Habib İbn-i Zeyd El-Ensari (r.a.)

Habib İbn-i Zeyd El-Ensari (r.a.)

«Allah sizin aileyi mübarek kılsın. Allah sizin aileye rahmet etsin».[1]

Habib ibn Zeyd, her köşesinden iman kokulan yayılan, içinde otu­ranların her birinin alnında fedakârlık tabloları parlayan bir evde do­ğup büyümüştür.

Babası; Yesrîb´deki müslümanlarm önde gelenlerinden, Akabe´de, karısı ve iki oğluyla birlikte, Rasûlüllah´a (s.a.v.) yardım etmek üze­re bey´at eden 70 kişiden birisi olan Zeyd İbn Asım´dır.

Annesi; Allah´ın dînîni ve elçisi Muhammedi korumak için silâh kuşanan ilk kadın Ummu Amara Nesîbe el-Mazinîyye´dir.

Kardeşi; Uhud´da Peygamber için kendini feda eden Abdullah İbn Zeyd´dir.

Rasülülfah (s,a.v.) onlar hakkında şöyle buyurmuştur :


«?Allah, sizin aileyi mübarek kılsın... ıllah, sizin aileye rahmet etsin...»

Daha tazecikken ilâhî nur Habîb İbn Zeyd´in kalbine girip yerleş­mişti. Ona; meşhur, mübarek yetmiş kişilik toplulukla birlikte İslâm tarihinde yer almak için, annesi, babası, teyzesi ve erkek kardeşiyle birlikte Mekke´ye gitmek nasib olmuştu. Orada küçük elini uzatıp gece karanlığında Akabe´de Rasûlüllah´a (s.a.v.) bey´at etmişti.

O günden itibaren Rasûlüllah (s.a.v.) ona, annesinden babasından daha sevimli; İslâm, ona canından daha kıymetli hale gelmişti.

Habib İbn-i Zeyd, Bedîr´de bulunmamıştı. Çünkü o zamanlar çok küçüktü. Uhud´a katılma şerefine de nail olamamıştı. Çünkü daha si­lâh taşıyamıyordu.

Fakat bunlardan sonraki bütün olaylarda Rasûlüllah´ın (s.a.v.) ya­nında yer almıştı.

Bu olayların her birinde ona ait bir izzet sancağı, bîr şeref say­fası ve bir fedakârlık durumu vardı.

Ancak büyüklük ve dehşeti bakımından bu olaylar; gerçekte, Pey-gamber´in gelişinden içinde bulunduğumuz şu ana kadar milyonlarca müslümanın içini sızlattığı gibi, şiddeti sizin vicdanınızı da sızlata­cak, hikâyesi asırlar boyunca müslümanları hayrete düşürdüğü gibi, sizi de hayrete düşürecek, sözünü edeceğimiz büyük olaya ait büyük bir hazırlıktan başka birşey değildi.

Geliniz, başlangıcından itibaren, bu acı hikâyeye kulak verelim :

Hicretin 9. senesinde, İslâm kuvvetlenip temelleri sağlamlaşmış-tı. Arap heyetleri Rasûlüllah´i (s.a.v.) görmek, İslâm´a girdiklerini hu­zurunda ilân etmek ve ona itaat ettiklerine dair bey´at etmek için yarı­madanın her tarafından Yesrîb´e geliyorlardı.

Bu heyetler arasında Necîd bölgesinden gelen Benî Hanîfe he­yeti de vardı :

Heyet Medine civarında develerini çöktürdü ve Museylime İbn-i Habib isimli birisini eşyaların başına.bırakıp Peygamber´e gittiler. Ken­dilerinin ve kavimlerinin İslâm´a girdiğini onun huzurunda açıkladılar. Rasûlüllah (s.a.v.) onları, güzel bir şekilde ağırlayıp her birine ve eş­yaların yanında kalan kimseye hediye verilmesini emretti.

Heyettekiler Necid´deki evlerine dönünce Museylime İbn Habîb İslâm´dan çıktı. Halkın arasına girip onlara :

Muhammed İbn Abdillah´m Kureyş kabilesine- peygamber olarak gönderildiği gibi, kendisinin de Allah´ın Benî Hanîfe´ye gönderdiği bir peygamber olduğunu ilân etti.

Müseylime´nin kavmi çeşitli sebepler ileri sürerek etrafında top­lanmaya başladılar. Bu sebeplerden en önemlisi taraf tutma idi. Mese­lâ : Onlardan birisi şöyle diyordu :

«? Muhammed´in doğru, Müseylime´nin yalancı olduğunu kabul ediyorum ama Rabîa´nın[2] yalancısı bence, Muzar´ın [3] doğrusun­dan daha iyidir.

Müseylime´nin bileği kuvvetlenip taraftarları çoğalınca Rasûlül-lah´a (s.a.v.) şöyle bir mektup yazdı :

«Allah´ın Rasûlü Müseylime´den, Allah´ın Rasûlü Muhammed´e : Selâm senin üzerine oisun.

Artık ben seninle ortak durumdayım. Yeryüzünün yarısı bizim, di­ğer yansı da Kureyş´indir. Ancak Kureyş, zulmeden bir kavimdir».

Mektubu iki adamıyla göndermişti. Mektup Rasûlüllah´a (s.a.v.) okununca, oniara sordu :

«? Siz ne diyorsunuz?!»

«? Biz de, onun dediği gibi diyoruz» dediler.

«? Vallahi, eğer elçiye zeval yoktur kaidesi olmasaydı, sizin boy­nunuzu vururdum».

Daha sonra Rasûlüllah (s.a.v.) Müseylirne´ye şöyle bir mektup yazdı :

«Rahman ve Rahim olan Allah´ın adıyla.

Allah´ın Rasûlü Muhammed´den yalancı Müseylime´ye.

Selâm doğru yoida olanların üzerine oisun. Yeryüzü şüphesiz Al­lah´ındır. Kullarından dilediğini ona mirasçı kılar. Sonuç, Allah´a karşı gelmekten sakınanlarındır».

Mektubu iki kişiyle ona gönderdi.

Yalancı Müseylime´nin şerri ve bozgunculuğu artıp yayılmıştı. Rasûlüllah (s.a.v.) ona, düştüğü sapıklıktan alakoyan bir mektup gön­dermeyi tasarlamış ve mektubu götürmek için de hikâyemizin kahra­manı Habîb İbn Zeyd´i seçmişti.

O sırada Habîb, aklı başında bir delikanlı ve tepeden tırnağa mü´-min bir gençti.

Habib İbn Zeyd, hiç gecikmeden, tepeler aşarak ovalar geçerek Rasûlüllah´ın (s.a.v.) emrettiğini yerine getirmek için yo! aidi. Necid-deki Benî Hanîfe diyarına vardığında mektubu Müseylime´ye verdi.

Mektubun içindekileri okur okumaz, Müseylime´nin göğsü öfke ve kinden kabardı. Çirkin ve sarı yüzünden kötülük ve zulüm ifadesi belirdi. Habîb İbn Zeyd´in bağlanıp ertesi gün kuşluk vaktinde ken­disine getirilmesini emretti. Ertesi gün Müseylime toplantıyı açtı. Yan­daşlarından büyük zorbaları da etrafına oturtmuştu. Herkesin oraya gitmesine izin verdi. Arkasından Habîb İbn Zeyd´in getirilmesini em­retti. Habîb ayaklan bağlı bir halde yürüyerek geldi.

Habîb İbn Zeyd, sert, başı dik ve gururlu bir şekilde bu kindar kalabalığın ortasında son derece düzgün, sert bir mızrak gibi dikildi.

Müseylime ona dönüp :

«? Muhammed´in, Allah´ın Rasûlü olduğuna şehadet ediyor mu­sun?» dedi.

Habîb :

«? Evet, Muhammed´in Allah´ın Rasûlü olduğuna şehadet edi­yorum» diye cevap verdi. Müseylîme´nin öfkeden adeta organları par­ça parça oldu ve şöyle dedi :

«?Ya benim Allah´ın Rasûlü olduğuma şehadet ediyor musun?» Habîb kahredici bir alayla :

«? Kulağımda, söylediğini duymama engel olan bir sağırlık var». Şeklinde cevap verdi.

Müseylime´nin rengi değişip öfkeden dudakları titredi. Celladına :

«? Onun vücudundan bir parça kes» dedi. Cellad kılıcını Habîb´e indirdi. Vücudundan bir parça kesti ve par­ça yere yuvarlandı...

Daha sonra Müseylime ona aynı soruyu tekrar etti :

«? Muhammed´in Allah´ın Rasûlü olduğuna şehadet ediyor musun?»

Evet. Muhammed´in Allah´ın Rasûlü olduğuna şehadet edi-

«__ Ya benim Allah´ın Rasûlü olduğuma şehadet ediyor musun?»

«? Sana söylemiştim. Kulağımda söylediğini duymama engel olan bir sağırlık var».

Vücudundan bir parça daha kesilmesini emretti, parça kesildiğin­de yere yuvarlandı ve Müseyiime´nin kız kardeşinin yanına kadar git­ti.. Oradakiler gözlerini Habîb´e dikmişler, onun azim ve kararlılığın­dan hayrete düşmüşlerdi.

Müseylime sormaya, Cellâd kesmeye, Habîb

«? Muhammed´In Allah´ın Rasûlü olduğuna şehadet ediyorum» demeye devam ediyordu.

Yarısına yakın bir kısmı doğranmış ve yere yayılmış parçalar ha­linde, diğer bir yarısı da konuşan bir kütle haline gelmişti.

Daha sonra, temiz dudaklarında Akabe gecesi beyat .ettiği Pey­gamberinin ismiyle...

Allah´ın Rasûlü Muhammed´in ismiyle ruhunu teslim etti.

Annesi Nestbe el-Maziniyye´ye Habîb İbn Zeyd´in ölüm haberini verdikleri zaman şundan başka birşey söylemedi :

«? Onu bu günler için doğurdum. Allah´tan onun için ecir diliyorum. O küçükken Akabe gecesi [4] Rasûiüllah´a (s.a.v.) bey´at etmişti. Bü­yüyünce ona verdiği sözü tam olarak yerine getirdi. Eğer Allah, Mü-seylime´ye karşı bana bir imkân verirse, arkasından kızlarını mutlaka ağlatacağım».

Nesîbe´nin istediği gün çok gecikmedi...

Ebu Bekr´in tellâlı Medine´de : «Haydi peygamberlik iddia eden yalancı Müseylime ile savaşa» diye seslendi...

Müslümanlar onunla karşılaşmak için hızla yürüdüler. Orduda Ne­stbe el-Maziniyye ve oğlu Abdullah İbn Zeyd de vardı.

Meşhur Yemame savaşında Nesîbe´nin .

«? Nerede Allah´ın düşmanı?»

«? Bana Allah´ın düşmanını gösteriniz...» diyerek kükremiş aslan gibi safları yardığı görüldü.

Yanına varıp, onu müslümanların kılıçlarıyla yere yuvarlanmış halde görünce, içi rahatladı ve gözü aydın oldu...

Niçin olmasın?!

Allah; azgın, sapık katilden onun iyi ve muttaki oğlunun intika­mını almamış mıydı?

- Tabiî...

Her ikisi de Rabbine kavuşmuştu ama... Birisi cennetteydi... Diğeri de cehennemdeydi...[5]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Rasûlüllah´ın Habîb´i Ve Ailesini Övmesi

[2] Rabîa: Müseylime´nin nisbet edildiği büyük bir arap kabilesidir,

[3] Muzar: Rasûlüilah´m (s.a.v.) kabîlesidir

[4] Akabe gecesi : Akabe bey´otımn yapıldığı gecs

[5] Habîb İbn Zeyd hakkında geniş bilgi için aşağıdaki eserlere bakınız :

1- Usdu´l-ğabe, İ/443 veya biyografi no: 1049 .

2- Ensabu´l-eşraf, s. 250,325

3- Et-Tabakatu´l-Kubra, İV/316

4- İbn Hişam, es-siretu´n-nebeviyye {fihristlere bakınız).

5- El-İsabe, I/306 veya biyografi no: 1584

6- Şuhedau´i-İslâm fi ahdi´n-nubuvveti (Naşire ait)

Dr. Abdurrahman Re?fet el-Bâşâ, Sahabe Hayatından Tablolar, Uysal Kitabevi: 1/242-247.
Top