1. Mahmud'un Sadrazamları

1. Mahmud'un Sadrazamları

Sultan 1. Mahmud'un devri, 119. sadrıazam Damad Silah-dar Mehmed Paşa ile başladı. 3 ay, 21 gün sürebildi. Karahi-sarlı Kabakulak İbrahim Paşa makam-ı sadarete getirildiğin­de 22/ocak/1731 idi. Sadaret müddeti 7 ay, 19 gün sürebil­di. 121. sadrıazam olan Konyalı Topa! Osman Paşa ise 6 ay, 2 gün mührü taşıyabildi. 122. sadrıazam Hekimoğlu Ali Paşa 1. sadaretine; 12/mart/1732 tarihinde geldi. 3 sene 4 ay, 1 gün sonra çekildi. 2. defa gelişi 21/4/1742'de başladı 1 se­ne, 5 ay, 2 gün sürerek 23/eylül/1743'de sona erdi. Son sa­dareti 15/şubat/1755'Ie, 18/mayıs/1755 arasında 3 ay, 1 gün devam etti. Toplam sadaret günleri, beş sene dört gün

olmuştur. 123. sadrıazam Gürci Ağa İsmail Paşa, 5 ay, 28 gün yaptığı sadaret vazifesinden alındığında, tarihler 9/ocak/1736'yı, göstermekteydi. Yerine; Dâmad Silahdar Di-metokaiı Seyyid Mehmed Paşa 1 sene, 6 ay, 28 gün sürecek sadrıazamlığa getirildi. Muhsinzâde Abdullah Paşa 4 ay, 14 gün için makam-i sadarete getirildi. Antalyalı Yeğen Mehmed Paşa sadnazam oldu ve 1 sene, 3 ay, 4 gün mührü hümayu­nu taşıdı. Demek ki Suitan 1. Mahmud göreve alıştığından sadrazamlanylabir yıldan fazla beraber çalışmayı başarmaya başladı. Çünkü Hacı İvaz Mehmed paşanın sadareti de" 1 se­neyi, 3 ay, 2 gün aştı. Nişancı Foçali Hacı Ahmed Paşa 1 se­ne, 9 ay, 28 gün sadaret makamında hizmet verdi. Şark-İ Karahisarlı Seyyid Hasan Paşa ise 2 sene, 10 ay, 16 gün de­vam eden sadaretten sonra infisal etti. Tiryaki Hacı Mehmed Paşa 9/ağustos/1746'da geldiği sadaretten 1 sene, 16 gün sonra 24/ağustos/1747'de ayrılırken, yerine Kerküklü Boy-nueğri Seyyid Abdullah Paşa getirildi 3/ocak/1750'de 2 yıl, 4 ay, 10 gün vazife yapmış olarak ayrıldı. 132. sadrıazam Dİ-vitdar Mehmed Emin paşa idi ki bu zat da, 2 sene 5 ay, 29 gün mührü hümayunu taşıdı ve l/temmuz/1752'de, vazifesi­ni tamamladı. 133. sadrıazam Çorlulu Köse Bahir Mustafa Paşa, l/temmuz/1752'de geldiği sadarette, 1. Mahmud'un son sadrıazamı oldu. Böylece Sultan 1. Mahmud'un devrinin sadrıazam sayısı onbeş kişiyi buldu. Yalnız şunu önemle İşa­ret etmek isterizki; Sultan 1. Mahmud'un devrinde iki defa sadarete gelerek cem'an bu padişah devrinde 4 sene, 9 ay, 3 gün hizmet veren Hekimoğlu Ali Paşa esasında, 1. Mah­mud'un baba bir, ağabeyi idi. 9/15/temmuz/1999 tarihli Cu­ma dergisinde de yazdığım gibi, enteresan bir hikâyesi var­dır Hekimoğlu Ali Paşanın. Bu hazin hikâyeyi hulasaten say-faiarımıza alma lüzumunu hissetik. "Hekimoğlu Ali Paşa as­lında bir şehzadedir. Sultan 2. Mustafa'yı sebebi bilinmemekle birlikte kızdıran bir câriye, saray hayatından ihraç edilir. Aslen Venedikli olan ve katolik mezhebi yanlısı hristiyanlar-dan olan ve daha sonra ihtida ederek islâmiyeti benimsemiş bulunan, Hekimbaşı Nuh efendi İle ihraç edilen câriye evlen­dirilir. Nikâh akdinin hemen arkasından cariyenin padişah-dan bir çocuğa hâmile olduğu meydana çıkar. Nevarki yâni sarayda doğmadığından hanedana men­sup olmanın sağladığı bütün avantajların mahrumu kalır. Fa­kat doğumuna kadar takip altında tutulan câriye ve oğlu, do­ğum sonrasında saraydan ihtimam görmeye devam eder. Fevkalâde güzel şartların içinde yetiştirilmesine gayret sarfe-dilir. Bunda da elhak muvaffak olunur. Hekimoğlu Ali Paşa, Osmanlı padişahlarına hizmet veren sadnazamlar arasında, hatırı sayılır bir mevkie sahiptir. Çok kibar padişahlardan biri olarak anılan; 1. Mahmud, Hekimoğlu Ali Paşa'nın hayat hi­kâyesine vakıf olduğundan ve de kendisinden yaşça büyük olduğundan haberdar bulunduğundan sadrıazamlara göster-liği nezaketin ötesinde bir hürmet gösterirdi. Bu noktadan kaynaklanan davranış günün birinde, Sultan Mahmud'un hu­zuruna giren sadrıazam HekimoğSu Ali Paşaya: demek suretiyle karşıladığı görülmüştür. Buna mukabil 1. Mahmud'un vefatı sonrası padişah olan 3. Osman döneminin bir bölümünde, Hekimoğlu Ali Paşayı sa­darete getirir ancak bir mevzuda yüksek sesle cevap veren sadnazama, padişah <..sen kendini ne zannediyorsun? Seni azlederim ve yerine de, hamallar kâhyası Ali Ağa'yı sadrı­azam yaparım dediğinde, Hekimoğlu Ali Paşa: cevabını vermesi, 1. Mahmud'un nezaketini hatırlatırken, 3. Osman'ın vakay-ı bilip, bilmediğinin şüphesini akla getirmek lâzımdır düşünce­sine prim vermek istiyorumda, eğer vakaya dâir malumat sahibiyse, Sultan 1. Mahmud'un kâbına nezakette bile vara­madığını ispata hüküm çıkarılabilir. Amma işin iç yüzünden haberdar değilse ki, bu biraz zâif ihtimaldir, o zamanda sert sözlerle konuşanın padişah tarafından azarlanması, otorite­nin icabatındandır. "Yazmış olduğumuz bu vak'a, Osmanlı padişahlarının taht'a geçeceklerin, her çeşit leke ve iftiradan siyanet edilmesi hususunda, evlâdlannı gözlerinin önünde yaşadığı halde, oğlum, evlâdım diye kucaklama imkânından kendilerini mahrum etme fedakârlığında bulunurken, o çağ avrupasmda, kralların tacı ve tahtlarında; nesebi gayr-i sa­hihlerin bir binip bir çıkması göz önüne alındığında, müslüman Osmanlı soyunun necabeti bütün ihtişamıyla ortaya çı­kar.
Top