Rabiâ İbn-i Ka´b (r.a.)
Rabiâ İbn-i Ka´b (r.a.)
Rabiâ İbn-i Ka´b kendisi anlatmaktadır :
«Gönlüm iman nuruyla aydınlandığında ve kalbim İslâm´ın manâ-larıyla dolduğunda taze bir gençtim.
Gözlerim Rasûlüilah´ı (s.a.v,) ilk görüşünde, onu bütün organlarımı saran bir sevgiyle sevdim ve beni her şeyden alakoyacak şekilde ona tutuldum.
Bîr gün kendi kendime şöyle dedim :
«? Yazıklar olsun sana Rabîa! Niçin kendini tamamen Rasûlül-lah´ın (s.a.v.) hizmetine vermiyorsun?»
Git, kendini ona arzet...
Eğer seni kabui ederse ona yakın olmak saadetine erer, sevgisini kazanır, dünya ve ahiretin en iyisini elde edersin.
Kendimi Rasûiüllah´a (s.a.v.) arzötmekte ve beni hizmetine kabul etmesini rica etmekte gecikmedim.
Rasûlüllah (s.a.v.) ricamı geri çevirmedi ve benim ona hizmet etmeme razı oldu.
O günden itibaren, Rasûlüilah´ı gölgesinden daha iyi taki birisi olmuştum.
den
Nereye gitse onunla beraber yürür, nasıl dönse çevresinde öyle dönerdim.
Benim bulunduğum tarafa göz ucuyla bir defa baksa hemen, önüne dururdum.
O da bir ihtiyacı olunca, hemen onu yapmam için beni bulurdu.
Gün boyunca ona hizmet ederdim. Gün bitince o, yatsıyı kılıp evine çekilirdi. Ben de gitmeye niyet ederdim. Ama kendi kendime şöyle derdim :
Nereye gidiyorsun Rabîa?
Belki geceleyin Rasûlüllah´ın (s.a.v.) bir ihtiyacı olur.
Evinin eşiğinden ayrılmamak üzere kapıda otururdum.
Rasûlüllah (s.a.v.) geceyi namaz kılarak geçirirdi. Çok defa Fati-ha´yı okuduğunu duyardım. Gece yarısına kadar onu okur dururdu. Çok uzun sürdüğü için oradan ayrılırdım veya uyku bastığı için uyur kalırdım.
Çok defa, «Semîâ´llahu limen hâmideh» dediğini duyardım. Onu da Fatiha´yi okuduğundan daha uzun sûre okurdu.
Rasûlüllah (s.a.v.) kendisine iyilikte bulunan kimseye onunkinden daha büyük bir iyilikle karşılık vermeyi isterdi.
Ona yaptığım hizmetten dolayı, bana karşılık vermeyi istemişti : Bir gün yanıma gelip : «? Rabia!» dedK
«? Buyur ya Rasûlallah!» Allah sana saadet versin.
Benden birşey iste, onu sana vereyim». Biraz düşünüp şöyle dedim :
«? Ya Rasûiallah! İsteyeceğimi düşünüp sana bildirmem için bana mühlet ver».
«? Tamam, zararı yok».
O sırada ben; ailestz, parasız ve evsiz-barksiz yoksul bir gençtim. Benim gibi yoksul müslümanlarla birlikte mescidin sofasında [1] kalıyordum.
Halk bize «İslâm´ın misafirleri» derdi.
Müslümanlardan biri Rasûlüliah´a (s.a.v.) bir sadaka getirdiği zaman, o sadakanın tamamını bize gönderirdi.
Yine birisi ona hediye verdiğinde, Rasûlüllah (s.a.v.) bir kısmını kendisi alır, geri kalanını da bize verirdi.
İçimden şöyle geçirdim: Fakirlikten kurtulup zenginleşeceğim, başkaları gibi, mal, hanım ve çocuk sahibi olacağım dünya nîmetİerin-den birini isteyeyim.
Ancak şöyle demekte gecikmedim.
«? Yazıklar olsun sana Rabîa İbn-i Ka´b! Dünya gelip geçicidir, fanidir. Azîz ve Ceîîi olan Allah, senin dünyadaki rızkına kefildir. O dünya rızkı sana mutlaka gelecektir.
Peygamber´in Rabbi katında, isteği geri çevrilmeyen bir derecesi vardır. Ondan, senin için ahiret nimeti olan birşeyi talep et».
Böylece içim rahatlamıştı. Daha sonra Rasûlüliah´a geldim.
«?Ne diyorsun Rabîa!»
«? Ya Rasûlallah! Benim için Allah Ta´âlâ´ya; beni cennı na arkadaş etmesi için dua etmeni istiyorum».
«? Bunu sana kim tavsiye etti
«? Hiç kimse tavsiye etmedi. Fakat sen bana : Benden birşey iste, onu sana vereyim, dediğinde içimden; dünya nimetlerinden olan birşeyi senden istemeyi geçirmiştim.
Bakî olanı (ahireti) fanı olana tercih etmekte gecikmedim. Senden, benim cennette senin arkadaşın olmam için Allah´a dua etmeni istedim».
Rasûlüllah (s.a.v.) uzun süre sustuktan sonra :
«? Bundan başka bir istediğin var mı?» dedi.
«? Hayır, Ya Rasûlallah! Ben senden birşey isteyecek durumda değilim».
«? Öyleyse çok secde etmek suretiyle nefsine yardım et. (Çok ibâdet ederek nefsini koru)».
Dünyada kendisine hizmet etmek ve sohbetinde bulunmak şerefine nail olduğum gibi, Cennet´te de Rasûlüllah´la (s.a.v.) arkadaş olmak bahtiyarlığına nail olmak için çok ibâdet etmeye başladım».
«Bu hadisenin üzerinden uzun bir zaman geçmeden Rasûlüllah (s.a.v.) beni çağırıp" :
«?Evlenmek istemez misin Rabia?!» dedi.
«? Hiçbir şeyin beni sana hizmetten alakoymasmı istemem ya Rasûlallah!
Hem benim evleneceğim kadına verebileceğim ne mehir param, ne de onu geçindirecek param var». Rasûlüllah (s.a.v.) bunun üzerine sustu.
İkinci defa beni gördü :
«? Evlenmek istemez misin Rabia!» dedi. Ben yine önceki gibi cevap verdim. Fakat yalnız başıma kalınca, yaptığıma pişman oldum :
«? Yazıklar olsun sana Rabia!...» dedim.
«? Vallahi, Peygamber senin dinin ve dünyan için sana uygun olanı senden daha iyi bilir. Eğer bundan sonra bir daha Rasûlüllah (s.a.v.) beni evlenmeye davet ederse, kabul edeceğim».
Bunun üzerine uzun bir zaman geçmeden Rasûiüilah fs.a.v.) bana : ´ Evlenmek istemez misin Rabîa!» dedi. Ben de :
«? İsterim ya Rasûlallah! Ama beni kim evlendirecek? Benim durumumu biliyorsun!»
Falancalara git ve onlara şöyle söyle : «Rasûiüilah (s.a.v.) size kızınız falanı bana vermenizi emrediyor».
Utana utana onlara geldim : ,
«? Rasûiüilah (s.a.v.) kızınız falanı benimle evlendirmeniz iç beni size gönderdi»,
«? Falan kızı mı?»
«? Evet».
- Rasûlüllah´ın (s.a.v.) ve Rasûlüllah´ın (s.a.v.) elçisinin başımizın üzerinde yeri vardır. Vallahi, Rasûlüllah´ın (s.a.v.) elçisi ancak isteği yerine geldikten sonra döner...» dedilerve beni o kızla nikahladılar.
Bunun üzerine Rasûlüliah´a (s.a.v.) gelip :
«? Ya Rasülailah! En hayırlı evden geliyorum. Onlar benim doğruluğuma inandılar, bana ikramda bulundular ve kızlarını bana nikahladılar. Onlara mehri nereden vereceğim?!»
Rasûlüllah, (s.a.v.) Bureyde İbnu´l-Hasîb´i -Kavmim Benî Eslem´in ileri gelenlerindendi- çağırıp şöyle dedi :
«? Bureyde! Rabia için bir çekirdek ağırlığında altın topla». Benim için o kadar altını topladılar. Rasûiüilah (s.a.v.} bana :
- Bunu onlara götür: Bu, kızınızın mehrîdîr de». Onlara geldim, mehri verdim. Kabul edip beğendiler ve şöyle dediler :
«? Bu, çok ve iyidir». Rasûlüliah´a (s.a.v.) gelip :
«? Şimdiye kadar onlardan daha cömert ve .iyi kimseler görmedim. Verdiğimi ?az olmasına rağmen? beğenip şöyle dediler :
«? Bu çok ve iyidir. Ya Rasûlallah! Düğün ziyafeti için nereden para bulacağım?»
Rasûiüilah (s.a.v.) yine Bureyde´ye :
«? Rabia için bîr koç parası toplayın», dedi ve benim için besili, büyük bir koç satın aldılar.
Rasûiüilah (s.a.v.) bana :
«?Aişe´ye git ve ona, evdeki arpayı vermesini söyle» dedi. Ona gittim. Aişe bana :
«? Şu zenbili al. İçinde yedi şa´ arpa var. Ondan başka da hiç yiyeceğimiz yok», dedi.
Koçu ve arpayı karımın ailesine götürdüm. Onlar :
«? Arpayı biz hazırlarız. Arkadaşlarına, koçu hazırlamalarını söyle» dediler.
Koçu alıp, ? Eslem´den bazılarıyla? kestik. Derisini yüzüp etlerini pişirdik. Artık bizim de ekmek ve etimiz vardı. Düğün ziyafetine Rasûlüllah´i (s.a.v.) davet ettim ve o davete icabet etti.
Daha sonra Rasûlüllah [s.a.v.), Ebû Bekimin arazisine komşu bir yeri bana bağışladı. Böylece dünyalık malım da olmuştu. Hattâ bir hurma ağacı yüzünden Ebû Bekir´le anlaşmazlığa düştüm.
Ben :
«? O hurma ağacı benim arazimin içindedir» diyordum, O da :
«? Hayır, aksine benim arazimdedir» diyordu.
Yaptığımız münâkaşa sonunda Ebû Bekir bana, kötü bir söz söyledi. Sonra pişman olup :
«? Rabia! Ödeşmemiz için, o sözü aynen sen de bana söyle» dedi.
«? Hayır vallahi, ben bunu yapamam» dedim.
«? Öyleyse gidip senin benimle ödeşmediğini Rasûlüllah´a [s.a.v.} şikâyet edeceğim» dedi.
Peygamber´e gitti, ben de peşinden gittim. Kavmim Benî Eşlem de benim peşime düşüp, şöyle dediler :
«? Hem önce sana hakaret eden o, hem de senden önce gidip Rasûlüllah´a [s.a.v.) şikâyet eden o, olur mu öyle şey».
Onlara dönüp :
«? Yazıklar olsun size, bunun kim olduğunu biliyor musunuz?
Bu, Ebû Bekir es-Sıddîk´tır.
Bu, müslümanlarm şeyhidir...
Gelip sizi görmeden dönünüz. Çünkü o, si2in sırf bana yardım etmek için geldiğinizi zannedip öfkelenecek, sonra RasûîüMah´ın [s.a.v.) yanına gidecek, o öfkelendiği için Peygamber de öfkelenecek. O ikisi öfkelendiği için Allah da öfkelenecek ve Rabia da mahvolacak».
Bunun üzerine geri döndüler.
Ebû Bekir Peygamber´e gidip olayı olduğu gibi anlattı.
Rasûlüllah [s.a.v.) başını kaldırıp bana :
«? Rabia! Siddîk´la aranızdaki mesele nedir?»
«? Ya Rasûİaüah! Ebû Bekir kendisinin bana söylediği sözü benim de ona söylememi istedi ve ben de isteğini yerine getirrnedim».
«? Evet, onun sana söylediğini, sen ona söyiememelisîn. Fakat sen şöyle söyle : Allah, Ebû Bekir´i bağışlasın».
Ebû Bekir´e :
«? Allah seni bağışlasın Ebû Bekir!» dedim.
Ebû Bekir, gözleri yaş dolu :
«?Allah, benim yüzümden sana hayırla karşılık versin, ey Rabia İbn-i Ka´b».
«? Allah, benim yüzümden sana hayırla karşılık versin, ey Rabîa İbn-i Ka´b» diyerek ayrıldı.[2]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Sofa (Suffe): Rasûlüilah´ın (s.a.v.} mescidinde bir yerdir. Evleri olmayan yoksul müslûmanlar orada´ kalırlardı ve bunlara Ehlu´s-Suffe denilirdi
[2] Rabîa İbn Ka´b hakkında geniş bifgi için aşağıdaki eserlere bakimi
1- UsdVI-âabe, H/1T1
2- EI-isabe, 1/511
3- EI-İstîab (el-İsabe´nin hamişinde), İ/506
4- EI-Bidaye ve´n-nihaye, fi. 335-336
5- Kenzu´i-ummal, Vll/36
6- Et-Tabakatu´l-Kubra, iV/313
7- Musnedu Ebî Davud, s. 161-162
8- Tarîbu´I-hulefa, s. 56
Dr. Abdurrahman Re?fet el-Bâşâ, Sahabe Hayatından Tablolar, Uysal Kitabevi: 1/281-287.
«Gönlüm iman nuruyla aydınlandığında ve kalbim İslâm´ın manâ-larıyla dolduğunda taze bir gençtim.
Gözlerim Rasûlüilah´ı (s.a.v,) ilk görüşünde, onu bütün organlarımı saran bir sevgiyle sevdim ve beni her şeyden alakoyacak şekilde ona tutuldum.
Bîr gün kendi kendime şöyle dedim :
«? Yazıklar olsun sana Rabîa! Niçin kendini tamamen Rasûlül-lah´ın (s.a.v.) hizmetine vermiyorsun?»
Git, kendini ona arzet...
Eğer seni kabui ederse ona yakın olmak saadetine erer, sevgisini kazanır, dünya ve ahiretin en iyisini elde edersin.
Kendimi Rasûiüllah´a (s.a.v.) arzötmekte ve beni hizmetine kabul etmesini rica etmekte gecikmedim.
Rasûlüllah (s.a.v.) ricamı geri çevirmedi ve benim ona hizmet etmeme razı oldu.
O günden itibaren, Rasûlüilah´ı gölgesinden daha iyi taki birisi olmuştum.
den
Nereye gitse onunla beraber yürür, nasıl dönse çevresinde öyle dönerdim.
Benim bulunduğum tarafa göz ucuyla bir defa baksa hemen, önüne dururdum.
O da bir ihtiyacı olunca, hemen onu yapmam için beni bulurdu.
Gün boyunca ona hizmet ederdim. Gün bitince o, yatsıyı kılıp evine çekilirdi. Ben de gitmeye niyet ederdim. Ama kendi kendime şöyle derdim :
Nereye gidiyorsun Rabîa?
Belki geceleyin Rasûlüllah´ın (s.a.v.) bir ihtiyacı olur.
Evinin eşiğinden ayrılmamak üzere kapıda otururdum.
Rasûlüllah (s.a.v.) geceyi namaz kılarak geçirirdi. Çok defa Fati-ha´yı okuduğunu duyardım. Gece yarısına kadar onu okur dururdu. Çok uzun sürdüğü için oradan ayrılırdım veya uyku bastığı için uyur kalırdım.
Çok defa, «Semîâ´llahu limen hâmideh» dediğini duyardım. Onu da Fatiha´yi okuduğundan daha uzun sûre okurdu.
Rasûlüllah (s.a.v.) kendisine iyilikte bulunan kimseye onunkinden daha büyük bir iyilikle karşılık vermeyi isterdi.
Ona yaptığım hizmetten dolayı, bana karşılık vermeyi istemişti : Bir gün yanıma gelip : «? Rabia!» dedK
«? Buyur ya Rasûlallah!» Allah sana saadet versin.
Benden birşey iste, onu sana vereyim». Biraz düşünüp şöyle dedim :
«? Ya Rasûiallah! İsteyeceğimi düşünüp sana bildirmem için bana mühlet ver».
«? Tamam, zararı yok».
O sırada ben; ailestz, parasız ve evsiz-barksiz yoksul bir gençtim. Benim gibi yoksul müslümanlarla birlikte mescidin sofasında [1] kalıyordum.
Halk bize «İslâm´ın misafirleri» derdi.
Müslümanlardan biri Rasûlüliah´a (s.a.v.) bir sadaka getirdiği zaman, o sadakanın tamamını bize gönderirdi.
Yine birisi ona hediye verdiğinde, Rasûlüllah (s.a.v.) bir kısmını kendisi alır, geri kalanını da bize verirdi.
İçimden şöyle geçirdim: Fakirlikten kurtulup zenginleşeceğim, başkaları gibi, mal, hanım ve çocuk sahibi olacağım dünya nîmetİerin-den birini isteyeyim.
Ancak şöyle demekte gecikmedim.
«? Yazıklar olsun sana Rabîa İbn-i Ka´b! Dünya gelip geçicidir, fanidir. Azîz ve Ceîîi olan Allah, senin dünyadaki rızkına kefildir. O dünya rızkı sana mutlaka gelecektir.
Peygamber´in Rabbi katında, isteği geri çevrilmeyen bir derecesi vardır. Ondan, senin için ahiret nimeti olan birşeyi talep et».
Böylece içim rahatlamıştı. Daha sonra Rasûlüliah´a geldim.
«?Ne diyorsun Rabîa!»
«? Ya Rasûlallah! Benim için Allah Ta´âlâ´ya; beni cennı na arkadaş etmesi için dua etmeni istiyorum».
«? Bunu sana kim tavsiye etti
«? Hiç kimse tavsiye etmedi. Fakat sen bana : Benden birşey iste, onu sana vereyim, dediğinde içimden; dünya nimetlerinden olan birşeyi senden istemeyi geçirmiştim.
Bakî olanı (ahireti) fanı olana tercih etmekte gecikmedim. Senden, benim cennette senin arkadaşın olmam için Allah´a dua etmeni istedim».
Rasûlüllah (s.a.v.) uzun süre sustuktan sonra :
«? Bundan başka bir istediğin var mı?» dedi.
«? Hayır, Ya Rasûlallah! Ben senden birşey isteyecek durumda değilim».
«? Öyleyse çok secde etmek suretiyle nefsine yardım et. (Çok ibâdet ederek nefsini koru)».
Dünyada kendisine hizmet etmek ve sohbetinde bulunmak şerefine nail olduğum gibi, Cennet´te de Rasûlüllah´la (s.a.v.) arkadaş olmak bahtiyarlığına nail olmak için çok ibâdet etmeye başladım».
«Bu hadisenin üzerinden uzun bir zaman geçmeden Rasûlüllah (s.a.v.) beni çağırıp" :
«?Evlenmek istemez misin Rabia?!» dedi.
«? Hiçbir şeyin beni sana hizmetten alakoymasmı istemem ya Rasûlallah!
Hem benim evleneceğim kadına verebileceğim ne mehir param, ne de onu geçindirecek param var». Rasûlüllah (s.a.v.) bunun üzerine sustu.
İkinci defa beni gördü :
«? Evlenmek istemez misin Rabia!» dedi. Ben yine önceki gibi cevap verdim. Fakat yalnız başıma kalınca, yaptığıma pişman oldum :
«? Yazıklar olsun sana Rabia!...» dedim.
«? Vallahi, Peygamber senin dinin ve dünyan için sana uygun olanı senden daha iyi bilir. Eğer bundan sonra bir daha Rasûlüllah (s.a.v.) beni evlenmeye davet ederse, kabul edeceğim».
Bunun üzerine uzun bir zaman geçmeden Rasûiüilah fs.a.v.) bana : ´ Evlenmek istemez misin Rabîa!» dedi. Ben de :
«? İsterim ya Rasûlallah! Ama beni kim evlendirecek? Benim durumumu biliyorsun!»
Falancalara git ve onlara şöyle söyle : «Rasûiüilah (s.a.v.) size kızınız falanı bana vermenizi emrediyor».
Utana utana onlara geldim : ,
«? Rasûiüilah (s.a.v.) kızınız falanı benimle evlendirmeniz iç beni size gönderdi»,
«? Falan kızı mı?»
«? Evet».
- Rasûlüllah´ın (s.a.v.) ve Rasûlüllah´ın (s.a.v.) elçisinin başımizın üzerinde yeri vardır. Vallahi, Rasûlüllah´ın (s.a.v.) elçisi ancak isteği yerine geldikten sonra döner...» dedilerve beni o kızla nikahladılar.
Bunun üzerine Rasûlüliah´a (s.a.v.) gelip :
«? Ya Rasülailah! En hayırlı evden geliyorum. Onlar benim doğruluğuma inandılar, bana ikramda bulundular ve kızlarını bana nikahladılar. Onlara mehri nereden vereceğim?!»
Rasûlüllah, (s.a.v.) Bureyde İbnu´l-Hasîb´i -Kavmim Benî Eslem´in ileri gelenlerindendi- çağırıp şöyle dedi :
«? Bureyde! Rabia için bir çekirdek ağırlığında altın topla». Benim için o kadar altını topladılar. Rasûiüilah (s.a.v.} bana :
- Bunu onlara götür: Bu, kızınızın mehrîdîr de». Onlara geldim, mehri verdim. Kabul edip beğendiler ve şöyle dediler :
«? Bu, çok ve iyidir». Rasûlüliah´a (s.a.v.) gelip :
«? Şimdiye kadar onlardan daha cömert ve .iyi kimseler görmedim. Verdiğimi ?az olmasına rağmen? beğenip şöyle dediler :
«? Bu çok ve iyidir. Ya Rasûlallah! Düğün ziyafeti için nereden para bulacağım?»
Rasûiüilah (s.a.v.) yine Bureyde´ye :
«? Rabia için bîr koç parası toplayın», dedi ve benim için besili, büyük bir koç satın aldılar.
Rasûiüilah (s.a.v.) bana :
«?Aişe´ye git ve ona, evdeki arpayı vermesini söyle» dedi. Ona gittim. Aişe bana :
«? Şu zenbili al. İçinde yedi şa´ arpa var. Ondan başka da hiç yiyeceğimiz yok», dedi.
Koçu ve arpayı karımın ailesine götürdüm. Onlar :
«? Arpayı biz hazırlarız. Arkadaşlarına, koçu hazırlamalarını söyle» dediler.
Koçu alıp, ? Eslem´den bazılarıyla? kestik. Derisini yüzüp etlerini pişirdik. Artık bizim de ekmek ve etimiz vardı. Düğün ziyafetine Rasûlüllah´i (s.a.v.) davet ettim ve o davete icabet etti.
Daha sonra Rasûlüllah [s.a.v.), Ebû Bekimin arazisine komşu bir yeri bana bağışladı. Böylece dünyalık malım da olmuştu. Hattâ bir hurma ağacı yüzünden Ebû Bekir´le anlaşmazlığa düştüm.
Ben :
«? O hurma ağacı benim arazimin içindedir» diyordum, O da :
«? Hayır, aksine benim arazimdedir» diyordu.
Yaptığımız münâkaşa sonunda Ebû Bekir bana, kötü bir söz söyledi. Sonra pişman olup :
«? Rabia! Ödeşmemiz için, o sözü aynen sen de bana söyle» dedi.
«? Hayır vallahi, ben bunu yapamam» dedim.
«? Öyleyse gidip senin benimle ödeşmediğini Rasûlüllah´a [s.a.v.} şikâyet edeceğim» dedi.
Peygamber´e gitti, ben de peşinden gittim. Kavmim Benî Eşlem de benim peşime düşüp, şöyle dediler :
«? Hem önce sana hakaret eden o, hem de senden önce gidip Rasûlüllah´a [s.a.v.) şikâyet eden o, olur mu öyle şey».
Onlara dönüp :
«? Yazıklar olsun size, bunun kim olduğunu biliyor musunuz?
Bu, Ebû Bekir es-Sıddîk´tır.
Bu, müslümanlarm şeyhidir...
Gelip sizi görmeden dönünüz. Çünkü o, si2in sırf bana yardım etmek için geldiğinizi zannedip öfkelenecek, sonra RasûîüMah´ın [s.a.v.) yanına gidecek, o öfkelendiği için Peygamber de öfkelenecek. O ikisi öfkelendiği için Allah da öfkelenecek ve Rabia da mahvolacak».
Bunun üzerine geri döndüler.
Ebû Bekir Peygamber´e gidip olayı olduğu gibi anlattı.
Rasûlüllah [s.a.v.) başını kaldırıp bana :
«? Rabia! Siddîk´la aranızdaki mesele nedir?»
«? Ya Rasûİaüah! Ebû Bekir kendisinin bana söylediği sözü benim de ona söylememi istedi ve ben de isteğini yerine getirrnedim».
«? Evet, onun sana söylediğini, sen ona söyiememelisîn. Fakat sen şöyle söyle : Allah, Ebû Bekir´i bağışlasın».
Ebû Bekir´e :
«? Allah seni bağışlasın Ebû Bekir!» dedim.
Ebû Bekir, gözleri yaş dolu :
«?Allah, benim yüzümden sana hayırla karşılık versin, ey Rabia İbn-i Ka´b».
«? Allah, benim yüzümden sana hayırla karşılık versin, ey Rabîa İbn-i Ka´b» diyerek ayrıldı.[2]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Sofa (Suffe): Rasûlüilah´ın (s.a.v.} mescidinde bir yerdir. Evleri olmayan yoksul müslûmanlar orada´ kalırlardı ve bunlara Ehlu´s-Suffe denilirdi
[2] Rabîa İbn Ka´b hakkında geniş bifgi için aşağıdaki eserlere bakimi
1- UsdVI-âabe, H/1T1
2- EI-isabe, 1/511
3- EI-İstîab (el-İsabe´nin hamişinde), İ/506
4- EI-Bidaye ve´n-nihaye, fi. 335-336
5- Kenzu´i-ummal, Vll/36
6- Et-Tabakatu´l-Kubra, iV/313
7- Musnedu Ebî Davud, s. 161-162
8- Tarîbu´I-hulefa, s. 56
Dr. Abdurrahman Re?fet el-Bâşâ, Sahabe Hayatından Tablolar, Uysal Kitabevi: 1/281-287.
SAHABE-İ KİRAM
- Abbas Bin Ubade (r.a.)
- Abdullah Bin Amr (r.a.)
- Abdullah Bin Huzafe (r.a.)
- Abdullah Bin Atik (r.a.)
- Abdullah Bin Selam (r.a.)
- Abdullah Bin Ümm-i Mektum (r.a.)
- Hz. Ömer (r.a.)
- Adi Bin Hatim Tai (r.a.)
- Ubade Bin Samit (r.a.)
- Hz. Ali Bin Ebi Talib (r.a.)
- Suheyb-i Rumi (r.a.)
- Âsım Bin Sabit (r.a.)
- Abdullah Bin Süheyl (r.a.)
- Es´ad Bin Zürare (r.a.)
- Dıhye-i Kelbi (r.a.)
- Ca´fer-i Tayyar (r.a.)
- Zübeyr Bin Avvam (r.a.)
- Abdurrahman Bin Avf (r.a.)
- Ebu Ubeyde Bin Cerrah (r.a.)
- Ebu Sa´id-i Hudri (r.a.)
- Cüveyriyye Binti Haris (r.a.)
- Hubeyd Bin Adiy (r.a.)
- Ebu Hüreyre (r.a.)
- Hz. Hüseyin´in Doğuşu
- Kerbela Faciası-1
- Kerbela Faciası-2
- Kerbela Faciası-3
- Kerbela Faciası-4
- Hz. Hüseyin´in Şehadetinin Ardından
- Hz.Hüseyin´in İntikamını Almak İsteyen Kişi