geçmeğe Dâvet Edilmesi :

Süleyman b. Sured; Kerbelâ Tevbecilerİne ve Fedailerine, hicretin altmış beşinci yılında Rebİül´âhir hilâli görününce, Nuhayla karargâhına çıkarmayı va´d etmişti. Kendisi, o gece, Nuhayla karargâhına gitti. Oradan, Hakîm b. Münkiz-ul Kindî ile Gudayn-ul Kinânî´yi atlı olarak Küfe´ye gönder di.

Bu süvariler, Küfe´ye girince «Nerdesin ey Hüseyin´in intikamı?.» diyerek seslendiler. Sonra, Câmi-i kebîr´e vardılar. Orada da, aynı şekilde seslendiler.

Küfe´de, Hz. Hüseyin´in intikamını almağa halkı ilk davet edenler, bunlar oldu.

Bunlar, Kesir oğullarına uğradılar.[18]

Abdullah b. Hâzim´le Ebû Azze´nin Davete Hemen İcabet Etmeleri:

Abdullah b. Hâzim, hanımı Sehle bint-i Sebre ile oturuyordu. Abdullah b. Hâzim, halkın en yakışıklısı ve sevgilisi idi.

«Nerdesin ey Hüseyin´im intikamı,?» diye seslenildiğini işitince, sıçrayıp kalktı. Elbisesini giydi. Silahını getirtip kuşandı. Atının eğerlenmesini emr etti.

Hanımı Sehle «Allah, seni rahmetile esirgesia! Sen, delirdin mi?» dedi.

Abdullah b. Hâzim «Hayır! Vallahi, ben, delirmedim. Fakat, Allah´ın da-vetcisini işittim. Ona, icabet ediyorum!

Ben, şu Zatın (Hz. Hüseyin´in) kanını aramağa, intikamını almağa Ölünceye kadar istekliyim! Yahut ta Allah, hakkımda istediği hükmünü icra eder!» dedi.

Sehle «Şu oğlunu kime bırakıyorsun?» diye sordu.

Abdullah b. Hâzim «Şeriki olmayan bir Allah´a bırakıyorum!

Allah´ım Ailemi ve oğlumu Sana bırakıyorum!» dedi.

Dâvetci süvariler, bütün gece Küfe´yi dolaştılar.

Mescidde Ebû Azzet-ül Kabızî ile Kerib b. Nimran namaz kılıyorlardı.

«Kavmin topluluğu nerededir?» diye sordular.

«Nuhayla´dadır!» denildi.

Ebû Azze, ailesinin yanına dönüp silahını yanına aldı. Atını getirtti.

Ebû Azze´nin kızı Ruvâ, babasının hazırlandığını görüace, «Babacığım! Ne için kılıcım kuşandın ve silahlandın?» diye sordu.

Ebû Azze «Yavrucuğum! Baban, günahından sıyrılıp Rabb´ma firar ediyor!» dedi. Veda ederek Nühayla´ya gitti.[19]

Nuhayla´da Toplananların Gözden Geçirilmesi :

Süleyman b. Sured, erkenden Nuhayla karargâhıma gelmişti. Kendisine bey´at etmiş olanların sayısına bakmak için bey´at defterini getirtti. Sabah-´ leyin deftere baktı. Bey´at edenlerin sayısının on altı bin kişi olduğunu gördü.

«Sübhânallâh! On altı bin kişiden ancak dört bin kişi, bize verdiği sökünde durmuş!» dedi.

Humeyd b. Müslim, Süleyman b. Sured´e «Muhtar, vallahi, sana bey´at eden halkı, senden ayırmağa, geri bırakmağa çalışıyor.

Ben, onun yanında üç kişiden birisi olarak bulunuyordum. Adamlarından birisinden işittim: (îki bin kişiye dolduk!) diyordu.» dedi.

Vehb de «bizden geride kalan şu on bin kişi, Mü´min değiller mi? Onlar, Alîâh´dan korkmazlar mı, Allah´ı hiç düşünmezler mi?

Bize: (Sizinle birlikte cihad edeceğiz, size yardımcı olacağız!) diye yeminli söz vermediler mi?!» dedi.

Süleyman b. Sured, Nuhayla´da üç gün oturdu.

îleri gelen adamlarından bazılarım, geride kalanlara, Allah´ı ve verdikleri yeminli sözlerini hatırlatmaları için, Küfe´ye gönderdi.

Onların öğüt ve teşviklerile bin kişi daha Nuhayla´ya geldi.[20]

Süleyman b. Sured´in Tevbeciler Topluluğuna Hitabı :

Müseyyeb b. Necebe, Süleyman h. Sured´in yanına vardı. Ona «Allah, seni rahmetile esirgesin! Gönülsüz gelecek kişilerden sana hayır ve fayda gelmez. Hâlis niyetli kişilerden başkası seninle birlikte çarpışmaz. Artık, daha başka kimse beklemeyelim. îşini çabuk tut, hemen hareket edelim.» dedi.

Süleyman b. Sured «Vallahi, sen, iyi düşündün. Hareket etsek, iyi olur.» dedi ve toplanan halkın yanına vardı.

Yayına dayanarak «Ey insanlar! Kim, ancak Allah´ın rızasını ve Ahiret sevabını isterse, o, bizdendir. Biz de, ondan´ız. Allah, onu, diri iken de, ölü iken de, rahmetile esirgesin.

Kim, ancak dünyayı ve dünya nimetlerini isterse, vallahi, biz ona vermek için ne Fey, ne de Ganimet getireceğiz. Bizde Rabb´ül´âlemîn´in rızasından başka bîr ^ey yoktur.

Bizim yanımızda ne altın, ne ipek, ne de, yün kumaş var! Bizim yanımızda, boyunlarımızdaki kılıçlarımızdan, ellerimizdeki kargıarımızdan, düşmanımıza erişinceye kadar da, azığımızdan başka bir şey yoktur!

Bunlardan başkasını umanlar, bize arkadaş olmasınlar!» dedi.[21]

Suhayr b. Huzeyfe´nin Konuşması :

Suhayr b. Huzeyfe b. Hilal ayağa kalktı ve «Kendisinden başka ilâh bulunmayan Allah´a yemin ederim ki: dünyada onun (Süleyman b. Sured´in) niyet ve teşebbüs ettiği şeyde kendisine arkadaş olmak kadar bizim için hayırlı bir şey yoktur.

Ey insanlar! Biz, ancak günahlarımızdan tevbe ve Peygamberimiz Aley-hisselâmm kızının oğlunun kanım aramak ve intikamını almak için yola çıkmış bulunuyoruz.

Bizim yanımızda ne dinar var, ne dirhem! Ne altm var, ne gümüş! Biz, ancak, kılıçların ve mızrakların üzerine gideceğiz!» dedi.

Herkes, her taraftan «Biz, dünyayı istemiyoruz, ondan ayrıldık!» diyerek bağrıştılar.[22]

Abdullah b. Sa´d´in Bir Teklifi ve Süleyman b. Suredin Görüşü:

Abdullah b. Sa´d b. Nüfeyl, îbn-i Kâ´b-ul Ezdi ile birlikte Süleyman b. Sured´in yanına vardılar.

O sırada Süleyman b. Sured, gitmek üzre derlenip toplanmış bulunuyordu.

Süleyman b. Sured´le ileri gelen arkadaşları, Abdullah b. Sa´d b. Nü-feyl´in de, İbn-i Ziyad´ın üzerine gitmek üzre hemen hazırlanmasını istediler.

Abdullah b. Sa´d, ona ve çevresindeki arkadaşlarına «Ben, bir görüş arz edeceğim. Eğer, doğru olursa, muvaffakiyet, Allâh´dandır. Doğru değilse, o^, benim taraf undandır.

Ben, size, kendiliğimden yanlış veya doğru bir öğüt vermiş oluyorum. Biz, Hüseyin´in kanını aramak, intikamını almak için gideceğiz.

Halbuki, Hüseyin´i Öldürenlerden meselâ Ömer b. Sa´d b. Ebî Vakkas´la kabile Reisleri ve Eşrafı hep Küfe´de bulunuyorlar.

Biz, kalkıp gideceğiz, düşmanları burada bırakacağız!?» dedi. Süleyman b. Sured, yanındakilere «Siz, ne görüştesiniz?» diye sordu.

Onlar da «Vallahi, biz, Şam´a doğru gidersek, Hüseyin´in katillerinden îbn-i Ziyad´dan başkasına rastlayanlayız. Biz, onları, şuradaki şehirden başka yerde aramamalıyız!» dediler.

Süleyman b. Sured «Adamınızı öldüren ve askerleri Ona karşı düzenleyen kişi hakkında benim nazarımda teslim olmaktan başka emân yoktur.

Benim görüşüm; şu fâsık oğlu fâsık Mercâne´nin oğlu Ubeydullah b. Zi-yad´ın üzerine gitmektir.

Siz, önce, Allah´ın ismile, düşmanınızın üzerine yürüyünüz.

Allah, ona karşı size muzafferiyet ihsan ederse, ondan sonrası kolaydır-.

Vallahi, siz, yarın şehir halkınızla çarpışmaya kalkışacak olursanız, herkes, ya kardeşini, ya babasını veya dostunu öldürdüğünü görecek veya öldürdüğü kişi, öldürmek istediği kimse olmayacaktır.

Siz, Allâh´dan hayırlısını isteyiniz!» dedi. Bunun üzerine, halk, gitmek için hazırlandılar.[23]

Küfe Valisi İle Haraç Nazırının Süleyman b. Sured´i Ziyaret Etmeleri :

Küfe Valisi Abdullah b. Yezîd ile Haraç Nazırı İbrahim b. Muharnmed; Süleyman b. Sured ve arkadaşlarının hareket etmek üzre olduklarını haber alınca, onlara; şehirde kalmalarım, îbn-i Ziyad´a karşı kendilerile iş birliği halinde olmalarını tavsiye ettiler.

Süleyman b. Sured ve arkadaşları, bu tavsiyeyi kabule yanaşmadılar ve «Muhakkak, gideceğiz!» dediler.

Abdullah b. Yezîd´le İbrahim b. Muhammed, hiç olmazsa, biraz beklemelerini, hazırlanacak ordu ile birlikte hareket etmelerini ve düşmanlarına karşı daha kalabalık ve hazırlıklı olarak çarpışmalarını istediler.

Elçi olarak gönderdikleri Süveyd b. Abdurrahman «Abdullah ve ibrahim: (Biz; şimdi, bir iş için yanına gelmek istiyoruz. Belki, Allah, bize ve sana bu hususta iyilik ihsan eder!) diyorlar» dedi.

Süleyman b. Sured «Onlara: (buyursunlar! diyor) de!» dedi. Sonra da. Rifâa b. Şeddad-ül Becelî´ye «Kalk! şu iki adam gelmeden, sen, şu halkı güzelce bir düzene koy!» dedi. Adamlarının ileri gelenlerini, yanma çağırdı. Onlar, çevresinde oturdular. Kısa bir müddet sonra, Abdullah b. Yezîd; Küfe Eşrafı, Emniyet memurları ve bir çok cenk erlerile birlikte geldi.

Onun arkasından İbrahim b. Muhammed de, adamlarından bir toplulukla geldi. .

Abdullah b. Yezîd; Hz. Hüseyin´in kanma girenlerden tanınmış kimselerin kendisile görüşüp konuşmasını pek istememekte ve bunun, bilhassa Tev-beciler tarafından görülmesinden çekinmekte idi.[24]

Ömer b. Sa´d Korkuda :

Ömer b. Sa´d b. Ebî Vakkas, Süleyman b. Sured´in, Nuhayla´daki karargâhında bulunduğu sırada, geceleri evinde yatmağa korkuyor, Vali konağına giderek Abdullah b. Yezîd´in yanında kalıyordu.[25]

Valinin Konuşması:

Abdullah b. Yezîd, İbrahim b. Muhammed´le birlikte Süleyman b. Sured-in yanma vardı ve Allah´a hamd-ü sena ettikten sonra şöyle konuştu:

«Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona, hainlik ve yaramazlık etmez! Sizler, bizim kardeşlerimiz ve memleketlimizsiniz. Allah´ın, Küfeli kullarının bize en sevgili olanısınız.

Kendinizi felâkete atıp ta, bizi açındırmayınız ve kendi görüşünüzle bize bir uğursuzluk getirnıeyiniz. Topluluğumuz arasından ayrılıp ta, bizim sayımızı eksiltmeyiniz. Biz hazırlanıncaya kadar yanımızda oturunuz.

İyi biliyoruz ki: düşmanımız, memleketimize gelmek üzeredir. Topluca çıkıp onlarla çarpışalım.»

İbrahim b. Muhammed de, buna benzer konuşma yaptı.

Süleyman b. Sured´in Cevabî Konuşması :

Süleyman b. Sured, Allah´a hamd-ü sena ettikten sonra onlara şöyle karşılık verdi:

«İyi biliyorum ki: siz, karışiksız öğüt verdiniz ve danışmada üzerinize düşeni, son derecede yerine getirdiniz.

Allah´a yemin ederiz ki: biz, mühim bir iş için yola çıkmış, bizi, en doğru olana azm ettirmesini de, Allâh´dan dilemiş bulunuyoruz.

Siz, inşaallâh, bizim ancak çıkıp gittiğimizi göreceksiniz!» dedi.

Abdullah b. Yezîd «Öyle ise, biz, sizinle gitmek üzre büyük bir ordu ha-zırlayıncaya kadar burada oturunuz da, düşmanınızı daha kalabalık, daha hazırlıklı bir toplulukla karşılayınız?» dedi.

Süleyman b. Sured «Bunu, biz, kendi aramızda görüşür, inşaallâh size gelir, bu Jtiusustaki görüşümüzü, kararımızı da, bildiririz» dedi. [26]

Süleyman b. Sured´in, Tevbeciler ve Fedaîler Birliğine Hitabı :

Süleyman b. Sured, Nuhayla´da toplanan halka hitaben bir konuşma yaptı.

Konuşmasında, Allah´a hamd-ü sena ettikten sonra şöyle dedi:

«İmdi, ey insanlar! Hiç şüphesiz, Allah, sizin ne niyetle, ne istekle yola çıkmış olduğunuzu biliyordur.

Dünya tüccarları da, vardır, Âhiret tüccarları da, vardır.

Fakat, Âhiret tüccarları, Ahireti bir bedelle satın almazlar, belki, ancak Namazda ayakta dikilerek, oturarak, rükû ederek, secdelere kapanarak elde etmeğe çalışırlar.

Onlar; ne altın, ne gümüş, ne dünya, ne de, dünya lezzetini isterler.

Fakat, dünya tüccarları; dünyanın üzerine düşer, dünyaya sarılır, yeyip içerek, gülüp oynayarak ondan faydalanmağa bakarlar ve bunun bir karşılığını da, beklemez ve istemezler.

Allah, sizleri rahmetile esirgesin.

Ben, size, her zaman gecenin sonuna doğru uzun uzun Teheccüd namazı kılmayı, her hal üzere Allah´ı çok çok zikr etmeyi, her çeşit hayırla yüce Allah´a yaklaşmayı; şu haramları helallaştıran zâlim ve gaddar düşmanınızla karşılaştığınız zaman, onunla çarpışmayı tavsiye ederim.

Çünkî, siz, Rabb´ınıza, Onun katında cihaddan ve namazdan daha büyük ecirli başka bir şeyle yaklaşamazsınız.

Allah, cihadı bize ve siziıa gibi sâlih, mücâhid ve sebatlı kullarına amellerin hörkücü doruğu kılmıştır.

Biz, inşaallah, bu bulunduğumuz yerde gecenin başlangıcına kadar kalacağız» dedi.

Rebiül´âhir ayının beşinci, Cuma günü yatsu vaktine kadar orada kaldılar. [27]

Tevbeciler ve Fedaîler Birliğinden Ayrılmalar:

Yatsulayın Nuhayla´dan ayrılacakları sırada, Süleyman b. Sured, Hakîm b. Münkız´ı çağırttı. Orada toplanmış bulunan halka :

«Haberiniz olsun ki: sizden hiç biriniz Âyer Deyr´inden başka bir yerde yatmayacaktır!» diyerek nida ve iylan ettirdi.

O gece Aver Deyr´inde yattılar.

Fakat, toplanmış bulunan halktan bir haylisi Tevbecüer ve Fedailer Birliğinden ayrılıp geri kaldılar.

Tevbecüer ve Fedailer Birliği, Fırat üzerindeki Aksas´a kadar ilerledi ve oraya kondu. [28]

Süleyman b. Sured´in, Birlikten Ayrılanlar Hakkındaki Konuşması:

Süleyman b. Sured, Tevbecüer ve Fedaîler Birliğine hitaben yaptığı konuşmasında :

«Sizden ayrılmak istiyen kimselerin, sizin yanınızda bulunmasını istemem*

Onlar, sizinle birlikte bulunurlarsa, size bir şey artırmazlar, karıştırmaktan ve zahmet vermekten başka bir şey yapmazlar.

Yüce Allah´ın buyurduğu gibi (Allah, onların davranışlarını hoş görmedi de, kendilerini tenbellikleri ve korkaklıkları yüzünden alıkoydu. Onlara: oturunuz, oturanlarla birlikte! denildi. (Tevbe: 46)

Allah, bu husustaki fazl-u ihsanını size tahsis etti. O halde, Rabb´ınıza hamd ve şükr ediniz!» dedi.

Aksas´dan da gecenin başlangıcında ayrıldılar. [29]

Tevbeciler ve Fedailer Birliği Kerbelâ´da:

Tevbecüer ve Fedaîler Birliği Kerbelâ´ya varıp Hz. Hüseyin´in kabrinde sabahladılar.

Hz. Hüseyin´in kabrine vardıkları zaman, hep birden feryad ve figan ettiler, ağlaştüar.

«Keski, biz de, Sizinle birlikte şehid olaydık!» dediler.

Süleyman b. Sured «Ey Allah´ım! Şehid oğlu şehid, Mehdi oğlu Mehdi, Sıddîk oğîu Sıddîk olan Hüseyin´e rahmet et!

Şehâdet ederiz ki: biz, Onların dininde, Onların yolundayız.

Onlarla çarpışanların düşmanı, Onların sevdiklerinin de, dostuyuz!» deyip geri döndü. Orada kondu. Arkadaşları da, orada kondular. [30]

Süleyman b. Sured´in, Hz. Hüseyin´in Kabri Başındaki ikrarı ve Duası :

Süleyman b, Sured, daha sonra, Hz. Hüseyin´in kabrinde ;

«Yâ Rabb! Biz, Peygamberimizin kızının oğlunu aldattık, bıraktık!

İşlediğimiz bu günahı af ve tevbelerimizi kabul et!

Çünkİ, tevbeleri çok çok kabul eder ve rahmetüe esirgeyen, Sensin!

Hüseyin´e ve Onun Eshabı olan Sâdık şehidlere de, rahmet et!

Yâ Rabb! Bizf Seni şâhid tutarız ki: bizler de, Onun şehid edildiği şey üzerinde ölecek ve öldürüleceğiz!

Eğer, Sen, bizi yarlığamaz, bize rahmet etmezsen, biz, ziyana uğrayanlardan olur gideriz!» dedi. Ağlaştılar.

Bir gece, bir gündüz orada kalarak Hz. Hüseyin´e salevat, kendileri için de, istiğfar getirdiler, düa ve niyazlarda bulundular. [31]

Kerbelâ´dan Ayrılırken :

Kerbelâ´dan ayrılırken de Hz. Hüseyin´in kabrine varıp hıçkıra hıçkıra ağladılar. Rahmet dilediler ve istiğfar getirdiler.

Süleyman b. Sured, hareket için hayvanlarına binmelerini, Tevbeciler ve Fedaîler Birliğine emr etti.

Onlardan hiç biri, Hz. Hüseyin´in kabrine varıp orada Ona rahmet dilemeden, kendisi için de, istiğfar getirmeden ayrılmadı.

Hz. Hüseyin´in kabrinin başında. görülen kalabalık, Hacer-ül Esved´in başındaki kalabalıktan fazla idi.

Süleyman b. Sured, yanında otuz kadar arkadaşı olduğu halde, Hz. Hü-seyinin kabrini kuşattılar.

Süleyman b. Sured «Hamd olsun O Allah´a ki, dilerse, bizi de, Hüseyin ile birlikte şehid olmuş gibi şereflendirecektir!» dedi.

Abdullah b. Vâl «Vallahi, ben, sanıyorum ki: Hüseyin, Hüseyin´in Babası ve Kardeşi, Kıyamet gününde, Allah katında Muhammed Aleyhisselâmın Ümmetinin en üstün Vesilesi ve Şefâatcisidir..

Hal böyle iken, şu Ümmetin, Onlardan ikisini şehid etmek, üçüncüsünü de, şehid etmeğe kalkışmak ihtilasına uğramalarına şaşmaz mısınız?» dedi.

Müseyyeb b. Necebe «Ben, Onları şehid edenlerden ve onların görüşlerinden uzağım ve onlarla çarpışacağım!» dedi.

Kabîle Reis ve Eşrafından her birisi güzel konuşmalar yaptılar.[32]

Kerbelâ´dan Ayrıldıktan Sonra

Kerbelâ´dan göz yaşlarile ayrılarak Hassâse´ye, sonra Enbâr´e, sonra Sadûd´e, daha sonra Kayyâre´ye vardılar.[33]

Küfe Valisinin Mektubu :

Küfe valisi Abdullah b. Yezîd´in gönderdiği mektup, Kayyâre´de Süleyman b. Sured´e erişti.

Abdullah b. Yezîd, mektubunda şöyle demekte idi :

Bismillâhirrahmânîrrahîm

Abdullah b. Yezîd´den, Süleyman b. Sured´e ve yanındaki Müslümanlara!

Selâmün aleyküm!

İmdi, derim ki: bu yazım size, öğütü kulak tutulup dinlenir bir kişinizin yazısıdır.

Sizin az bir kuvvetle, pek çok bir kuvvete karşı gitmek istediğinizi haber aldım.

v Bu, kişinin; dağları yerlerinden külünk ile kaldırmayı istemesi kabîlin-

dendir!

BÖylesinin aklı da, fi´li de, kınanır ve yerilir.

Ey kavmimiz! Onlar, size galip gelirler. Sizi, ya taşla vurup öldürürler, yahut kendi milletlerinin yanına yollarlar. O zaman, temelli kurtulamazsınız.

Ey Kavmim! Bu gün, sizin için de, bizim için de, el birliği etmek, vardır.

Sizin de, bizim de düşmanımız aynıdır.

Bizler, ne zaman, sözlerimizi birleştirirsek, düşmanımıza galip geliriz.

Ne zaman ihtilafa, anlaşmazlığa düşersek, muhaliflerimize karşı kuvvet ve şevketimiz zayıflar.

Ey Kavmimiz! Nasihati, minder altı etmeyiniz, Emrime aykırı harekette bulunmayınız.

Yazım size okununca, geri dönüp geliniz.

Allah, sizi tâatına getirsin, kendisine karşı günah işlemekten arkanıza döndürsün. Vesselam.»[34]

Süleyman b. Sured´in, Tevbecüer ve Fedailer Birliği İle Konuşması :

Abdullah b. Yezîd´in mektubu, Süleyman b. Sured´le arkadaşlarına okununca, Süleyman b. Sured, Tevbecüer ve Fedailer Birliğine «Sizin bu husustaki görüşünüz nedir?» diye sordu.

Onlar «Senin görüşün nedir? Biz, böyle bir şeyi kabule yanaşmayacağımızı, şehrimizin ve ailemizin içinde size de, onlara da, açıklamıştık.

Şimdi,1 yola çıkmış, kendimizi cihada bağlamış, düşmanımızın toprağma yaklaşmış bulunuyoruz.

Bu hususta daha ne görüş olur?!» dedikten sonra, «Sen, ne düşünüyorsun?» diye bağırdılar.

Süleyman b. Sured «Benim re´yim, görüşüm, vallahi, siz, şu iki iyilikten: şehidlik veya zaferden birine, hiç bir zaman, bu günkinden daha yakın olamayacaksınız.

Allah, sizi hak üzerinde topladıktan, fazl-u keremiyle onu size istettikten sonra sizin geri döneceğinizi sanmıyorum.

Biz, İbn-i Zübeyr´in yanında cihada davet ediliyoruz.

Kanâatımca, îbn-i Zübeyr´in yanında yapacağımız çarpışma, cihad değil, ancak dalâlettir!

Biz, bu işi arkamıza ve ehline bırakalım.

Eğer, mağlup olur ve ölürsek, niyetlerimize göre günahlarımızdan tevbe edici olarak ölmüş oluruz!» dedi.[35]

Süleyman b. SurecTin, Küfe Valisine Cevabı :

Heyte´ye geldikleri zaman, Süleyman b. Sured, Küfe valisine şöyle cevap yazdı:

«Bîsmîllâhîrrahmânîrrahîm

Emir Abdullah b. Yezîd´e, Süleyman b. Sured ve yanındaki Mü´minler-denî

Selâmün aleyk!

imdi, deriz ki: yazını okuduk ve maksadını anladık.

Vallahi, sen, ne güzel dost, ne güzel Emîr, ne güzel kabile kardeşisin!

Vallahi, biz, gayb´e iman eder, meşveretten öğüt alır ve her hal üzere

Allah´a hamd ederiz.

Biz, Yüce Allah´ın Kitabında (Şüphe yok ki Allah, hak yolunda düşmanları öldürmekte ve öldürülmekte olan Mü´minlerin canlarını ve mallarını ? kendilerine Cennet vermek üzre ? satın almıştır.

Onun, Tevrat´ta, İncil´de ve Kur´ân´da zikr olunan bu va´di, kendisi üzerinde hak ve kat´î bir va´ddir.

Allâh´dan ziyade ahdine vefa eden kim var?

O halde, ey Mü´minler! Yapmış olduğunuz bu alış verişten dolayı sevininiz! Bu, en büyük seâdettir.

O tevbe edenler, ibâdet edenler, hama edenler, seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, insanlara iyiliği emr edenler, onları kötülükten vaz geçirmeğe çalışanlar ve Allah´ın çizdiği sınırları koruyanlar yok mu, işte, onlar da, Cennetliktir.

Sen, o Mü´minleri de, Cennetle müjdele! (Tevbe: 111-112) buyurduğunu işitmişizdir.

Bu kavm, yapmış oldukları bey´atlarından dolayı müjdelenmişler, işledikleri büyük suçlarından tevbe etmişler, Allah´a yönelmişler, Ona tevekkül etmişler, Rabb´ımız olan Allah´ın hükmüne razı olmuşlardır.

Rabb´ımız! Sana tevekkül ettik. Sana döndük. En son dönüş, varış Sanadır!

Vesselâmü aleyk!»[36]

Küfe Valisinin, Süleyman b. Sured ve Arkadaşları Hakkındaki Sözleri ve Görüşü :

Süleyman b. Sured´in mektubu, vali Abdullah b. Yezîd´e gelince, vali:

«Ölmeyi istiyen bir kavmdan size ilk gelecek haber, onların, öldürüldükleri haberi olacaktır!

Allah´a yemin ederim ki: kıymetli Müslümanlar öldürüleceklerdir.

Onların Rabb´ı olan Allah´a and olsun ki: onlar, düşmanlarını da, öldü-remeyecekler, belki, onların şevkat ve azametlerini artıracaklar, kendilerinden pek çok Ölenler olacaktır!» dedi.[37]

Züfer´in, Tevbeciler ve Fedaîler Birliğine Yardım ve İyilikleri :

Abdurrahman b. Gaziyye der ki «Heyte´den ayrılıp Kırkısıya´ya yaklaştığımız zaman, Süleyman b. Sured, bizi durdurdu; güzel bir tertibe ve nizama koydu.

Kırkısıya´nm bir yanım geçip yakınında bir yere konduk. Züfer-b. Hâris-ül,Kilâbî, gelen Birlikten çekinerek kalesine çekiidi ve dışarı çıkmadı.

Süleyman b. Sured, ona, Müseyyeb b. Necebe´yi gönderdi ve (Git te, Amu-camn oğluna, bize, şu pazarı açmasını söyle!

Biz, kendisile çarpışmak istiyor değiliz.

Bizim kasdimiz, şu haramları, helallaştıranlardır! de) dedi.

Müseyyeb b. Necebe, Kırkısıya´nm kapısına vardı. İçeridekilere (Açınız kapıyı?) dedi.

İçeriden (Sen, kimsin?) diye sordular. (Ben, Müseyyeb b. Necebe´yim!) dedi.

Hüzeyl b. Züfer, babasına (Şuradaki güzel kıyafetli kişi, Senin yanma girmek için izin istiyor,

Kendisine (Sen, kimsin?) diye sorduk. Müseyyeb b. Necebe olduğunu söyledi. O, bana, kendisile gelen halkı bildirmedi. Onlar, kaç kişidir bilmiyorum) dedi.

Züfer (Yavrucuğum! Sen, onu bilmiyor musun?

Onların hepsi Mudar-ul Hamra´ süvarileridir. Onların belii başlı Eşrafı on kişidir.

Müseyyeb b. Necebe de, onlardan birisidir. Müseyyeb, çok muttaki, Allah, korkulu bir zattır. İzin ver, içeri girsin!) dedi.

İçeri girince, Züfer, Müseyyeb b. Necebe´yi yanına oturttu. Ona, çok hürmet ve ikram etti.

Müseyyeb b. Necebe (Biz, vallahi, sizi kasd etmiş değiliz.

Biz, sizden, ancak şu zâlim, haramları helallaştıran kayma kargı bize yardımcı olmanızı dileyoruz.

Bize, pazarı açınız. Biz, toprağınızda bir gün veya bir günün bir kısmından fazla kalacak değiliz!) dedi.

Züfer b. Haris (Biz, vallahi, bu şehrin kapısını ancak, sizi ve kendimizden olmayan yabancıları tanıyalım, insanların bize hile ile ansızın baskın yapmalarına uğramayalım diye kapattık.

Sizin iyi halli, güzel huy ve gidişatlı olduğunuzu haber aldık) dedi.

Tevbecüer ve Fedailer Birliği için pazar kurulmasını, Müseyyeb´e de, bin dirhemle bir at verilmesini oğluna emr etti.

Müseyyeb b. Necebe, Züfer b. Hâris´e (Para, bana gerekmez. Vallahi, biz, onun için gelmedik ve senden, onu istemedik.

Ata gelince, onu, kabul ediyorum. Atım, yorulup sendelemeğe başladığı veya zayıfladığı zaman, belki, ona ihtiyacım olur!) dedi.

Müseyyeb b. Necebe, Züfer´in yanından ayrılıp arkadaşlarının yanma geldi.

Tevbecüer ve Fedâ´ler Birliği için hemen pazar kuruldu.

Züfer b. Haris; Müseyyeb b. Necebe´ye Sevık, hayvanlara yem, bir çok yiyecek ve yirmi deve gönderdi.

Müseyyeb´inki kadar ğp, Süleyeman b. Sured´e armağan etti.

Ayrıca, Birlik kumandanlarının isimlerini sorup öğrenmesini de, oğluna emr etti.

Züfer´e; Abdullah b. Sard b. Nüfeyl, Abdullah b. Vâl ve Rifâa b. Şed-dad´m isimleri bildirildi.

Kabile Reislerinin isimleri de, ayrıca bildirildi.

Züfer, üç kumandana onar deve, bol miktarda hayvan yemi ve yiyecekler gönderdi.

- Askerler için de, develere yiyecekler ve bol miktarda arpa yükledi,

Züfer´in uşakları (Şu develerden istediğinizi boğazlayacaksınız. Şu arpadan da, istediğiniz kadar yükleyip götüreceksiniz.

§u undan istediğiniz kadar azık edineceksiniz!) dediler.

Tevbecüer ve Fedaîler Birliği, kendileri için kurulmuş olan pazardan; et, un ve arpa gibi geylerden hiç bir şey satın almağa muhtaç olmadılar. Ancak, elbise ve kamçı gibi şeyler satın aldılar.

Tevbecüer ve Fedaîler Birliği, ertesi günü sabahleyin oradan güzel bir düzen üzre ayrıldılar.

Züfer, onlara (Yanınıza gelip sizi uğurlayacağım) dedi. [38]

Züfer´in Süleyman b. Sured´e Öğüt ve Teklifleri :

Züfer, Süleyman b. Sured´e (Husayn b. Nümeyr, Şurahbil b. Zilkela´, Ed-hem b. Muharriz-ül´Bâhil´, Ebû Mâlik b. Edhem, Rebîa b. Muhârık-ul Gane-vî, Cebele b. Abdullâh-ul Has´amî gibi kumandanlar, askerî birliklerle yola çıkarılmışlar, Rıkka´ya gelmişlerdir.

Onlar, ağaçlar kadar çok sayıda kuvvetle, sayısız silahlarla size doğru geliyorlardır.

Vallahi, ben, senin yanında gördüğüm kimseler kadar güzel kıyafetli, hazırlıksız, onlar kadar hayr için yaratılmış kimseler görmedim:

Haber aldığıma göre: size karşı sayısız kuvvet gelmektedir) dedi.

Süleyman b. Sured (Biz, Allah´a tevekkül ettik. Allah´a tevekkül etmiş olanlar, Ona tevekkülde devam etmelidir) dedi.

Züfer (Ben, size bu hususta bir teklifde bulunsam olmaz mı? Belki, Al-İâh, bunda sizin için de, bizim için de, hayr yaratır.

İsterseniz, size şehrimizi açalım. îçeri giriniz, orada kalınız. Sizinle bizim aramızda iş ve el birliği vardır.

İsterseniz, şehrimizin kapısında konaklayınız. Biz de, sizin tarafınızdaki karargâhımıza çıkalım. Bizlere doğru gelmekte olan şu düşmana karşı hep birlikte çarpışalım?) dedi.

Süleyman b. Sured (Bizim şehirlilerimiz de, bizimle böyle bir iş birliği yapmak istemişler, onlar da, böyle söylemişlerdi. Yanlarından ayrıldıktan sonra da, bize yazı yazmışlardı. Fakat, biz muvafakat etmemiştik. Biz, bunu yapamayacağız!) dedi.

Züfer (îyi düşününüz. Size işaret ettiğim şeyi kabul ediniz. ,

Ben, o düşman kavmi, Allâh´m bozup hezimete uğratmasını, sizi de, selâmet ve afiyetle kuşatmasını arzu ederim.

O kavm Rıkka´dan ayrıldılar. Ayn-ul Verde´ye doğru geliyorlar.

Siz, burada kalıp arkanızı bu şehre dayayınız. Su ve şâir maddeler, bizim şehrimizle sizin şehriniz arasında bulunan şeyler ellerinizde olur.

Siz, böylece emniyet içinde bulunursunuz.

Vallahi, benim piyadelerim gibi atlılarım da, bulunsaydı, Ayn-ul Verde´-ye kadar size yardımcı olurdum.

Onlar, ordu yürüyüşüyle yürüyüp geliyorlar.

Siz, atlar üzerindesiniz. Vallahi, azlıksınız da! Bununla beraber, ben, hiç bir zaman onlardan daha iyi ie, süvari birliği görmemişimdir.

Siz, bu gününüzde onlar için hazırlık yapınız.

Sanırım ki onlar Ayn-ül Verde´ye gelmeden, siz, oraya yetişirsiniz.

Onlarla, geniş meydartda ok ve mızrak çarpışması yapmayınız.

Çünki, onlar, sizden çokturlar. Onların, sizi çepçevre kuşatmayacaklarından emin değilim.

Onlarla ok ve mızrak çarpışmasına sakın durüşmayınız. Çünki, siz, onların sayısı kadar değilsiniz.

Eğer, siz, onları ok ve mızraklarınızla hedef almağa kalkarsanız, çok geçmez, onlar, sizi öldürürler.

Onlara kavuşmadan önce de, onlar için saf bağlamayınız.

Sonra, sizin yanınızda piyade birlikleri de, görmüyorum, hepinizin süvari olduğunuzu görüyorum.

Halbuki, siz, piyadelerden ve süvarilerden mürekkep bir kavmla karşılaşacaksınız.

Çarpışmalarda süvariler, piyadeleri korurlar, Piyadeler de, süvarileri korurlar.

Sizin ise, süvarilerimizi koruyacak piyadeleriniz yoktur. Sen, onlara karşı öncü birlikleri çıkar. Sonra, sen, birliğini sağ ve sol yanlar arasında dağıt, yay. Her birlikle birlikte bir takviye, dest´ekci birliği bulundur.

Eğer, iki birlikten birisine yüklenilirse, ikincisi, durumu düzeltir., Süvarilerin ve piyadelerin baskınlarından ona biraz nefes aldırmış olur.

Ne zaman bir birlik, yukarı çıkmak ister, ne zaman bir birlik aşağı inmek ister, siz de, tek saf halinde bulunacak olursanız, üzerinize piyadeler gelir. Onları, saflarınızdan geri attınız mı, onlar, bozulur ve yenilmiş olurlar) dedi.

Züfer, veda ederken de, Tevbeciler ve Fedailer Birliğine sahip ve yardımcı olmasını Allâh´dan diledi.

Süleyman b. Sureci, ona (Sen, bizi en üstün şekilde kondurdun. En güzel şekilde ağırladın.

Megveret hususunda da, bizi gereği gibi öğütledin) dedi. Müdün´ü geçtik. Sâ´a geldik.»[39]

Tevbeciler ve Fedailer Birliği Aynül Verde´de:

Süleyman b., Sured, birliğini, Züfer´İn tavsiye ettiği gibi, tertipledi. Sonra, ilerleyip îbn-i Ziyad´ın ordusundan önce Ayn-ul Verde´nin batı tarafına kondu. Karargâhını kurdu.

Orada, beş gün oturdular, dinlendiler, atlarını da, dinlendirdiler.

Sanıklar ise Ayn-ul Verde´ye bir gece, bir gündüzlük mesafeye gelmiş bulunuyorlardı.[40]

Süleyman b. Sured´in, Birliğine Hitabı, Emir ve Tavsiyeleri:

Abdullah b. Gaziyye der ki :

«Süleyman b. Sured, ayağa kalkıp Allah´a uzun uzun hamd-ü senada bulundu. Sonra, göklerden, yerden, dağlardan, denizlerden ve bunlardaki âyet Ve mucizelerden bahs etti. Allah´ın nimetlerini andı.

Dünyayı andı. Ondan soğuttu.

Âhireti andı. Ona imrendirdi. Bunlardan bagka, sayıp bitiremeyeceğim, hafızamda tutamadığım bir çok şeyler anlattı. Sonra da (İmdi, dedi, Allah, size düşmanınızı getirdi. Bir gece, bir gündüz giderseniz, onlara kavuşursunuz.

Siz, bu yolda, Nasuh tevbesini açıklamak, Allah´a mazur olarak kavuşmak istersinizdir elbet.

Ya onlar, sizin üzerinize çıkıp gelecekler, yahut siz, onların üzerine varacaksınız.

Siz, bu gün, onların yurdunda bulunuyorsunuz. Onlara kavuştuğunuz, onlarla karşılaştığınız zaman :

(.. Sabr ediniz. Muhakkak ki, Allah, sabr edenlerle beraberdir. (Enfal: 46) âyetinin sırrını onlara tasdik ettiriniz.

Harp sanatı icâbı veya kendilerinden başka bir birliğe yerini vermek maksadı olmaksızın hiç kimse, onlara arka çevirmesin.

Dönüp kaçmak istiyenleri, üzerine geldiğiniz yaralıları, Hüseyin´i davet, etmiş olan hemşehrilerinizden esir edilenleri, esir edildikten sonra sizinle çarpışmadıkca veya kendileri Taf´da rahmetli kardeşlerimizi öldürenlerden olmadıkça, öldürmeyiniz.

Mü´minler Emîri Ali b. Ebî Tâlib´in gidişat ve icrââtı, böyle idi.

Eğer, ben, öldürülürsem, halkın Emîri, Başkanı, Müseyyeb b. Necebe´-dir.

Müseyyeb b. Necebe öldürüldüğü zaman, halkın Başkanı, Abdullah b. Sa´d b. Nüfeyl´dir.

Abdullah b. Sa´d b, Nüfeyl, öldürülünce, halkın Başkanı, Abdullah b; Vâi´-dir.

Abdullah b. Vâl, öldürüldüğü zaman, halkın Başkanı Rifâa b. Şeddad´dır.

Allah´a verdiği sözde sadâkat gösteren Başkanlara Allah, rahmet etsin![41]

Müseyyeb b. Necebe´nin, Öncü Birliği Olarak İleri Gönderilmesi ve îbnî Zilkela´ın Bozguna Uğratılması:

Bundan sonra, Süleyman b. Sured. Müseyyeb b- Necebe´yi dört yüz süvari ile Öncü birliği olarak ileri gönderdi. Ona (Onların askerlerinden ilk aske re kavuşuncaya kadar yola devam et!

Çok sayıda leşkerle karşılaşır ve çarpışmak İstemezsen, arkadaşlarınla birlikte yanıma dön. Orada konaklamaktan veya arkadaşlarından her hangi birisini bırakmaktan, birbirlerinden ayırmaktan sakın!) dedi.»

Humeyd b. Müslim der ki «O sırada, Müseyyeb b. Necebe´nin süvarileri içinde ben de, bulunuyordum.

Son günümüzde bütün gün ve gece gittik. Seher vaktinin sonuna doğru inip hayvanlarımızı bağladık. Olduğumuz yerde, kuru bir şey yiyecek kadar bir müddet kestirdik, uyukladık. Sonra, hayvanlarımıza bindik. Tan yeri ağa-rıncaya kadar bekledik. İnip namazımızı kıldık.

Müseyyeb b. Necebe, hayvanına bindi. Biz de, hayvanlarımıza bindik.

Müseyyeb b. Necebe; Ebüî´Cüveyriyet-üI Abdî b. Ahmer´i, adamlarından yüz, Abdullah b. Avf b. Ahmer´i yüz yirmi, Huneş b. Rebîa´yrda, o kadar süvari ile gönderdi. Geri kalan yüz. atlı da kendisinin yanında kaldı.

Gönderdikleri kumandanlara (Bakınız: siz ilk kavuştuğunuz kişiyi, bana getiriniz!) dedi.

Bize ilk rastlayan kişi bir Ârâbî idi.

Abdullah b. Avf, b. Ahmer, çevirip getirirken Ârâbî :

(Ey üzerime eğilen kişi! Arkadaşımın üzerine varmakta acele etme, bırak onu.

Muhakkak ki,, sen, kendinden eminbir halde bulunuyorsundur!) diyordu.

Abdullah b. Avf, b. Ahmer (Ey Humeyd b. Müslim! Kabe´nin Rabb´ına and öisuti ki seni.sevinçli bir sonuçla müjdelerim!) dedi.

Abdullah b. Avf, Arabi´ye (Ey Ârâbî! Sen, kimsin? Kimlerdensin?) diye sordu.

Ârâbî (Ben, Tağlib oğullarından´im. Kabe´nin Rabh´ına and olsun ki: siz, inşâallâh üstün geleceksiniz!) dedi.

Arabi´yi, Müseyyeb b. Necebe´ye götürdük ve ondan işittiğimiz sözü de haber verdik.

Müseyyeb b. Necebe, Abdullah b. Avf´a (Senin, müjdelerim! sözüne sevindim) dedi.

Müseyyeb b. Necebe, Arabi´ye (Bizimle şu kavm arasında ne kadar mesafe var?) diye sordu.

Ârâbî (Size, onların askerlerinden Şurahbil b. Zilkelâ´ın askeri daha yakındır.

îbn-i Zilkelâ´ ile Husayn b. Nümeyr arasında anlaşmazlık vardır. Husayn b. Nümeyr, orduya kendisinin kumanda edeceğini iddia ediyor, îbn-i Zilkelâ´ ise (îdare ve kumanda bana âiddir!) diyor. Her ikisi de, İbn-i Ziyad´a yazdılar. îbn-i Ziyad´m emrini bekliyorlar. Ibn-i Zilkelâ´ın askeri şurada, sizden bir mil kadar uzaktadır!) dedi.

Adamı, serbest bıraktık. Acele, îbn-i Zilkelâ´ın karargâhına doğru harekete geçtik.

Vallahi, üzerlerine varıncaya kadar anlayamadılar, haberleri olmadı. Ansızın karargâhlarına baskın yaptık.

Vallahi, çoğu çarpışmak imkânını bulamadılar, bozuldular. Onlardan bazılarını Öldürdük, bazılarım yaraladık. Bizde de, bir çok yaralı vardı.

Onların hayvanlarını da, iğtinara ettik. Karargâhlarını bize bırakıp gittiler. Oradan bir çok şeyler aldık. Bize hiç bir korku gelmedi.

Müseyyeb b. Necebe (Geri dönülecek! Siz, Allah´ın yardımına ve ganimete nail oldunuz, selâmete erdiniz. Geri dönünüz!) diyerek bağırdı.

Geri dönüp Süleyman b. Sured´in yanına geldik.[42]

Husayn b. Nümeyr´in Ordusuyla Karılaşma ve İlk Muvaffakiyet:

İbn-i Ziyad; Husayn b. Nümeyr´i, on iki bin kişilik bir ordu ile acele üzerimize saldı.

Biz de, Cemâzel´ûlâ ayının çıkmasına sekiz gün kala, çarşartba günü on-iara karşı gittik.

Süleyman b. Sured, Abdullah b. Sa´d b. Nüfeyl´i, sağ kol ve Müseyyeb b. Necebe´yi. sol kol kumandanlığına tayin etti.

Kendisi, kalbde, ortada durdu.

Husayn b. Nümeyr gelip bize karşı o da, ordusunu tertipledi.

Sağ kola, Cebele b. Abdullah´ı, sol kola,*Rebîa b. Muhânk´ı tayin etti.

Yavaş yavaş bize doğru ilerlemeğe başladılar.

Yakınımıza geldikleri zaman, bizi, Abdulmelik b. Mervan üzerinde toplanan millet topluluğuna ve 0:1a itâata davet ettiler.

Biz de; kardeşlerimizden öldürdükleri kimseler yerine öldürülmek üzre İbn-i Ziyad´ı bize vermeğe, Abdulmelik b. Mervan´ı hâl etmeğe ve îbn-i Zü-beyr hanedanım beldelerimizden çıkarmağa onları davet ettik. Sonra da, Peygamberimizin Ehl-i Beyt´ine (ki Allah, bize, her nimet ve şerefi bunlar yüzünden, bunlar vasıtasile vermiştir) bu Hilâfet işinin geri verilmesini istedik.

Onlar, bizim tekliflerimizi kabule yanaşmadılar. Biz de, onların tekliflerini kabule yanaşmadık.

Bunun üzerine, bizim sağ kanadımız, onların sol kanadlanna hücuma geçti ve onları bozdu.

Sol kanadımız, onların sağ kanadlanna, ortada bulunan Süleyman b. Sured de, onların topluluklarına hücuma geçti.

Onları, her tarafta bozguna uğrattık. Karargâhlarına kadar gerilettik.

Onlara kargı zafer elde etmek üzrc iken, gece karanlığı, onlarla bizim aramıza gerildi. Onların üzerlerinden ayrıldık.[43]

Husayn b. Nümeyr´in Yardımcı Kuvvetlerle Desteklenmesi:

Ertesi günü, sabaha çıktıkları zaman, Şurahbil b. Zilkelâ´ kumandasındaki sekiz bin kişilik yardım birliği gelip kavuştu.

Onu, îbn-i Ziy´ad, Husayn b. Nümeyr´e göndermiş, ona sövmüş (Sen, ancak batıncılarm işini işledin. Askerini gözetme yerini (kumanda mevkiini) gayb ettin! Git, Husayn b. Nümeyr´e kavuş. O, asker üzerinde kumandandır!) demişti.

îbn-i Zilkelâ´, geldi. Yardımcı kuvvetle de, desteklenen düşmanla öyle bîr çarpışma yaptık ki genç, ihtiyar hiç kimse, bu çarpışmanın bir benzerini daha görmemiş, aramızı ancak namaz ayırmış, akşam olunca da, iki taraf birbirlerinden ayrılmıştır.

Vallahi, içimizde yaralılarımız çoğaldı. Hele, üç kişi ölümcül yaralı idi. Rifâa b. Şeddad, Suhayr b. Huzeyfe ve EbüTCüveyriyet-ül Abdı de ağırca yaralanmış bulunuyordu.

Bununla beraber, Rifâa b. §eddad, sağ kanadda halkı çarpışmağa teşvik etmekten geri durmuyordu.

EbüTCüveyriye, ikinci günün başlangıcında ağırlıklarla ilgileniyordu.

Suhayr ise, bütün gece, içimizde dolaşmakta ve (Ey Allah´ın kullan! Sizi, Allah´ın ikramı ve rızasile müjdelerim!

Vallahi, kişinin, sevdiklerine kavuşması, Cennete girmesi, dünya bıkkınlığından rahata ermesi için, arada, ancak kötülük emr eden şu nefsden ayrılmak ve uzaklaşmak vardır.

Kişi, ondan uzaklaşmakta cömerd olursa, Rabbına sevinçli olarak kavuşur!) demekte idi.

Biz, böylece sabaha çıktık.

Sabaha çıkınca, Edhem b. Muharriz-ül Bâhilî, on bin kadar kuvvetle bize doğru geldi. Üçüncü gün, Cuma günü de kuşluk vaktine kadar şiddetle çarpıştık.[44] . .

Tevbeciler ve Fedaîler Birliğinin Kuşatılması ve Süleyman b. Sured´in Şehid Düşmesi :

Şamlılar, gelen takviye birliklerile çoğaldı. Her taraftan üzerimize doğru gelmeğe bağladılar.

Süleyman b. Sured; arkadaşlarının uğradıkları akıbeti görünce, hemen yanlarına vardı. (Allah´ın kulları! Rabb´ına, erken erken kavuşmayı, günahından tevbe ve ahdine vefa etmeyi istiyen, bana, benim yanıma gelsin!) dedikten sonra kılıcının kınını kırdı.

Onun yanına bir çok kişiler geldiler. Kılıçlarının kıniarını kırdılar.

Süleyman b. Sured´le birlikte ilerleyip Şamlı süvarilerin üzerlerine atıldılar.

Piyadelerle süvariler, birbirlerine karıştılar. Şamlıların piyadeleri gelip yetişinceye kadar şiddetle çarpıştılar.

Süleyman b. Sured´in süvarileri de, Şamlı süvarilere saldırdılar.

Şamlılar, dayanamadılar. Pek çok sayıda Öldürüldüler. Yaralananları da, pek çoktu.

Husayn b. Nümeyr; bu Tevbecüer ve Fedaîler Birliğinir. direnişlerini, cesaret ve kahramanlıklarını görünce, bütün piyade birliklerini de, harekete geçirdi. Onlara ok yağdırdılar.

Şam süvarÜeriie piyade birlikleri, Tevbecileı* ve fedaîler Birliğini çep-çevre kuşattılar.

Husayn b. Nümeyr, Süleyman b. Sured´e bir ok attı.

Süleyman b. Sured, yere yıkıldı. Sonra, sıçrayıp kalktı. Sonra, yine yere yıkıldı.» [45]

Süleyman b. Sured, yere düştüğü zaman «Kabe´nin Rabb´ına and olsun ki Cennet´i kazandım gittim!» diyerek haykırdı.

Süleyman b. Sured, şehid olduğu zaman, doksan üç yaşında idî. [46]

Mûseyyeb b. Necebe´nin Şehid Düşmesi :

Süleyman b. Sured şehid düşünce, Sancağı, Mûseyyeb b. Necebe aldı ve Süleyman b. Sured´in başucuna dikilerek «Allah, sana rahmet etsin ey kardeşim! Sen, en doğru hareket ettin. Üzerine düşen vazifeyi yerine getirdin. Geriye, bize düşen vazife kaldı!» dedi. Sancak, elinde olduğu halde, bir müddet şiddetle çarpışıp döndü. Sonra, tekrar saldırdı ve çarpıştı, döndü. Bunu, tekrar tekrar yapıp döndü. En sonunda şehid oldu.

Müşeyyeb b. Necebe´nin âzadlısı der ki «Ben; Müseyyeb b. Necebe´den daha cesaretli bir insan, Onun içinde bulunduğu birlikten de, daha cesaretli bir birlik görmedim!»[47]

Abdullah b. Sa´d b. Nüfeyl´in Şehid Düşmesi :

Müseyyeb b. Necebe şehid olunca, Sancağı, Abdullah b. Sa´d b. Nüfeyl aldı ve «Aliâh, iki kardeşime rahmet etsin!» dedikten sonra:

«Onlardan kimi, adadığı şehidliği ödedi, kimi de, bunu ödemeyi bekliyor.

Onlar, hiç bir suretle ahidlerini değiştirmediler. (Ahzab: 23) âyetini okudu.

O sırada, Abdullah b. Tâî, Kesîr b. Amr-ül Müzeni ve Si´r b. Ebİ Si´r-ül Hanefî atlı olarak Abdullah b. Sa´d´in yanma geldiler. Medâinli ve Basrah kardeşlerinin yardıma gelmek üzre olduklarını haber verdiler.

Abdullah b. Sa´d b. Nüfeyl «Bu yardım, keski biz sağ iken kelmiş olsaydı?» dedi.

Abdullah b. Sa´d b. Nüfeyl, Şamlılardan Rebîa b, Muhârık´la karşılaştı. Birbirlerine kılıç vurdular, tesir ettiremediler. Birbirlerinin boğazlarına sarılarak boğuştular. Yere düştüler. Sonra, ayağa kalktılar, sallandılar.

Rebîa b. Muhârık´m kardeşinin oğlu, Abdullah b. Sa´d b. Nüfeyl´e mızrakla saldırdı. Mızrağını, onun gerdan çukuruna sapladı ve onu şehid etti.

Abdullah b. Avf b. Ahmer de, Rebîa b. Muhârık´a saldırdı. Mızrakla vurup onu yere düşürdü, Fakat, öldürecek yerinden vuramadığı için, ayağa kalktı. Abdullah b- Avf, ona ikinci saldırışında, Rebîa b. Muhârık´ın arkadaşları, Abdullah´ı mızraklayıp yere düşürdüler.

Abdullah´ın arkadaşları da, yetişip Abdullah´ı kurtardılar.[48]

Hâlid b. Sa´d b. Nüfeyl´in Şehid Edilmesi :

Hâlid b. Sa´d b. Nüfeyl, kardeşini, Rebîa b. Muhârık´ın yeğeninin şehid ettiğini görünce, kılıçla onun üzerine saldırdı.

Hâlid´in arkadaşları, Halid´i, Rebîa´nm yeğeninin arkadaşları da, adamlarını kurtarmak için hücuma geçtiler. Onlar, sayıca çok olduklarından, Halid´i şehid edip kendi adamlarını kurtardılar. [49]

Abdullah b. Vâl´in Şehid Düşmesi :

Tevbeciler ve Fedaîler Birliği kumandanlarından üçünün şehâdetinden sonra, Abdullah b. Vâl, Şamlı leşkerler ortasında kalmış, çarpışıyor ve kendisine doğru gelinmesi için sesleniyordu.

Rifâa b. Şeddad, hücuma geçerek Şamlıları, onun başından dağıttı.

Abdullah b. Vâl, Sancağının yanına, geldi. Sancağı, Abdullah b. Hazim-ül Kindî tutuyordu.

Abdullah b. Hâzim, Abdullah b. Vâl´e «Sancağını benden al, kendin tut!» dedi.

Abdullah b. Vâl «Allah, seni rahmetile -esirgesin. Onu, benim yerime, sen tutuver!» dedi.

Abdullah b. Hâzim «Sancağını benden al, kendin tut. Ben, çarpışmak istiyorum!» dedi.

Abdullah b. Vâl «Sen, bu Sancağı tutmakla da, cihad etmiş ve ecre ermiş olursun!» dedi.

Arkadaşları, Abdullah b. Hâzim´e «Ey Ebû Azze! Allah, sana rahmet etsin! Kumandanına itaat et! diyerek seslendiler.

O da, kısa bir müddet* Sancağı tuttu. Sonra, Abdullah b. Vâl, Sancağını Abdullah b. Hazim´den aldı.

Abdullah b. Vâl, ikindi vakti girdiği sıralarda, arkadaşlarına;

«Ölümsüz hayat, zahmetsiz, dertsiz rahatlık, üzüntüsüz sevinç istiyenler, şu haramları helallaştıranlarla çarpışarak Rab´larma, Cennet´in nimet ve rahatlıklarına yaklaşsın!

Allah, size rahmetini ihsan etsin!» dedi ve Şamlı leşkerlere saldırdı.

Arkadaşları da, kendisile birlikte saldırdılar. Şamlılardan, bif çok piyadeleri öldürdüler ve onların birliklerini bozup dağıttılar.

Bîr müddet, böylece üstün olarak savaştılar.

Bundan sonra, Edhem b. Muharriz-ül Bâhilî kumandasındaki süvari ve piyade Birlikleri, Tevbeciler ve Fedaîler Birliğinin, her taraftan üzerlerine gelmeğe başladılar ve hatta bulundukları yere, karargâhlarına kadar yaklaştılar, onları kuşattılar. Fakat, onların bulundukları yere ancak tek taraftan gelebildiler.

O gün, akşama kadar çarpışma devam etti.

Abdullah b. Vâl, bu sırada şehid oldu.

Edhem b. Muharriz-ül Bâhilî der ki «Abdullah b. Vâl:

(Allâfa yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis, onlar, Rabb´la-rı katında diridirler. Öyle ki, Allah´ın lutf-u inâyetinden( kendilerine verdiği g eh i dük mertebesiîe hepsi de şad olarak Cennet nimetlerile rizıklanırlar.

Arkalarından, henüz onlara katılamayan şehid dindaşları hakkında da, onlara hiç bir korku yoktur. Cblar, mahzun da, olacak değiller! diye müjde vermek isterler.

Onlar, Allâh´dan gelen bir nimetle, hattâ daha fazlasile ve Allah´ın, Müminlere olan mükafatını zayi etmiyeceği müjdesile de, sevinirler. (Al-i îm-ran: 169-171) âyetlerini okuyordu.

Beni kızdırdı. Kendi kendime: (Şunlar, bizi müşrik ve bizim kendilerinden öldürdüklerimizi gehid sayıyorlar!) dedim. Kılıçla, sol eline bir darbe indirdim, onu ürperttim, Öldüre yazdım.

Yanma vardım. (Ben, senin, ailen içinde yaşamayı arzu ettiğini görüyorum?) dedim.

Bana: (Sen, ne kötü görüşlüsün! Vallahi, ben, şu anda senin elinde iki elimden dolayı ecre nâü olmaktan başka bir şey arzu etmiyorum!) dedi.

(Ne için?) diye sordum.

(Allah, sana günah yazsın, bana da ecir ve sevabını büyütsün diye!) dedi. Beni, yine kızdırdı. Süvarilerimi ve piyadelerimi toplayıp ona ve arkadaşlarına tekrar saldırdım.

Mızrağımı saplayıp onu Öldürdüm!»

Abdullah b. Vâl; çok çok namaz kılan, oruç tutan ve halkın dinî sorularını cevaplandıran Irak Fakihlerindendi,

Abdullah b. Vâl, şehid olunca, Abdullah b. Hazimin de, onun yanında şehid olduğu görüldü. [50]

Rifâa b. Şeddad´m. Kalanları Toplayıp Geri Çekilmek İstemesi :

Abdullah b. Vâi şehid olunca, Rifâa b. Şeddad, Kinane oğullarından Ve-lid b. Gudayn´a «Sancağı, tut! diyor, o da «Tutmak istemiyorum!» diyordu.

Rifâa b.-Şeddad, ona «Biz, Allah´ın kullarıyız. Hepimiz O´na döneceğiz. Sen, Sancağı, ne diye tutmuyorsun?

Hepiniz, bizim yaramıza dönünüz. Belki, Allah, bu gün bizi derler, toplar da, onların şerrinden korur.» dedi.

Abdullah b. Avf-ül Ahmer, yerinden sıçradı. «Sen, bizi döndürüp te öldürecek misin?

Vallahi, onların gözleri önünde geri dönecek olursan, onlar dalımıza binerler, bir fersah mesafeye erişemeden, diğer arkadaşlarımızın ja&nına ka-vuşamadan yok oluruz.

İçimizden kurtulacak olanları da, bedeviler ve köylüler yakalayıp onların yanma götürürler. Sonradan, onlar da, Öldürülürler.

Şu güneşin aydınlığı altında, güpegündüz böyle yapmaman için Allah´a and veririm.

Gayb ve belirsiz olacaklar için, gecenin karanlığı basmağa başlasın, Şu gece, bizi bürüsün. O zamana kadar atlarımızın üzerinde kendimizi savunmak için çarpışalım.

Gece karanlığı basınca, hayvanlarımıza binelim. Gecenin ilk kısmında oaiara ok atalım.

Piyadeler, sabaha kadar yaralılarımızı taşısın ve herkes, taşıdığı arkadaşına baksın ve onunla ilgilensin.

Onlar, onar, yirmişer kigi birlikte gitsin. Halk, gidilen yeri bilirse, bir birinin ardına düşer, giderler.

Eğer, dediğim gibi, güpegündüz geri çekilecek olursak; anne, oğlunu bulamaz; kişi, ne tarafa, nereye gideceğini bilemez. Hepimiz ölmüş, esir olmuş bir halde sabaha çıkarız!» dedi.

Rifâa b. Şeddad «Olur! Senin görüşünü, ben de, uygun görüyorum.» dedi. [51]

Velid b. Gudaynül Kinânî´nin Geri Dönmek İstememesi ve Şefaid Olması:

Rifâa b. Şeddad, Velid b. Gudayn-ul Kinânî´nin yanına vardı. Sancağı, sen, elinde taşıyacak mısın? Yoksa, senden alayım mı?» diye sordu,

Velid «Ben, senin istediğini, istemem! Ben, Rabb´ıma kavuşmak, kardeşlerime katılmak, dünyadan ayrılıp Âhirete ulaşmak istiyorum.

Sen ise, dünyanın gümüşünü istiyor, sağ kalmayı umuyor, dünyadan ayrılmayı hoşlanmıyorsun! Vallahi, ben, senin kılavuzluğunu istemem!» dedi ve Sancağı, Rifâa b. Şeddad´a geri verip çarpışmak için gitti.

Abdullah b. Avf b. Ahmer, ona «Allah, seni rahmetile esirgesin. Gel, sen bir müddet bizim yanımızda çarpış. Elinle, kendini tehlikeye atma!» dedi ve and verip onu durdurdu.

O sırada Şamlılar «Allah, onları helak etti. Üzerlerine yürüyünüz! Geceden Önce işlerini bitirip onlardan boşahmz!» diyerek bağrıştılar ve bütün güçlerile hücuma geçtiler.

Tevbeciler ve Fedaîler Birliğinden arta kalanlar, kahramanlık ve cesaretlerinden hiç bir §ey gayb etmeksizin dayandılar, Samlılarla yatsuya kadar çarpıştılar.

Velid b. Gudayn-ül Kinânî, akşamdan önce şehid oldu. [52]

Abdullah b. Azizül Kindî´nin, Oğlunu Hindilere Vasiyyet Ederek Çarpışa Çarpışa Şehid Olması :

Abdullah b. Aziz-ül Kindi, yanında küçük oğlu Muhammed olduğu halde, gidip «Ey Şamlılar! İçinizde Kinde´Ierden bir kimse var mı?» diye sordu.

Şamlılardan bazı kimseler çıkıp «Evet! Biz, onlardan´ız!» dediler.

Abdullah b. Aziz, onlara oğlunu göndererek «Yanınızdaki kardeşinizi Kü-fe´deki kavminıza gönderiniz. Ben, Abdullah b. Aziz-ül Kindî´ynn!» dedi.

Şamlılar «Sen, bizim amucamızın oğlusun. Emniyet ve selâmettesin!» dediler.

Abdullah b. Aziz «Vallahi, ben, kardeşlerimin vurulup düştükleri yerden ayrılmak istemem!» diyerek ilerledi.

Çocuk ise, babasının arkasından ağlamağa başladı.

Abdullah b. Aziz, oğlunun, arkasından feryad ederek ağladığını görünce «Yavrucuğum! Eğer, elimde, Rabb´ıma tâat cümlesinden olarak sana yapabileceğim bir. şey olsaydı, muhakkak yapardım!» dedi. Şamlılardan olan kav-nuna-da, oğlu ile ilgilenmeleri için and verdi.

Şamlılar, ona ve oğluna son derece acıdılar, üzüldüler ve ağladılar.

Abdullah b. Aziz, Akşamleyin Şamlılar-n saflarına saldırdı. Çarpışa çarpışa şehid oldu. [53]

Kureyb b. Zeyd ve Arkadaşlarının Şehid Olmaları :

Küreyb b. Zeyd-ül Hımyerî, akşamleyin Sancakla geldi. Yanında Hımye-yerî ve Hamdânîlerden yüze yakın kimse vardı.

Küreyb, arkadaşlarına «Ey Allah´ın kulları! Rabb´ımza doğru gidiniz!

Vallahi, dünyada .Allah´ın rızasından ve Ona tevbeden başka işe yarar bir şey yoktur.

254

İşittiğime göre: içinizden bir taife, içinden çıkmış oldukları dünyaya ve günahlarına geri dönmek istiyorlarmış!

Hayır! Vallahi, ben, o ilk sözümde duruyorum!

İstiyen kardeşlerim, arkamdan gelsinler!» dedi. Hepsi, onun dâvetine icabet ettiler ve «Biz de senin görüşündeyiz!» dediler.

Küreyb, Sancağı alıp Şamlıların yakınına kadar vardı.

Şurahbil b. Zilkelâ «Vallahi, şu Sancağın, Himyeri veya Hemdânilerin Sancağı olduğunu sanıyorum!» dedi. Onlara yaklaşıp kim olduklarını sordu. Onlar da, haber verdiler;

Bunun üzerine, Şurahbil b. Zilkelâ omlara «Sizler, emniyettesinizdir!» dedi.

Küreyb, ona «Biz, dünyada emniyette idik. Şimdi dünyadan çıkıp ancak Âhiret emniyet ve selâmetini,dileyoruz!» dedi, Şamlılarla çarpışmağa giriştiler ve şehid oldular.

Suhayr b. Huzeyfe´nin Arkadaşlarüe Birlikte Şehid Olması :

Suhayr b. Huzeyfe, b. Hilal, Müzeyne´lerden otuz kişi ile ilerledi. Suhayr, arkadaşlarına «Allah yolunda ölümden korkmayınız. Çünki, o, size bir gün muhakkak gelecektir.

Allah´a yönelerek çıkmış olduğunuz dünyaya tekrar dönmeyiniz. Artık, sizin için orada kalmak yoktur.

Allah katında olan, sizin için daha hayırlıdır!» dedi. Sonra, hep birlikte ilerlediler. Çarpıştılar ve şehid oldular. [54]

Rifâa b. Şeddad´ın, Tevbeciler ve Fedaîler Birliğinden Kalanlarla Birlikte Geri Çekilmesi :

Akşam olunca, Şamlılar, karargâhlarına döndüler.

Rifâa b. Şeddad; bütün arkadaşlarının yaralanmış olduğunu ve her yaralının, kendisini idare edemiyecek durumda bulunduğunu görünce, onları kavmlarma teslim etti.

Bütün gecef sabaha kadar, halkı, oradan yolladı.

Humeyd b. Müslim der ki: «Biz, geri çekilmek için hazırlandığımız zaman, Abdullah b. Gaziyye, şehidlerin başucuna dikildi ve (Allah, sizlere rah-

255

met etsin. Siz, sözlerinizde sâdık çıktınız ve sebat ettiniz! Bizler ise, yalan çıktık ve kaçtık!) dedi.

Sabahleyin ric´at için hareket edeceğimiz sırada Abdullah "o. Gaziyye, yirmi kadar arkadaşile birlikte, dügmanla çarpışıp şehid olmak maksadile geri dönmek istedi.

Rifaa b. Şedded, Abdullah b. Avf b. Ahmer ve bir çok kimseler, onlara: (AUâh agkına! Bizim sayımızı çoğaltınız, azaltmayınız! Biz, sizin gibi ihlâs sahiplerinin içimizde bulunmasını hayır sayıyoruz.) dediler ve and vermekten geri durmadılar. Nihayet, onları geri döndürdüler.

Yalnız, Müzeyne´den Ubeyde b. Süfyan, bir ara kılıcını çekip Şamlılara hücum etti ve şehid oldu.»

Sabaha çıkıldığı zaman, Tevbeciler ve Fedaîler Birliğinden arta kalanlar, Habur kazasını geçmiş, Habur´un Tüneynir köyüne erişmiş, en geçilmez yerleri geçmiş bulunuyorlardı.

Husayn b. Nümeyr, yakalatmak için sabahleyin peşlerinden birlikler göndermiş idiyse de, onlardan hiç kimseyi ele geçiremediler. Rifâa b. geddad, arkada kalmıştı.

Ebül Cüveyriyet-üî Abdî ise, ric´at eden halkı, arkadan yetmiş atlı ile takip ve setr etmekte idi. Hayvanından düşenleri hayvanlarına bindirerek veya metaını düşürenlere, meta´lanm bulup vererek Kırkısıya´ya gelip kavuştular. [55]

Züfer b. Haris´in Yurdunda Ağırlanış :

Züfer b. Haris; Tevbeciler ve Fedaîler Birliğinden ricat edenlere, daha önce yaptığı gibi, yiyecek ve hayvan yemi vci doktorlar gönderdi. Onlara «İsterseniz, yanımızda oturunuz. Size, elimizden gelen iyiliği yapar, derd ortağa oluruz!» dedi.

Onlar, orada üç gün kaldılar.

Her birine, istediği yiyecek ve hayvan yemi ve azığı konulduktan sonra oradan ayrıldılar.

Medâinliler, Medain´e; Basralılar, Basra´ya ayrıldılar. Küfeliler de, Küfe´ye geldiler. [56]

Süleyman b. Sured´ie Müseyyeb b. Necebe´nin Başlarının Abdülmelik´e Gönderilmesi :

Süleyman b. Sured´Ie Mus´eyyeb b. Necebe´nin bağları cesedlerinden ayrılıp Abdulmelik b. Mervan´a gönderildi.[57]

Abdulmelik b. Mervan´ın Konuşması :

Tevbeciler ve Fedaîler Birliğinden mühim bir kısmının şehid ve kalanlarının da, ricata mecbur edildiği müjdesini alınca, Abdulmelik b. Mervan, minbere çıktı. Allah´a hamd-ü senada bulunduktan sonra «Bilesiniz ki: Allah, Iraklıların fitne ve fesad doğurucu, doğru yoldan sapmış Reislerinden Süleyman b. Sured´i helak etti.

Haberiniz olsun ki: Müseyyeb b. Necebe de, kılıçlara başını top gibi terk etti.

Haberiniz olsun ki: Allah, onların doğru yoldan sapmış ve saptırıcı büyük Reislerinden Ezd´in kardeşi Abdullah b. Sa´d´i ve Bekir b-. Vâil´in kardeşi Abdullah b. Vâil´i de Öldürmüştür.

Bunlardan sonra, artık, kavm ve kabilelerinden aykırı hareket edecek bir kimse kalmamıştır!» dedi. [58]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Taberi-Tarih c. 7, s. 47

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 221.

[2] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 221.

[3] Süleyman b. Sured; Peygamberimizin Eshabmdandı. Cemal ve Sıffm vak´ala-rındft Hz. Ali´nin yanında bulunmuştu.

Küfe´ye gelmesi için Hz. Hüseyin´e yazı yazanlardandı. Hüseyin, gelip Kerbelâ´da şehid edildiği zaman, Ondan uzak kaldığına, Onun yanında çarpışmadığına çok pişman oldu. Kendisi, bu yolda pişmanlık duyarak, tevbe ederek Kerbelâ intikamını almak üzre ayaklananların başı idi. (îbn-i Sa´d-Ta-bakat c. 4, 292)

[4] Taberi-Tarih c. 7, s. 51-52

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 221-222.

[5] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 222-223.

[6] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 223-224.

[7] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 224.

[8] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 224.

[9] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 224.

[10] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 224-225.

[11] Tab«ri-Tarih c. 7, s. 47-50

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 225-226.

[12] Taberi-Tarih c. 7, s. 67

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 226.

[13] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 226-227.

[14] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 227.

[15] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 227-228.

[16] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 228.

[17] Taberi-Tarih c. 7, s. 53-55 228

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 228.

[18] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 228-229.

[19] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 229.

[20] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 230.

[21] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 230-231.

[22] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 231.

[23] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 231-232.

[24] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 232-233.

[25] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 233.

[26] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 233.

[27] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 234.

[28] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 234-235.

[29] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 235.

[30] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 235.

[31] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 235-236.

[32] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 236-237.

[33] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 237.

[34] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 237.

[35] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 238.

[36] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 238-239.

[37] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 239.

[38] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 240-242.

[39] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 242-244.

[40] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 244.

[41] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 244-245.

[42] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 246-247.

[43] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 247-248.

[44] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 248.

[45] Taberi-Tarih c. 7, s. 66-78

[46] îbn-i Sa´d-Tabakat c. 4, s. 293

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 248-249.

[47] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 249-250.

[48] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 250.

[49] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 250.

[50] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 250-252.

[51] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 252-253.

[52] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 253-254.

[53] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 254.

[54] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 254-255.

[55] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 255-256.

[56] Taberi- Tarih c. 7, s, 76-80 256

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 256.

[57] îbn.i Sa´d-Tabakat c. 4, s. 293

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 256-257.

[58] Taberi-Tarih c. 7, s. 80

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 257.
Top