İnebahtı Deniz Savaşı

İnebahtı Deniz Savaşı

Kıbrıs'ın fethi bütün hırıstiyan âlemini büyük bir müzüntü-ye gark etmişti. Papa dîni otoritesini kullanarak Kıbrıs'ı kay­betmenin acısını mutlaka Osmanlı Devletinin üzerine yapıla­cak bir Haçlt seferiyle ve müslümanlan perişan edecekleri bir hücumla teselli edebileceği fikrini yaymaya başlamıştı. Bu Haçlı seferi Osmanlı Devletinin kuruluşundan bu yana onu-ÇÜncü seferiydi. Bu seferin yarısının masrafı İspanyollar, di­ğer yarısı ise Venedik ve Papalık tarafından karşılanmıştı. Bu sefere mukaddes ittifak denilmişti. Ikiyüz kadırga yüz sefine ile ellibin piyade asker, beşbin deniz askeri ile mükemmel bir Haçlı ordusu teşkil etmişlerdi.

Haçlı ordusu mukabilinde Osmanlı ordusu şu kuvvetle çıkmıştı. Müezzinzâde Ali Paşa idaresinde kadırga, kalyon ve sefine olarak üçyüz parça idi. Cezayir Beylerbeyi Kılıç Ali Paşa, Trablusgarp Beylerbeyi Cafer Paşa, Hayreddin Paşaza­de Hasan Paşa, Müezzinzâde'ye yardımcı olarak vazife al­mışlardı. Ayrıca donanmada istihdam olunan kara askerine Pertev Paşa kumanda ediyordu. Düşman donanması ile Mo­ra sularında Leponta müslümanların ise İnebahtı dedikleri mevkide karşı karşıya geldiler. Savaşın ilk anlarında Müez­zinzâde şehadet şerbetini içmiş ve onunla beraber İkİyüz ka­dar gemi ve binlerce mücahidimiz perişan olmuştu. Kılıç Ali Paşa deniz kurdu olduğunu bir kere daha ispat etmiş, yap­mış olduğu mükemmel ve akıl almaz manevralarla hem his­sesine düşen düşmanları kahretmiş hem de emrindeki gemi­leri selâmet sahiline ulaştırabilmişti. Osmanlı Devleti bu boz­gunu çok üzücü bir olay kabul etmiş, Hazreti Padişah günler­ce üzüntüden uyuyamamış savaş şehîdleri için Cenab-ı Hakk'a teveccüh eylemiş şehadetlerinin kabulü için göz yaş­lan içinde arzı niyaz eyleyip taki Kılıç Ali Paşanın donanma­nın bir bölümü ve islâm askerinin ekseriyyetini sağ salim Dersaadet'e getirebilmesi üzerine biraz teselli olabilmişti. Hazreti Padişah kendisini kucaklamış ve Kaptan'ı Deryalık makamını ve aslında üluç Ali Paşa olan lâkabını Kılıç Ali Pa-şa'ya tahvil olunmuştu.

Devleti Osmaniyye'nin bu mağlûbiyyeti üzerine az bir müddet sonra Sadrazamı ziyaret eden Venedik elçisi bir ara Osmanlı donanmasının uğradığı mağlûbiyetten söz açınca şahane Veziriazam Sokullu Mehmed Paşa «Siz İnebahtı'da donanmamızı yakmakla sakalımızı traş ettiniz, Devleti Aliy-ye sizin elinizden Kıbrıs adasını almakla kolunuzu kesti, bildininiz gibi kesilen sakal daha gür çıkar, fakat kesilen bir ko­lun yeniden çıktığı görülmemiştir», diyerek nefis bir cevap vermiştir.

Sokullu Mehmed Paşa derhal nezdi padişahiye giderek do­nanmanın eksikliğinin giderilmesi için iradei seniyye taleb etmiş ve Padişah da aynı fikirde olduğundan derhal icabını icrasına ernrü ferman çıkarmıştır.

Bu ferman iktizasınca Kılıç Ali Paşayı çağıran Veziriazam yüzellisekiz parça gemi yapılmasını bunun yüzelisinin kadir-qa, sekizinin büyük ebat'ta sefine olmasını ve altı ay sonun­da denize çıkmasını talep etmişti.

Müddetin kısalığı, malzeme azlığı bir an için Kaptan-ı Der­ya Kılıç Ali'yi şaşırtmış ve nasıl yapacağız şu eksik, bu yok diye saymaya başlayınca Sokullu, Ali Paşa'yı susturup: «Pa­şa., Paşa, devleti aliyye o mertebei kudret ve servete mâlikdir ki, gemileri demirlerini gümüşten, halatları ipekten, yelken-lerl atlastan yaptırabilir.

Bu sözler günümüz tabiriyle Kılıç Ali Paşa ve tersane işçil­erine bir doping olmuş hakikaten tam altı ayda yüzellisekiz parça gemi Türk gölü Akdeniz'de süzüle süzüle volta atarken dost ve düşman hayret ve şaşkınlık içinde takdirlerini gizle­yememişti.

Burada şunu dikkatlere sunmak isteriz. Ey benim aziz mi-letimin değerli evlâtları diyen zihniyete bakınız. Bu zihniyet tarihleri bundan 410 sene evvel altı ayda 158 gemiyi denize indiren zihniyyetin bir devamıdır, kendi harp sanayii'ni kendi evlâtlarına kurdurma zihniyetidir. Yoksa bu memleket içinde fabrika kurma müsadesi verme zihniyeti değildir. Son yetmiş yıl içinde iki tane dünya harbi gören ve hele bu ikincisinden 34 sene evvel çıkan Almanya'ya bugün bir milyon kardeşi­miz gitmiş orada idamei hayat ediyorlar daha acısı bu ülke bugün onların gönderdikleri dövizleri mutlaka hesap etme durumuna maruz kalmıştır. Diyoruz ki bu gün bundan Milâdî olarak 410 sene evvel 6 ayda 158 gemiyi denize indirecek zihniyyete dönmeden İslâm milletine kurtuluş gözükmemek­tedir. Bunu söyleyen zihniyyet en azından bunu gerçekleştir­meye niyetli zihniyettir. Bu zihniyyet manevî değerlerin kıy­metinin ancak İslâm'da mündemiç olduğunu söyleyen zihni­yettir. Ve bu milli görüş ve milli şuurdur.
Top