Afganistan'daki Gelişmeler: 1945 - 1979 Arası Dönem

Afganistan'daki Gelişmeler: 1945 - 1979 Arası Dönem

II. Dünya Savaşı sonrası yıllarda Türkiye, bazı sıkıntılı devreler yaşaması ve bunların üstesinden gelmesine rağmen hala Sovyet tehdit ve tehlikesi altında olacaktır. Bu şartlar altında NATO ittifakına giren ve güvenliğini teminat altına alan Türkiye, diğer dost ülkeler ve Afganistan?la olan dış ilişkilerinde bazı değişiklikler yapmak durumunda kalmıştır. Bu durum, Afganistan?ı içeride olduğu kadar dışarıda da sıkıntıya sokmuş ve yeniden yalnızlığa itmiştir.

II. Dünya Savaşı sonrası Afganistan'da gerçekleşen hükümet değişikliği ile başbakanlığa Şah Mahmut geçmiştir. Yeni hükümetle birlikte iç ve dış politikada önemli değişiklikler olmuştur. İç politik gelişmelerin bazıları; tutuklu muhalif liderlerin affedilmesi ve önemli bürokratik görevlere getirilmesi ve yurt dışında eğitim görmüş Afgan gençlere devlet kadrolarında görev verilmesi şeklinde belirtilebilir. Dış politikadaki önemli gelişmeler ise, dünyada artık savaş öncesi İngiltere rolünü üstlenmiş olan Amerika ile yakın ilişki kurulması ve Amerika?dan ekonomik yardım temini şeklinde olmuştur.

Bu yıllarda bazı Afgan kabileleri, Cinnah liderliğinde bağımsızlık mücadelesi veren ve daha sonra da Pakistan?ı kuran Hindistan Müslümanlarına büyük destek vermiş ve hatta Hindularla yapılan savaşlarda bizzat yer almışlardır. Bu kabileler, yapılan bir plepistle de Pakistan?a katılmak istediklerini beyan etmişlerdir.

Pakistan?ın da Afgan kabileleri ile aynı duyguları paylaşması, buna karşılık Afganistan?ın bu kabilelere yarı bağımsızlık vermeyi kabulü, Afganistan ve Pakistan arasında anlaşmazlığa sebep olmuştur. Bunun üzerine Afganistan?ın bir Paştunistan milleti oluşturma gayreti, sorunu büsbütün büyültmüştür. Amerika, Sovyet karşıtı bu iki ülke arasındaki sorunun çözümü konusunda arabuluculuk rolü üstlenebileceğini teklif etmiş; ancak bu teklif, Pakistan tarafından reddedilmiştir. Bunun üzerine Türkiye?nin arabuluculuğu gündeme geldi ise de, yapılan uzlaşma teklifleri yine Pakistan?ca kabul görmemiştir.

1950?den sonraki yıllarda da Türkiye?nin kardeş Afganistan?a karşı çeşitli yardım ve dostça uyrıları sürmüştür. Bu kapsamda Türkiye; yayılmacı komünist tehlikesine karşı Afganlıları uyarmış, İran?la olan sınır sorunlarının çözümünde yardımcı olmuş ve Afganistan?ın Bağdat Paktı?na katılmasına çalışmıştır. Ancak o günkü Afgan yöneticilerinin ileri görüşlü olmayışları ve içinde bulundukları uluslararası şartlar, Afganistan?ı adım adım bir komünist işgale sürükleyecektir.

Afganistan ve Pakistan arasındaki sorunların çözülememesi üzerine Afganistan, Rusya?nın da etkisi altında Pakistan?ın hasmı olan Hindistan?la yakın ilişkiler kurdu. Daha sonrada Amerika?dan talep ettiği modern silahları alamaması ve Pakistan hava kuvvetlerinin saldırısına maruz kalması, Afganistan?ı ister istemez Sovyetler?e yaklaştırdı. Ayrıca 1953?ten sonraki Amerikan yönetiminin Afganistan?ı dışlayarak İran ve Pakistan?a yaptığı büyük askeri yardımlar da, bu yakınlaşmayı çabuklaştıran diğer bir faktördür.

Aynı yıllarda Sovyetler Birliği?nde iktidara gelen yeni yönetimde (Nikita Hruşçev ve ekibi), önceki Stalin döneminin baskıcı yayılma politikasını değiştirerek, yumuşak ve yardım görünümlü bir yayılma politikası benimsemişlerdir. Bu yeni Sovyet politikasının uygulanması için en uygun aday ülke, içinde bulunduğu şartlar itibari ile Afganistan olacaktır. Bu yeni Sovyet politikasının da etkisi ile Afganistan?da başbakanlığa Muhammed Davud Han getirilmiştir. Yeni Afgan yönetimi, Amerika ile ilişkileri bozmak istememekle birlikte içinde bulundukları ve çevrelerinde gelişen olayların etkisi ile yavaş yavaş Sovyetler?le yakın ilişkiler kurmuştur. Bu durum karşısında Türkiye, hiç bir şey yapamayacaktır.

Davud Han ve diğer bazı Afgan yöneticileri; Afganistan?da işçi sınıfının olmaması, ezilen köylülerin bulunmaması, kalabalık şehirlerin olmaması, yüksek bürokrat bir sınıfın yokluğu ve Afgan halkının İslamiyete çok bağlılığı gibi faktörleri dikkate alarak komünizmin Afganistan?a asla gelemeyeceği ve zemin bulamayacağı kanaatini taşıyorlardı. Ancak buna zıt olarak Sovyetler, yapacakları ekonomik yardımlar ve tesis edecekleri kültürel ilşkilerle, Afganistan?ı da komünist ailenin bir üyesi yapacaklarını düşünüyorlardı. Amerika?nın Afganistan?ın yardım isteklerini yine geri çevirdiği bir sırada aradıkları fırsatı buldular ve Sovyetler?in Kabil büyükelçisi aracılığıyla yardıma hazır olduklarını ilettiler.

Davud Han, Sovyetler?in bu teklifini geri çevirmedi. Bunun üzerine 1954 yılında iki ülke arasında ilk kredi anlaşması imzalandı, karşılıklı ziyaretler gerçekleşti. Başbakan Davud?un 1956?da Sovyetler Birliğine yaptığı ziyareti müteakip Sovyet danışmanlar, Afganistan?a gelmeye başladılar. 1956?dan itibaren her sene 100 Afgan genci Sovyetler Birliği?ne askeri ve eğitim amaçlı gönderildi. 1960?dan sonra ise Sovyet uzmanlar, askeri akademilerde görev yapmak için Kabil?e geldiler. Sovyet-Afgan işbirliği çerçevesinde eğitim dışında projeler, yol yapımı, sulama, makina tamiri ve daha sonra da Jeolojik araştırmalar ve ziraat alanlarındaki çalışmalar takip etti.

Sovyetler, Afganistan?da bazı zengin doğal kaynakları bulmalarına rağmen bunları çıkarıp işlememişlerdir. Sadece doğalgaz çıkartmışlar ve bunun da büyük bir kısmını, ülkelerine aktarıp kullanmışlarıdır. Sovyetler, izledikleri komünist yayılmacı politikadan sonuç almaya başlamışlardı. Sovyet-Rusya?da eğitim gören Afganlı gençler, belkide farkında olmadan Sovyet propogandası yapmaya başlamışlardır.

Sovyetler Birliği, 1960-61 yıllarında Afganistan-Pakistan sorununu daha da büyüterek iki İslam ülkesinin diplomatik ilişkilerini kesmesine neden olmuştur. Pakistan ile ilişkilerini kesen Afganistan?ın dış dünya ile bağlantı kurmak için yol olarak da Sovyetler?den başka bir alternatifi kalmamıştı. Böylece Afganistan?ı istediği gibi kendine bağlı bir hale getirmiştir. Amerika bu sırada devreye girerek, İran?ı ikna etmiş ve Afganistan?a ait vasıtaların bu ülke üzerinden transit geçmesini sağlamıştır.

Amerikanın Sovyet nüfuzuna karşı Afganistan?a destek vermesi ve Afganistan?ın bu durumu çok iyi değerlendirmesi sonucu, önemli ilerlemeler kaydettiğini görüyoruz. Ancak bu durum, 1970?li yıllara kadar sürmüştür. Amerika?da değişen iktidarlarların Afganistan?a karşı ilgisiz kalmaları, buna karşın Sovyetler?in de Afganistan?da hakimiyetlerini artırmaları sonucu iç çalkantılar ortaya çıkmıştır.

Bu ortamdan faydalanan Davut Han (1963?de Başbakanlık?tan ayrılmıştı), Genelal Abdülkadir liderliğinde solcu subayların ve Muhammet Tereki önderliğindeki sivil marksistlerin yardımı ile Zahir Şah?ı kansız bir şekilde devirerek iktidarı ele geçirmiştir. Davut Han, meşruti krallık idaresini kaldırıp kendisinin de başkanı olduğu Cumhuriyeti ilan etmiştir. Davut Han?ın bu ikinci saltanatı, önemli ölçüde Afganistan?daki acı olayların da başlangıcı olmuştur.

Marksistlerin desteği ile gerçekleşen 1973 darbesinden sonra solcu subaylara orduda daha çok görev verilmeye başlandı. Ordudaki solcu atamaların hızlanması benzeri durum emniyet teşkilatında da görülmeye başlandı. Ancak Davut Han, 1975 sonrası politikasında değişiklik yaptı. Sovyetlere karşı ne olduğu bilinmeyen bir ilişki dönemine girdi. Sovyetler Birliği?nden açıkca uzaklaştı. Davut Han, solcu olmayan yöneticilere de görev vermeye ve batıyla iyi geçinme politikası izlemeye başladı.

1976?da İran?a gitti. 1977?de Mısır, Pakistan ve Suudi Arabistan?ı ziyaret etti. Sovyetler Birliği, Davut Han?ın bu faaliyetlarini temkinli bir şekilde izliyor ve Afganistan?daki danışmanlarının sayısını sürekli artırıyordu. Mayıs 1978?de Kabil?de toplanacak Bağlantısız Ülkeler Bakanlar Konferansı?nda Davut?un tutumu ele alınacaktı. Aynı yılın Nisan ayında Kabil?e gelen Küba heyetine karşı Afgan yönetiminin umursamaz tavrı ve daha önce sergilediği Küba alehtarı faaliyetler, sosyalist ülkeler arasında Afgan yönetimi karşıtı bir cephe oluşturdu.

Diğer tarftan komünist Perçem Partisi?nden Mir Ali Ekber Heybar?ın öldürülmesi üzerine ülke içinde komünistlerin Davut Han?a karşı başlattıkları muhalefet, 17 Nisan 1978?deki hükümet darbesinin başlangıcı oldu. Heybar?ın cenaze törenine 11 bin kişinin katılması Davut Han?ı endişelendirdi. Davut Han, hemen harekete geçerek aralarında Babrak Karmal ve Nur Muhammed Tereki?nin de bulunduğu komünist Halh ve Perçem liderlerini 24 Nisan?da hapsetti. Tutuklananlardan Hafızullah Emin, kaçmayı ve orduya haber göndermeyi başardı.

26 Nisan?da Vatan Car, Kabil?e bir tank birliği gönderirken; Abdülkadir de, Davut?un sarayını bombalamak ve taraftarlarını ortadan kaldırmak için Hava Kuvvetlerini gönderdi. Askeri birliklerin çoğu, bunun komünist bir darbe olduğunun farkına bile varmadan destekledi. 27 Nisan?da Davut Han ve ailesi, darbeciler tarafından öldürüldü.

Nur Muhammet Terekki, Hafızullah Emin ile Babrak Karmal, serbest bırakıldıktan sonra hükümet kurma çalışmalarına başladılar. Yayınladıkları bildiri ile izleyecekleri politikalarını açıkladılar. Darbeciler, bir taraftan güven tesise çalışırken diğer taraftan da Mayıs 1978?de bazı idam cezaları uyguladılar. Nisan 1978?de komünistlerin iktidara gelmesi ile, Afganistan?daki Sovyet danışman sayısında büyük bir artış gözlendi. Bu danışmanlar, Afgan polis teşkilatında ve gizli emniyet teşkilatında birtakım düzenlemelere gittiler.

Muhalefette bulunanlara çeşitli işkenceler uyguladılar ve toplu infazlar yaptılar. Ayrıca Şubat 1979?da A.B.D. Büyükelçisi Adolph Dubs, önce rehin alınmış ve sonra da öldürülmüştür. Büyükelçilerinin öldürülmesi ile Amerika, Afganistan?daki Sovyet işgali karşıtı politikasında daha katı ve kararlı olmuştur.

İlerleyen günlerde yönetime gelen komünistler arası siyasi rekabetten ötürü çözülmeler başladı. Bu durumda Sovyetler Birliği, orduda çoğunluğa sahip olan Halkçı?ları desteklemiş ve Babrak Karmal?ı yönetimden uzaklaştırmıştır. Perçem taraftarları, liberaller, üniversite proföserleri, muhafazakarlar ve milliyetçiler tutuklanmıştır. Bu tutuklanmaları takip eden infazlar, toplu katliamlar ve İran Şah?ının devrilmesi, Afganistan?da genel huzursuzluğu daha da artırmıştır.

Eylül - Aralık arası dönemde huzursuzluk iyice tırmandı. Eylül 1979?da iktidarda sadece Emin bırakıldı. Nihayet 24 Aralık 1979?da kesin Sovyet işgali gerçekleşti. Sovyet işgali ve Emin?in bir Sovyet ajanı tarafından öldürülmesinden sonra, Babrak Karmal başbakan oldu. Afgan halkı, Rus birliklerinin ülkelerine girmelerine büyük tepki gösterdi. Bunun üzerine Sovyetler, Karmal?ı ve ideresini savunmak için Afganistan?a takviye askeri birlikler sevketmişlerdir. Bu istiladan sonra ise, her alanda Sovyet danışmanların ağırlığı hissedildi ve Afgan ordusu tamamen hakimiyetlerine geçti.
Afganistan'daki Gelişmeler ve Türk - Afgan İlişkileri
Afganistanın Tarihi
Top