Rusya ve Avusturya Seferleri
Rusya ve Avusturya Seferleri
Sultan 1. Mahmud'un Osmanlı tahtına geçmesinden sonra, Rusları sulh antlaşmasına mugayir hareketlerinde tatbik-çİsi olarak, Lehistan ve Kırım Hanlığına dâir işlere karıştığı gibi Kırım sakinlerine tecavüze başlamıştı. İran ile yaptığımız muharebelerde ise yardımımıza koşan Tatar kuvvetlerine mania teşkil ettiği olmuştu. Son dönemlerde de, Azak Kalesini kuşatmaya teşebbüsünden sonra İran ile varılan antlaşmanın arkasından Rusya'ya harb ilân edilerek sadrazam Si-lahdar Mehmed Paşa kumandasıyla hudud boyuna b;iyük bir ordu sevk olundu. 1147/1734 Venedikle yaptığı savaşın mağlubu olan ve bundan dolayı izzet-i nefsi kırılmış ve her
fırsatdan istifadeyi itiyad edinmiş oian Avusturyalılar, görünüşte bize dost kalmak, hakikat-ı halde ise, bâbıâli'yi iğfal ederek Ruslara zaman kazandırmak niyetiyle araya girerek savaş yapılmamasını ve kan dökülmeksizin, kendisinin iki tarafı birleştireceği vaadiyle sevkıyatı durdurabilmek ve cok kısa bir zaman sonra apansız Bosna tarafından hududu aşarak bize harb ilânında bulundu. Bakın, görün ki, Avusturya-nın becermek istediği tavassut harekâtı doğrudan sahteliği bariz bir hareketti. Avusturya Çarı 6. Şarl, Osmanlı devletini, tevile dönük haberleşme ile kandırmış, daha sonra birlikde harb ateşini körüklemek, kötülükleri gerçekleştirmek üzere, Çariçe ile resmen yemin ve yapacaklarını kararlaştırmış olduklarından, Avusturyalılar konuşma tarzlarını aniden değiştirip de Ruslar ile müttefik olarak Osmanlıya karşı, savaş ilânını gerçekleştirdiler. Hâttâ elçi Talaman bile ilân-i harbi bildiren, Avusturya Kabinetosunun gönderdiği emirnameyi, vakit kazanmayı esas alarak bir ay kadar Osmanlı hükümetinden gizleme tenezzülünde bulunmuştu. Sadrazam olan Silah-dar Mehmed Paşa politik açıdan acemi olup sadrıazamın tesiri altındaki kethüda-i sadr-ı âli yâni dahiliye nâzın olan Osman Halis efendi, Avusturya sefirinin iğfalatına tamamen râm olmuşlardı.
Böylece Özi ve Bender ile Vidin'in muhafızları tarafından asker ve mühimmat taleb edildikçe, işin sulhen bitmek üzere olduğunu boşu boşuna devlet malını telefe gerek yoktur ce-vablarını vermekteydiler. Gösterilen bu fevkalâde büyüklükteki gaflet, tedariklerimiz bakımından bizi kısıtlı bırakmıştır. 1147/1735'de başlayıp, 1152/1740 tarihinde sona eren kuvvetli bu iki devlet ile yapılan savaşlar, her tarafta Osmanlı askerinin zaferiyle sonuçlandı. Bu mağlubiyetlerin gerek Avusturyalıların gerekse Moskof'un burunlarının sürtülmesi-ni sağladığı dünya siyaset arenasında müşahede olundu.
Avusturya elçisinin hilekârane davranışıyla meydana gelen hareketler, padişah Sultan 1. Mahmud'u üzerken, bâbıâli'yi de hayli müteesir etmişti. Sanki bu üzüntülerin yüzü suyu hürmetine, bu cephede Avusturya askerleri münhezim olmuş, Bosna Valisi Hekimoğlu Ali Paşa gösterdiği liyakat ve gayretlerle düşmanı bulundukları Bosna topraklarının dışına tard edebilmişti. Hatta; Belgrad kalesini de muhasara altına almaya muvaffak olmuştu. Ayrıca öncü kuvvetlerimiz Tuna Nehrini geçerek Macaristan da bir çok bölgede nal izleri bırakmışlar ve adamakıllı yağmalar gerçekleştirmişlerdi. Avusturya'nın bu hile-i âzimine, mehazlarımız arasında yer alan Ali Şeydi bey tarihinde şöyle bir mütaiaa ileri sürmekteki sayfamızı süslemeden edemedik: "Halbuki 1168/1754'de, Lehistan, Prusya ve Fransa devletleri tarafından meydana getirilmiş, hizip, Avusturya'ya ilân-ı harb etmişler ve tarihde olarak anılan badireye katılması hususunda Sultan 1. Mahmud'a yapılan, teşvik ve teklifleri nezaketle reddederek Osmanlı'nın zebunkeş, yâni düşene tekme vurmayan karakter taşıyan bir millet olduğunu göstermiş oldu. Hakikaten, Avusturya kendisi aleyhinde birleşmiş olan devletleri bu savaşlar neticesinde mağlup etmiş, doğrusu bunda muvaffak olması da, Osmanlı devletinin bu savaşa Avusturya aleyhine katılmamasından neşet ettiği kabul edilmelidir. Eğer Osmanlı askeri, bu muharebelerde Avusturya karşısında yer alsaydı, Avusturya'nın izmihlali mukadderdi. Buna rağmen Avusturya yapılan bu kadirşinaslığı idrak edememiş, ne zaman Ruslar bize karşı harekâta gelmişlerse, onlar da derhal bize savaş ilânından geri kalmamıştır." Bu beyanı aldıktan sonra biz de hatırlatmak isterizki; Osmanlıya karşı bir savaşa davet yapan Rus Ça-rı'na, Avusturya İmparatorİçesi Maria Tereza nezâketle red cevabı vermiştir.
Ahmed Rasim bey'de eserinde bunu beyan etmektedir. Neyse biz, Avusturya'nın Vidin üzerine yürüyen bir kolordusunun bizim İvaz Paşa ile Köprülüzâdelerden Abdullah Paşanın cesaretleri ve işbilirliği karşısında hezimete duçar olduğunu da kaydetmiş olalım.
fırsatdan istifadeyi itiyad edinmiş oian Avusturyalılar, görünüşte bize dost kalmak, hakikat-ı halde ise, bâbıâli'yi iğfal ederek Ruslara zaman kazandırmak niyetiyle araya girerek savaş yapılmamasını ve kan dökülmeksizin, kendisinin iki tarafı birleştireceği vaadiyle sevkıyatı durdurabilmek ve cok kısa bir zaman sonra apansız Bosna tarafından hududu aşarak bize harb ilânında bulundu. Bakın, görün ki, Avusturya-nın becermek istediği tavassut harekâtı doğrudan sahteliği bariz bir hareketti. Avusturya Çarı 6. Şarl, Osmanlı devletini, tevile dönük haberleşme ile kandırmış, daha sonra birlikde harb ateşini körüklemek, kötülükleri gerçekleştirmek üzere, Çariçe ile resmen yemin ve yapacaklarını kararlaştırmış olduklarından, Avusturyalılar konuşma tarzlarını aniden değiştirip de Ruslar ile müttefik olarak Osmanlıya karşı, savaş ilânını gerçekleştirdiler. Hâttâ elçi Talaman bile ilân-i harbi bildiren, Avusturya Kabinetosunun gönderdiği emirnameyi, vakit kazanmayı esas alarak bir ay kadar Osmanlı hükümetinden gizleme tenezzülünde bulunmuştu. Sadrazam olan Silah-dar Mehmed Paşa politik açıdan acemi olup sadrıazamın tesiri altındaki kethüda-i sadr-ı âli yâni dahiliye nâzın olan Osman Halis efendi, Avusturya sefirinin iğfalatına tamamen râm olmuşlardı.
Böylece Özi ve Bender ile Vidin'in muhafızları tarafından asker ve mühimmat taleb edildikçe, işin sulhen bitmek üzere olduğunu boşu boşuna devlet malını telefe gerek yoktur ce-vablarını vermekteydiler. Gösterilen bu fevkalâde büyüklükteki gaflet, tedariklerimiz bakımından bizi kısıtlı bırakmıştır. 1147/1735'de başlayıp, 1152/1740 tarihinde sona eren kuvvetli bu iki devlet ile yapılan savaşlar, her tarafta Osmanlı askerinin zaferiyle sonuçlandı. Bu mağlubiyetlerin gerek Avusturyalıların gerekse Moskof'un burunlarının sürtülmesi-ni sağladığı dünya siyaset arenasında müşahede olundu.
Avusturya elçisinin hilekârane davranışıyla meydana gelen hareketler, padişah Sultan 1. Mahmud'u üzerken, bâbıâli'yi de hayli müteesir etmişti. Sanki bu üzüntülerin yüzü suyu hürmetine, bu cephede Avusturya askerleri münhezim olmuş, Bosna Valisi Hekimoğlu Ali Paşa gösterdiği liyakat ve gayretlerle düşmanı bulundukları Bosna topraklarının dışına tard edebilmişti. Hatta; Belgrad kalesini de muhasara altına almaya muvaffak olmuştu. Ayrıca öncü kuvvetlerimiz Tuna Nehrini geçerek Macaristan da bir çok bölgede nal izleri bırakmışlar ve adamakıllı yağmalar gerçekleştirmişlerdi. Avusturya'nın bu hile-i âzimine, mehazlarımız arasında yer alan Ali Şeydi bey tarihinde şöyle bir mütaiaa ileri sürmekteki sayfamızı süslemeden edemedik: "Halbuki 1168/1754'de, Lehistan, Prusya ve Fransa devletleri tarafından meydana getirilmiş, hizip, Avusturya'ya ilân-ı harb etmişler ve tarihde
Ahmed Rasim bey'de eserinde bunu beyan etmektedir. Neyse biz, Avusturya'nın Vidin üzerine yürüyen bir kolordusunun bizim İvaz Paşa ile Köprülüzâdelerden Abdullah Paşanın cesaretleri ve işbilirliği karşısında hezimete duçar olduğunu da kaydetmiş olalım.
Sultan 1. Mahmud Han
- 1. Mahmud Devri Şeyhülislamları
- 1. Mahmud Devrinde Avrupa Devletleri
- 1. Mahmud'un Hanımları
- 1. Mahmud'un Sadrazamları
- Belgrad Antlaşması
- Bu Savaşlardan Geri Kalan
- İran Savaşı
- İranla Muharebe
- Osmanlı Devletinde Silahlı Kuvvetlerin Durumu
- Rusya ve Avusturya Seferleri
- Rusya'ya Gelince
- Sultan Mahmud'un Vefatı