Fransızların Ruslara Yaklaşması
Fransızların Ruslara Yaklaşması
Ruslar önceleri İngiltere ve Prusya ile beraberken, Fransız-iari Rusya'ya yaklaşır görmeye başlamıştık. İngilizler bunu gördüklerinde bir çekiliş yaparak Rusya'ya mesafeli davranma yöntemine geçdiler. Tabii Prusya'da, Rus-Avusturya gizli antlaşmasına muttali olduğunda Rusların uzağına geçmeği tercih etti. Bu arada devlet-i âliye reis'ül küttebı Mehmed Hayri efendi, Rusya'nın İstanbul b. elçisiyle görüşmeğe başladı. İlk toplantı yapıldığında elçi Yenikale komutanından gelmiş bir mektubu ibraz eyledi. Mehmed Giray adlı biri sekiz-dokuz ay önce Soğuca ve Anapa'ya gidip yanındaki beş kıta ticari gemi ile sadrazam neferi olarak, Nogay tatarlar! vesa-ireden Akkirman ve Bucağ'a geçmek isteyenleri nakletmeğe Osmanlı devleti tarafından vazifelendirüdiği, kendisi bütü~î kabileler üzerine başbuğ olup, Kabartayı dahi bir tarafa celp için sadrazam, çukadarını o tarafa göndereceğini ve Soyucak muhafızı Ali bey, oralara gelip, yine döneceğini ve o havalinin, kendisine vazife olarak verildiğini beyan etti. Şeklinde sözler söylediğini bildirdi ve elçi, işin aslı olup olmadığını, Reis efendiden öğrenmek istediğini beyan eyledi. Bunun üzerine reisefendi vaziyeti şöyle özetledi "Devlet-i âliyei.in bu işteki tutumu, yapılmış olan ahdîn hududu içinde olup, Kuban nehrinin berileri yâni Anadolu tarafında bulunan Abaza veya Çerkeş kabileleri Soğucak ve Anapa arazisi Osmanlı devletimizin mülki ve insanı da kendi tebasından olduğu ve Mehmed Giray, adlı kumandan ve Çerkeş kabilesi ve Abaza kabilesinden Hacı Hasan bey'le birlikte bazı ihtiyarlar İstanbul'a gelmişler. Kale'nin maâş-ı askeriyesini ve memleketin nizamına aid işlerin düzenlenmesini taieb eden dilekçe getirmişlerdi. Bir kaç yüzbin kişilik nüfusa mâlik olan, bu kabileler sizlen yaptığımız ahde aykırı iş yapmasınlar diye, bölgeyi nizama mugayir hareketlerden, muhafaza düşüncesiyle muhafız olarak Ankara mutasarrıfı Ali bey'i bölgeye göndermeye kararımız vardı. Ancak Ali bey, Ankaradaki işleri henüz devretmediği için o tarafa daha gidemedi. Zaten; Soğucak muhafızlığı vazifesine başlayınca paşalığa terfi edip, Ali Paşa unvanıyla anılacaktır. îşbu sebeblerden; geçici olarak Meh-med Giray muhafız kaimmakamı olarak vekâlet etmektedir. Bu sırada Nogaylar arasında meydana gelen ihtilafa asla karışmamaları için, iki tane talimat gönderilmiştir. Bu babda bilgi Rusya hâriciyesine duyurma yoluna gidilmiştir" Şekiin-de cevabiamiştır.
Daha sonra yapılan ikinci toplantıda mevzuu, Kefe kazasından, Nogay ve diğer tatarların üzerinde olmuş, Şâhingi-ray'ın kardeşleri tarafından gönderilmiş şikâyet dolu yazılarda Şâhingiray şer'i şerife mugayir muamele ve davranışlarından bahsedilmiştir. Ahali-i Kırım'ın artık yapılanlara tahammüle takatlan kalmadığını söz konusu eden şikâyetleri konuşmuşlardır. Padişahı müslümanların halifesi sıfatıyla müdehale edip, işleri düzeltmesi arzularını dile getirmişlerdir. Devlet-i âliye bu antlaşmayı çiğnememek için nasihat ile yetinmektedir. Ayrıca Rusyayı bu işe hakkaniyetle el koyduğu takdirde, iyi bir iş yapmış sayacağını söylemesi, bu şikâyetlerin tarihinin ise Mehmed Giray hadisesinden sonra olduğu göz önüne alınırsa, bir maksad-ı fena taşımadığı görülür, şeklinde cevaplar B. elçiyi sarsmış teşekküre mecbur kalmıştır.
Fakat; Osmaniı-Kırım ve Rusya meselesi, bir fasit dâire içine girmiştir. Neticeten Osmanlı devleti; Kırım hanlığında, ahali Şahin giray ve Bahadır giray arasında bir seçim yapmasını, hangisinde teveccüh gösterirse, onu hân yapması, hiç birini istemiyorsa kendisinin bir başka birini belirlemesi teklifini ortaya attı. Fakat Rusya hariciyesinden "o işin zamanı geçti" mealinde bir cevap çıktı. Rusya, Osmanlı ile yapacağı savaş hususunda İsveç'den sıkıntı duymaktaydı. Çünkü; Osmanlı devletinin Demirbaş Şarl'a gösterdiği muavenetten bu yana uzun ömürlü insanların yaşadığını hesaba katarsak, Ruslar, İsveç'in arkadan bir saldırısını hesaba koyuyordu. Buna binaen Katerina İsveç kralından bir mülakat talebinde bulunduysa da, kral pek yanaşır görünmedi. İmparatoriçeyi yeniden atağa geçmiş görüyoruz. Bu sefer ki davette bir şevler vaad olunmuşki, mülakat gerçekleşir.
Neticesi Rusya ile Osmanlı arasında çıkacak bir savaş da İsveç'in bitaraflığı temin edilmiş, işi sağlama bağlamak için, İsveç'in Danimarka'nın elindeki bazı yerleri alabilmesi hususunda teşviklerde de bulundu. Ayrıca ikiyüzbin ruble para yardımı yaparken, buluşma yerine gelen İsveç kralına büyük riayet ve hürmet göstermişti.
Sadnazam Yeğen Mehmed Paşa, geldiği makam-ı sadarette pek göze batar bir iş göremediğinden azli yoluna gidildi. Yerine ise Kethüda Halil Hamid efendi tâyin edildi. Bu arada Bahadır Giray'ın yerine hân yapılmış bulunan Şahin giray'ın istifa edeceği şayiası çıktı. Kuban taraflarında kendisinin inşa ettirdiğinin bildirildiği Eke isimli kalede oturmayı seçtiği söylendi. Bu haber Rusların, hân'liğı mülga kılıp, Kırım'ı tam istilasına alabilir endişesini doğurdu. Bütün bunlar endişe verici hâllerdenken, Kuban muhafızı Ali paşa'nın kethüdası, Şâ-hingiray'ın göndermiş olduğu bir adamını katlettirince, Ruslar lâzım gelen bahaneyi çok çabuk elde etmiş olduiar. Derhal askerlerini dalgalar haiinde Kırım ve Taman'a gönderip, çıkarmaya başladı. Taman neresi dersek şöyle anlatabiliriz:
Kuban nehrini iki büyük kola ayıran, kollardan birinin Karadeniz'e dökülmesine, diğerinin Azak denizine döküldüğü dikkate alınırsa iki kolun arasında kalan ada Taman'ı meydana getirir.
Oradan ötesi Kabartay'lara kadar uzanan geniş sahralar Kuban toprakları diye anılır. Alî Paşa kethüdasının, Şahingi-ray'm adamını Öldürmesi Ruslara istedikleri fırsatı pek çabuk verdi, demiştik ve askerlerini Tannan ve Kırım'a çıkarmaya başladığını söylemiştik. Daha da İnkişaf eden harekât Ku-ban'ı da hedefleri arasına aldı. Şahingiray Ruslara, kendi adamının hesabını Osmanlı'dan soruyorlar diye verdiği müsaade biraz sonra kendi ahalisi olan Tatarları kapsayınca acaba üzüldümü? Bu sorunun cevabını bilemiyoruz. Ancak Katerina general Potemkini Kırım'a Hatman olarak tayin eyledi. Kırım'a tekrar gelen Hatman Potemkin, yaptığı konuşmadaki sözleriyle Tatarları elan ağlatmakta olan sürprizi ortaya koymuştu. Potemkin meâlen şunları söylemekteydi: "Kırım artık serbestilik idaresine değil, imparatoriçenin himayesine alınmış, Rusya'ya bağlanmış bir tebâdır. Ancak gitmek isteyenler mallarını alıp gidebilirler. Zorluk çıkarılmaz. Kalanların ise, mezhebi ve dinlerine asla karışilmayacaktir, yalnız Rusya'ya kalmış bulunanlar sadakat yemini yapmaya tâbi tutulup, yeminlerine sadık olmaları istenip, takip edilecekdir" dediğinde Kırım ahalisi başına gelenin ne biçim esaret olduğunu anlamış fakat savunacak ne gücü kalmış, ne de onu savunabilecek himayeci Osmanlıda güç kalmıştı.
Bir bölümü verilen hicret müsaadesini kullanarak göçmüşler. Kalmayı tercih edenler zaman ve zemine uymadaki maharetlerine güvendiler! Şahingiray yaptığının vardığı sonucu piçmanlıkla seyredip, müstakil bir krallık düşünürken, ahalisini esarete duçar eden, kendisi bir hiç mesabesine inen ve Katerina'nın senede kendisine vereceği, sekizyüzbin ruble tahsisata kalmış eski bir hân durumuna inmişti.
Bahadır Giray ise, Kırım'dan firarı başarmış, Kuban taraflarında bir kaçak gibi hayatını sürdürmüş, yedi yıl sonra İstanbul'a geldiğinde padişah ihsanı ile Tekirdağ'da bir çiftliğe yerleşerek, hayatının geri kalanını burada yaşamıştır. 1206/1792'de burada, dâr-ı beka eylemişdir.
Şahingiray ise, 1201/1788'de idam edilerek ölmüştür. Bu sırada Avusturya devleti, Cezayir korsanları tarafınca gemilerinin ele geçirilmiş olmasının hesabını Osmanlıya sorarak önemli bir tazminat elde etti. üstelik; bundan sonra gemilerini yine korsanlar ele geçirirse onlarında tazminatını isteyeceğini ve bu hususda dev!et-i âlîye'den bir senet eldi. 1197/1785.
Bir sene sonra, yâni 1198/1786'da Rus B. elçisi, Reisefen-diden randevu talebinde bulundu. Yapılan mülakatta elçi Kuban şehrini Osmanh-Rus devletleri arasında, hudud olarak kabul edilmesi ve Kırım, Taman ve Kuban topraklarının, Rusya'ya ilhak etme kararını tasdik etmesini istemek oldu. Bu tasdik hususunda, Osmanlı devletine Prusya'dan aralan bozulmaması için yarım ağızla yardımcı olur gibi beyanları oldu. Buna karşılık Avusturya ve Fransa bu hususda Rusya'nın tarafını tutmakla beraber, bize hiç ümit tanımaz tutuma girdiler. İngilizlere gelince onlar diplomatik tecrübelerini bize aktarma yoluyla büyqk yardım yapmış gibi göründüler. Demektelerki;
"Kapdan Paşa, istenen antlaşmayı kabul etmez veya tasdik etmez iseniz Rusya'nın muharebeye girişeceği muhakkak. Sizin şu dönemdeki durumunuz mukavemete müsaid değil. İmzalayıp kabul ettiğinizi bir düşünün. Meseleyi bağlamış Rusları tatmin etmişsiniz ve üzerinizden elini çektiğini göreceksiniz. Buna güzelce zamanın kazanılması diye bakacak ve zamanı kuvvetlendirme yolunda kullanacak olursanız Mora'yi nasıl istirdad ettinizse Kırım'ı, Kuban'ı ve Taman'ı yeniden yed-i idarenize alırsınız" beyanlarıyla yardımcı olmuş oldular! Dış temaslar bu şekilde netice verdiğinden, iç istişare yapılırken, Rus elçisinin talebi aciliyet gösterecek tarzda yeniden üstü kapalı tehdidi geldi. Ulema, seyfiye ve vükelâ Aynahkavak da bir imza daha atılması görüşünü pek tuttular.
Padişah 1. Abdülhamid hân irade çıkardı ve maddenin senedi imzalandı.
Daha sonra yapılan ikinci toplantıda mevzuu, Kefe kazasından, Nogay ve diğer tatarların üzerinde olmuş, Şâhingi-ray'ın kardeşleri tarafından gönderilmiş şikâyet dolu yazılarda Şâhingiray şer'i şerife mugayir muamele ve davranışlarından bahsedilmiştir. Ahali-i Kırım'ın artık yapılanlara tahammüle takatlan kalmadığını söz konusu eden şikâyetleri konuşmuşlardır. Padişahı müslümanların halifesi sıfatıyla müdehale edip, işleri düzeltmesi arzularını dile getirmişlerdir. Devlet-i âliye bu antlaşmayı çiğnememek için nasihat ile yetinmektedir. Ayrıca Rusyayı bu işe hakkaniyetle el koyduğu takdirde, iyi bir iş yapmış sayacağını söylemesi, bu şikâyetlerin tarihinin ise Mehmed Giray hadisesinden sonra olduğu göz önüne alınırsa, bir maksad-ı fena taşımadığı görülür, şeklinde cevaplar B. elçiyi sarsmış teşekküre mecbur kalmıştır.
Fakat; Osmaniı-Kırım ve Rusya meselesi, bir fasit dâire içine girmiştir. Neticeten Osmanlı devleti; Kırım hanlığında, ahali Şahin giray ve Bahadır giray arasında bir seçim yapmasını, hangisinde teveccüh gösterirse, onu hân yapması, hiç birini istemiyorsa kendisinin bir başka birini belirlemesi teklifini ortaya attı. Fakat Rusya hariciyesinden "o işin zamanı geçti" mealinde bir cevap çıktı. Rusya, Osmanlı ile yapacağı savaş hususunda İsveç'den sıkıntı duymaktaydı. Çünkü; Osmanlı devletinin Demirbaş Şarl'a gösterdiği muavenetten bu yana uzun ömürlü insanların yaşadığını hesaba katarsak, Ruslar, İsveç'in arkadan bir saldırısını hesaba koyuyordu. Buna binaen Katerina İsveç kralından bir mülakat talebinde bulunduysa da, kral pek yanaşır görünmedi. İmparatoriçeyi yeniden atağa geçmiş görüyoruz. Bu sefer ki davette bir şevler vaad olunmuşki, mülakat gerçekleşir.
Neticesi Rusya ile Osmanlı arasında çıkacak bir savaş da İsveç'in bitaraflığı temin edilmiş, işi sağlama bağlamak için, İsveç'in Danimarka'nın elindeki bazı yerleri alabilmesi hususunda teşviklerde de bulundu. Ayrıca ikiyüzbin ruble para yardımı yaparken, buluşma yerine gelen İsveç kralına büyük riayet ve hürmet göstermişti.
Sadnazam Yeğen Mehmed Paşa, geldiği makam-ı sadarette pek göze batar bir iş göremediğinden azli yoluna gidildi. Yerine ise Kethüda Halil Hamid efendi tâyin edildi. Bu arada Bahadır Giray'ın yerine hân yapılmış bulunan Şahin giray'ın istifa edeceği şayiası çıktı. Kuban taraflarında kendisinin inşa ettirdiğinin bildirildiği Eke isimli kalede oturmayı seçtiği söylendi. Bu haber Rusların, hân'liğı mülga kılıp, Kırım'ı tam istilasına alabilir endişesini doğurdu. Bütün bunlar endişe verici hâllerdenken, Kuban muhafızı Ali paşa'nın kethüdası, Şâ-hingiray'ın göndermiş olduğu bir adamını katlettirince, Ruslar lâzım gelen bahaneyi çok çabuk elde etmiş olduiar. Derhal askerlerini dalgalar haiinde Kırım ve Taman'a gönderip, çıkarmaya başladı. Taman neresi dersek şöyle anlatabiliriz:
Kuban nehrini iki büyük kola ayıran, kollardan birinin Karadeniz'e dökülmesine, diğerinin Azak denizine döküldüğü dikkate alınırsa iki kolun arasında kalan ada Taman'ı meydana getirir.
Oradan ötesi Kabartay'lara kadar uzanan geniş sahralar Kuban toprakları diye anılır. Alî Paşa kethüdasının, Şahingi-ray'm adamını Öldürmesi Ruslara istedikleri fırsatı pek çabuk verdi, demiştik ve askerlerini Tannan ve Kırım'a çıkarmaya başladığını söylemiştik. Daha da İnkişaf eden harekât Ku-ban'ı da hedefleri arasına aldı. Şahingiray Ruslara, kendi adamının hesabını Osmanlı'dan soruyorlar diye verdiği müsaade biraz sonra kendi ahalisi olan Tatarları kapsayınca acaba üzüldümü? Bu sorunun cevabını bilemiyoruz. Ancak Katerina general Potemkini Kırım'a Hatman olarak tayin eyledi. Kırım'a tekrar gelen Hatman Potemkin, yaptığı konuşmadaki sözleriyle Tatarları elan ağlatmakta olan sürprizi ortaya koymuştu. Potemkin meâlen şunları söylemekteydi: "Kırım artık serbestilik idaresine değil, imparatoriçenin himayesine alınmış, Rusya'ya bağlanmış bir tebâdır. Ancak gitmek isteyenler mallarını alıp gidebilirler. Zorluk çıkarılmaz. Kalanların ise, mezhebi ve dinlerine asla karışilmayacaktir, yalnız Rusya'ya kalmış bulunanlar sadakat yemini yapmaya tâbi tutulup, yeminlerine sadık olmaları istenip, takip edilecekdir" dediğinde Kırım ahalisi başına gelenin ne biçim esaret olduğunu anlamış fakat savunacak ne gücü kalmış, ne de onu savunabilecek himayeci Osmanlıda güç kalmıştı.
Bir bölümü verilen hicret müsaadesini kullanarak göçmüşler. Kalmayı tercih edenler zaman ve zemine uymadaki maharetlerine güvendiler! Şahingiray yaptığının vardığı sonucu piçmanlıkla seyredip, müstakil bir krallık düşünürken, ahalisini esarete duçar eden, kendisi bir hiç mesabesine inen ve Katerina'nın senede kendisine vereceği, sekizyüzbin ruble tahsisata kalmış eski bir hân durumuna inmişti.
Bahadır Giray ise, Kırım'dan firarı başarmış, Kuban taraflarında bir kaçak gibi hayatını sürdürmüş, yedi yıl sonra İstanbul'a geldiğinde padişah ihsanı ile Tekirdağ'da bir çiftliğe yerleşerek, hayatının geri kalanını burada yaşamıştır. 1206/1792'de burada, dâr-ı beka eylemişdir.
Şahingiray ise, 1201/1788'de idam edilerek ölmüştür. Bu sırada Avusturya devleti, Cezayir korsanları tarafınca gemilerinin ele geçirilmiş olmasının hesabını Osmanlıya sorarak önemli bir tazminat elde etti. üstelik; bundan sonra gemilerini yine korsanlar ele geçirirse onlarında tazminatını isteyeceğini ve bu hususda dev!et-i âlîye'den bir senet eldi. 1197/1785.
Bir sene sonra, yâni 1198/1786'da Rus B. elçisi, Reisefen-diden randevu talebinde bulundu. Yapılan mülakatta elçi Kuban şehrini Osmanh-Rus devletleri arasında, hudud olarak kabul edilmesi ve Kırım, Taman ve Kuban topraklarının, Rusya'ya ilhak etme kararını tasdik etmesini istemek oldu. Bu tasdik hususunda, Osmanlı devletine Prusya'dan aralan bozulmaması için yarım ağızla yardımcı olur gibi beyanları oldu. Buna karşılık Avusturya ve Fransa bu hususda Rusya'nın tarafını tutmakla beraber, bize hiç ümit tanımaz tutuma girdiler. İngilizlere gelince onlar diplomatik tecrübelerini bize aktarma yoluyla büyqk yardım yapmış gibi göründüler. Demektelerki;
"Kapdan Paşa, istenen antlaşmayı kabul etmez veya tasdik etmez iseniz Rusya'nın muharebeye girişeceği muhakkak. Sizin şu dönemdeki durumunuz mukavemete müsaid değil. İmzalayıp kabul ettiğinizi bir düşünün. Meseleyi bağlamış Rusları tatmin etmişsiniz ve üzerinizden elini çektiğini göreceksiniz. Buna güzelce zamanın kazanılması diye bakacak ve zamanı kuvvetlendirme yolunda kullanacak olursanız Mora'yi nasıl istirdad ettinizse Kırım'ı, Kuban'ı ve Taman'ı yeniden yed-i idarenize alırsınız" beyanlarıyla yardımcı olmuş oldular! Dış temaslar bu şekilde netice verdiğinden, iç istişare yapılırken, Rus elçisinin talebi aciliyet gösterecek tarzda yeniden üstü kapalı tehdidi geldi. Ulema, seyfiye ve vükelâ Aynahkavak da bir imza daha atılması görüşünü pek tuttular.
Padişah 1. Abdülhamid hân irade çıkardı ve maddenin senedi imzalandı.
Sultan 1. Abdülhamit Han
- 1. Abdülhamid'in Çocukları
- 1. Abdülhamid'in Hanımları
- 1. Abdülhamid'in Sadrazamları
- 1. Abdülhamid'in Şeyhülislamları
- 1200 - 1786 Padişah 1. Abdülhamid'in Sulha Eğilimi
- Batı Avrupanın Rusya'ya Bakışı
- Eflak ve Boğdan Kurgusu
- Fransızların Ruslara Yaklaşması
- Kaynarca Antlaşmasındaki Yanlışlık
- Kırım'ın Derdi
- Sultan 1. Abdülhamit Han'ın Hayatı
- Şark'taki Sıkıntı
- Zend Kerim ve Katerina Uyuşması