Hakim İbn-i Hazam (r.a.)

Hakim İbn-i Hazam (r.a.)

«Mekke´de müşrik olarak kalmalarına razı olmadığım ve İslâm´a girmelerini arzu etliğim dört kişi var... Bunlardan birisi Hakim İbn-i Hazam´dir».[1]

Sizin bu sahabîden haberiniz var mı?!

Tarih onun; Kâ´be-i Muazzama´nın içinde doğan tek kişi olduğunu kaydetmektedir...

Bu doğum hikâyesi öz oiarak şöyledir : Hakîm´in annesi, akram bazı kadınlarla birlikte, oyalanmak için Kâ´be´nin içine girmişti,

O gün her nasılsa Kâ´be açıktı. Annesi de o sirada hamile idi. Kâ´be´nin içindeyken ansızın doğum sancısı geldi ve oradan çıkamadı...

Ona doğumlarda kullanılan deri bir örtü getirildi ve çocuğu onun üzerine doğurdu...

Bu doğan çocuk Hakîm İbn-i Hazam İbn-i Huveylid idi,

O, Mü´minlerin annesi Hatîce Bint Huveylid hanımefendinin de erkek kardeşinin oğlu idi.

Hakîm İbn-i Hazam; soylu, mevkisi yüksek ve zengin bir aile içinde büyümüştür.

Bunlardan başka o, akıllı, şerefli ve faziletli birisiydi. Kavmi onu başkanlığa getirmiş, ona rifade [2] görevini vermişlerdi. Cahiliyye devrinde, Kabe´yi ziyarete gelen hacılara malından belli

Hakîm, peygamber olmadan önce Rasûlüllah´ın (s.a.v.) samimi dostuydu.

Peygamber´den beş yaş büyük olmasına rağmen, onunla arkadaş­lık eder, onunla sohbet etmekten ve oturup kalkmaktan hoşlanırdı.

Rasûlüllah (s.a.v.) da onun sevgisine sevgiyle, dostluğuna da dost­lukla karşılık verirdi.

Daha sonra akraba oldular ve aralarındaki bağ daha da kuvvet­lendi. Bu da; Rasûlüllah (s.a.v.), onun halası Hatîce Bint Huveyİid´le evlendiğinde olmuştu.

Hakîm´in RasOlüllah´la (s.a.v.) olan bütün bağlarını size açıkladık­tan sonra, onun; Rasûlüllah´a [s.a.v.) peygamberlik gelmesinin üzerin­den 20 yıldan fazla geçtiği halde, ancak Mekke´nin fethedildiği gün müslüman olduğunu öğrenirseniz hayretten kendinizi alamazsınız!!

Allah´ın akıl nimetini verdiği ve Peygamber´le akrabalığı lütfettiği Hakîm İbn-i Hazam gibi bir kimse hakkında sanılan : Onun Rasûlüllah´a (s.a.v.) ilk inananlardan, davetini ilk tasdik edenlerden ve onun gös­terdiği yola ilk uyanlardan olmasıydı... Ancak Allah´ın dilediği oldu... Bizim Hakîm İbn-i Hazam´ın müslüman olmakta gecikmesine şaş­tığımız gibi bizzat kendisi de buna şaşmaktaydi.

İslâm´a girip imanın tadını alınca, ömründen Aliah´a ortak koşarak ve Peygamber´ini yalanlıyarak geçirdiği her ana pişmanlık duymaya başladı.

Oğlu, onu müslüman olduktan sonra ağlarken gördü ve sordu :

«? Seni ağlatan nedir baba?»

«? Oğlum! Beni ağlatan birçok şey var. Birincisi : Müslüman ol­makta geç kalmamdir. Bu sebeple birçok iyi şeyde öncelik hakkına sa­hip olamadım. Halbuki dünya kadar altın bağişlasam bunlara ulaşa­mazdım.

Bedir ve Uhud harplerinde Allah beni kurtarmıştı. O zaman ken­di kendime şöyle dedim :

«? Bundan sonra, Rasûlüliah´a (s.a.v.) karşı Kureyş´e yardım et-miyeceğim ve ,Mekke´den çıkmayacağım». Ama kısa bir süre sonra Kureyş´in zaferine ben de iştirak ettim. Her müslüman olmaya niyet­lenişimde halâ cahilîyye adetleriyie hareket eden yaşlı ve itibarlı er­keklerden sağ kalanlara bakıp onları örnek alıyor ve onlar gibi hare­ket ediyordum.

Keşke böyle yapmasaydım...

Bizi sırf, atalarımıza ve büyüklerimize uymak mahvetti.

İşte ben niçin ağlamayayım oğlum?!»

Hakîm İbn-i Hazam´ın müslüman olmakta geç kalmasına bizim ve kendisinin hayret ettiği gibi, Peygamber de Hakîm İbn-i Hazam gibi akıllı ve anlayışlı birisi için buna hayret ediyordu. İslâm ona nasıl ka­palı kalırdı. Rasûlüllah {s.a.v.) onun ve onun gibi bazı kimselerin Al­lah´ın dinine girmede acele etmelerini istiyordu,

Mekke´nin fethinden önceki gece, Rasûlüllah fs.a.v.) ashabına şöyle demişti :

«? Mekke´de müşrik olarak kalmalarına razı olmadığım ve İslâm´a girmelerini arzu ettiğim dört kişi var».

«? Onlar kimlerdir ya Rasûlellah?» denildi.

«? Bunlar : Attab İbn-i Useyd, Cubeyr İbn-i Mut´im, Hakîm îbn-i ´Hazdm ve Süheyl İbn-i Amr´dır».

Allah´ın lûtfuyla, bunların hepsi müslüman olmuşlardır.

Rasûiüllah [s.a.v.) Mekke´ye girdiğinde Hakîm İbn-i Hazam´a lû-tufta bulunup şöyle seslenilmesin! emretmiştir :

«? Kim, tek ve ortağı olmayan Allah´tan başka tanrı olmadığına, Muhammed´in onun kulu ve elçisi olduğuna şahadet ederse, emniyet­tedir...

Kim Kabe´de oturup silâhını bırakırsa, emniyettedir. Kim kapısını kapar, evinde oturursa, emniyettedir... Kim Ebu Sufyan´ın evine girerse, emniyettedir... Kim Hakîm İbn-i Hazam´ın evine girerse, emniyettedir».

Hakîm İbn-i Hazam´ın evi Mekke´nin en aşağısında, Ebu Sufyan´ın evi ise en üstündeydi.

Hakîm İbn-i Hazam, aklını alacak şekilde rnüsiüman olup kanma ve kalbine karışacak şekilde iman etti...

Cahiliyye´de yaptığı her şeyi veya Rasûlüliah´a [s.a.v.) düşmanlık­ta sarfettiği her şeyi misli misline ödemeye ahdetti.

Ve sözünü yerine getirdi.

İşte bunlardan birisi :

Tarihi bir ev olan Dâru´n-Nedve ona aitti.

Kureyş,´ Cahiliyye devrindeki toplantılarını orada yapardı. Yine Kureyş´in ileri gelenleri ve büyükleri Rasûfüilah´ın [s.a.v,) öldürülme­si için orada toplanmışlardı.

Hakîm İbn-i Hazam ondan kurtulmak istedi. ?Sanki bu iğrenç geç­mişin üzerine bir unutma perdesi çekmek istiyordu? ve onu yözbin dirheme sattı.

Kureyş gençlerinden birisi ona şöyle dedi :

«?Kureyş´ten kalan en iyi miras sattın amca!» Hakîm şöyle ce­vap verdi :

«? Heyhat yavrum. Bütün iyi şeyler gitti. Sadece takva kaldı. Ben onu sadece; bedeliyle Cennet´te bir ev almak için sattım... Sen şahi­dim ol. Ben onun bedelini Allah rızası için bağışladım».

Hakîm İbn-i Hazam müsiüman olduktan sonra Hacc´a gitti. Uüzel örtüleri olan yüz deveyi de yanında götürdü ve onların hepsini Allah´a yaklaşmak için kesti...

Bir başka Hacc´mda Arafat´da durdu. Yanında yüz köle vardı. Her birinin boynunda gümüş birer halka vardı. Halkaların üzerine şöyle yaz­dırmıştı :

«Bunlar, Hakîm İbn-i Hazam tarafından Allah rızası için azâd edil­mişlerdir».

. Sonra "hepsini azad etti...

Üçüncü haccında bin koyun evet bin koyun götürüp Mina´da hepsinin kanını akıttı. Etleriyle Allah rızası için yoksul müslümanları doyurdu.

Huneyn gazasından sonra Hakim İbn-i Hazam Rasülüllah´tan (s.a.v.) ganimet istedi ve Rasûlüllah (s.a.v.) ona verdi. Daha sonra yine istedi. Rasülüllah (s.a.v.) ona yine verdi. Nihayet aldığı develerin sayısı yüze ulaştı. O zamanlar yeni müsiüman olmuştu. Rasûlüllah (s.a.v.) ona

şöyle dedi :

«? Hakîm! Bu, dünya malı tatlıdır, yeşildir, [yani nefse hoş gelir).. Kim tokgözlülükle alırsa, o kimsenin malına bereket verilir, kim açgöz­lülükle alırsa, o malın bereketi yoktur. Yüksekteki .el, aşağıdaki el­den daha hayırlıdır [Veren el, alan elden daha üstündür)».

Hakîm, Rasülüllah´tan [s.a.v.) bunu duyunca :

«? Ya Rasûlüllah! Seni hak ile gönderene yemin olsun! Senden sonra kimseden birşey istemiyeceğim...

Dünya´dan ayrılıncaya kadar kimseden birşey almıyacağım...

Hakîm, yemininde durdu.

Halifeliği zamanında Ebu Bekr onu birkaç defa Beytu´l-mal´den ve­rilen maaşını alması İçin çağırttı ama o almamakta direndi.

Halifelik Faruk´a geçtiğinde, maaşını alması için çağırttı ama, on­dan da birşey almamakta ısrar etti.

Ömer halkın içinde ayağa kalkıp şöyle dedi :

«? Sizler şahit olun ey müslümanlar! Ben Hakîm´i maaşını alma­ya çağırıyorum ama, o almamakta ısrar ediyor».

Böylece Hakîm, ölünceye kadar kimseden birşey almamış oldu..[3].

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Allah´ın Rasûlü Hz. Muhammed (S.A.V.)

[2] Rifade: Cahiliyye´de Kureyş´in verdiği görevlerden birisidir. Bu görevi alan; yoksul ve düşkün hacılara yardım ederdi.

[3] Hakim İbn Hazam hakkında geniş bilgi için aşağıdaki eserlere bakıni2

1- El-İstîab, I/368

2- EI-İsabe, 1/327

3- EI-Mile! ve´n-nihal, 1/27

4- Et-TabakaUı´l-Kubra, i/26

5- Siyeru a´iami´n-nubela, lîl/164

6- Zuamau´l-İslâm, s. 190-196

7- Humatu´l-İslâm, 1/121

8- Tarihu´l-Hutefa, s. 126

9- Sıfetu´s-safve, 1/319

10- EI-Maarİf, s. [92-93

11- Usdu´i-ğabe, H/9-10

12- Muhazaratu´l-ifdeba, İV/478

13- MurucuFz-Zeheb, ü/302

Dr. Abdurrahman Re?fet el-Bâşâ, Sahabe Hayatından Tablolar, Uysal Kitabevi: 1/266-270
Top