Lefkoşe'nin Muhasara Olunması ve Fethi

Lefkoşe'nin Muhasara Olunması ve Fethi

Lefkoşe kalesi çok metin bir kale olup Sultan Selim Han'ın cülusunu müteakip niyetini tahmin ettikleri için kalayı bir kat daha tahkim ettiler. Adanın müdafaasında İtalyan, Arnavud, yerli Rumlar vazife almış, sayıları onbinden ziyade idi. Lala Mustafa Paşa deniz kıyısından şehre kadar olan sahrayı on­gun içinde emniyete almış ve kafi muharasaya Temmuz ayı­nın sonunda bilfiil başlamıştı. Osmanlı ordusu bu savaşa yüzbin kişilik kuvvetle girmişti. Lefkoşe kal'ası yedi burçtan müteşekkil olduğundan, beher burcun karşısına birer ku­mandan tayin etmiş orduyu yediye taksim etmiş ve her fırka emrine yedişer top vermişti.

Muhasara yedi hafta devam etmiş ve bu sırada gerek or­duyu hümayuna vaki olabilecek saldırıyı karşılamak gerekse adaya gelmesi muhtemel yardımların önünü kesmek için pi­yale Paşa 42 gemi ile Türk gölü haline gelmiş olan Akd-niz'de bir aşağı bir yukarı volta atmıştı.

Öte yanda meşhur amiral Kılıç Ali Paşa, Tunus'tan ben-i Hafs Emirini kovmuş ve mezkur şehri tspanyolardan da kur­tarmış ve limandan çıkıp üzerine gelmekte olduğunu haber aldığı dört aded Malta kadırgasını aslan pençesi gibi vurduğu bir darbede ele geçirmiş ve bu gemilerden aldığı bayrakları Hazreti Padişaha göndermiş bu muzafferiyetten çok mahzuz olan Halife-i Rûyizemin gelen bu bayrakları Kıbrıs'ta cihad

10.1 , İslâm ordusuna gönderilmesini irade buyurmuştu. Ba-h's konusu bayraklar Lala Mustafa Paşa'ya varınca bu zat bavrakların Kıbrıs müdafilerine gösterilmesini emir buyur­muştu. Bayrakların gösterilmesi İslâm ordusunun kuvveİ mâneviyesini arttırmış buna mukabil küffan çaresizliğe itmiş ve böylece başka yerde kazanılan zaferin düşmana bidiril-rnesinin ne kadar faydalı olduğu bir daha meydana çıkmıştı. Çünkü bu taktik üç burç'un teslim alınmasına vesile olmuş­tu.

Bu burçlar Tripoli, Kostanza, Podakataro idi. Ertesi günü Derviş Paşa kuvvetleri kuvvetli bir hücumla Lefkoşe'yi İslâm bayrağına ram etmişlerdi. Lefkoşe'nin düşmesi, Baf ve Girne'nin hemen yelkenleri suya indirmesini intaç etmiştir. Lef­koşe'deki Ayasofya Kilisesini Cami'ye tahvil eden serasker Lala Mustafa Paşa burada Cuma namazını eda ettikten sonra hiç durmamış ve Magosa'ya doğru yürüyüşe geçmiş ve ge­rek limanı gerekse kaleyi topa tutarak tahtı muhasaraya al­mıştır.

Kış yaklaştığı için Piyale Paşa donanmayı alarak İstan­bul'a dönmüş ve Lala Mustafa Paşa Magosa'nın muhasarası­nı gevşetmeksizin baharın gelmesini beklemeye başlarken muazzam istihkâm ve siperler yaptırmaya başlamıştı. Seras­ker öyle siperler kazdırmıştı ki âdeta bir cadde genişliğindeki bu siperler ata binmiş bir adamın siperde yürürken görüne-meyecek kadar da derinlikteydi.

Magosa müdafileri bahar gelince halkı kaleden çıkardılar. islâm ordusu kaleden çıkan sivil halka en ufak bir müdahale­de dahi bulunmadı. Halbuki okuyanlarımız çok iyi hatırlaya­caklardır ki Cennetmekân Abdülhamid Han Hazretlerinin son anda «Hukuku tahtı şahanemde kalmak üzere 60 yıl İngitere nükümtine kiraya veriyorum» ibaresini ekliyerek onayladığı anlaşma neticesinde bugün 1948 senesinden beri hak iddia edebildiğimiz Kıbrıs Türkleri 1974 Kıbrıs çıkartmasından ev­vel Rum askerinin ne büyük zülmuna maruz kalmıştı. Kâfir böyledir, biz müslümanlar ise bu mevzuda hâlâ ecdadımız gi­biyiz. Her ne hal ise biz Magosa'nın düşmesini anlatmaya de­vam edelim.

Bütün kışı mahsur olarak geçiren kale halkı dayanma gü­cünü kayb etmiş ve kaleden ayrılmışlardı. Kalede Kumandan Brakadino idaresinde beş bin Venedikli ve 2.500 eli silâh tu­tan yerli asker kalmış ve müdafaaya devam etmeye başla­mışlardı. Gerek kalenin sağlamlığı gerekse Brakadino-nun iyi asker olması akıbeti biraz daha geciktirdi, fakat kâfire kurtu­luş imkânı vermedi. İslâm askeri çok şiddetli hücumlarla ka­leyi adeta bir çakıl yığını haline getirdi. Bir seneye yaklaşan muhasara İslâm askerinin elli bin şehid vermesine müncer olmuştu. Bütün müdafa imkânları tükenmiş Brakidino beyaz bayrağı sallamış ve civanmert Osmanlı Devleti bu teslim bayrağını görmemezlikten gelmemiş ve düşman komutanı­nın teslim şartlarını görüşmeyi kabul etmiş ve söylediği bü­tün şartları kabul edilmiş hatta askerlerin silâh ve eşyalarını dahi alabilme şartı da kabul edilen şartlardan olduğu gibi kendilerine 15 adet de gemi tahliye için tahsis edilmişti. As­kerler gemiye binmişler yıkılmış şehrin anahtarlarını ben tes­lim etmek üzere orduyu hümayun'a geleceğim haberini gön­deren Brakidino yanında beş komutan ve üçyüz askerle, Se­rasker Lala Mustafa Paşa'nın otağına geldiler. Savaş üzerine yapılan bir kaç kelimelik konuşmadan sonra Lala Mustafa Paşa, nakil işleminde kullanmaları için kendilerine verdiği 15 gemi ve mürettebatın geri gelmesini temin babında neyi kefil gösterebileceklerini soruverdi.

Cevap çok vahim ve müthişti. »Anlaşmada buna dair bir kayıt yok.»

Lala Mustafa Paşa bu cevap üzerine üç komutanın kendi-sjne rehin bırakılmasını istedi. Brakidino bu sefer daha küs­tah bir tavırla aynı cevabı tekrarladığı gibi üstelik Paşa'yı ah­de vefasızlıkla itham etti. Sinirlenen ve 15 gemi ve onun mü-rettabının âkibetini bir an için göz önüne getirerek derhal emir verdi. Bunların hepsini kaldırın! Bu emir yetmiş ve hep­sinin kaydı hayat defterlerinden silinmişti. Türk dostu diye tanıtılan Lamartin ki aslında koyu bir İslâm düşmanıdır, biz müslümanların beğendiği her şeyi kötü görmüş, beğenme­diğimiz her şeyi iyi görüp bize tavsiyye ve onore etmeye kalkmıştır. O dahi gemiler meselesinde Lala Mustafa Paşa'ya hakverir tarzda mütalâa beyan ederken yine de bu hareketi meşhur «San Bartellomei» katliamına eş tutarak tiyniyetini ortaya koymuştur.

Tarihler Hicri 978/Milâdî 1570 yılı Kıbrıs'ın tamamının devleti Aliyye'ye bağladığını ilânla mükellef kılınmıştı. Böyle­ce Hala Sultan göğe uzanan minareleri, okunan Ezan-ı Mu-hammediyye'yi ve bu uğurda şehid olan her müsiümanı mevkii mualâsından ve bugün orada din-i mübin için nöbet bekleyen mücahid ve Mehmetçikleri ruhu mânevisiyle mu­hafaza ederek memnun olarak seyretmektedir.
Top