Hz. Ebu Bekir Zamanında Sahabelerin Daveti

Hz. Ebu Bekir Zamanında Sahabelerin Daveti

Hz. Ebubekir’in Şam’a Ordu Gönderirken Komutanlarına İnsanları Davet Etmelerini Emretmesi

‘Ey Allah’ın Rasûlü’nün halifesi! Sen yürüyorsun, biz ise hayvanlar üzerindeyiz; bu nasıl olur?’ dediler. Hz. Ebubekir

‘Ben bu adımlarımı Allah yolunda atılmış adımlar olarak kabul ediyorum’ dedi. Sonra onlara şu tavsiyelerde bulundu: ‘Size önce Allah’ın takvasını yani O’ndan sakınmayı, korkmayı tavsiye ediyorum. Allah yolunda savaşınız. (Dünya için değil). Allah’ı inkar edenlere savaş açınız. Allah kendi dinine yardım edecektir. Sakın ganimet malından çalmaya kalkışmayınız. Hile yapmayınız ve korkmayınız; yeryüzünde fesa

t çıkarmayınız. Size emredileni yerine getirip isyan etmeyiniz. Müşriklerle karşı karşıya geldiğinizde onları şu üç şeye davet ediniz: Size icâbet edecek olurlarsa serbest bırakınız ve onlarla savaşmayınız. Onları İslâm’a davet ediniz. Eğer icâbet ederlerse kabul ediniz. Sonra onlara kendi memleketlerinden muhacirlerin memleketine göç etmelerini söyleyiniz. Eğer bu göçe razı olurlarsa onlara söyleyiniz ki muhacirler için geçerli olan herşey onlar için de geçerli olacaktır. İslâm’a girerler, fakat muhacirlerin yurdu yerine kendi yurtlarında kalmayı seçerlerse onlar da müslümanların göçebeleri gibidir. Onlar için de Allah’ın mü’minler üzerine farz kıldığı hükümler icra edilecektir. Ancak müslümanlarla cihada çıkıncaya kadar kendilerine fey’ ve ganimetten hiç bir pay yoktur. İslâm’a girmeyi reddederlerse onları haraç vermeye çağırınız. Bunu kabul edecek olurlarsa onlarla yine savaşmayınız. Yok eğer buna da yanaşmazlarsa Allah’tan yardım dileyerek onlarla savaşınız. Hurma ağaçlarını kesip yakmayınız. Hayvanları öldürmeyiniz; meyveli ağaçlara dokunmayınız! Kiliseleri yıkmayınız! Çocukları, ihtiyarları ve kadınları öldürmeyiniz! Siz kendilerini ibadethanelere adamış bazı kimselere rastlayacaksınız. Onları kendi halleriyle başbaşa bırakınız, onlara dokunmayınız! Başları ortasına şeytanın yuva yaptığı, yani başlarının ortasını tıraş edip diğer taraflarını bırakan bazı kimselere rastlarsanız böylelerinin boyunlarını vurunuz; çünkü bu bir paroladır.[1]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Kenz, II/295-296 (Beyhaki’den, IX/85; İbn Asakir, Said b. el-Müseyyeb’den; Hadisi Malik, Abdurrezzak, Beyhaki ve İbn Ebi Şeybe, Yahya b. Said’den rivayet edilmiştir deniliyor).

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/202.

Hz. Ebubekir’in Mürtedlerle Savaşa Gönderdiği Halid b. Velid’e Emir Vermesi

Hz. Ebubekir, Arap mürtedleriyle savaşmak için gönderdiği Halid b. Velid’e şu emri verdi: ‘Onları İslâm davasına davet et. Leh ve aleyhlerinde olan şeyleri kendilerine açıkla. Onların hidâyete ermeleri senin için herşeyden daha önemli olmalıdır. İster kırmızı, isterse de siyah renkli olsun, her kim sana icâbet ederse bu ondan kabul edilecektir. Zira sen ancak Allah’ı inkar edenleri O’nun dinine döndürmek için savaşıyorsun. İslâm’a davet edilen bir kimse icâbet eder ve imanını açıklarsa artık hiç kimsenin ona dokunmaya hakkı yoktur. Onu ancak Allah Teâlâ hesaba çekebilir’. Bundan sonra Hz. Ebubekir, Halid’e mürted olup da davet edildiği halde müslümanlığa dönmeyenlerin öldürülmesini emretti.[1]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Kenz, III/143 (Beyhaki, VIII/201, o da Urve’den).

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/203.

Halid b. Velid’in Hîrelileri Savaştan Önce Davet Etmesi

- Halid b. Velid Hîre’ye vardığında oranın ileri gelenleri vali Kabîsa b. İyas b. Hayye et-Tâî ile birlikte onu karşılamaya çıktılar. Kabîsa, Numan b. el-Münzir’in ölümü üzerine Kisrâ tarafından Hîre’ye vali olarak atanmıştı. Halid b. Velid onlara şöyle dedi:

‘Sizi Allah’a ve İslâm’a davet ediyorum. Eğer bu davete icâbet ederseniz müslümanlardan olursunuz. O zaman müslümanlar için geçerli olan şeyler sizin için de geçerli olacaktır. Buna yanaşmazsanız haraç vereceksiniz. Haraç da vermeyecek olursanız, ben bir orduyla geldim ki onlar sizin hayata olan bağlılığınızdan çok daha fazla ölüme isteklidirler. Allah aramızda hüküm verinceye kadar sizinle cihat ederiz’. Bunun üzerine Kabîsa

‘Seninle savaşmak istemiyoruz. Biz dinimizi terk etmeyeceğiz; fakat sana haraç vereceğiz’ dedi. Böylece doksan bin dirhem haraçla barış yapıldı.[1]

- Halid b. Velid, Hîrelilere şöyle dedi:

‘Sizi İslâm’a, Allah’tan başka ilah olmadığına, O’nun tek olduğuna, Muhammed’in de O’nun kulu ve Rasûlü olduğuna şahitlik yapmaya; namazı kılmaya, zekatı vermeye, İslâm’ın hükümlerine razı olmaya davet ediyorum. Bunları kabul ederseniz müslümanlar için geçerli olan şeyler sizin için de geçerli olacaktır’. Onlardan Hânî’ diye birisi

‘Bunları kabul etmeyecek olursak ne olacaktır?’ diye sordu. Halid

‘Bu durumda ellerinizle haraç vermek zorunda kalacaksınız’ dedi. Bunun üzerine Hânî’ şöyle sordu:

‘Bunu da yapmazsak ne olur?’ Halid buna da şu şekilde cevap verdi:

‘Haraç da vermezseniz sizi öyle bir kavimle çiğnerim ki sizin yaşamı sevdiğiniz kadar onlar da ölümü severler’. Hânî’

‘O halde bu gece bize mühlet ver de düşünelim’ dedi. Hz. Halid de onlara mühlet verdi. Ertesi sabah Hânî’ gelerek Halid b. Velid’e

‘Biz kendi aramızda haraç vermek üzere anlaştık; sulh yapalım’ dedi.[2]

- Yermük savaşında iki ordu karşı karşıya geldiğinde Ebu Ubeyde ile Yezid b. Ebî Süfyan yanlarına Dırar b. el-Ezver, el-Hâris b. Hişam ve Ebu Cendel b. Süheyl’i de alarak düşmana doğru gittiler ve

‘Emirinizi görmek istiyoruz’ diye bağırdılar. Bunun üzerine onları Herakliyüs’ün kardeşi Tezâruk’un yanına götürdüler. Tezâruk ipekten yapılmış bir çadır içerisinde oturuyordu. Sahabeler

‘Biz bu çadıra girmeyi helal görmüyoruz’ dediler. O zaman Tezâruk onlar için dışarıya sergiler yayılmasını istedi. Çadırın dışarısına ipekten sergiler yayıldılar. Sahabeler yine

‘Biz ipek üzerinde oturmayız’ dediler. Nihayet sahabelerin istediği bir yerde oturarak sulh hususunda aralarında anlaşmaya çalıştılar. Sahabeler onları Allah’a davet ettikten sonra ordularına geri döndüler. Fakat barış gerçekleşemedi.[3]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Taberi, II/551 (İbn Humeyd’den, o Seleme’den, Seleme de İbn İshak’tan, o ise Salih b. Keysan’dan).

[2] Beyhaki, IX/187 (Yunus b. Bükeyr tarikiyle İbn İshak’tan).

[3] Bidaye, VII/9.

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/203-204.

Hz. Halid’in Yermük Günü Rum Emirlerinden Cerce’yi İslâm’a Davet Etmesi ve Onun da Müslüman Olması

- Yermük günü, düşman kumandanlarından biri olan Cerce ileri çıkarak Halid b. Velid’le konuşmak istediğini söyledi. Halid de bunu kabul ederek ona doğru ilerledi. Birbirlerine o kadar yaklaştılar ki atlarının boyunları neredeyse birbirine değecekti. Cerce

‘Ey Halid! Senden birşey isteyeceğim; fakat bana doğruyu söyleyeceksin. Çünkü hür bir insan asla yalan söylemez. Beni kandırmayacaksın; çünkü kerem sahibi, şerefli bir insan kendisine Allah ile yemin verdiren bir kimseyi kandırmaz. Acaba Allah sizin peygamberinize gökten bir kılıç indirdi de o da bu kılıcı sana verdiği için mi önüne her çıkanı hezimete uğratıyorsun?’ dedi. Hz. Halid

‘Hayır!’ deyince Cerce

“Peki niçin sana ‘Allah’ın kılıcı’ (seyfullah) ismi verilmiştir?” diye sordu. Hz. Halid

“Allah bize peygamberini gönderdi. O da bizi Allah’a davet etti. Biz hepimiz ondan ürktük ve kendisinden uzaklaştık. Sonra bir kısmımız onu tasdik etti ve kendisine tâbi oldu. Bir kısmımızsa onu yalanladı. Ben de onu yalanlayan ve ondan uzaklaşanlar arasındaydım. Sonra Allah Teâlâ bizi kalblerimizden ve perçemlerimizden yakaladı; bize onun vasıtasıyla hidâyet verdi. Sonunda onâ biat ettik. Hz. Peygamber

‘Sen Allah’ın müşrikler üzerine çekilen kılıçlarından bir kılıçsın’ dedi ve bana yardım etmesi için Allah’a dua etti. İşte o zamandan beri insanlar bana ‘Allah’ın kılıcı’ demektedirler. Ben müslümanların müşriklere karşı en sert olanlarındanım” deyince Cerce

‘Ey Halid! İnsanları neye davet ediyorsunuz?’ dedi. Halid

‘Biz insanları Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in de O’nun kulu ve Rasûlü olduğuna davet ediyoruz. Bir de Allah katından gelenleri (Kur’an’ı) ikrar etmeye çağırıyoruz’ dedi. Cerce

‘Peki sizin bu davetinize icâbet etmeyen kimse ne yapacaktır?’ dedi. Halid b. Velid

‘Haraç verecektir; biz de onu koruyacağız’ dedi. Cerce

‘Haracı vermediği takdirde ne olacaktır?’ diye sorunca Halid şu cevabı verdi:

‘Önce, kendisine savaş açtığımızı ona bildiririz. Daha sonra da onunla savaşırız’. Bu kez Cerce şunu sordu:

‘Size icabet eden ve emrinize girenin konumu nedir?’ Bu soruya karşı Hz. Halid şunları söyledi:

‘Allah’ın farz kıldığı şeylerde hiç bir farkımız yoktur. Büyük-küçük hepimiz eşitiz’. Cerce yine sordu:.

‘Sizin dininize bugün giren bir kimse için ne kadar mükâfat vardır? Size verilen mükâfat ve âhiret azığı onun için de geçerli midir?’ Halid

‘Evet; hatta o bizden daha üstündür’ dedi. Cerce

‘Siz İslâm’ı ondan daha önce kabul ettiğiniz halde nasıl eşit olabiliyorsunuz?’ diye sordu. Halid b. Velid ise buna şöyle cevap verdi:

‘Biz bu emri zorla kabul ettik. Biz peygamberimize o henüz hayattayken biat ettik. O sırada ona göklerden haberler geliyordu. O da bunları bize haber veriyor; mucizeler gösteriyordu. Bizim gördüğümüzü gören bir kimsenin bu dine girmesi, işittiklerimizi işiten bir kimsenin müslüman olması, biat etmesi çok normaldir. Fakat size gelince, siz bizim gördüklerimizi göremediğiniz gibi bizim işittiğimiz şeyleri de işitmemişsinizdir. Bizim bildiğimiz olağanüstü delil ve hüccetleri de bilmiyorsunuz. İşte bu yüzdendir ki sizden biriniz hakkıyla ve hâlis niyetle bu dine girerse bizden daha üstün olur’. Bunları dinleyen Cerce

‘Sana Allah ile yemin verdiriyorum; bana doğrusunu söyle, beni kandırmaya çalışmıyorsun değil mi?’ deyince Halid b. Velid

‘Allah’a yemin ederim ki, sana doğruyu söyledim. Bu konuda Allah Teâlâ vekilimiz olsun’ dedi. Bunun üzerine Cerce, başındaki miğferi attı ve Halid’le beraber İslâm ordusuna katıldı ve Halid’e

‘Bana İslâm’ı öğret!’ dedi. Halid onu çadırına götürdü. Yıkanması için ona bir testi su getirildi. Sonra birlikte iki rekat namaz kıldılar. Rum ordusu, Cerce’nin Halid b. Velid’e gidişini gördüklerinde bunu bir harp taktiği zannederek saldırıya geçtiler. Müslümanları bulundukları yerlerden geri çekilmeye zorladılar. Bunun sonucunda koruyucu birlikler dışındaki tüm müslüman askerleri yerlerini terk ettiler. Koruyucu birliklerin kumandanı Ebu Cehil’in oğlu Hz. İkrime ile Hâris b. Hişam’dı. Halid’le Cerce atlarına bindiler. O sırada Rum askerleri de müslümanların arasına dalmışlardı. Müslümanlar haykırarak saldırıya geçtiler; bu saldırı karşısında Rumlar İslâm mevzilerini terkederek eski yerlerine çekilmek zorunda kaldılar. En nihayet Halid b. Velid müslümanlara genel hücum emri verdi. İki ordu bir anda kılıç kılıca geldiler. Halid ile Cerce gündüzün başlangıcından güneşin batışına yakın zamana kadar çarpıştılar. Müslümanlar öğle ve ikindi namazlarını ima ile kıldılar. Cerce ağır bir şekilde yaralandı ve şehid düştü. Allah’a ancak Halid’le beraber kıldığı iki rekat namazla gitti.[1]

- Halid b. Velid, askerlerine hitapta bulunarak onları Acemlerin memleketlerini fethetmeye teşvik etti. Arap memleketlerinin değersizliğinden bahsederek şöyle dedi: ‘Şu yiyecekleri görüyor musunuz’? Allah’a yemin ederim ki şu, Allah yolundaki cihat ve insanları O’nun dinine davet etme emri olmasa dahi, sırf geçimimiz için bu memleketleri ele geçirmeye uğraşmamız gerekecek. Biz bunları elde etmeye herkesten çok layığız. Sizden ve sizin şu anda yapmakta olduğunuz savaştan geri kalanlara yalnızca açlık ve sefaleti bırakacağız.[2]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Bidaye, VII/12 (Vakidi’den ve başkalarından); İsabe, I/620 (Burada şöyle denilmektedir: ‘Bu olayı İbn Yunus el-Ezdi, Fütuhu’ş-Şam adlı kitabında nakletmiştir. Ebu Nuaym, Delail’de Cercir şeklinde, Seyf b. Ömer, Fütuh’ta Cerece olarak aktarmaktadır. Ebu Huzeyfe İshak b. Bişr, Fütuh’ta olayı anlatır ama isim vermez).

[2] Bidaye, VI/345 (Hz. Halid’den); İbn Cerir, Tarih, II/559 (Seyf tarikiyle Muhammed b. Ebi Osman’dan bir benzeri rivayet edilmiştir).

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/204-206.
Top