Kerbela Faciası-4

Kerbela Faciası-4

Ehl-i Beyt Gençlerinden En Son Şehid Olanlar :
Hz. Hüseyin´e Su Içirmeyen Adamın Akıbeti:
Hz. Hüseyin´in Ev Halkıyla İrtibatının. Kesilmesi :
Şimr´in, Abdurranmanu?l-Cu´fî ile Münâkaşası ve Sövüşmesi :
Hz. Hüseyin´in Ev Halkından Bir Çocuğun Elinin Kesilmesi ve Hz. Hüseymin Bedduası :
Hz. Hüseyin´in Çevresindeki Piyadeleri Birbirine Katmaei :
Hz. Hüseyin´in Arkasından Mızraklanıp Yere Düşürülmesi
Hz. Hüseyin´in, Şimr b. Zilcevşen Hakkındaki Teşhisi i
Hz. Hüseyin´in Başının Gövdesinden Ayırıiması :
Hz. Hüseyin´in Şehid Edildiği Tarih :
Hz. Hüseyin´in Şehid Edildiği Tarihde Yaşı :
Hz. Hüseyin´in Elbise ve Silahlarının Soyulması :
Kerfoelâ Katillerinin Hastalığa Uğramaları ve Çoklarının Delirmeleri:
Küfe Leşkerinin Çadırları Yağmalamaları :
Şehidler Arasından Kalkıp Çarpışan Şehid :
Hz, Hüseyin´in Oğlu Aliyyül Asgâr´m Kurtuluşu.
Sinan b. Enes´in Azarlanması ve Dövülmesi :
Kerbelâ´da Yakalanıp Bırakılan Kişiler :
Hz, Hüseyin´in Kerbelâ Katl-i Âmından Kurtulan Oğullan :
Hz. Hüseyin´in Cesedinin Atlara Çiğrierttirilmesi :
Kerbelâ Şehidlerinin Sayısı :
Kerbelâ Sehidlerinden Hz. Hüseyin île Ona Mensub ve Akraba Olanların İsimleri :
Küfe Leşkerinden Öldürülenlerin ve Yaralananların Sayısı :
Şehidlerin Defni :
Hz. Hüseyin´in Kabrinin Belirsiz Edilmesi ve Kabrinden Yayılan Hoş Koku :
Hz. Hüseyin´in Kabrini Kirleten Adamın Ailece Başlarına Gelenler :
Demir Kalemin Havada Kanla Yazdığı Yazı :
Üzerinde Nur Sütunu Yükselen Baş:
Havli b. Yezid´im Hayal Kırıklığına Uğraması :
Hz. Hüseyin´in Başı, İbn-i Ziyad´ın Önünde :
Zeyd b. Erkam´m İbn-i Ziyad´a İhtan ve Hıçkırarak Ağlaması :
Enes b. Mâlik´in, İbff_i Ziyad´a Ihtan :
Hz. Hüseyin´in Başının Küfe´de Teşhir Ettirilmesi :
Ardarda Kesilen Başların Getirildiği Köşk :
Şehîd Başlarının Küfe´ye Taşınması :

Hz. Hüseyin´in Ev Halkının, Kerbelâ´dan Küfe´ye Gönderilmesi ve Hz. Zeyneb´in Herkesi Ağlatan Sözleri: 15

Küfeli Kadınların Feryadları : 15

Küfe´de Geçirilen İlk Gece ve AH b. Hüseyin´i Üç Yüz Dirheme Satan Hayırlı Küfeli : 16

Hz. Zeyneb´in lbn-i Ziyad´la Münâkaşası : 16

İbn-i Ziyad´ın, Ali b. Hüseyin´le Münâkaşası ve Onu Öldürmeğe Kalkışması: 17

İbn-i Ziyad´ın Küfelüere Hitabı : 18

Abdullah b. Afif´in, îbnA Ziyad´i Red Etmesi ve Asılması : 18

Hz. Hüseyin´in Ev Halkının Yezid´e Yollanması : 19

Muhaffez´in Küstahlığı ve Yezîd´in Onu Azarlaması : 19

Şehid Başlarının Yezid´e Gönderilmesi : 19

Yezid´in Üzüntü ve Pişmanlık Duyması : 21

Hz. Hüseyin´in Başı Yezid´in Önünde : 21

Ebû Berze´nin, Yezid´e İhtarı : 21

Yezid´in, Hz. Hüseyin İçin Yas Tutmasını Kansma Emr Etmesi : 21

Mervan´in Sevinci ve Kardeşinin Üzüntüsü : 22

Yezid´in Kendi Görüşünü ve Muhakemesini Şamlılara Açıklaması: 22

Hz. Hüseyin´in Ev Halkı, Yezîd´in Huzurunda. 23

Yezîd´in, Ali b. Hüseyin´le Münâkaşası : 23

Hz. Hüseyin´in Ev Halkı Hakkında Yapılacak Muamelenin Görüşülmesi ve Kararlaştırılması : 24

Mor suratlı Şamlının Küstahlığı ve Yezid´in, Hz. Zeyneb´Ie Münâkaşası : 24

Hz. Hüseyin îçin Üç Gün Matem Tutulması : 25

Yezid´in, Ali ve Ömer b. Hüseyin´le Birlikte Yemek Yemesi : 25

Ömer b. Hüseyin´in, Halid b. Yezid´le Nasıl Güreş Tutacağı : 25

Yezîd´in, Ali b. Hüseyin´e Bir Teklifi ve Numan b. Beşîr´e Direktifi: 26

Yezîd´in, Gidecekleri Sırada Ali b. Hüseyin´le Konuşması : 26

Yezîd´in, Ali b. Hüseyin Hakkında Müslim b. Ukbe´ye Emir ve Tavsiyesi: 26

Yezîd´in, Kerbelâ Faciasından, Önce Sevinç, Sonra da Nedamet Duyması : 27

Kerbelâ Katliamının, Emevî Saltanatının Yıkılmasına Sebeb Olduğu: 27

Hz. Hüseyin´in Şehîd Edilmesini Yezid mi Emr Etmişti?. 27

İbn-i Ziyad´ın Endişelenmesi : 28

Mercâne´nin, îbn-i Ziyad´a Çatması : 28

Ömer b. Sa´d´in Pişmanlığı: 28

Ömer b. Sa´d´in İleri Sürdüğü Mazeretler: 29

Şebes b. Rib´î´nin itiraflar ive Pişmanlığı: 29

Bir Sineğin mi, Yoksa, Hz. Hüseyin´in Kanını Dökmenin Cezası mı Sorulmak Gerektiği? 29

İbrahim en-Nahaî´nln Bir Sözü: 29

Ibn-i Ziyad´ın, Medine Valisine Müjdeci Göndermesi: 30

Hz. Hüseyin´in Şehadetinden Sonra Hz. Ümmü Seleme´nin, Peygamberimizi Rü´yada Görmesi: 30

Acı Haberi Alınca, Hz .Ümmü Seleme´nin Bayılması: 30

Çanakta Kan Haline Gelen Toprak: 31

İbri-i Abbas´m Hz. Hüseyin Hakkındaki Rü´yası: 31

Beytülmakdis Kayasının Altında Görülen Kan: 32

Akil´in Kızının, Hz. Hüseyin ve Eshabı için Ağlaması: 32

Abdullah b. Cafer´in, Hz. Hüseyin Hakkındaki Takdirkâr Sözleri: 32

Hz. Hüseyin´in Başı Hakkında Bilgiler: 33

Abdullah b. Zübeyr´in, Hz. Hüseyin Hakkındaki Takdirkâr Sözîeri: 33

Yezid b, Muaviye İle Abdullah b. Abbas Arasındaki Yazışmalar: 34

Ehl-i Beyt Gençlerinden En Son Şehid Olanlar :

Abdullah b. Ukbet-ül Ganevî, bir ok atıp Ebû Bekir b. Hasan´ı şehid etti. [1]

Abbas b. Ali, bunu görünce, kardeşleri Abdullah, Cafer ve Osman b. Ali´ye : «İlerleyiniz! Varlığım, size feda olsıra! Seyyidinizi koruyunuz! Onun uğrunda can veriniz!» dedi.

Bunlar, Hz. Hüseyin´in önünde durup Onu göğüsleri ve yüzleri ile korumağa çalıştılar ve şehid oldular.

Hâni b. Sübeyt-ül Hadramî, önce Abdullah´ı, sonra da, Cafer´i şehid etti. [2]

Havli b. Yezîd-ü Ashabî, Osman´ı bir okla vurdu.

Eban b. Dârem oğullarından bir adam da, gidip onun başını kesti ve getirdi. [3]

Havli b. Yezîd, Osmaıı b. Ali´nin başını Ömer b. Sa´d´e götürüp «Mükâfatımı ver!» dedi.

Ömer b. Sa´d «Mükâfatım vermek, valine düşer. Seni, mükâfatlandırmasını ondan dile!» dedi. [4]

Eban b. Dârem oğullarından başka bir adam da, Muhammed b. Ali´yi okla vurup şehict etti ve başını getirdi.

Harmele b. Kâhin, Abdullah b. Hasan b. Ali´yi okla vurup şehid etti.

Lakît b. Yâsir-ül Cühenî de, Muhammed b. Ebî Saîd, fa. Akil´i şehid etti. [5]

Hz. Hüseyin´in önüne dikilen, yanında çarpışan yalnız Abbas b. Ali kalmıştı.

Hz. Hüseyin, ne tarafa yönelirse, Abbas b. Ali, o tarafa yönelmekte idi. En sonunda, o da, §ehid oldu. [6]

Abbas b. Ali´yi, Zeyd b. Rukad-ül Cenbî ile Hakîm b. Tufeyl-üs Sinbisî şehid ettiler. [7]

Hâni b. Sübeyt-ül Hadramî, çok yaşlanmış olduğu bir sırada, demiştir ki : «Hüseyin´in öldürülmesinde bulunanlardandım. Vallahi, on kişinin onuncusu ben idim. Hepimiz atlar üzerinde idik.

Hüseyin Hanedanının tüyü bitmemiş bir çocuğu, çadırlardan dışarı çıktı. Üzerinde pelerin ve gömlek vardı. Sağa, sola dönüp bakmıyordu. Döndükçe, kulaklarındaki iki incinin sallandığım gördüm. Süvarilerden bir adam, atını tepip onun yakınına vardı. Atından çocuğa doğru eğilip onu kılıçla biçti!»[8]

Hz. Hüseyin´e Su Içirmeyen Adamın Akıbeti:

Hz. Hüseyin, susamıştı. Susuzluğu son dereceyi bulunca, çadırlardan, ayrılıp su içmek için Fırat´a doğru yöneldi.

Su kanallarına doğru giderken, Eban b. Dârem oğullarından bir adam «Yazıklar olsun sizlere! Onunla, su arasına gerilseniz a!» diyerek atını tepti. Halk ta, kendisini takip etti. Hz. Hüseyin ile Fırat arasına gerildiler.

Hz. Hüseyin «Ey Allah´ım! Sen de, onu, susuz bırak!» dedi.

Adam, bir ok atıp Hz. Hüseyin´in damağından vurdu. Hz. Hüseyin, oku çekip attıktan sonra ellerini açtı. îki avucu kanla doldu.

«Ey Allah´ım! Peygamberinin kızının oğluna yapılanlardan dolaja şikâyetimi Sana arz ediyorum!» dedi ve geri döndü.

Yemin edilerek denildiğine göre: çok geçmeden, Allah, o adamı, susuzluk hastalığına uğrattı.

Kasım b. Asbağ der ki «adamı görmüştüm : Yanında, soğuk hoşaf, büyük desti ile süt ve su bulunuyor, adam : (Yazıklar olsun size! Su içiriniz bana! Susuzluk, beni öldürüyor!) diyor, kendisine, su kabı veya süt destisi veriliyor, onu içiyor, uzanıyor, biraz sonra, yine : (Yazıklar olsun size! Su içiriniz bana! Susuzluk, Öldürüyor beni!) diyordu.

Vallahi, çok geçmeden adamın karnı, deve karnının patlayıp yarıklığı gibi, patladı. Adam da, böylece öldü, gitti.»

Rivayete göre: O sırada Husayn b. Nümeyr de, Hz. Hüseyin´i ağzından bir okla vurmuştu.

Hz. Hüseyin, ağzından akan kanı avucundan semâya attı. Allah´a hamd-ü sena ettikten sonra ellerini kaldırdı ve :

«Ey Allah´ım! Onları, derleyip toparlayıp yok et! Yer yüzünde onlardan hiç birini bırakma!» diyerek düa etti. [9]

Hz. Hüseyin´in Ev Halkıyla İrtibatının. Kesilmesi :

Şimr b. Zilcevşen, Küfelilerden on kadar piyade ile gelip içinde Hz. Hüseyin´in ağırlıkları ve Ev halkı bulunan çadırı arasına gerilerek Hz. Hüseyin´in çadırı ile irtibatını kestiler.

Hz. Hüseyin, onlara «Yazıklar olsun sizlere!

Sizin dîniniz yoksa, siz, Kıyamet gününden korkmayorsanız, dünya İşlerinizde olsun asâletli, seçkin kişi zadeler gibi olunuz, öylelerine yaraşan hal ve hareketlerde bulununuz da, ağırlıklarımı ve Ev halkımı, rezillerinizden ve zır cahillerinizden koruyunuz!» dedi.

Şimr b. Zilcevşen «Haydi, senin için Öyle olsun!» dedi. [10]

Şimr´in, Abdurranmanu?l-Cu´fî ile Münâkaşası ve Sövüşmesi :

Hz. Hüseyin´in yanına kadar gelen piyadeler arasında EbüTCenub Ab-durrahman-ul Cu´fî, Kaş´am b. Amr, b. Yezid-ül Cu´fî, Salih b. Vehb-ül Ye-zenî, Sinan b. Enes´ün Nahaî ve Havlı b. Yezîd-ül Asbahi bulunuyor; Şimr b. Zilcevşen, onları, Hz. Hüseyin´e saldırmağa kışkırtıyordu.

Şimr, bir ara, Abdurrahman-ul Cu´fî´ye «Onun üzerine atılsan, saldırsan a!?» dedi.

Abdurrahman «Onun üzerine atılmak, saldırmaktan seni alıkoyan ne?

Sen atılsan, saîdırsan a!» dedi.

Simr, kızdı «Bana mı söylüyor sun?!» dedi.

Abdurrahman «Ya sen bana mı söylüyor sun?!» diyerek karşılık verdi.

Birbirlerine sövdüler.

Abdurrahman; çok cesaretli, gözünü daldan, budaktan esirgemez bir adamdı .

Şimr´e «Vallahi, mızrağımın demirini gözünde kıvratırım ha!» deyince, Şimr, onun yanından savuştu.

Abdurrahman «Vallahi, seni, yararlandırmak fırsatını bulursam, muhakkak, seni zararlandıracağım!» dedi.

Şimr, Hz. Hüseyin´e doğru ilerleyen piyadelerin yanına geldi. [11]

Hz. Hüseyin´in Ev Halkından Bir Çocuğun Elinin Kesilmesi ve Hz. Hüseymin Bedduası :

Küfe piyadeleri, Hz. Hüseyin´i çepçevre kuşatmış ve çenberi gittikçe daraltmış bulunuyorlardı.

Hz. Hüseyin, üzerlerine yürüyünce, dağıldılar.

Bundan sonra, onlar, Hz. Hüseyin´i bir kerre daha kuşattılar.

Hz. Hüseyin´in yanına, Ev halkından bir çocuk, gelmek istiyor, onu, Hz. Zeyneb bint-i Ali, tutup bırakmıyordu.

Hz. Hüseyin, Hz. Zeyneb´e «Tut onu, bırakma!» diyordu.

Çocuk, dinlemiyerek, Hz. Hüseyin´e doğru koşup geldi. Hz. Hüseyin´in yanına, dikildi.

Teym oğullarından Bahr b. Kâ´b, b. Ubeydullâh, Hz. Hüseyin´in üzerine kılıçla yürüyünce, çocuk, ona «Pis, mendebur´un oğlu! Amucamı mı öldüreceksin?» diyerek bağırdı.

Bahr, çocuğu, kılıçla çaldı. Çocuk, elile korunmak istedi. Kılıç, çocuğun elini kesti. Eli, derisinde sallandı, kaldı!

Çocuk «Halacığım!» diye feryad etti.

Hz. Hüseyin, onu tutup bağrına bastı ve ona «Ey kardeşimin oğlu! Başına gelen felâkete katlan. Bunda hayır vardır.

Muhakkak ki Allah, seni sâlih Babalarından Resûlullâh Aleyhisselâma, Ali b. Ebî Tâlib´e Hamza´ya, Cafer´e ve Hasan b. Ali´ye (Onların hepsine selamlar olsun!) kavuşturacaktır!» dedi ve:

«Ey Allah´ım! Onlara, gökten yağmur yağdırma ve yer bereketlerinden onları mahrum et!

Ey Allah´ım! Onları, bırakır, yaşatırsan, tefrikalara uğrat, onlar için türlü türlü yollar yap! Onları, birlikten mahrum et!

Valilerini, kendilerinden hiç bir zaman hoşnut etme!

Çünki, onlar, yardım edeceklerini va´d ederek bizi çağırdılar. Sonra da, üzerimize yürüdüler ve bizi öldürdüler!» diyerek düa etti. [12]

Hz. Hüseyin´in Çevresindeki Piyadeleri Birbirine Katmaei :

Küfe Icşkerinden Abdullah b. Ammar der ki «Hüseyin´e, mızrakla hücum etmiş, O´nun yanma kadar varmıştım.

Vallahi, isteseydim,O´m^mızraklayabiiirdim. Sonra, geri döndüm. Fakat, kendi kendime: (Onu, öldürmekten ben yüz çevirsem de benden başkası öldürecektir!) dedim.

O sırada, piyadelerden kimi sağından, kimi solundan.O´na hücuma geçtiler.

Sağından saldırdılar, bozguna uğradılar. Solundan saldırdılar, bozguna uğradılar.

Kendisinin üzerinde deniz koyunu tiftiğinden bir gömlek ve başında da, sarık vardı.

Vallahi, ben, ne bundan önce, ne de sonra, onun gibi oğlu, Ev halkı ve bütün Eshabı öldürülmüş, eli, kolu kırılmış olduğu halde, cür´et ve cesaretini gayb etmeyen bir kimse daha görmemişimdir!

Kendisini saran piyade birlikleri, canavar saldırısına uğramış keçi sürüsü gibi sağından, solundan bozulup dağılmakta idiler!

O sırada, Hüseyin´in kız kardeşi Zeyneb bint-i Fâtıma, çadırdan çıktı. Kulaklanndaki küpesinin pariadığmı gördüm.

(Ne olaydı gök yere yıkılıp bir. olaydı!) diyordu.

Zeyneb, Hüseyin´in yakınında bulunan Ömer b. Sa´d´e (Ey Ömer b. Sa´d! Sen, bakıp dururken, Ebû Abdullah, öldürülecek mi?!) dedi.

Ömer b. Sa´d´in yanaklarına ve sakalına göz yaşlarının aktığım gördüm.

Ömer b. Sa´d, yüzünü, Zeyneb*de:ı başka tarafa çevirdi.» Humeyd b. Müslim de, o sırada gördüklerini duyduklarını şöyle anlatır: «Hüseyin´in üzerinde deniz koyunu yününden dokunmuş bir cübbe vardı. Başına, çivit yaprağıyla boyanmış sarık sarmıştı.

Kendisi, öldürülmezden önce, yaya olduğu halde, atlı bir kahraman gibi çarpışmakta, kendisine atılan oklardan korunmakta, tehlike ve zarar gelecek yerleri gözetmekte, süvarilerin üzerine saldırmakta idi.

Saldırırken de (Siz, beni öldürmek için birbirinizi teşvik ediyor, kışkırtıyorsunuz.

Fakat, vallahi, benden sonra, Allah, kullarından, öldüremeyeceğiniz bir kulu, benim öldürülüşümden dolayı, size kızdıracaktır!

Allah´a and olsun ki : sizin, bana hakaretinize karşı, Allah´ın bana ikramlarda bulunacağını umuyorum!

Siz, nerede olursanız olunuz, haberiniz olmadan, Allah, sizden benim intikamımı alacaktır!

Vallahi, siz, beni öldürecek olursanız, Allah, muhakkak, sizin aranıza bir belâ verecek, .kanlarınızı dökecek, bununla beraber, sizden razı da olmayacak, inletici azabını size daha da, artıracaktır!) diyordu.» [13]

Hz. Hüseyin´in Arkasından Mızraklanıp Yere Düşürülmesi

Hz. Hüseyin, uzun müddet hareketsiz kaldı.

O sırada, Küfe leşkeriO´nu öldürmek isteselerdi, öldürürlerdi.

Fakat, birbirlerinden çekinmekte ve herkes, Onun kanına, kendisinden başkasının girmesini istemekte ve beklemekte idi.

Şimr b. Zilcevşen, Küfe leşkerine «Yazıklar olsun sizlere! Hay anaları ağlayasıcalar! Daha ne bakıp duruyorsunuz adama?

Öldürünüz O´nu!» diyerek seslendi.

Bunun üzerine, her taraftan Hz. Hüseyin´e saldırdılar. Hz. Hüseyin´in sol avucuna bir kılıç darbesi indirildi. Bunu vuran, Zür´a b. Şerîk-üt Temîmî idi.

Zür´a, bir darbe d^O´ûunomuzuna indirdi. [14]

Hz; Hüseyin de, onu omuzundan kılıçla vurup yere düşürdü. [15]

Hz. Hüseyin, yüzünün üzerine düşüp düşüp kalkıyordu. [16]

O sırada, Sinan b. Enes, b. Amr-ün Nahaî, arkasından gelerek mızrağım Hz. Hüseyin´in köprücek kemiğinden saplayıp göğsünden çıkarınca, Hz. Hüseyin, yüzünün üzerine yere düştü! [17]

Hz. Hüseyin´in, Şimr b. Zilcevşen Hakkındaki Teşhisi i

Hz. Hüseyin, Kerbelâ´da Şimr b. Zücevşen-ül Kilâbî´yi gördüğü zaman «Allah ve Resulü doğrudur. Resûlullâh Aleyhisselâm : (Ehl-i Beyt´imln kanlarını içen alaca bir Kelbe (köpeğe) bakar gibiyim!) buyurmuştur!» dedi. [18]

Hz. Hüseyin´in Başının Gövdesinden Ayırıiması :

Bir müddet, Hz. Hüseyinin cesedine yaklaşıp başım kesmeğe kimse cesaret edemedi

Sinan b. Enes, Havliy b. Yezîd´e «Başoı kes onun!» dedi. Havliy, bunu yapmak isteyince, elleri titredi. Kesemedi.

Sinan b. Enes «Allah, iki kolunu kırsın, ellerini ayırsın!» diyerek inip Hz. Hüseyin´in başını gövdesinden ayırdı ve Havliy b. Yezîd´e verdi. [19]

Hz. Hüseyin´in başını, Havlî´nin kardeşi Şibl b. Yezid´in kesip Havlî´ye verdiği de rivayet edilir. [20]

Hz. Hüseyin´in Vücudundaki Yaraların Sayısı :

Şehid edildiği zaman, Hz. Hüseyin´in cesedinde otuz üç mızrak yarası, otuz dört kılıç yarası bulundu. [21]

Hz. Hüseyin´in Şehid Edildiği Tarih :

Hz. Hüseyin, Hicretin altmış birinci yılında, Muharrem ayının onunda, Cuma günü öğleden sonra şehid edildi. [22]

Hz. Hüseyin şehid edildiği zaman; güneş, Mizan burcunda 17 derece ve 20 dakikada;

Kamer, Delv (kovu.) burcunda 20 derece ve 20 dakikada; .

Zühal, Seratan burcunda 19 derece ve 20 dakikada;

Müşteri, Cedy (oğlak) burcunda 12 derece ve 40 dakikada;

Zühre, Sünbüle burcunda 5 derece ve 50 dakikada;

Utarid, Mizan burcunda 5 derece ve 40 dakikada bulunuyordu.[23]

Hz. Hüseyin´in Şehid Edildiği Tarihde Yaşı :

Hz. Hüseyin, Hicretin dördüncü yılında doğduğuna ve altmış birinci yılında şehid edildiğine, göre, şehid edildiği zaman, elli yedi yaşma basmıştı. [24]

Hz. Hüseyin saçları ve sakalı simsiyahdı. Ancak, sakalında bazı kıllar ağarmıştı. [25]

Hz. Hüseyin´in Elbise ve Silahlarının Soyulması :

Hz. Hüseyin´in; Sinan b. Enes tarafından başı, gövdesinden ayırılıncaya kadar, yanına kimse yanaşamamış, korkmuştu. Başı, gövdesinden ayjrıldıktan sonra, Bahr b. Kâ´b, donunu soyup aldı. Kendisini çırıl çıplak bıraktı.

Fakat, yaptığı, onun yanına kalmadı. Elleri, sıraca hastalığına tutuldu: Kış gelince, iki elinden sarı sular akar, yaz gelince de, kurur, elleri odun gibi olurdu.

Esved adında bir adam, Hz. Hüseyin´in ayak kaplarım, Nehşel b. Dârem ´ oğullarından bir adam da, kılıcını aldı.

îshak b. Hayat-ul Hadramî, Hz. Hüseyin´in sırtından gömleğini soydu. Kendisi de, Bars ÇAIaca) hastalığına tutuldu.

Kays b. Eş´as ise, Hz. Hüseyin´in, deniz koyunu tiftiğinden dokunmuş kadifesini (yorganını) almıştı. - .

Kays, bundan dolayı (Kadife Kays!) diye dillere düştü. [26]

Kerfoelâ Katillerinin Hastalığa Uğramaları ve Çoklarının Delirmeleri:

Verilen sağlam haberlere göre: Kerbelâ cinayetine katılanlardan, hemen hemen hastalığa uğramayan kimse kalmamış, çokları da, delirmiştir. [27]

Küfe Leşkerinin Çadırları Yağmalamaları :

Küfe îeşkeri, Hz. Hüseyin´in üstünü başını soyduktan sonra Yemen zağ-fera-nlarına, elbiselere, develere yöneldiler ve onları yağmalamağa koyuldular!

Daha sonra, Hz. Hüseyin´in Ev halkına ait? çadırları, ağırlık ve yiyecekleri kapışmağa başladılar!

Elbiselerinin sırtlarından soyulmasına razı olmayan kadınların elbiseleri zorla çıkartırıhp alındı. [28]

Hz. Hüseyin´in çadırındaki şeyler kapışılırken, Küfe leşkerinden biri, Hz. Hüseyin´in kızı Fatima´nın zinetini alınca, Fatıma, ağlamağa başladı.

Adam «Ne diye ağlayorsun?: Resûlullâh´m kızı, soyulurken ağlar mı hiç?» dedi,

Fatıma «Bırak onu!» diye bağırınca, adam, başka bir şey almağa korktu. [29]

Şehidler Arasından Kalkıp Çarpışan Şehid :

Süveyd b. Amr, vurulup ölüler arasına düşmüştü. Ayılınca (Hüseyin, Öldürüldü!) dediklerini işitti. Kendisinde biraz kuvvet ve derman bulunduğunu anladı. Küfeliler, kılıcını soymuşlardı. Yanında bulunan bir bıçağı eline alarak bir müddet çarpıştı ve şehid oldu.

Kendisini, Urve b. Battar-üt Tağlibî ile Zeyd b. Rukad-ul Cenbî şehid etti.

Kerbelâ şehidlerinin sonuncusu, bu idi.[30]

Hz, Hüseyin´in Oğlu Aliyyül Asgâr´m Kurtuluşu

Humeyd b. Müslim der ki «Aliyy-ül Asgar b. Hüseyin´in yanına varmıştım. Kendisi, yatağa uzanmış, hasta yatıyordu.

Şimr b. Zilcevşen, yamadaki piyadelerle konuşuyorlar (Bunu, Öldürecekmîyiz?) diyorlardı.

(Sübhânallâh! Çocukları da mı, öldüreceğiz?! Bu, bir çocuktur!) dedim. Oraya gelenleri, böylece, onun başından savuyordum.

En sonra, Ömer b. Sa´d, geldi. (Haberiniz olsun ki: şu kadınların çadırına hiç bir kimse girmeyecek, şu hasta çocuğa da dokunulmayacaktır.

Kim, onların meta´larından bir şey almışsa, kendilerine geri versin!) dedi. Vallahi» hiç kimse, aldıkları şeylerden hiç bir şey geri vermedi.

Ali b. Hüseyin, bana (Allah, seni hayırla mükâfatlandırsın. Vallahi, Allah, senin sözünle bir şerri benden def etti!) dedi.[31]

Sinan b. Enes´in Azarlanması ve Dövülmesi :

Küfe leşkeri, Sinan b. Enes´e «Sen, Hüseyin b. Ali´yi, Resûlullâh´ın kızının oğlunu öldürmekle, Arapların en Büyüğünü öldürmüş bulunuyorsun kî O, şunların mülk-ü saltanatını ellerinden almak istiyordu.

Emirlerine git te, onlardan mükâfatını iste!

Onlar, Hüseyin ve Eshabmın çadırlarındaki bütün mallan, Hüseyin´i öldürmene karşılık, sana verseler, yine azdır!» dediler.

Sinan, atının yanına vardı.

Kendisi, cesaretli ve şâir bir adamdı. Bir müddet eğlendikten sonra, Ömer b. Sa´d´in çadırının önüne gelip dikildi. Sonra da, en yüksek sesile :

«Sen, bana gümüşten üzengi yaptır ve onu, altınla da yaldızlat! Çünki, ben, yanına varılmaz Ulu bir kişi, bir Hükümdar öldürdüm!

Ana ve Babaca halkın en hayırlısını öldürdüm ki O, halkın soy sopca da, en hayırlısı idi!» dedi.

Ömer b. Sa´d «Ben, şehâdet ederim ki: sen, hiç ayılamayacak bir delisin! Yanıma sokunuz onu!» dedi.

Sinan, içeri sokulunca, onu, elindeki değnekle dövdü. Sonra da «Ey mecnun! SenT ne diye böyle sözler söylüyorsun?

Eğer, Ibn-i Ziyad, senden bunu işitmiş olsaydı, vallahi, muhakkak, senin boynunu vururdu!» dedi. [32]

Kerbelâ´da Yakalanıp Bırakılan Kişiler :

Ömer b. Sa´d, Rebab bint-i İmriürKays´ın âzadlısı Ukbe b. Sem´an´ı yakalamıştı.

Ona «Sen, necisin?» diye sordu.

Ukbe «Ben, köleyim!» deyince, serbest bıraktı.

Murakka b. Sümâmet-ül Esd-i de, kavrnındah bazı kimselerle birlikte Hz. Hüseyin´in yanına gelmiş bulunuyordu.

Murakka´, okları yayar ve iki dizinin üzerine gelip savaşırdı. Küfe leşkeri, ona «Sana, emân verilmiştir. Yanımıza gel!» dediler.

Yanlarına varınca, Ömer b. Sa´d, onu, bilgi versin diye, îbn-i Ziyad´a yollamıştı. [33]

Murakka´, Küfe´ye değil, Rebeze´ye gidip Yezîd b. Muaviye´nin ülümü-ne kadar oradan ayrılmadı.

İbn-i Ziyad, korkup Küfe´den Şam´a kaçınca da, Murakka , Küfe´ye döndü. [34]

Hz, Hüseyin´in Kerbelâ Katl-i Âmından Kurtulan Oğullan :

Hz, Hüseyin´in, hasta olarak yatan yirmi üç yaşındaki oğlu Aliyy-ül As-gar ile dört yaşındaki oğlu Ömer´den başkası kurtulmadı. [35]

Hz. Hüseyin´in Cesedinin Atlara Çiğrierttirilmesi :

îbn-i Ziyad; Hz. Hüseyin´in, öldürüldükten sonra, cesedinin de atlara çiğnettir ilmesini, Ömer b. Sa´d b. Ebî Vakkas´a yazdığı yazıda, emr etmişti. [36]

Ömer b. Sa´d, Hz. Hüseyin´in işi için toplanmalarını, adamlarına emr etti.

Kendisinin atını da, hazırladılar.

Süvarilerden on kişi hazırlandı.

îshak b. Hayat-ul Hadramî ile Ahbeş b. Mersed, b. Alkarna, b. Selâmet-ul Hadramî, hazırlanan süvariler arasında idi.

Bu on süvari, Hz. Hüseyin´in cesedini, göğsü ve sırtı topraklar içinde uf anıp belirsiz oluncaya kadar, atlarına çiğnettiler!

îshak b. Hayat-ul Hadramî, Hz. Hüseyin´in gömleğim de, soyup almıştı. Bars (Alaca) hastalığına tutuldu.

Ahbeş b. Mersed ise, bir muharebede dikilip durduğu sırada gelen ve kalbine saplana-n serseri bir okla öldü.[37]

Kerbelâ Şehidlerinin Sayısı :

Hz. Hüseyin´in Eshabından şehid olanlar yetmiş iki kişi idi. [38]

Şehidlerin seksen yedi kişi ve dördünün Ensardan olduğu da, rivayet edilir. [39]

Kerbelâ şehidlerinin yirmi üçünü, Hz. Hüseyin ile Ev halkı ve akrabaları teşkil ediyordu ki Hasan-ül Basri´nra dediği gibi, yer yüzünde böyle kütle halinde bir aile katl-ii-âmı görülmemişti. [40]

Kerbelâ Sehidlerinden Hz. Hüseyin île Ona Mensub ve Akraba Olanların İsimleri :

1. Hz. Hüseyin b. Ali[41]

2. Aliyy-el Ekber b. Hüseyin[42]

3. Abdullah b. Hüseyin[43]

4. Abbas b. Ali

5. Osman b. Ali

6. Cafer b. Ali[44]

7. Abdullah b. Ali

8. Muhammed b. Ali[45]

9. Atik b. Ali[46]

10. Kasım b. Hasan

11. Ebû Bekir b. Hasan[47]

12. Abdullah b. Hasan[48]

13. Kasım b. Hasan[49]

14. Abdullâh-ul Ekber b. Müslim b. Akil

15. Ali b. Müslim b. Akîl

16. Muhammed b. Müslim b. Akîl[50]

17. Abdurrahman b. Müslim b. Akîi

18. Abdullâh-ul Ekber b. Akîl

19. Muhammed b. Abdullâh-ul Ekber b. Akîl[51]

20. Muhammed b. Ebî Saîd b. Akîl[52]

21. Hüseyin b. Abdullah b. Cafer

22. Avn-ul Asgar b. Abdullah b. Cafer[53]

23. Muhammed-ul Asgar b. Abdullah b. Cafer[54]

Küfe Leşkerinden Öldürülenlerin ve Yaralananların Sayısı :

Küfe leşkerinden öldürülenlerin sayısı seksen sekizdi. [55] Bir o kadar da, yaralıları vardı.

Ömer b. Sa´d, kendi ölülerinin cenaze namazlarım kıldı ve onları defn ettirdi. [56]

Şehidlerin Defni :

Küfe leşkeri, Kerbelâ´dan çekilip gittikten sonra Gadıriyye köylüleri Kerbelâ şehidlerini bir günde defn ettiler. [57]

Hz. Hüseyin´in Kabrinin Belirsiz Edilmesi ve Kabrinden Yayılan Hoş Koku :

Hz. Hüseyin´in kabrini belirsiz etmek için, kırk gün sonra kabrinin bulunduğu yere Fırat´tan su salınmışti.

Esed oğullarından bir Bedevi gelip Hz. Hüseyin´in kabrini araştırdı. Toprakları avuç avuç alıp koklamağa ve Kabrin bulunduğu yere doğru yavaş yavaş gitmeğe başladı. Kabri bulunca da «Babam, anam Sana feda olsun! Senden ve Senin toprağından daha hoş, daha tatlı bir şey olmamıştır» diyerek ağladı. Sonra da:.

«Onun düşmanları, kabrini belirsiz etmek istediler.

Halbuki, kabrinin hoş kokulu toprağı, kabrine delâlet edip durmaktadır!» beytini söyledi. [58]

Hz. Hüseyin´in Kabrini Kirleten Adamın Ailece Başlarına Gelenler :

Esed oğulları kabilesinden bir adam, Hz. Hüseyin´in kabrini kirletmişti. Onun bütün evhalkına delilik, alaca ve cüzam hastalığı geldi. Onlar, yoksulluktan da kurtulamadılar. [59]

Demir Kalemin Havada Kanla Yazdığı Yazı :

Rivayete göre: Küfelilerden bir cemâat, Hz. Hüseyin´i şehid ettikten ve Onun başını kestikten sonra ilk konak yerinde oturup şira içtikleri sırada, duvar üzerinden demir bir kalem çıkarak havada kanla şöyle yazmıştı:

«Hüseyin´i öldüren bir Ümmet, Hisab ğünüjp´nun Dedesinin şefaatini nasıl uma bilir?!»

Küfeliler, bunu görünce, Hz. Hüseyin´in başını orada bırakarak kaçtılar. [60]

Yezîd ve Humeyd b. Müslim ile îbn-i Ziyad´a göndermişti.[61]

Üzerinde Nur Sütunu Yükselen Baş:

Hz. Hüseyin´in şehid edildiği gün; Ömer b. Sa´d, Onun başım, Hâvliy b. Yezid ve Humeyd b. Müslim ile İbn-i Ziyad´a göndermişti.

Havli, geç vakit vali köşküne gitti. Kapıyı kilitlenmiş buldu. Dönüp evine geldi. Hz. Hüseyin´in başım bir yere koyup üzerine büyükçe bir tas, leğen kapattı.

Havli´nin iki karısı vardı. Birisi Esed oğullarından, diğeri Hadremîler-dendi.

Hadramîlerden olan karısı Nevâr bint-i Mâlik diyor ki «Havli, Hüseyiriîn başını getirip evde büyükçe bir tasın, leğenin altına koyduktan sonra yatak odama girdi.

Ona : (Ne haber var sende?) diye sordum.

(Sana, dünyanın servetini getirdim : îşte, Hüseyin´in başı, senin yanında bulunuyor!) dedi.

(Yazıklar olsun sana! Herkes, altın, gümüş getirirken, sen, Resûlullâh Aleyhisselâmın oğlunun başım getirdin öyle mi?!

Hayır! Vallahi, bu evde artık başım, senin başınla bir araya gelmiyecek-tir!) diyerek yataktan fırlayıp evin bir tarafına gittim.

Bunun üzerine, Havli, Esedîlerden olan karısını yanına çağırdı.

Ben, oturmuş, altında Hüseyin´in başı bulunan tasa, leğene bakıp duruyordum.

Vallahi, hiç yanlış yok, gözüm, gökden, tasa kadar bir nûr´un direk gibi dikili verdiğini ve onun çevresinde beyaz bir kuşun da, kanat çırparak dolaştığını gördü!»[62]

Havli b. Yezid´im Hayal Kırıklığına Uğraması :

Havli, Hz. Hüseyin´in başını, ertesi günü sabahleyin İbn-i Ziyad´a götürdü. [63]

Sinan b. Enes-ün Nahai´nin söylemiş olduğu kıt´ayı okuyunca, îbn-i Zi-yad kızdı ve «O, insanların ana ve babaca en hayırlısı, Allah´ın kullarının en hayırlısı idi ise, onu, ne diye Öldürdün?!» diyerek Havli´yi azarladı ve ona mükâfat olarak ta hiç bir şey vermedi. [64]

Hz. Hüseyin´in Başı, İbn-i Ziyad´ın Önünde :

Hz. Hüseyin´in başı getirildiği zaman, îbn-i Ziyad, yemek yiyordu. [65]

Hz. Hüseyin´in başı, büyükçe bir tas, leğen içinde getirilip İbn-i Ziyad´in önüne konuldu.

îbn-i Ziyad, elindeki değnekle, Hz. Hüseyin´in dudaklarına vurarak «Yakışıklı bir gençdi! [66]

Ebû Abdullah´ın saçı da kırlaşmış! [67]

Hanginiz öldürdü onu?» dedi.

Bir adam, ayağa kalktı.

İbn-i Ziyad «Öldürülürken o, sana,, ne söyledi?» diye sordu.

Adam, Hz. Hüseyin´in sözlerini nakl edince, îbn-i Ziyad´ın yüzü karardı, suratı asıldı. [68]

Zeyd b. Erkam´m İbn-i Ziyad´a İhtan ve Hıçkırarak Ağlaması :

Humeyd b. Müslim der ki «Ömer b. Sa´d, beni çağırdı. Ev halkının yanına varmamı, Ömer´e, Allah´ın bir fetih ve zafer nasib ettiğini ve kendisinin sıhhat ve afiyette olduğunu müjdelememi bana emr etti.

Ben de, onun ev halkına gidip bildirilecek şeyleri bildirdim. Sonra, îbn-i Ziyad´ın yanına gittim.

îbn-i Ziyad, köşkünde, halkla oturuyordu. Müsâade edilince, bazı kişilerle birlikte ben de, içeri girdim.

Hüseyin´in başı, İbn-i Ziyad´ın önüne konulmuştu.

îbn-i Ziyad´ın, elindeki değnekle onun ön dişleri arasına dokunup durduğunu görünce, Eshabdan Zeyd b. Erkam, ona (Çek şu değneği o dudak ve dişlerden ki, kendisinden başka ilâh bulunmayan Allah´a vyemin ederim ki: Resûlullâh´m dudaklarını, o dudakların üzerine koyarak onları öptüğünü gör-müşümdür!) dedi ve hıçkıra hıçkıra ağlamağa başladı.

îbn-i Ziyad (Allah, senin iki gözünü ağlattı!

Vallahi, eğer, sen, kocamış, bımamış, aklı gitmiş olmasaydın, şimdi senin boynunu vururdum!) dedi.

Zeyd b. Erkam, kalkıp gitti.

Halkın (Vallahi, Zeyd b. Erkam, bir söz söyledi ki, eğer, îbn-i Ziyad, onu işitmeydi, kendisini muhakkak öldürürdü!) dediklerini işittim.

Onlara (Ne dedi?) diye sordum.

(O, bizim yanımızdan geçerken (Bir kul, bir köleye sahip oldu! O da, onları uşak yaptı. Siz, ey Arap cemâati! Bu günden sonra hep kul, kölesiniz-dir!

Siz, Fatıma´mn oğlunu, Öldürdünüz. Mercâne´nin oğlunu ise, kendinize vali yaptınız.

Halbuki, o, sizin hayırlılarınızı öldürüyor, hayırsız, işe yaramaz olanlarınızı kendisine kul ediniyordur.

Siz, bu zillete razı oldunuz. Zillete razı olan, kahr olsun!) diyordu, dediler.» [69]

Enes b. Mâlik´in, İbff_i Ziyad´a Ihtan :

İbn-i Ziyad, Hz. Hüseyin´in burnuna değnekle vurarak «Ben, bunun gibi güzel olanını görmedim!» dedi.

Ibn-i Ziyad, Hz. Hüseyin´in dişlerine değnekle vurduğu zaman, Enes b. Mâlik, ona «Vallahi, sen, günaha girdin! Senin değnekle vurduğun yeri,- Re-sûlullâh Aleyhisseîâm´in Öptüğünü görmüşümdür!» dedi.

İbn-i Ziyad, dona kaldı. [70]

Hz. Hüseyin´in Başının Küfe´de Teşhir Ettirilmesi :

İbn-i Ziyad, Hz. Hüseyin´in başını Küfe caddesinde teşhir ettirdi. [71]

Ardarda Kesilen Başların Getirildiği Köşk :

Rivayete göre: Abdulmelik b. Uraeyr-ül Leysî, Küfe´deki vali köşkünü göstererek «Ben, bu köşkte Hüseyin b. Ali´nin başım, Ubeydullâh b. Ziyad´ın önünde bir kalkan üzerinde görmüştüm!

Ondan sonra, Ubeydullâh b. Ziyad´ın başını Muhtar b. Ebî Ubeyd´in önünde gördüm!

Daha sonra, Muhtar´m başını, Mus´ab b. Zübeyr´in önünde gördüm! En sonra da, Mus´ap´ın başmı Abdul Melik´in önünde gördüm!

Ben, bu sözü Halife Abdulmelik´e söyleyince, Abdulmelik, köşkün uğursuzluğundan kuşkulanarak oradan ayrıldı.» demiştir. [72]

Şehîd Başlarının Küfe´ye Taşınması :

Şehidlerden yetmiş ikisinin başı kesilerek Şimr b. Zilcevşen, Kays b. Eş´as, Amr b. Haccac ve Azre b. Kays ile birlikte îbn-i Ziyad´a gönderildi. [73]

Mızraklara takılan başlardan : Yirmi ikisini, Hevazin,

On yedisini, Husayn b. Nümeyr´le birlikte Temîm, On üçünü, Kays b. Eş´as´la birlikte Kindiler, Altı başı, Hilal-ül Âver´le birlikte Esed oğulları, Beş başı, Ayheme b. Züheyr´le birlikte Ezdiler,

On iki başı da, Veîd b. Amr´la birlikte Sâkîfler Küfe´ye taşıdılar. [74]

Hz. Hüseyin´in Ev Halkının, Kerbelâ´dan Küfe´ye Gönderilmesi ve Hz. Zeyneb´in Herkesi Ağlatan Sözleri:

Ömer b. Sa´d; Muharebe günü ile ertesi günü de, Kerbelâ´da oturdu.

Muharrem ayının on ikinci güîiü, Küfe´ye hareket edileceğinin halka bildirilmesini Humeyd b. Bükeyr-ül Ahmeri´ye emr etti.

Hz. Hüseyin´in kızları, kız kardeşleri ve küçük çocuklardan yanlarında bulunanlarla hasta olan Ali b. Hüseyin de, birlikte olmak üzre, hepsi develer üzerinde kapalı hevdeçlere bindirildiler.

Kurre b. Kays-ül Temîmî der ki «Bu kadınların, geçerlerken Hüseyin´in, oğullarının ve. Ev halkının cesedlerine Tasladıkları zaman, ellerini yüzlerine vurarak feryad ettiklerini gördüm.

At üzerinde olduğum halde, Önlerine doğru vardım.

Ben, hiç bir zaman, bunlarda görmüş olduğum kadar güzel kadın manzarası görmüş değilim!

Vallahi, onların yüzleri, güneşten daha parlak ve güzeldi.

Gördüğüm ve duyduğum şeylerden hiç unutamayacağım şey de, Fâtı-ma´nın kızı Zeyneb´in sözleridir.

Zeyneb, kardeşi Hüseyin´in cesedi yanından geçerken :

(Ey Muhammed´im! Ey Muhammed´im! Sana, göklerdeki Melekler, sa-lât-ü selâm getiriyorlar!

Hüseyin ise, şu otsuz, boz kır çölde, tozlara, topraklara, kanlara bulanmış azaları, kesilmiş, biçilmiş, kırılmış, dökülmüş yatıyor!

Ey Muhammed´im! Senin kızların esir edilmişler, zürriyetin hep öldürülmüşler!

Sabah yelleri, onların üzerlerine tozlar, topraklar savuruyor, saçıyor!) diyordu.

Vallahi, O, dost, düşman herkesi ağlattı.» [75]

Küfeli Kadınların Feryadları :

Hz. Hüseyin´in Ev halkı, Küfe´ye girerlerken, Küfelilerin kadınları çığlıklar koparıyorlar, ağlayorlardı.

Hz. Hüseyin´in hasta olan oğlu Ali «Her halde şunlar, bize, bizim başımıza gelenlere ağlayorlardır?

Bizi öldürenler, kimler ola?» dedi. [76]

Küfe´de Geçirilen İlk Gece ve AH b. Hüseyin´i Üç Yüz Dirheme Satan Hayırlı Küfeli :

Ali b, Hüseyin der ki «Babam Hüseyin şehid edilince, Küfe´ye götürüldük. Yanımıza bir adam gelip bizi evine götürdü.

Örtüye bürünüp uyuduk. Sokakta süvarilerin gezindiklerini his etmedikçe, uyanamadık.» [77]

«Küfelilerden bir adam, beni gizledi. Bana çok ikram etti. Her içeri girişinde ve dışarı çıkışında ağlayordu.

Kendi kendime: (Eğer, yanı hayırlı ve vefalı olan bir kimse varsa, bunun yanıdır!) diyordum.

Nihayet, îbn-i Ziyad´m Dellâl´ı : (Haberiniz olsun ki: Ali b. Hüseyin´i kim bulursa hemen getirsin! Ona üç yüz dirhem bahşiş vereceğiz!) diyerek seslenince, ev sahibi yanıma girdi.

Vallahi, o, yine ağlayordu.

Ellerini, hemen boğazıma bağladı ve (korkuyorum!) dedi. Beni, bağlı olarak onların yanına götürdü. Onlara teslim edip- üç yüz dirhemi aldı. Ben ise, ona baka kalmıştım!» [78]

Hz. Zeyneb´in lbn-i Ziyad´la Münâkaşası :

Hz. Hüseyin´in çocukları, kız kardeşleri ve hanımları, İbn-i Ziyad´m huzuruna getirildiler.

Hz. Fatıma´nın kızı Hz. Zeyneb, elbisesinin en kötüsünü ve âdisini giymiş, tanınmamak, belirsiz olmak istemişti.

Fakat kendisinin hizmetçileri çevresinde dönüp dolaşıyorlar, hizmet ediyorlardı.

Hz. Zeyneb, içeri girince, oturdu.

İbn-i Ziyad «Kim bu oturan hanım?» diye sordu.

Hz. Zeyneb, ona cevap vermedi.

İbn-i Ziyad, sorusunu üç kerre tekrarladı.

Hepsinde de Hz. Zeyneb, ona cevap vermedi.

Hz. Zeyneb´in hizmetçilerinden birisi «O, Zeyneb bint-i Fâtıma´dır!» dedi.

Ibn-i Ziyad «Hamd olsun Allah´a ki ayıp ve kusurlarınızı ortaya dökerek sizi rüsvay etti, öldürdü! ,

Ortaya attığınız gülünç ve boş beyanlarınızı yalana çıkardı!» dedi.

Hz. Zeyneb «Hamd olsun O Allah´a ki: Mühammed Aleyhisselâm´a mensubiyetle bizi şereflendirmiş ve bizi husîsî bîr temizlikle günah kirlerinden de, temizlemiştir.

Hayır! İş hiç de senin dediğin gibi değildir.

Allah, ancak, fâsikları (hak yoldan sapmış, çıkmış olanları) rezil ve rüs-vay eder, fâcirlerin (azmış, günaha dalmış olanların) asılsız laflarım yalana çıkarır!», dedi.

İbn-i Ziyad «Ehl-i Beyt´inize Allah´ın yaptığını nasıl görüyor, nasıl yorum-luyorsun ya?» diye sordu.

Hz. Zeyneb, Âl-i İmran sûresinin Uhud şehidleri hakkındaki yüz elli dördüncü âyetinden «..Üzerlerine öldürülmek yazılmış, takdir edilmiş olanlar, muhakkak, yatacakları, öldürülecekleri yerlere çıkıp gideceklerdi.» mealli kısmını okuduktan sonra:

Allah; Âhirette, seninle Onları bir araya getirecek, Allah´ın huzurunda Onlarla muhakeme olunacak, dâvalaşacaksınız!» dedi.

İbn-i Ziyad, Hz. Zeyneb´in verdiği cevaba kızdı. Ona zulüm ve işkence yapmak istedi.

Amr b. Hureys «Allah, valiye iyilikler versin! Bu, nihayet, bir kadındır. Kadın, söylediği her hangi bir şeyden dolayı sorumlu tutulur mu?

Sen, ona, bozuk ve karışık sözlerinden dolayı ne çıkış, ne de, onu kına!» dedi.

Ibn-i Ziyad, Hz. Zeyneb´e «Allah, senin Ehl-i Beyt´inden, taşkınlık ve azgınlıktan direnen ve ileri gidenleri böyle yok etmekle, içimin derdini giderdi, beni ferahlattı!» dedi.

Hz. Zeyneb, kendisini tutamayarak ağladı ve sonra da «Sen, benîm yetişmiş yiğitlerimi Öldürdün! Ehl-i Beytimi yok ettin!

Ailemin on şereflilerini, Büyüklerini, yükselen dallarımı kollarımı kestin, biçtin!

Soyumu, kökümü kopardın, kuruttun!

Eğer, senin, bullardan, derdin iyileşebiliyor, için rahatlaşabiliyorsa, iyi-leş ve rahatlaş bakalım!» dedi.

İbn-i. Ziyad «Bununki bir cesaretlilik ve kahramanlaşmaktır. Gerçek. Senin baban bir şâirdi ve kahramandı.» dedi,

Hz. Zeyneb «Kadınlar için, cesaret ve kahramanlaşma olmaz.

Benim cesaret ve kahramanlığım, felâketlerle karşılaşmaktan, söylediklerim de, derdimin hafiflemesi için, içimden fışkıranlardan ibarettir!» dedi. [79]

İbn-i Ziyad´ın, Ali b. Hüseyin´le Münâkaşası ve Onu Öldürmeğe Kalkışması:

Ali b. Hüseyin, îbn-i Ziyad´m yanına götürülünce, tbn-i Ziyad, Ona: «îs-min ne?» diye sordu.

Ali b. Hüseyin «Ben, Ali b. Hüseyin´im!» dedi.

îbn-i Ziyad «Allah, Ali b. Hüseyin´i öldürmedi mi?» diye sordu.

Ali b, Hüseyin, sustu.

îbn-i Ziyad «Ne diye konuşmayorsun?» dedi.

Ali b. Hüseyin «O, benim kardeşimdi. Ona da, Ali denirdi. Halk, Onu öldürdü!» dedi.

îbn-i Ziyad «Onu, muhakkak, Allah, öldürdü!» dedi.

Ali b. Hüseyin, sustu.

İbn-i Ziyad «Ne diye konuşmayorsun?» diye sordu. [80]

Ali b.Hüseyin «Allah; ölenin, ölümü zamanında, ölmeyenin de uykusunda ruhlarını alır-. (Zümer: 42)[81]

«Allah´ın izni olmadıkça, hiç bir kimse için, ölmek yoktur. (Âl-i İmran 145)» mealli âyetleri okudu.

İbn-i Ziyad «Vallahi, sen de onlardansın!

Bakınız buluğ çağına ermiş mi Vallahi, ben, onu erkeklik çağma ermiş sanıyorum.» dedi.

Mürrî b. Muaz-ül Ahmerî, Ali b. Hüseyin´in eteğini açıp baktı. «Evet! Buluğ çağına ermiş!» dedi.

îbn-i Ziyad «Öldür onu!» diye emr etti.

Ali b. Hüseyin «Ya şu kadınlara kim bakıp çekecek?» dedi.

AH b. Hüseyin´in halası Hz. Zeyneb «Ey îbn-i Ziyad! Senin,, bize yaptığın yeter.

Döktüğün kanlarımıza daha doymadın mı?

Bizden hiç kimse mi bırakmayacaksın?» diye bağırarak Ali b. Hüseyin´in boynuna sarıldı ve îbn-i Ziyad´a «Eğer, sen, Mü´min isen, senden, Allah hakkı için. dileyorum: Onu Öldüreceksen, beni de, onunla birlikte öldür!» dedi.

Ali b. Hüseyin, seslendi: «Ey îbn-i Ziyad! Secinle şu kadınlar arasında ?iddia ettiğin gibi? bir akrabalık varsa, onları, gidecekleri yere, Allah korkulu bir adamla yolla da, İslâmiyetin gerektirdiği şekilde onlara sahip oisun!» dedi.

İbn-i Ziyad, Ali b. Hüseyin´e baktı, baktı. Sonra da, oradaki halka yönelerek «Akrabalık, ne şaşılacak şey! Vallahi, ben, bunu da, bununla birlikte Zeyneb´i de, isteyerek Öldürebileceğimi sanıyordum!» dedikten sonra, Ali b. Hüseyin´e «Kadınlarınızla birlikte sen git!» dedi.[82]

İbn-i Ziyad´ın Küfelüere Hitabı :

İbn-i Ziyad, emr etti. «Essalâtü câmiatün?Namaz için toplanınız!» diyerek seslenildi.

Halk, Ulu câmi´de toplandı. îbn-i Ziyad, minbere çıktı ve :

«Hamd olsun Allah´a ki, hakkı ve hak sahiplerini muzaffer ve üstün kıldı. Mü´minler Emîri Yezîd b. Muaviye´ye ve Onun cemaatına yardım etti!

Yalancı oğlu yalancı Hüseyin b. Ali ile onun taraf darlarını da, Öldürdü!» dedi.[83]

Abdullah b. Afif´in, îbnA Ziyad´i Red Etmesi ve Asılması :

İbn-i Ziyad, sözlerini bitirmeden, Abdullah b. Afif-ül Ezdî, sıçrayıp ayağa kalktı.

Kendisi, Hz. Ali tarafdarlarındandı. Cemel günü, Hz. Ali´nin yanında sol gözünü, Sıffm günü de, başına ve kaşına indirilen kılıç darbelerile sağ gözünü gayb etmişti.

Gündüzleri, geceye kadar Ulu câmi´den ayrılmaz, namaz kılar, gece olunca evine dönerdi.

Abdullah b. Afif, îbn-i Ziyad´ın sözlerini işitince, kızdı ve «Ey Mercâ-ne´nin oğlu! Yalancı oğlu yalancı, sensin ve senin babandır! Yalancı oğlu yalancı, seni vali yapan ve onun babasıdır!

Ey Mercâne´nin oğlu! Sizler, Peygamberin Oğullarını öldüreceksiniz de, Sıddîkların, dosdoğruların kelâmiyle, ağzıyla mı konuşacaksınız?!» diyerek îbn-i Ziyad´a çıkıştı.

îbn-i Ziyad «Yanıma getiriniz onu!» dedi.

îbn-i Ziyad´ın kethüdaları, adamları, Abdullah b. Afifin üzerine üşüştüler, onu tuttular.

Abdullah b. Afif de, Ezdîlerin parolası olan (Yâ Mebrûr!) diye seslenerek kabilesini imdada çağırdı.

Abdurrahman b. Muhannef-ül Ezdî, oturduğu yerden «Yazıklar olsun senden başkasına! Sen, kendini de, kavmini da helak ettin!» dedi.

O zaman, Küfe´de Ezdîlerden yedi yüz asker vardı.

Ezd gençlerinden bazıları, Abdullah b. Afif´i kurtarıp ev halkına teslim ettiler.

îbn-i Ziyad ise, tekrar adamlar göndererek onu getirtti ve öldürttü. Seb-ha mevkiinde asılmasını da, emr etti. Cesedi de, oraya götürülüp asıldı. [84]

Hz. Hüseyin´in Ev Halkının Yezid´e Yollanması :

Hz. Hüseyin´in Ev halkı, Küfe´ye getirildiği zaman, îbn-i Ziyad, onların ayrı bir yerde ve güya en güzel şekilde barındırılmalarını, giyim ve kuşamlarının da sağlanmasını emr etmişti. [85]

Onların yol hazırlıkları görüldü.

İbn-i Ziyad, Ali b. Hüseyin´in de, ellerinin, zincirle boynuna bağlanmasını emr etti. [86]

Elleri, boyunlarma bağlananlar, en büyüğü Ali b. Hüseyin olmak üzre, on iki çocuktu. [87]

îbn-i Ziyad, Hz. Hüseyin´in Ev halkım, Muhaffez b. Salebe ile Şimr b. Zilcevşen´în yanına katarak Yezid´e yolladı.

Ali b. Hüseyin, Yezid´in yanma varıncaya kadar, ne Muhaffez´le, ne de Şimr´le konuştu.[88]

Muhaffez´in Küstahlığı ve Yezîd´in Onu Azarlaması :

Hz. Hüseyin´in Ev halkı, Yezid´in kapısına geldikleri zaman, Muhaffez b. Salebe «îşte, Muhaffez b. Salebe! Mü´minler Emîrine, soysuz, yalancı ve sapkın olanları getirdi!» diyerek bağırdı.

Yezid b. Muaviye ise, ona «Muhaffez´in anasından daha kötü a?ıa doğmamıştır!» diyerek karşılık verdi.

Muhaffez «Halkın en ahmakının ve en ahmak analısının başını getirdim!» diyerek bağırınca da, Yezid: «Muhaffez´in anasından daha ahmak ana doğmamıştır!

Fakat, Hüseyin, benimle ilgilenmemiş beni tanımamış ve bana haksızlık etmiştir!» diyerek mukabele etti. [89]

Şehid Başlarının Yezid´e Gönderilmesi :

tbn-i Ziyad, Zahr b. Kays´ı çağırttı. Ebû Bürde b. Avf-ül Ezdî ile Târik b, Zabyan-ül Ezdî´yi de, onun yanına kattı.

Bunlar da, Hz. Hüseyin´le Ehl-i Beyt ve Eshabının başlarını Yezid b. Muaviye´ye götürdüler. [90]

Şam´a taşınan başlar :

1. Hz. Hüseyin b. Ali,

2. Ali b. Hüseyin,

3. Abdullah b. Hüseyin,

4. Abbas b. Ali,

5. Cafer b. Ali,

6. Osman b. Ali,

7. Muhammed b. Ali,

8. Ebû Bekir b. Ali,

9. Abdullah b. Ali,

10. Ebû Bekir b. Hasan,

11. Kasım b. Hasan,

12. Abdullah b. Hasan,

13. Abdullah b.Akîl,

14. Cafer b. Akü,

15. Abdurrahman b. Akil,

16. Muhammed b. Ebî Saîd b. Akıl,

17. Muhammed b. Abdullah b. Cafer,

18. Avn b. Abdullah b. Cafer´e âid olmak üzre on sekiz baş idi.

Bunlar, Şam´da asılarak teşhir edildi. [91]

Yezid, Zahr´a «Allah, cezanı versin! Arkanda ve yanında ne haberin var?» dedi.

Zahr «Ey Mü´minler Emîri! Seni, Allah´ın fethi ve yardımı ile müjdelerim!» dedi. [92]

Zahr (Dineverî´ye göre: Şimr) :

«Hüseyin b. Ali; Ehl-i Beyt´inde^ı on sekiz, Taraf darlarından da altmış kişi ile yanımıza geldi.

Kendisini karşıladık. Vali İbn-i Ziyad´ın emri üzre teslim olmak mı, yoksa, çarpışmak mı istediklerini kendilerinden sorduk.

Orilar, çarpışmayı, teslim olmaya tercih ettiler.

Sabahleyin, güneş doğarken üzerlerine yürüdük. Kendilerini, her taraflarından çepçevre kuşattık.

Onlar, kılıçlara tutuldukları zaman; en sığımlamayacak yüksek, çukur yerlere ?şahinden kaçan güvercinler gibi? sığınmağa çalışıyorlardı!

Vallahi, ey Müminler Emîri! Deve boğazlanacak veya kuşluk uykusu uyunacak kadar bir müddette onların sonuna erdik!.

İşte, Sana onları» cansız cesedleri!

Topraklara bulanmış elbiseleri ve yüzleri!

Şimdi, güneş, onları eritmekte! Rüzgârlar, onların üzerlerine tozlar, topraklar saçmakta! Ziyaretçileri de, akbabalar ve kartallardır! Onları, yiyor ve bayram ediyorlardır!» dedi.[93]

Yezid´in Üzüntü ve Pişmanlık Duyması :

Yezid´in gözleri yaşardı ve «Ben, sizden, sizin- tâatımzdan, Hüseyin´in öldürülmesinden başka türlü bir hareket bekler ve isterdim.

Allah, Sümeyye´nin (Mercâne´nin) oğluna lanet etsin!

Vallahi, onunla ben buluşsaydım, konuşsaydım, onun suçunu bağışlar, kendisim bırakırdım.

Allah, Ebû Abdullah (Hüseyin)e rahmet etsin!» dedi. [94]

Hz. Hüseyin´in Başı Yezid´in Önünde :

Hz. Hüseyin´in başı, bir tas içinde olduğu halde, Yezid´in önüne getirilip konuldu. Güzel bir koku yayılır gibi oldu.

Yezid, uşağına emr etti. Tasın üzeri açıldı. Hz. Hüseyin´in başım görünce, Yezid´in yüzü kızardı.

«Ben, Ebû Abdullah´ın bu yaşa eriştiğini sanmıyordum!» dedi. [95]

Yezid´in âzadlısı Kasım b. Abdurrahman der ki «Hüseyin´le Ehl-i Beyt ve Eshabının başları, Yezid´in önüne konulunca, Yezîd, Husayn b. Humam´m:

«Bunlar, başa büyük işler açan, üstün gelmek istiyen adamların başlarıdır !

Onlar, bize karşı, en çok isyan ve haksızlık edici idiler!» mealli beytini okudu ve «Vallahi, ey Hüseyin! Eğer, seninle, ben buluşsa ve görüşseydim, seni Öldürmezdim!» dedi. [96]

Ebû Berze´nin, Yezid´e İhtarı :

Yezîd, elindeki değneği, Hz. Hüseyin´in dişlerine ve ağzına vurunca, Peygamberimizin Eshabından orada bulunan Ebû Berzet-ül Eslemî :

«Sen, Hüseyin´in dişleri ve ağzına mı değnekle vuruyorsun?!

Onun dişinden ve ağzından değneğini çek ki: ben, arada sırada, Resû-lullâh Aleyhisselâmın, onları öptüğünü görmüşümdür!

Ey Yezîd! Sen, Kıyamet günü, Allah´ın huzuruna, îbn-i Ziyad, kayırıcın olduğu halde, gelecek ve çıkacaksın!

Hüseyin ise, Kıyamet günü, Allah´ın huzuruna, şefaatçisi Muhammed Aleyhisselâm olduğu halde, gelecek ve çıkacaktır!» diyerek Yezîd´in yanından ayrıldı. [97]

Yezid´in, Hz. Hüseyin İçin Yas Tutmasını Kansma Emr Etmesi :

Yezîd b. Muaviye´nin karısı Hind bint-i Abdullah, üzerine çarşaf alarak Yezîd´in huzuruna çıktı ve «Ey Mü´minler Emîri! Resûlullâh Aleyhisselâmm kızı Fatma´nın oğlu Hüseyin´in başı mı bu?» diye sordu.

Yezîd «Evet! Sen, onun için feryad et.

Resûlullâh´ın kızının oğlu ve Kureyşin katkısız soylusu ve hâlisi için yanaklarına vur!

îbn-i Ziyad, onun üzerine yürüyüp onu öldürmekte acele etti. Allah da, onu öldürsün!» dedi. [98]

Mervan´in Sevinci ve Kardeşinin Üzüntüsü :

Kasım b. Buhayt der ki «Küfe heyeti, Hüseyin´in başını getirdikleri zaman, Dımaşk mescidine girdiler.

Mervan b. Hakem, onlara «Ne yaptınız?» diye sordu. Küfe heyeti de «Onlardan on sekiz adam yanımıza geldiler. Vallahi, onların sonuncusuna kadar haklarından geldik!

İşte, onların başları ve esir edilenler!» deyince, Mervan, sıçrayıp kalktı ve mescidden ayrıldı.

Mervan´ın kardeşi Yahya b. Hakem de, onların yanına vardı. Onlara «Ne yaptınız?» diye sordu.

Küfeliler, Mervan´a söylediklerini tekrarlayınca, Yahya:

«Siz, Kıyamet günü, Muhammed Aleyhisselâmın huzuruna alınmaktan mahrum ve memnu´sunuz!

Ben, artık, sizinle hiç bir iş üzerinde bulunmayacak, ve iş birliği yapmayacağım!» diyerek yanlarından ayrıldı ve Yezîd b. Muaviye´nin yanına vardı.

O sırada, Kerbelâ şehidlerinin başları, Yezİd´in önünde idi. [99] Yahya b. Hakem, okuduğu iki beyitte :

(Taf (Kerbelâ) yanında eriyip gidenler; soysuz, girinti, yüzsüz, değersiz köle Ziyad´ın oğlundan sana daha yakındılar.

Sümeyye´nin kumlar sayısınca nesli akşamlasın da, Muhammed Mustafâ´nın Hânedân´ındaıı, neslinden bu gün kimse kalmasın ne yazık!) deyince, Yezid b. Muaviye, Yahya b. Hakem´in göğsüne vurup (Sus!) dedi.»[100]

Yezid´in Kendi Görüşünü ve Muhakemesini Şamlılara Açıklaması:

Yesid´in daveti üzerine Şam Eşrafı gelip çevresinde oturdular. [101]

Yezid, Husayn b. Humam´m bir beytini okuduktan sonra, Hz. Hüseyin´in başına baktı. Yanındakilere yüzünü çevirdi:

«Bilirmisiniz bu, neden ileri geldi?

Hüseyin (Benim Babam Ali, onun babasından hayırlıdır!

Anam Fâtıma, onun anasından hayırlıdır!

Dedem Resûlullâh Aleyhisselâm, onun dedesinden hayırlıdır!

Ben de, ondan hayırlıyım!

O halde, bu işe (Halifeliğe) ben, ondan daha lâyık ve müstahıkkım!) dedi.

Onun, babasının, benim babamdan hayırlı olduğu sözünü ele alalım:

Babam, onun babasile muhakeme ve murafaa olundu, duruştu.

Hangisi lehinde hüküm verildiği, herkesin malûmudur.

Onun, anasının, benim anamdan hayırlı olduğu sözüne gelince, Allah için söylemek lazımsa, Resûlullâh Aleyhisselâmm kızı Fâtıma, benim anamdan hayırlıdır.

Onun. Dedesinin, benim dedemden hayırlı olduğu sözüne gelince, and olsun ki Allah´a ve Âhiret gününe inananlardan bir kimse yoktur ki bizi Re-sûluüâh´a denk tutsun!

Hüseyin´in, kendisini Halifeliğe benden daha lâyık ve müstahık görmesi ise, kendi görüşü ve anlayışından ileri gelmektedir ve :

(De ki: ey mülkün sahibi Allah! Sen, mülkü, dilediğine verirsin! Sen, mülkü, dilediğinden alırsın!

Sen, dilediğini aziz edersin! Sen, dilediğini "zelil edersin! Hayr, yalnız Senin elindedir.

Şüphe yok ki: Sen, her şeye hakkıyla kadirsin! (Al-i Imran: 26) âyetini iyi okumamig galiba!» dedi. [102]

Hz. Hüseyin´in Ev Halkı, Yezîd´in Huzurunda

Hz. Hüseyin´in oğlu Ali ile çocuklar ve kadınlar, Yezİd´in huzuruna getirildiler.

Hz. Hüseyin´in, Yezid´e gönderilen Ev halkı arasında on iki çocuk bulunuyordu. En büyüğü, Ali b. Hüseyin´di.

Çocukların elleri boyunlarına bağlanmıştı! [103] Halk, Hz. Hüseyin´in Ev halkına bakıyorlardı. [104]

Hz. Hüseyin´in kızı Fâtıma (ki Sükeyne´nin büyüğü idi), Yezid´in huzuruna girince «Ey Yezîd! Resûlullâh´ın kızları, esirmidirler?» diye sordu.

Yezid «Ey kardeşimin kızı! Böyle olmasını, ben de istemez, hoş görmezdim» dedi.

Fatıma «Vallahi, altun, gümüş halkalarımız., bizde bırakılmadı. Nemiz varsa, hepsi yağmalandı!» dedi.

Yezîd «Ey kardeşimin kızı! Senden alman şeyler, sana fazlasile gelecektir.» dedi ve Hz. Hüseyin´in Ev halkından alınan şeyleri sordurdu. Hepsini, fazlasile ödedi.

Bunun için, Sükeyne «Yezîd b. Muaviye´den daha hayırlı bir kâfir görmedim!» derdi. [105]

Hz. Hüseyin´in Ev halin, Yezîd´in önünde oturdukları zaman, Yezid, on-ların, üstlerinin, başlarının perişanlığını görünce «Allah, Mercâne´nin oğlunu hayırdan uzaklaştırsın!

Eğer, bunlarla, onun arasında bir akrabalık ve hısımlık olaydı, size, bu işi yapmaz, sizi, bana böyle göndermezdi!» dedi. [106]

Yezîd´in, Ali b. Hüseyin´le Münâkaşası :

Yezîd, bir ara, Ali b. Hüseyin´e «Ey Ali! Baban, benimle akrabalık ilgisini kesmişti. Hakkımı, bilmek, tanımak istememişti. Hâkimiyet ve saltanatımı elimden çekip almağa kalkışmıştı.

Bak! Allah da, ona ne yaptı!» dedi.

Ali b. Hüseyin «Gerek yerde, gerek nefislerinizde her hangi bir musibet vukua gelmemiştir ki bu, bizim, onu, yaratmamızdan önce, mutlaka Kitab´da yazılmıştır.

Şüphesiz ki bu, Allah´a göre kolaydır.

Allah, bunu, elinizden çıkana tasalanmayasınız, Onun, size verdiği ile de sevinip şımarmayasımz diye yazmıştır.

Allah, çok böbürlenen her kibirliyi sevmez. (Hadid: 22-23)» mealli âyetleri okudu.

Yezîd ise Ona «De ki: sizi çarpan her musibet, kendi ellerinizin işleyip kazandığı günahlar yüzündendir.

Bununla beraber, Allah, bir çoğunu da, af eder de, musibete uğratmaz. (Şûra: 30)» mealli âyeti okudu. [107]

«Bu, sana ve babana, o âyetten daha münâsiptir» dedi.[108]

Hz. Hüseyin´in Ev Halkı Hakkında Yapılacak Muamelenin Görüşülmesi ve Kararlaştırılması :

Yezid, yanındakilere «ey Şamlılar! Şunlar hakkında, siz ne yapmamı düşünürsünüz?» diye sordu.

İçlerinden bir adam «kötü köpek eniklerini yanında tutma!» dedi.

Küfe eski valisi Nûman b. Beşir-ül Ensârî ise «Resûlullâh Aleyhisselâm, Onları^ bu halde görse, ne yapar idiyse, senin de, Onlara öyle yapmanı uygun görürüm!» dedi.

Yezid «Doğru söyledin. Onları, serbest bırakınız. Giydirip kuşatınız. Onlara, mutfaktan yemekler çıkarınız. Kendilerine, bir çok bağış ve bahşişler de, verilsin!» dedi. [109]

Mor suratlı Şamlının Küstahlığı ve Yezid´in, Hz. Zeyneb´Ie Münâkaşası :

Fâtıma bint-i Ali der ki «Yezid b. Muaviye´nin önünde oturduğumuz ve bize acıdığı, hakkımızda bir şeyler emir ettiği sırada, Şamlılardan kızıl, mor suratlı bir adam ayağa kalkıp Yezid´e (Ey Mü´minler Emîri! Şunu, bana armağan et!) diyerek beni, Yezîd´den istedi.

Ben, güzel bir kızdım. Onun, bu isteği karşısında korktum, ürperdim ve titredim.

Zan ettim ki, bu istek, onlar için caiz ve mümkindir. Kız kardeşim Zeyneb´in entarisinden yapıştım.

Kız kardeşim Zeyneb, benden büyük ve akıllı idi. Bunun caiz olmadığını bilirmiş.

- (Yalan söyledin! Vallahi, sen kötüleştin ve alçaklaştm!

Bu, ne sana, ne de ona (Yezîd´e) helâl ve caiz değildir!) diyerek Şamlıya çıkıştı.

Yezîd, kızdı. Ablama: (Sen de vallahi, yalan söyledin! Bu, benim için helâl ve caizdir! Ben, bu işi yapmak isteseydim, yapabilirdim!) dedi.

Ablam Zeymeb: (Hayır, Vallahi, Allah, bunu, sana helâl kılmamıştır.

Milletimizden çıkmadıkça, dinimizden başka bir din tutmadıkça, bu, senin İçin de, mümkin olmaz!) dedi.

Yezîd, büsbütün kızdı ve (demek, ben, böyle yaparsam, babanın ve kardeşinin dininden çıkacağını ileri sürüyor, bana karşı geliyorsun?) dedi.

Ablam Zeyneb (Allah´ın dininden ki o, Babamın dini, Kardeşimin dini ve Dedemin dinidir.

Allah; seni de, senin babanı da, senin dedeni de, ona hidayet etmiştir!) dedi.

Yezîd (yalan söyledin ey Allah düşmanı kadın!) dedi.

Ablam Zeyneb (Sen, haksız yere sövüp sayan, kudret ve hâkimiyetinle ezen bir Emîr misin yoksa?!) deyince, Yezîd, utanır gibi oldu ve sustu.

Samlı adam (Ey Mü´minler Emîri! Şu kızı bana armağan et!) diyerek dileğini tekrarladı.

Yezîd (Allah, sana döşeğinde Ölmek hükmünü ihsan edinceye kadar, bekâr kal!) dedi. [110]

Şamlılardan bir adam da «Onların kadınları, bize helâldir!» demişti.

Ali b. Hüseyin «Yalan söyledin! Dinimizden çıkmadıkça, bu, senin için mümkin olmaz!» dedi. [111]

Hz. Hüseyin îçin Üç Gün Matem Tutulması :

Yezîd b. Muaviye, Hz. Hüseyin´in Ev halkını, kendi ev halkının yanına gönderdi.

Muaviye Hanedanı kadınlarından, onları karşılamayan hiç bir kadın kalmadı. [112]

Onlar, İçeri girerlerken, Yezîd´in kadınları, Muaviye b. Ebî Süfyan´ın kızları ve hanımı feryad ve figan ettiler. [113]

Yezîd, Ebû Süfyan Hanedanı kadınlarının Hz. Hüseyin için üç gün ağlamalarını, matem tutmalarım emr etti. [114]

Onlar, Hz. Hüseyin için üç gün matem tuttular. Feryad ettiler ve ağladılar. [115]

Yezîd´in karısı da, ağladı. , ´

Yezîd «Kureyşin Büyüğü için ağlamak, ona düşen bir hak ve vazifedir!» dedi. [116]

Yezid´in, Ali ve Ömer b. Hüseyin´le Birlikte Yemek Yemesi :

Yezîd; Ali b. Hüseyin´i yanına çağırmadîkca, bir şey yemez, içmezdi. [117]

Yezîd; yemeği hazırlandığı zaman, Ali b. Hüseyin´i ve onun kardeşi küçük Ömer´i çağırır, onlarla birlikte yerdi.[118]

Ömer b. Hüseyin´in, Halid b. Yezid´le Nasıl Güreş Tutacağı :

Yezîd, bir gün, Ömer b. Hüseyin´e «Su oğlum Hâlid´le (ki Ömer´in yaşıdı idi) güreşe bilir misin?» diye sordu.

Ömer «Olur! Bir kılıç, bana ver! Bir kılıç ta, ona ver! Onunla çarpışayım. Bak, hangimiz dayanabilecek!» dedi.

Yezîd, onu, bağrına bastı ve : «Anladım ki erkek yılan ısırır. Yılan, yılandan başka bir şey doğurur mu?» dedi. [119]

Yezîd´in, Ali b. Hüseyin´e Bir Teklifi ve Numan b. Beşîr´e Direktifi:

Yezîd b. Muaviye, Ali b. Hüseyin´e «Yanımızda kalmak, oturmak istersen, akrabalık hakkını gözetir, seni ağırlarız.

Memleketine gitmek istersen, seni, memleketine gönderirim?» dedi. Ali b. Hüseyin «Medine´ye gönderilmemi isterim» ddi. [120]

Yezîd, Küfe eski valisi Numan b. Beşîr´e «Onların yol hazırlığını düzenle! Yanlarına, Şamlılardan, emniyetli, sâlih birisini kat.

Onlarla birlikte atlılar ve yardımcılar da, gönder. Medine´ye kadar onları götürsünler!» diyerek emir ve direktif verdi. [121]

Yezîd´in, Gidecekleri Sırada Ali b. Hüseyin´le Konuşması :

Yezîd b. Muaviye, Ali b. Hüseyin´i, Medine´ye gitmek istedikleri sırada, yanma çağırdı. Ona :

«Allah, Mercâne´nin oğluna lanet etsin! Vallahi, eğer, Hüseyin´le, ben, buluşsam, görüşseydim, benden ne isteseydi, onun arzusunu yerine getirir, ölümü, ondan uzaklaştırmak için, bütün gücümü harcar, hattâ gerekirse; bu yolda bazı çocuklarımı feda etmeyi bile, göze alırdım.

Ne çâre ki Allah, gördüğün şeyi takdir etmiştir. .

Senin her neye ihtiyacın olursa, bana yaz, yerine getirilir!» dedi.

Onları, giydirtti, kuşattırdı ve kendilerile birlikte gönderdiği zata da, onlar hakkında gerekli emir ve tavsiyelerde bulundu. [122]

Yezîd b. Muaviye, Hz. Hüseyin´in Ev halkının yol hazırlıklarını en güzel şekilde gördürdükten sonra yanlarına otuz atlı kattı. [123]

Dımeşk´tah Medine´ye doğru yola çıktılar. Geceleri, yola devam ettiler.

Şamlı kafile başkanı olan zat ile atlılar, aradaki mesafeyi gayb etmeksizin önlerince gitmekte, bir yere kondukları zaman, onlardan ayrılıp bekçiler gibi çevrelerinde dönüp dolaşmakta, zaman zaman ihtiyaçlarını sorup gereklerini yerine getirmekte idiler.

Medine´ye girinceye kadar onları bu şekilde götürdüler. [124]

Yezîd´in, Ali b. Hüseyin Hakkında Müslim b. Ukbe´ye Emir ve Tavsiyesi:

Ali b. Hüseyin der ki Yezîd (kavminin başına işler gelecektir. Sen, onlar arasına girme!) demişti.

Harre günü olunca, Yezîd´in dediği oldu. Benim emânım hakkında Müslim b. Ukbe ile yazı gönderdi.

Katl-i âmdan boşalınca, Müslim b. Ukbe, bana haber gönderdi. Yanma

vardım. Önüme bir yazı attı.

Yazının içinde (Ali b. Hüseyin hakkında hayr tavsiye ederim. O onların işlerine karışmış ise, kendisine emân ver ve onun suçunu bağışla.

Onlarla bir olmamışsa, isabet ve iyi etmiştir!) diyordu.» [125]

Yezîd´in, Kerbelâ Faciasından, Önce Sevinç, Sonra da Nedamet Duyması :

Yûnus b. Habîb´e göre: Yezîd b. Muaviye; Hz. Hüseyin´le Eshabının şe-hid olmalarına, önce, sevinmiş, sonra da, pişman olmuştur.

îbn-i Ziyad´m, Hz. Hüseyin tarafından yapılan teklifleri kabul etmeyip onu ve Eshabım şehid etmekle, Müslümanları, kendisine kinlendirdiğini ve kalblere düşmanlık tohumları ektiğini söylemiş «Allah, Mercâne´nin oğluna lanet etsin!» demiştir. [126]

Yezîd; Kerbelâ faciasından dolayı İbn-i Ziyad´a-lanet eder ve kızar gibi görünmekle beraber, Ebüîfidâ´nın da dediği gibi : onu, ne azl etmiş, ne cezalandırmış, ne de, kınamıştır. [127]

Kerbelâ Katliamının, Emevî Saltanatının Yıkılmasına Sebeb Olduğu:

Abdulmelik b. Mervan. Haccac b. Yûsuf e yazdığı bir yazısında : «Beni* şu Ehl-i Beyt´in kanlarını dökmekten uzak tut!

Çünki, Hüseyin´i öldürdükleri zaman, Allah´ın, Harp oğullarından (Ebû Süfyan Ailesinden) nıülk-ü saltanatlarını soyup aldığını gördüm!» demiştir. [128]

Hz. Hüseyin´in Şehîd Edilmesini Yezid mi Emr Etmişti?

îbn-i Ziyad; Yezid´in ölümü üzerine, öldürülmekten korkarak Basra´dan Şam´a kaçarken, kılavuzunun yaptığı uyarmaya «Ben, uyumuyorum. Fakat, bir iş üzerinde düşünüyorum!» diye karşılık vermiş, kılavuz :

«Ben, senin neler düşündüğünü biliyorum!» deyince de :

«Haydi, ne düşündüğümü haber ver?» demişti.

Kılavuz «Sen, her halde, Hüseyin b. Ali´yi öldürdüğüne pişman oluyor, Basra´daki beyaz sarayını, orada sana verilen maaştan artık mahrum kalacağını, zan ve tevehhümle Basralılardan öldürdüğün Ehl-i Beyt tarafdarların-dan dolayı duyduğun pişmanlığı düşünüyorsundur?» demiş,

İbn-i Ziyad «Ey Yeşkür oğullarından olan kardeş! Sen, benim düşündüklerimden hiç birisini tutturamadın!

, Ben, Hüseyin´i öldürdüm amma, o, Mü´miîiler Emîrine ve Ümmetin topluluğuna karşı koymağa kalkmıştı.

Mü´minler Emîri de, bana yazdı ve onu öldürmemi emr etti.

Eğer, bu, yanlış bir hareket idi ise, sorumluluk, Yezîd´e düşer, bunun sorumlusu Yezîd olmak gerekir!» demiştir.[129]

Ibn-i Abbas´ın, Yezîd´e yazdığı mektubunda açıkladığına göre : Hz. Hüseyin´in, Medine´den Mekke´ye gitmesinde Yezîd´in rolü, hatta Mekke´den Küfe´ye davet edilmesinde de onun parmağı vardı! [130]

Nitekim, Medine valisine yazdığı yazısında, Hz. Hüseyinin bey´at için zorlanmasını[131], bey´attan kaçındığı takdirde, boynunun vurulmasını emr eden de, Yezîd idi. [132]

İbn-i Ziyad´ın Endişelenmesi :

Ömer b. Sa´d; Hz. Hüseyin´in şehâdetinden sonra İbn-i Ziyad´ın yanına dönünce, İbn-i Ziyad «Ey Ömer! Hüseyin´in öldürülmesi hakkında sana yazmış olduğum yazıyı bana geri ver!» dedi.

Ömer «Emrin yerine getirildi. Yazı da gayb oldu!» dedi. , İbn-i Ziyad «Onu, muhakkak bulup bana getireceksin!» dedi, Ömer «Gayb oldu o!» dedi.

İbn-i Ziyad «Onu, muhakkak bulup bana getireceksin!» diye ısrar edince, Ömer «Vallahi, o, Medine´de bana çatacak Kureyş´in koca karılarına karşı, kendimi savunmak için, yanımda alıkonulmuştur!

Vallahi, ben, sana Hüseyin hakkında bir öğütte bulunmuştum ki, eğer, o Öğütü babam Sâ´d b. Ebî Vakkas´a yapmış olsaydım, Onun, üzerimdeki hakkını ödemiş olurdum!» dedi.

İbn-i Ziyad´ın kardeşi Osman b. Ziyad «Ömer, doğru söylüyor.

Vallahi, arzu ederdim ki: tek Hüseyin, öldürülmeyeydi de Kıyamete kadar Ziyad oğullarından, burunlarında halka bulunmayan (köle olmayan) bir tek kimse olmayaydı!» dedi.

İbn-i Ziyad, buna itiraz etmedi. [133]

Mercâne´nin, îbn-i Ziyad´a Çatması :

İbn-i Ziyad´ın anası Merçâne, İbn-i Ziyad´a« Sen, Resûlullâh´ın kızının oğlunu öldürdün! Cennet yüzü göremezsin artık!» diyerek çatardı. [134]

Ömer b. Sa´d´in Pişmanlığı:

Humeyd b. Müslim der ki «Ömer b. Sa´d, benim dostumdu. Hüseyin´le çarpıştıktan sonra yanma gitmiş, halini sormuştum.

(Sorma halimi; bir insan, evine, kötülük içki dönmezken, ben, kötülük için dönmüş; yakın akrabalık bağlarını koparmış ,büyük bir cinayet işlemi-şimdir! [135]

Ibn-i Ziyad´a itaat, Allah´a isyan etmişimdir!) dedi.» [136]

Ömer b. Sa´d´in İleri Sürdüğü Mazeretler:

Abdullah b. Zübeyr´in Küfe valisi Abdullah b. Muti´, Ömer b. Sa´d´e : «Amucamn oğlunu öldürmeye gideceğine, Hemdan ve Rey´e gitmeyi tercih etseydin olmaz mıydı?» demişti.

Ömer b. Sa´d «îşler, semâda takdir olunur.

Ben, Kerbelâ vak´asından önce, Amucamın oğlunun işinden dolayı mâ zur görülmemi istemiştim. Fakat, dileğimin kabulüne yanaşılmadı ve kaçındığım şey ille bana yaptırıldı!» dedi. [137]

Şebes b. Rib´î´nin itiraflar ive Pişmanlığı:

Şebes b. Rib´î «Allah, bu Küfe şehrine ne hayr verir, ne de, Küfelileri doğru yola götürür.

Şaşmazmısınız ki: bizler; önce, AH b. Ebî Talib´in, O´ndan sonra da, oğlu Hasan´in yanında Ebû Süfyan Hanedanıyla beş yıl çarpıştık ta, sonradan Ali b. Ebî Talib´in oğluna (ki O, yer yüzü halkının hayırlısı idi) karşı düşmanlık ettik: Muâviye Hanedanı ve Zâniye Sümeyye´nin oğlu ile bir olup O´nunla çarpıştık ve O´nu şehid ettik ki bu, dalâletin dalâleti idi!» diyerek nedamet edip durmuştur. [138]

Bir Sineğin mi, Yoksa, Hz. Hüseyin´in Kanını Dökmenin Cezası mı Sorulmak Gerektiği?

Ebû Nu´m der ki «Bir adam, ihram hâlinde elbiseye sivri sinek kanı bulaştığı [139], yahut bir sineği öldürdüğü zaman, ne yapmak lâzım geleceğini îbn-i Ömer´den sormuştu. [140]

İbn-î Ömer, ona (Sen, nerelisin?) diye sordu.

Adam (Iraklıyım!) deyince, İbn-i Ömer (Hele şuna bakın! Resûlullâh Aleyhisselâmın oğlunu öldürdüler de, şimdi, bana sivri sineğin kanından dolayı ne yapmak lâzım geleceğini soruyor!

Halbuki, ben, Resûlullâh Aleyhisselâm´ın: (Hasan ve Hüseyin ki Onlar, benim dünyada öpüp kokladığım iki Reyhanımdır!) buyurduğunu işitmişim-dir» dedi. [141]

İbrahim en-Nahaî´nln Bir Sözü:

tbrahim-ün Nahaî der ki: «Eğer, ben, Hüseyin´i şehid edenler arasında bulunsaydım ve Cennete de girebilseydim, Resûlullâh Aleyhisselâmın yüzüne bakmağa haya ederdim!» [142]

Ibn-i Ziyad´ın, Medine Valisine Müjdeci Göndermesi:

Hz. Hüseyin´in başı, Küfe´ye getirildiği zaman, İbn-i Zlyad, Abdulmelik b. Ebî Hâris-üs Sülemî´yi yanına çağırdı. Ona:

«Medine´ye git! Amr b. Saîd b. As´a, Hüseyin´in öldürüldüğünü müjdele!» dedi.

Amr b. Saîd, o zaman, Medine valisi idi. Abdulmelik, hastalığını ileri sürerek gitmek istemedi.

İbn-i Ziyad, onu sıkıştırdı. «Medine´ye git! O, senden haberi alır almaz, sana altınlar verecektir!

Haydi, hastalığını bahane etme! Bir hayvan satın al, hemen üzerine atla, yola dü§!» dedi.

Abdulmelik der ki «Medine´ye gelince, Kureygten bir zata rastladım. Bana (Ne haber var?) diye sordu.

(Haber, valinin yanında!) dedim.

(Innâ Iillâhi ve innâ ileyhi râciûn! Hüseyin b. Ali öldürülmüş!) dedi.

Amr b. Saîd´in huzuruna girdim.

(Bana: arkanda ne haberin var?) diye sordu.

(Valiyi sevindirecek şey var: Hüseyin b. Ali, öldürüldü!) dedim. (Onun öldürüldüğünü yüksek sesle iylan et!) dedi.

Öldürüldüğünü yüksek sesle iylan ettim.

Vallahi, Hâşim oğullan kadınlarının evlerinde, Hüseyin´e ağladıkları gibi bir ağıt, işitmiş değilim!

Amr b. Saîd, güldü: (Bu ağıtlar, Osman b. Af fan hakkındaki ağıtların karşılığıdır!) dedi. Sonra, minbere çıktı. Hüseyin´in öldürüldüğünü halka bildirdi.» [143]

Hz. Hüseyin´in Şehadetinden Sonra Hz. Ümmü Seleme´nin, Peygamberimizi Rü´yada Görmesi:

Rivayete göre: Selman demiştir ki «Ümmü Seleme´nin yanına. varmıştım. Ağlayordu O.

(Ne için ağlayorsun?) diye sordum.

(Resûlullâh Aleyhisselâmı rü´yada gördüm: ağlayordu. Kendisinin başı ve sakalı da toz toprak içinde idi.

(Yâ Resûlullâh! Sana ne oldu?) diye sordum.

(Biraz önce Hüseyin´in şehâdetinde bulundum!) buyurdu dedi.» [144]

Acı Haberi Alınca, Hz .Ümmü Seleme´nin Bayılması:

Hz. Hüseyin´in şehid edildiği haberini işitince, Medine´de ilk feryadı koparan, Peygamberimizin zevcesi Hz. Ürame Seleme oldu.

«Eyvah Hüseyin´im! Eyvah Resûlullâh´ın oğlu!» diyerek feryad etti. Diğer Medine kadınları da, her taraftan feryada başladılar.

Koparılan feryadlardan, Medine, yerinden oynadı.

O güne kadar, bunun bir benzeri daha görülmemişti. [145]

îbn-i Sîrin «Kadınlar, Yahya Aleyhisselâmdaa sonra, Hz. Hüseyin´e ağladıkları kadar hiç kimseye ağlamamıştır!» der. [146]

Şehr b. Havşab derki «Peygamber Aleyhisselâmm zevcesi Ümmü Seîe-me´nin yanında bulunduğumuz sırada, Ona, Hüseyin´in öldürüldüğü haberi geldi.

(Allah, Ona bu işi yapanların evlerini ve kabirlerini ateşle doldursun!) dedi ve bayıldı.

Biz de, kalkıp yanından ayrıldık.» [147]

Hz. Hüseyin´in şehâdeti dolayısîle Hz. Ümmü Seleme´ye taziye yapılmış, baş sağlığı dilenmiştir. [148]

Çanakta Kan Haline Gelen Toprak:

Hz. Hüseyin´in, Cebrail tarafından Kerbelâ´dan getirilen toprağını, Peygamberimiz, zevcesi Hz. Ümmü Seleme´ye verirken «Bu toprak, kan haline gelince, Hüseyin şehid edilir.´» buyurmuştu. *

Hz. Ümmü Seleme, onu, yanında sırça bir çanak İçinde saklamakta ve zaman zaman ona bakmakta idi.

, Hz. Hüseyin´i;-! şehid edildiği gün, toprağın, kan haline geldiğini görünce, Hz. Hüseyin´in şehid edildiğini anlamış ve haber vermişti. [149]

İbri-i Abbas´m Hz. Hüseyin Hakkındaki Rü´yası:

Abdullah b. Abbas, Hz. Hüseyin´in şehâdetile ilgili bir rü´yasmı şöyle anlatır :

«Resûlullâh Aleyhisselâmi rü´yada gürdüm: Kendisi, son derecede üzüntülü ve tasalı idi.

Resûlullâh´ın elinde sırça bir çanak, çanağın içinde de, topüanrmş kar. vardı.

Kendisine :

(Ya Resûlullâh! Nedir bu?) diye sordum.

(Bu, Hüseyin´in ve Eshabınm kamdır! Allah´a götürüyorum!) buyurdu.»

İbn-i Abbas, sabaha çıkınca, Hz, Hüseyin´in şehid edildiğini habur verdi ve rü´yasım anlattı.

tbn-i Abbas´ın rü´yayı gördüğü gün sayılınca, Hz. Hüseyin´in Kerbeiâ´da edildiği güne rastladığı, görüldü. [150]

Ali b. Zeyd b. Cüd´an´ın bu husustaki açıklamasına göre: Ibn-i Abbas, bir gün, uykudan uyanır ve «înnâ lillâhi ve innâ ileyhi racito diyerek istir-ca´da bulunduktan sonra «Vallahi, Hüseyin şehid edildi!» der.

Arkadaşları, ona «Ey Ibn-i Abbas! Bu, nasıl olur?» diye sorarlar.

O da «Resûlullâh´ı, rü´yâda gördüm: yanında, içi kan dolu cam bir bardak bulunuyordu. (Bendeu sonra, ümmetimin yaptığı şeyi biliyor musun?: Hüseyin´i şehid eltiler! Bu, Onun ve Eskabımn banlarıdır. Bunu Allah´a sunacağım!) buyurdu.» der.

Arkadaşları, o günü ve saati yazarlar.

Aradan çok geçmez, yirmi dört gün sonra, Hz. Hüseyin´le Eshabınm şehid edildikleri haberi Medine´ye gelir.

Rüyanın görüldüğü gün ve saatte5 Onların şehid edilmiş oldukları anlaşılır. [151]

Beytülmakdis Kayasının Altında Görülen Kan:

Hz. Hüseyin, şehid edildiği gün, Beytüimakdis´teki Hacer (Kaya) nın altında yeni boğazlanmış deve veya koyun kanını andırır bir kan görüldü. [152]

Bu kan, Hz. Ali, şehid edildiği zaman da, görülmüştü. [153]

Akil´in Kızının, Hz. Hüseyin ve Eshabı için Ağlaması:

Hz. Hüseyin´le Eshabının şehid edildikleri haberini alınca, Akîl b. Ebî Tâlib´in kızı, kendi kadınlarından bazılarile birlikte son derecede tasalı ve elbisesinin eteği arkasında sürünerek dışarı çıkmış ve :

«Siz, ne söylüyorsunuz?!

Peygamber Aleyhisselâm´ın, size buyurduğunu ne yaptoız?

Siz, Ümmetlerin sonuncusu değil misiniz?

Peygamberiniz (Ben, aranızdan gayb olduktan sonra, size, Zürriyetimi ve Ev halkımı tavsiye ederim!) buyurmadı mı?!

Halbuki, Onlardan bir kısmı esîr edilmiş, bir kısmı da, kanlara bulan-mışj» diyerek ağlamıştır. [154]

Hz. Hüseyin tçln Mersiyeler Söylenmesi ve Ağıtla* Yakılması s

Hz. Hüseyin için bir çok yanık mersiyeler söylenmiş, ağıtlar yakılmış tır. [155]

Abdullah b. Cafer´in, Hz. Hüseyin Hakkındaki Takdirkâr Sözleri:

İki oğlunun, Hz. Hüseyin´le birlikte şehid edildikleri haberi Abdullah b. Cafer´e erişince, bâzı âzadlılarile halktan bazıları onun yanma giderek baş sağlığı dilediler.

Ebüî´Lislas «Bizim başımıza gelenler, hep Hüseyin´in yüzünden geldi!» deyince, Abdullah b. Cafer, ayak kabısıyla ona vurdu ve «Ey kokmuş, süil-netsiz karının* oğlu! Sen, bu lafı, Hüseyin için nasıl söylüyorsun?

Vallahi, ben de, O´nun yanında bulunsaydım, O´nun yanından ayrılmaz, kendisile birlikte ölmeyi arzu ederdim!

Vallahi, kendim o iki oğlumdan daha cömerd olamadım.

Onlar, kardeşim ve Amucamm oğlu İle birlikte Ölmekle, üzerimdeki felâket ve musibetin acısını hafifletmişlerdir!» dedikten sonra, yanında oturanlara dönerek «Hamd olsun Allah´a ki, Hüseyin´in şehâdeti özerine, bana taziye yapıldı, baş sağlığı dilenmek şerefi bah.ş olundu.

Hüseyin´in, bana karşı hiç bir saygısızlığı olmamış, fakat, çocuklarımın Ona karşı belki saygısızlık ettikleri olmuştur» dedi. [156]

Hz. Hüseyin´in Başı Hakkında Bilgiler:

Hz. Hüseyin´in başı Dımaşk´ta bir mızrağa takıldı. [157] Mızrakta üç gün asılı bırakılmak suretile teşhir edildi, [158]

Hz. Hüseyin´in başının, Yezid tarafından Medine´ye gönderilip orada da astırılarak teşhir edildiği de rivayet edilir. [159]

Hz. Hüseyin´in başının gömüldüğü yer hakkında bir hayli ihtilaf vardır.

îbn-i Sa´d´e atfen, Yezid´in,, onu Medine naibi Amr b. Saîd´e gönderdiği ve Hz. Fatıma´nn yanma gömdürdüğü rivayet edildiği gibi, Yezid´in ölümüne kadar Mahzeninde bırakıldığı ve sonra, kefenlenip Dımaşk Ferâdis kapısına gömüldüğü de, rivayet edilir. Hattâ, İkinci Feradis kapısı içinde (Baş diye anıla gelen bir Mescid de mevcuddur. [160]

Ebû Kerib der kî «Dımeşk´ta Yezid´in oğlu Velid´kı yanmda toplananlar arasında ben de, bululuyordum.

Atıma binip Tevma kapışma doğru gittim. Kapıyı açtığım zaman, içinde, üzeri (Bu, Hüseyin b. Ali´nin Başıdır1.) diye yazılı bir baş vardı.

Kılıcımla bir çukur kazıp onu gömdüm!» [161]

Hamza b. Yezid-ül Hadramî de, bu hususta §u bilgiyi verir :

«Hüseyin´in başı, Dimeşk´ta üç gün asılı olarak görüldü.

Bana, Yezîd´in dadısının söylediğine göre: baş, Süleyman b. Abdulmelik, Halife oluncaya kadar (Hicrî: 96) Askerî silah deposunda bekletildi.

Süleyman b. Abdulmelik, adam gönderip onu getirtti. Başın, sadece beyaz kemiği kalmıştı.

Bir Tabut getirildi. Baş, kokulandı, kefenlendi ve Tabut içinde Müslüman makbercsîne gömüldü.

Müsevvede (Abbas Oğulları) Dımeşk´a geldikleri, girdikleri zaman, başm bulunduğu yeri soruşturdular. Bulunduğu yeri kazdılar ve onu, oradan aldılar. Sonradan, onun ne yapıldığını Allah bilir.» [162]

Abdullah b. Zübeyr´in, Hz. Hüseyin Hakkındaki Takdirkâr Sözîeri:

Abdullah b. Zübeyr; Hz. Hüseyin´in şehid edildiğini işitince, Mekke´de bir hutbe îrad etti. Hususî olarak Küfelileri kınadı ve umumiyetle de Irak-liîarı yerdi.

«Allah´ın takdiri ve hükmü yerini bulur.

Vallahi, onlar, öyle bir zati şehid ettiler ki O, geceleri uzun uzun namaz kılar, gündüzleri de oruç tutardı. [163]

Halifeliğe, onlardan (Emevilerden) daha lâyık ve müstahaktı.

Vallahi, O; Kur´ân´ı, ne teganni ile değiştirenlerden, ne gözleri Allah sevgisi ve saygisıyla yaşamayanlardan, ne orucu, haram içki ile açanlardan, ne de av köpekleri yârenliklerile vakit geçirenlerdendi.

Sehid ettiler Onu!.» dedi.

İbn-i Zübeyr´in adamları «Ey kişi! Kendine bey´atı açıklasana?

Hüseyin, şehid olduktan sonra, bu yolda sana muhalefet edecek kimse kalmamıştır!» dediler.[164]

Yezid b, Muaviye İle Abdullah b. Abbas Arasındaki Yazışmalar:

Abdullah b. Zübeyr, Abdullah b. Abbas´m, kendisine bey´at etmesini çok arzu etmekte idi.

İbn-i Abbas´m, ona bey´at etmeden vefat ettiği rivayet edilir.

İbn-i Abbas´m, Abdullah b. Zübeyr´e bey´attan kaçındığını haber almca, Yezîd b. Muaviye, kendisine bey´at edeceğini sanarak, umarak ona bir yazı yazdı. [165]

Yazısında şöyle dedi:

«İmdi. işittiğime göre: haksız îbn-i Zübeyr, seni; bâtıla yardımcı, günaha ortakçı olasın diye kendisine bey´at etmeğe ve Matına girmeğe davet etmiş.

Sen ise, bize olan bey´atımzda ve sözünüzde durmuş, Allah´a tâat ve bu yoldaki hakkımızı tanıdığını isbat için ona boyun eğmekten kaçınmışsın!

Allah, seni, akraba hakkını gözeten, ahidlerini yerine getiren akrabaların en üstün mükâfatile mükâfatlandırsın!

Senin, iyiliğini unutmamak ve seni güzel bir şekilde mükâfatlandırmak, unutmayacağım şeylerdendir. Bunun için, ziyaretime gelmekte acele et!

Yemin ederim ki: sen, şerefde, tâaatta ve Resûlullâh´a akrabalıkta bizlerdensin.

Allah, seni rahmetile esirgesin! Gerek kendi kavmmdan,-gerek hariçten senin yanına gelen gidenlerden, haksız îbn-i Zübeyr´in dilile ve parlak söz-lerile büyülediği kimselere göz kulak ol! Bana itaat ve benim bey´atıma bağlanmaları gerektiğini onlara güzelce, iyice öğret!

Çünki, sen, onlar için, en çok itaat edilir bir kişisin.

Onlar, haramları helallaştıran haksız îbn-i Zübeyr´le adamlarından daha çok seni dinlerler. Vesselam!» [166]

Abdullah b. Abbas, Yezid´in yazısına şöyle cevap yazdı :

«Abdullah b. Abbas´dan

Yezîd b. Muaviye´ye!

imdi; Ibn-i Zübeyr´in, beni, kendisine bey´ata davet ettiğini ve benim de, kendisine be"y´at etmekten kaçındığımı anlatan yazın bana erişti.

Evet! O mesele, işittiğin gibi olmuştur.

Fakat, ben, seni ne överim, ne de senin dostluğunu ve sevgini isterim!

Bana diyorsun ki: Sen, sevgi dostluğumda herkesle bir değilsin.

And olsun ki: senin elinde bulundurduğun haklarımızdan ancak pek azı bize verilmişti?.

Sen, onlardan pek çoğunu bizden esirgedin ve yanında tuttun!

Halkı, sana bey´ata teşvik etmemi ve îbn-i Zübeyr´e bey´attan alıkoymamı istiyorsun.

Hayır! Sana ne iyilik, ne de, seni sevindirmek var!

Çünki, sen, Hüseyin´i, ince taşlı, milli yerine indirip şehid ettin.

Bu, senin sırf keyfî arzu ve görüşünün neticesi idi.

Sen, hiç şüphesiz zaif, hafif akıllı, işin sonunu düşünemez bir adamsın!

Sen; Hüseyin´i ve Abdulmuttalîp oğullarının, karanlıkları aydınlatan yiğitlerini kumsal bir yerde leşkerlerinle vurup yerlere serdiğini,

Onları; kumlara, topraklara, kanlara bulanmış, çırıl çıplak, kefensiz bir halde meydanda bıraktığım,

Rüzgârların, Onların üzerlerine toprak savurduğunu,

Onların parçalanan cesedleritıî, kurtların dişlerine takıp oraya buraya gezdirdiklerini, sırtlanların da, o cesedleri kurtlardan yağmalayıp inlerine kaldırdıklarını,

Nihayet, Onların kanlarına girmeğe katılmayan kavmlardan Allah´ın takdir ve naşib ettiği kimseler tarafından geceleyin kefenlenerek gömülmüş olduklarını, unuttuğumu mu sanıyorsun?!

Benim unutamayacağım, seninde, unutmaman gereken şeylerden biriside:

Zinâkâr oğlu zinâkâr, merhamet duygusundan mahrum ve uzak, baba ve ana yönünden bir soysuzun oğlunu, Onların üzerine musallat etmendir ki, onun babası, senin babana kardeş olduğunu iddia etmiş, baban da, dünya ve Âhirette, sağlığında ve ölümünden sonra kendisi için âr ve ayıptan, utanmak-lık ve horluktan, yüz karasından başka bir şey olmayan bir işi tutmuş, onu, soyuna katmıştır! [167]

Peygamber Aleyhisselâm: (Çocuk, doğduğu döşeğe düşer.) buyurduğu halde, baban, onu, temiz, pak bir çocuğu, nesebine katar gibi katmış, [168] bilmeyerek Sünneti öldürmüş, kasden bir bid´atı ihya ve ihdas etmiştir!-.

Unutmadığım ve unutamayacağım şeylerden birisi de:

Hüseyin b. Ali´yi, Resûlullâh´ın Haremi olan Medine´den, Allah´ın Haremi olan Mekke´ye gitmeye mecbur etmen ve hile ile adamlar gönderip Onu yok etmek için kandırman, Allah´ın Haremi olan Mekke´den yola. çıkarıp Küfe yolunu tutturmandır!

O, Mekke´den çekine çekine ve etrafına bakma bakına çıkmıştı. O; evvel ve âhir, Mekkelilere karşı Mekkelüerin en şereflisi idi-

Eğer, O; Mekke ve Medine´de oturmak istese ve buralarda çarpışmayı helal saysaydi, Mekke ve Medinelilerin, kendisine en çok itaat edeceği, boyun eğeceği biricik kişi idi.

Fakat, O, Allah´ın ve Resulünün haram kıldıklarını helallaştırmak istemedi.

Bundan daha ağın: senin, haremde çarpışmak için hile ile adamlar göndermelidir.

İbn-i Zübeyr, böyle ağır bir günah işlemiş midir?

O; nerede, ne zaman, Beyt-i Haram´a karşı haksızlık etmiş, mütereddidin, koşanın önünü kesmiştir?

Halbuki, sen, boyleı misin?

Sanırım, hayır! Şüphesiz olarak bilirim ki: sen, bu hususta haramı he-laHaştırmak ister, onları, bile bile değiştirirsin!

Kadınlar gibi yemin edersin!

Çalgı çalarsın!

Irak´a giden, senin görüşünüm kötülüğünü görür ve seni görmek istemez!

(Allah´ın emri, behmehal yerini bulan bir kaderdir. (Ahzab: 38)

Sonra, sen ki, Hüseyin´e karşı adamlar çıkarmasını Mercane´nin oğluna yazdın ve Onu, varacağı yere götürmesini ve işi uzatmayı bırakmayı,. Onu ve Abdulmuttalip oğullarmdan, günah kirlerini Allah´ın gidermiş ve kendilerini husûsî bir temizlikle temizlemiş olduğu Resûlullâh´m Ehl-i Beyt´ini şehid edinceye kadar üzerlerine düşmelerini emr ettin!

Biz, senin öyle kaba, ciğerleri beşpara etmeyen ataların gibi değjlizdir!

Sonra; Hüseyin b. Ali, geldiği yere geri, dönmesi için, onlardan talepte bulunmuştu.

Siz, Onun yardımcılarının azlığını fırsat bildiniz. Ehl-i Bey t´inin kökünü kazımak istediniz, üzerlerine saldırdınız.

Müşrik dürklerin ve kâfirlerin ev halklarını öldürür gibi Onları vurup öldürdünüz!

Sen ki böyle, benim Babamın oğullarını öldürmüşken, kılıcından kanlarım damlarken, benim için intikam alınacak bir kimse iken, doğrusu, senin, benden sevgi, dostluk, yardım istemen ve beklemen kadar şaşılacak şey yoktur!

Allah, dilerse, senin üzerindeki kanımı uzatmaz, benim öcümü almadan seni, önüme geçirmez, yaşatmaz!

Eğer, dünyada yaşamakta beni ileri geçecek olursan, bu da, Peygamberlerin ve Hânedanlarmm şehid edilmeleri gibi bir kader olarak kabulümüzdür. Allah´ın vâ´di, hükmü yerine gelir ve gelmiştir.

Allah, mazlumlara yardımcı ve zâlimlerden intikamı alıcı olarak: yeter! Senin, bu gün bize galebe çalman hoşuna gitmesin.

Vallahi, bir gün gelir, biz de, sana galebe çalarız.

Benim, verdiğim sözde duracağımdan ve hakkımdan da, bahs ediyorsun.

Evet! Vallahi, ben, Amucamın oğlunun da ve bütün Babalarımın oğullarının da, bu Halifelik işine senin babandan daha lâyık ve müstahık bulunduklarını, bile bile senin babana bey´at etmişimdir. Fakat, ne yapalım ki siz Kureyş topluluğu, üzerimize yürüdünüz ve bize galebe çaldınız. Bizi, hakkımızdan men ettiniz.

Bize karşı haksızlığa cür´et edenler, kahr olsunlar!

Sefihler, bize karşı yolsuzluk ettiler. İşi, bizden başkaları yürüttü. Onlar da, Semud, Lut kavmi, Medyen Eshabı ve Peygamberleri yalanlayanların kahr oldukları gibi kahr olsunlar!

Haberin olsun" ki: en şaşılacak şeylerden en şaşılacak olanı; yaşadığım çağda hiç görmediğim şaşılacak bir şey de: üzerimizdeki hâkimetini ve bizi yok ettiğini halk görsün diye Abdulmuttalip kızlarını ve Onun oğullarının körpe kız çocuklarını Şam´a kadar esirler gibi yanına taşıtman, getîrtmendir!

Yemin ederim ki: sen, emin olarak sabahîasan; akşamlasan da, pek yakında yaralanacaksın!

Alacağın yaranın büyük olmasını, başından kavgaların eksilmemesini, Resûîullâh´m Torunlarını ve Amucasının Oğullarım öldürdükten sonra, Yüce Allah´ın, sana pek az möhlet verip seni, inim inim inletici bir yakalayışla yakalamasını, dünyadan en hor, hakir, en günahkâr bir şekilde çıkarmasını dilimden düşürmeyecek, dileyip duracağım!

Biraz daha yaşa bakalım!

Vallahi, Allah katında kazanmış olduğun şey (günah) seni helak ve mahv edecektir!

Allah´a itaat edenlere selâm olsun!» [169]

Yezîd b. Muaviye, İbn-i Abbas´ın bu yazısını alınca, Medine valisi Velid b. Utbe´ye bir yazı yazarak İbn-i Abbas´ı, Hz. Osman´ın şehâdeti hâdisesile ilgilendirmek istemiş ve onun üzerinde durulmasını emr etmişti.

îbn-i Abbas, bu hususta Yezîd´e yazdığı yazısında :

«Ben, Osman´dan ayrılmış, bir köşeye çekilmiş bulunuyordum.

Fakat, senin baban, o zaman iş. başında bulunuyor, Ona bakıp duruyorken, Onun yardımına koşmakta ağırdan almış,, gecikmişti.

imdat! diye bağırdığı ve kendisinden imdad istediği zaman, baban, Onun tarafından gelenleri yanında tutmuş, bekletmişti.

Sonradan sonraya, özürler dileyerek adamlar göndermişti.

Babanın gönderdiği adamlar, imdadına yetişemeden, Onun öldürüldüğü öğrenilmişti!» dedi. [170]

Yezîd ve Akıbeti :

Yezîd, içkiye çok düşkündü. [171]

Oruç tutacak olursa, onu, içki ile açardı. [172]

Maymunlara, yaban eşeklerine türlü türlü elbiseler giydirir, çalgılar, eğlencelerle vakit geçirirdi.

Yezid; Kerbelâ faciasından sonra, bir gün, içki meclîsi kurmuş, Ibn-i Ziyad´ı sağ yanma oturtmuş, uşağına, önce kendisine içki sunmasını emr etmiş «Sonra da fâsik îbn-i Ziyad´a tibkısmı sun! O, benim katımda sır ve emânet sahibidir!» demiştir. [173]

Yezld; Huvvarin nahiyesinde sarhoş olarak avlandığı sırada yaban eşeğinin üzerindeki maymunun üzerine binmiş, yaban eşeği tepilip koşturulunca, dügmüş boynu kırılmış, karnı yarılmış ve ölmüştür. [174]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Taberi-Tarih c. 6, s. 268

[2] Taberi-Tarih c. 6, s. 257

[3] Dineveri-Kitabül´ahbar s. 257

[4] Taberi-Tarih c. 6, s. 257

[5] Taberi-Tarih c. 6, s. 2S9

[6] Dineveri-Kitabül´ahbar s. 257

[7] Taberi-Tarih c. 6, s. 269

[8] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 171-172.

[9] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 172-173.

[10] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 173.

[11] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 173-174.

[12] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 174-175.

[13] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 175-176.

[14] Taberi-Tarih c. 6, s. 258-230

[15] Zehebî-Âlâm. c. 3, s. 203

[16] Taberi-Tarih c. 6, s. 260

[17] Zehebî-Âlâm. c. 3, s. 203

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 176-177.

[18] Ebülfida -.Elbidaye Vennitidye c, a, s- 38S

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 177.

[19] Taberi-Tarih c. 6, s. 260

[20] Dineverî-KitabüLahbar s. 2İ58

[21] Taberi-Tarih c. 8, 3. 260

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 177.

[22] Mus´abüzzübeyri-Nesebü Kurayş s. 40

[23] Yakubî - Tarih c. 2, s. 245

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 177-178.

[24] Mus´abüzzübeyri - Nesebü Kurayş s. 40

[25] Zehebî - Tarihul´islam c. 3, s. 11-12

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 178.

[26] Taberi - Tarih c. 6, s. 259, 260, 381

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 178-179.

[27] Ebülfida - Elbidâye Vennihaye c. 8, s. 201-202

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 179.

[28] Taberi - Tarih c. 8, s. 2i6O

[29] Zehebî - Âlâm. c. 3, s. 204

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 179.

[30] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 179

[31] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 180.

[32] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 180-181.

[33] Taberi - Tarih c. 6, s. 260-261

[34] Dineveri - Kitabül´ahbar s. 259

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 181.

[35] Mus´ab - üzzübeyri - Nesebi Kurayş s. 58, Dineveri-Kitsubül´ahbar s. 250

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 181.

[36] Taberi-Tarih c. 6, s. 236

[37] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 181-182.

[38] Taberi-Tarih c. 6, s. 261

[39] Mes´ûdî-Murucuzseheb c. 3, s. 71

[40] Ibn-i Abd-i Rabbih-Ikdülferid c. 2, s. 219, îbn-i AbdulberJstiab c. ı, s. 30f}

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 182.

[41] Mus´abüzi´-abeyri-ATeso^-i Kureyş s. 40

[42] Mus´abüzzubeyrİ-Neseb-i Kureyş s. 57

[43] Mus´abtfJzzübeyri-Neseb-i Kureyş s. 59

[44] Mus´abüzzübeyri-Neseb-i Kureyş s. 43

[45] Mes´udî-Murucuzzeheb c. 3, s. 71

[46] Zehebî-Alâm. c. 3, s. 216

[47] Mus´abüzzübsyri-Neseb-i Kureyş s. 50

[48] Mes´udî-Murucuzzeheb c. 3, s. 71

[49] İbn-i Habib - Kitabülmuhahber s. 491, Taberi-Tarih c. 6, s. 256-257

[50] Mus´abüzzübeyri-Neseb-i Kurayş´ s. 45, 84

[51] Mus´abüzJzübeyri-Neseb-i Kurayş s. 64, 45

[52] Taberi-Tarih c. 6, s. 270

[53] Mus´abüzzübeyri-Neseb-i Kureyş s. 83

[54] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 182-183.

[55] Mes´udî-Murucuzzeheb c. 3, s. 88, Z&hebi-ÂIâm. c. 3, s, 203

[56] Taberi-Tarih c. 6, s. 2&1

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 184.

[57] Taberi-Tarih c. 6, s. 261, 262

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 184.

[58] Zehebi-Âlâm! c. 3, s. 214, Ebülîida-ErBidâye ven´Nihaye c. 8, s. 203

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 184.

[59] Zehebi-Âlâmünnübelâ c. 3, s. 214

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 184.

[60] Zehebî-Tarih-ul İslâm c. 3, s. 13

[61] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 184.

[62] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 185.

[63] Taberi-Tarih c. 6, s. 261-262

[64] îbn-i Abd-i Rabbih-Ikdüli´erid c. 2, s. 218

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 185.

[65] îbn-i Sa´d-Tabakat c. 5, s. 100

[66] Zehebî-Âlâm . c. 3, s. 209

[67] Taberi-Tarih c. 6, s. 222

[68] Zehebi-Âlâm. c. 3, s, 209

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 186.

[69] Taberi-Tarih c. 6, s. 262

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 186-187.

[70] Efrülfida-Elbidâye Veninihâye c. 8, s. 190

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 187.

[71] Taberi-Tarih c. 9, s. 264

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 187.

[72] Süyuti-TarîhuUıulefa s. 207-208

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 187-188.

[73] Taberi-Tarih c. 6, s. 282

[74] Dineveri-KitabüFahbar s. 250

[75] Taberi-Tarih c. 6, s. 262

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 188-189.

[76] Yâkubî-Tarih c. 2, s. 245

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 189.

[77] Zehebî-Âlöm. c. 3, s. 217

[78] Mus´abüzzübeyrİ-Neseb-i Kurayş s. S8, îbn-i Sa´d Tabakat c. 5, s. 212 190

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 189-190.

[79] Taberi-Tarih c. 6, s. 262-263

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 190-192.

[80] îbn-i Sa´d-Tabakat´ç. 5, s. 212, Taberi- Tarih c. 6, s. 263

[81] Mus´abüzzübeyrî-Neseb-i Kurayş s. 58

[82] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 192-193.

[83] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 193.

[84] Taberi-Tarül c. Ö, s. 263-264

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 193-194.

[85] Taberî-Tarih c. 6, s. 222

[86] Taberi-Tarih c. 6, s. 264

[87] tbn-i Abd-i Rabbih-Ikdülferid c. 2, s. 219

[88] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 194.

[89] Taberi-Tarih c. 6, s. 384, 266

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 195.

[90] îbn-i Abd-i Rabbifa Ikdülferid c. 2, s. 218, Taberi-Tarih c. 6, s, 264

[91] İbn-i Habib-Kitabülmuhabber s. 490-491

[92] İbn-i Abd-i Rabbih Ikdülferid c. 2, s. 218, Taberi-Tarth c. 6, s. 264

[93] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 195-196.

[94] îbn-i Abd-i Rabbih Ikdülferid c. 2, s. 218, Taberi-Tarih c. 6, s. 264, Dineveri Kitabül´ahbar s. 260-261

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 197.

[95] Zehebî-Alam. c. 3, s. 210

[96] Taberi-Tarih c. 6, s. 264-267

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 197.

[97] Taberi-Tarih c. 6, s. 267-268

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 197-198.

[98] Taberi-Tarih c. 6, s. 267

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 198.

[99] Taberi-Tarih c. 6, s. 267

[100] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 198-199.

[101] Taberi-Tarih c. 6, s. 265

[102] Taberf-Tarih c. 6, s. 265

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 199-200.

[103] îbn-i Abd-i Rabbih-Ikdülferid c. 2, s. 219

[104] Taberi-Tarih. c. 6, s. 265

[105] Taberi-Tr-ih c. 6, st 267

[106] Taberi-Tarih c. 6, s. 2«5

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 200-201.

[107] Taberi-Tarih c. 6, s. 265, 267.

[108] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 201.

[109] tbn-i Abd-i RabbüVIkdütferid c. 2, s. 219 202

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 201-202.

[110] Taberi-Tarih c. 6, S. 265

[111] Mus´abüzzübeyri-Nesebi Kureyş s. 56

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 202-203.

[112] Taberi-Tarih c. 6, S. 265

[113] Taberi-Tarih c. 6, S. 265

[114] Zehebi-Âlâm, c. 3, s. 204

[115] Taberi-Tarih c. 6, S. 265

[116] Zehebi-Âlâm, c. 3, s. 204

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 203.

[117] Taberi-Tarih c. 6, S. 265

[118] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 204.

[119] Dineveri-KitabüTahbar s. 261, îbn-i Esir-El´KâmiI c. 4, s. 45

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 204.

[120] Mus´abüzzübeyri-Neseb-i Kureyş s. 58

[121] Taberi-Tarilı c. 6, s. 265

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 204.

[122] Taberi-Tarih c. 6, s. 260

[123] Dineveri-Kitabül´&hbar s. 261

[124] Taberi-Tarih c. 6, s. 266

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 204-205.

[125] Zehebi-Âlâm. c. 3, s. 217

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 205.

[126] Taberi-Tarih c. 7, s. 19

[127] Etoülfidâ.-Elbidâye Vennih&ye c. 8, s. 203

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 205-206.

[128] İbn-i Abd-i Rabbifc-IkdülfericL c. 2, s. 220

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 206.

[129] Dineveri-Kitabül´ahbar s. 384.

[130] Yâkubi-Tarih c. 2, s. 249

[131] Belâzüri-Ensabül´eşraf c. 4, s. 12, Taberi-Tarih c. 6, s. 188

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 206-207.

[132] Yâkubİ-Tarih c. 2, s. 241

[133] Taberi-Tarih c. 6, s. 266, Ibn-i Esîr-Elkâmil c. 4, s. 48

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 207.

[134] Zehebi-Âlâm. c. 3, s. 204

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 207.

[135] Dineveri-Kitabül´ahbar s. 260

[136] Zehebî-Alâm. c. 3, s. 204

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 207-208.

[137] îbn-i Sa´d-Tabakat c. 5, s. 148

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 208.

[138] Taberi-Tarih c. 6, s. 250

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 208.

[139] Tirmizi-Sünen c. 5, s. 657

[140] Ahmed b. Hanbel-Müsned 5568 inci Hadis

[141] Ahined b. Hanbel-Müsned 5675 ve 5940 inci Hadisler, Tirmizi-Sünen c. 5, 8. 657

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 208-209.

[142] îbn-i Abd-i Rabbih-Ikdülferid c. 2, a. S19

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 209.

[143] Taberi-Tarih c. 6, s. 268

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 209-210.

[144] Hâkim-Müstodrek c, 4, s. 19.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 210.

[145] Yâkubi-Tarih c. 2, s. 246

[146] Zehebl-Alâm. c. 3, s. 210

[147] Zehebî-Âlâm. c. 3, s. 215

[148] Hâkim-Müstedrek c. 4, s. 19

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 210-211.

[149] Yakubî-Tarih c. 2, s. 245-246, îbn-j Esîr-EIkâmil c. 4, s. 4&

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 211.

[150] îbn-i Es-r-Elkamil c. 4, s. 4©, Zehebî-Âlâm c. 3, s, 213

[151] Ebülfida-ElbidAye Vennihâye c a, s. 200

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 211-212.

[152] Ibn-i AbcU Rabbih-Ikdülferid c. 2, s. 221, Zehebl-Âlâm c. 3, s. 212

[153] İbn-i Ab
M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 212.

[154] Taberi-Tarih c. 8, s. 268

[155] Mus´abüzzübeyrî-Neseb-i Kureyş s. 40-41

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 212-213.

[156] Taberi-Tarih c. 6, s. 268

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 213.

[157] Yakubi-Tarih c. 2, s. 245

[158] Zehebl-Tarihul´islam c. 3, s. 12, Makrizi-Hitat c. I, s. 430

[159] İbn-i Habib-Kitabülmuhabber s. 491

[160] Ebülfida-Elbidaye Veimi´iâye c. 8, s. 204

[161] Zehebî-Siyerü Âlâmünnübela c. 3, s. 213

[162] Zehebi-Siyerâ Âlâm c. 3 s. 216, Tarihül´islâm c. 3, s, 12-13, Ebülfida-Elbidaye Vennihâye c. 8, s. 204, Nakrizi-Hıtat c. l, s. 430

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 213-214.

[163] Hz. Hüseyin´in, Medine´den Mekke´ye yaya olarak yirmi beş kerre gidip Hac ettiği de rivayet edilir, {İbn-i Abd-i Rabbih-Ikdülferid c. 2, s. 220)

[164] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 214-215.

[165] Belâzûri-Ensabül´eşraf ç. 4, s. 17-18.

[166] Belâzûrî-Ensabüreşraf c. 4, s. 18, Yakubî-Tarih c. 2, s. 247-248 216

[167] Yakubi-Tarih c. 2, s. 248, Belâzürİ-Ensab c. 4, s. 18-19

[168] Yakubi-Tarih c. 2, s. 246-

[169] Yakubi-Tarih c. 2, s. 249-250

[170] Belâzûrl-EnBabül´eşraf c. 4, s. 19

[171] Mes´udt-Murucuzzeheb c. 3, s. 77

[172] Belazüri-Ensabüreşraf c. 4, s. 17

[173] Mes´udi-Murucuzzeheb c. 3, s. 77

[174] Belâzürî-Ensab. c. 4, s. 2

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 215-220.
Top