ihya.org
4. Murat
4. Murad'ın Sadrıazam ve Şeyhülislamları
Sultan 1. Mustafa'nın sadrıazam tâyin etdiği; Ispartalı Kemankeş Kara Ali Paşa 4. Murad tahta çıktığında görevinde ipka olundu. 3/4/1624'de Ali Paşanın sadareti sona erdi yerine 65. veziriazam olarak Çerkeş Mehmed Paşa atandı. Bunun devri de 9 ay, 25 gün sürdü. 66. sadrıazam olarak, Dama d Filibeli Müezzinzâde Şehid Hafız Ahmed Paşa 28/1/1625'de vazifeye tâyin olundu. Bu sadaretinde 1 sene, 4 ay kalan dâmad, yerini 1/12/1626'da başkabir dâmad'a Halil Paşa'ya bırakmak mecburiyetinde kaldı. Halil Paşanın bu 2. sadareti 6/4/1628'e kadar 1 sene, 4 ay, 5 gün sürerken iki sadaretinin toplamı 3 sene, 7 ay, 7 günü bulmuş oluyordu. Bu dâmad da yerini Dâmad Hüsrev Paşaya terketti ve bu sadrıazam 67. Osmanlı devleti sadrıazamı olarak 25/10/1631'e kadar süren 3 sene, 6 ay, 19 gün mührü hümayunu taşıdı.
Peşindende Dâmad Topal Recep Paşa; 3 ay, 7 gün süren sadaretinden sonra, 18/mayıs/1632'de idâmina^hazıflanrnak üzere abdest atmak mecburiyetinde kalıverdi. Tabanıyassı Mehmed Paşa'nin sadareti 4 sene, 8 ay, 15 gün devam etti ve takvimlerin 2/2/1637'yi işaret etdiğini biliyoruz.
Sultan 4. Murad'ın Hanımları ve Çocukları
4. Murad'ın; hanım olarak birden fazlasına sahip olduğu enazından doğan çocukların sayısından anlamak kabildir. Adı bilinmekte olan yegâne hanımı Ayşe hasekisultanhanım-dır. 32 evlâdı dünya'ya gelen 4. Murad'ın bu hanımının, bu kadar çocuğu doğurması maddeten kabil değildir. 28 yaşında terk-i dünya eden bir insanın, tek hanımdan, 32 doğum elde etmesi olacak işden olmadığı barizdir. Bu 32 evlâdın önce kız olanlarını zikrede!im:İsmihan Kayasultan, Hafsa Sultan, Râbia ve Fatma Sultan ile Safiye Sultan, Rukİye Sultan olmak üzere altı sultanhanım adı ile karşılaşiyorve bunların ancak beşi hakkındada kâfi olmayan bir bilgiye sahibiz. Sul-tanhanımların ilki Gevherhan Sultanhanım olup, ~l630'da doğduğunu biliyoruz, bu hanımsultanin, Sultan İbrahim hân'in kızı Gevherhan Sultanhanım ile aynı ad'da olması, hayli karışıklığa sebeb olmuştur. Ortada Haseki Mehmed Paşa gibi bir dâmad olduğunu görüyoruz ve iki Gevherhan'dan hangisiyle izdivaç ettiğini net olarak tesbit edemiyoruz. Bu dâmad 1661'de Haleb'de idam olunmuştur. Hanzâde Sultan kesin olmayan bir bilgiye göre 1631'de dünya'ya gelmiş, 1675 sonrasında vefatı vukubulduğu tahmini var.
Sultan 4. Murat'ın Vefatı
Tarih Hicril050, Miladî 1640 yılını gösterirken, Hekimbaşı-nın padişahına iyi gelen ilacı ölmeden evvel yok etmesi, padişahın ölümünün başlangıcı idi. Bağdad Fatihi, dönüşünü müteakip rahatsızlıkları arttı. Bunlar krizler haline dönüştü. Bu krizlerden birinde Şehzade İbrahim'in de öldürülmesini is-temesi Bağdad'dan Kasr-ı Şirin muahedesini yapıp gelen Sadrazam Mustafa Paşa'yı şaşırttı. Efendisini çok seven onun bir dediği ikiletmeyen paşa, bu isteğide yerine getirebilirdi. Fakat Osmanlı Hanedanı münkariz olur, Devleti Aliyye-nin tahtına otomatikman Kırım Hânı otururdu. İşte devlet anne Kösem Mahpeyker Valide Sultan yetişti ve «Paşa, paşa devleti düşün» diyerek sadrazamın önüne geçti. Vücutça bitmiş olan Sultan 4. Murad bu hükmünü yürütemedi. Eğer girdiği komadan kurtulmuş olsaydı, iradesini dinlemedi diye veziriazamının başını kestirirdi. Çünkü o iktidar ortak kabul etmez zihniyetiyle hüküm ferma olmuştur. Batmakta olan devlet gemisini bu inanışla selâmet sahiline yanaştırmıştı. Oniki yaşında çıktığı taht-ı Osmaniyi onaltı yıl hakkıyla doldurduktan sonra yirmisekiz yaşında vefat eden Hz.
Bağdat'tan Dönüş
Hz. Padişah, yanında mahbus bulunan İran elçisi Maksud Hanı, yazmış olduğu bir mektubla Şah'a gönderdi. Mektubunda sulh yapılması arzusunu dile getiriyor ve Şah Safî'yi asla tahkir etmeyip tam diplomatça yazılıp, sulha evet dedirtecek bir üslup kullanmaya itina göstermişti.
Ordunun büyük bir kısmını ve Sadrazam Kara Mustafa Paşayı Bağdad'a bırakmış ve İstanbula dönmüştü. Dönüş yolunu Diyarbakır üzerinden yapmıştı.
Bağdat Önünde
Hz. Padişah, Üsküdar'dan çıkışının yüzdoksanyedinci günü Bağdad önüne gelmiş oldu. Bağdad kalesi ikiyüzon tane burcu olan çok büyük bir kale idi. Hz. Padişah kalenin muhasara plânlarının yapılmasında en çok çalışan bir teknisyen olmuştu.
Bağdad'ın kuzey kısmında İmam Azam kapısının karşısında kendi takımıyla yer almıştı.
Doğu kısmında ak kapı denilen yerde sadrazam Tayyar Memed Paşa, Rumeli askeri ve biraz da Yeniçeri askeri mevki aldı. Güneyde ise Karanlık kapı denilen yerde kapdan paşa ve Anadolu askeri mevki tuttular.
Tayyar Mehmet Paşa'nın Sadareti
Kapdan-ı Derya Kara Mustafa Paşa Sadrazamlığı kendine uygun görüyordu, tayyar Mehmed Paşanın veziriazamlığa tayinini Ruznameci Hacı İbrahim Efendinin tavsiyesine bağlayan Mustafa Paşa bu zata kinlendi. Az müddet sonra Hacı İb-, rahim efendide vefat etti.
Münhal bir zeamet için iki sipahi kavga ettiler. Onları ayıranlar sadrazamın yanına getirdiler. Meseleyi hal etmek için gayret sarfeden sadrazam padişahın yanlarına geldiğini görünce durdu. Sultan 4. Murad durumu sordu. Sadrazam meseleyi anlattı. Padişah düşündü. Yer bir, namzet iki. Birini-oraya koysan öbürü onu rahat bırakmaz. Sadrazama döndü «iidsinin de başını kesin, ikiside rahat etsin» diyerek kavgayı neticelendirdi.
Dördüncü Murad'ın en önemli işlerinden birisi de Devşirme usulünü kaldırmasıdır. Bir bakıma doğru bir karardır. Çünkü bozulmuş bir mekanizma bu toplama ile düzeltilemezdi. Sultan Murad Yeniçeriyi bambaşka bir şekle çevirecekti. Fakat ömrü vefa etmedi. Bu vazife ta İkinci Mahmud'a kaldı.
Musul'a gelindiğinde Hindistan Şahının elçisi geldi. Kıymetli hediyeler sundu. Fil derisinden yapılmış, iddiaya göre hiç bir silahın zarar veremeyeceği bir kalkan da vardı.
Hekimbaşının Ölümü
Bilindiği gibi padişahın tütün yasağı, afyon içenleri de kapsamına alıyordu. Padişahın Hekimbaşısı Emir Çelebi ise afyon yutmaya müptela İdi. Silahdar paşa bu iptilayı öğrendiğinden kendisini padişaha ihbar etti. Padişah; nezdine getirttiği Emir Çelebinin kendisi ile satranç oynamasını istedi. Henüz oyuna başlanmıştı, padişah «Baka hekimbaşı, sen afyon yutarmışsın» deyince Emir Çelebi: «hâşâ, hâşâ padişahım» diye cevap verdi. İhbar o kadar mükemmel yapılmıştıki zarif kutunun bile yerini bilen padişah; hapların kutusunu çıkarttırdı. Bunlar nedür?» diye sordu. Hekimbaşı suyu alınmış afyon olduğunu ancak zararı olmadığını bir avuç bile yu-tulsa birşey olmayacağını söyledi. Padişah «O halde hepsini yut bakalım» diyerek hepsini yutturdu. Arkasından hiç birşey olmamış gibi taşını oynayıp hamle sırasını Emir Çelebiye verdi. Oyun uzun süre devam edip afyon tesirini göstermeye başladı. Padişah git, dinlen dediği zaman iş işten geçmişti. Ne varkİ bu iş işten geçme, padişah içinde varitti.
Bağdat Seferi Öncesi
Hz. Padişah İstanbul'a dönmüşsede, sadrazam Tabanı Yassı Mehmed paşa ve ordunun bir bölümü şark hududunda kalmış ve yolların, köprülerin onarımı bazı kervan sarayların yapılması gibi işlerle uğraşılmıştır. Sadrazam hakikaten bu işleri gayet güzel yapmış bunun faydaları bilahare görülecektir.
Revan Muhafızı Murtaza Paşa askerinin büyük bir bölümü ile kışı Erzurum civarında geçirmeyi plânlamış ve kalede büyük bir kuvvet bırakmamıştı. Bu da şundan icab ediyorduki bu kaleye Şahın taarruzu beklenilmeyen bir şey değildi, hepsi muhasaraya gireceğine büyük bir bölümü kaleden uzakta olursa muhasara esnasında gelir ve İran ordusunu iki ateş arasında bırakabilirdi.
Mehmed paşa bu işe izin vermedi.
Kış ortasında yardım gönderme gayretlen hem padişah-dan hem de sadrazamdan sudur etmesine rağmen bir neticeye varamadı. Şah Safî Revan'ı tekrar ele geçirdi. Fakat nasılsa bu sefer Revan'daki Osmanlı askerine silahlan ile birlikte çıkıp gitmelerine izin verdi.
Revan Seferi Ve Memleketin Tanzimi
Bu seferi iki kısma ayırmak sanki farz oluyor. Çünkü birinci bölümü devleti aliyenin Üsküdardan ta İran hududuna kadar yapılan bir teftişle bu teftişler neticesinde yapılan infazlar bazı tarihçilerimizde insafsızlık, haksızlık ve zalimlik diye vasıflandınlırken bazı izan sahibi insanlarda böyle bir icraat yapılması şarttı diye Kuyucu Murad paşa'.dan beri Anadolu üzerinde yüksek düzeyde bir teftiş yapılmamış, başkentte meydana gelen gaileler Anadoluda bir nizam bırakmamıştı. Otoritenin tesisi uzun bir zaman almıştı.
Şeyhülislam Katli
Bir kısım İran kuvvetlerini Osmanlı toprağına girerek Van şehrini muhasara ettikleri haberi dergâhı padişahiye ulaşınca hemen veziriazam Tabanıyassi Mehmed paşaya bir irade verip İran'a sefere çıkmasını bildirdi. Kendiside arkalarından geleceğini eklemeyi ihmal etmedi. O sırada tarihler hicri 1034, milâdi 1633 yılını gösteriyordu. Sadrazam orduyu hazırlamış ve padişahın teftişine sunmuştu ki, Anadolu tarafına geçen padişah bizzat yaptığı teftişte aksaklıkları tesbit etti. Bu aksaklıkların meydana gelmesinde rolü olan dört vezir cezaya uğratıldılar. Bu ceza mallarının müsaderesi ve sürgün olmuş oldu. Cezaya çarptırılan dört vezir şunlardı: Çağalaza-de Mahmud paşa, Nişancı Yusuf paşa, Mostarli Mustafa paşa, Civan Kapıcıbaşı Semiz Mehmed paşaydılar.
Bütün bunlar olurken İranlıların Van önünden çekilip gittikleri haberi geldi. Fakat Hz. Padişah hazırlıkların devamını istedi, çünkü İran üzerine sefer yapmaya bir kere kararını vermişti. Ordu hazırlıklarına devam ededursun, 4. Murad Bursa üzerine bir gezi tertib etmiş bu gezide hem av yapılacak hem de halkın şikâyetleri yerinde incelenecek ve neticelendirilecekti.
Bir Yangın Ve Tütün Yasağı
İstanbul'un Cibali semtinde çıkan bir yangın günlerce devam etmiş Hz. Padişah bu yangında bir itfaiye eri gibi koşuşup durmuş ve hatta muhtelif yerlerinden bile yaralanmıştı. Yangın söndüğünde yirmibin evin kül olduğu görüldü. Hele bunun sebebi bir kahvehaneden bilinince bütün kahvehaneler kapatıldı.
Temizleme Hareketi
Yukarıda özetlediğimiz toplantının o ikna edici havasının bir kaç gün sonra geçtiği görüldü. Çünkü sipahilerin zorbaları orda verilen sözlere uymamışlar mesele çıkarmak istiyorlardı. İşte 4. Murad artık istihbaratını kurmuş bu gibi hareketleri kimler hazırlıyorsa hemen haber alıyor ve icabını görüyor, hayatlarına son verdiriyordu. Bu zorbaların bazıları şunlardı. Saka Mehmed, Cadı Osman, Gürcü Rıdvan gibileri ölmüş olarak denize atıldılar. Buna mukabil Konya civarını bilhassa Beyşehri, Seydişehir gibi yerleri kasıp kavuran Deli İlahi, padişahın kendisini öldürteceğini bile bile İstanbul'a geldi ve öldürüldü. İlk hedef hem bu zorbaları öldürmek hem de Hafız paşanın şehid edildiği sırada verdiği sözü yerine getirmekti.
Recep Paşa'nın Katli
Sadrazam Topal Recep paşa daima zorbalardan bir kaç kişiyi yanına alarak Dîvan'a gelirdi. Son ihtilalden iki ay kadar sonra bir gün Dîvan'a mutadı veçhile yanındaki zorbalarla gelen sadrazam onları dış kapıda bırakıp padişahın huzuruna varıp etek öpmeğe durduğunda 4. Murad birdenbire parladı: «Gel bre Toplazorbabaşı.» Recep paşa şaşırdı, ve aman padişahım biz sadece sizin kulunuzuz, bütün gayretimiz hizmetinizde olmaktır diye dil dökmeye başlayınca «Bre abdest al» hitabı Recep paşanın dilinin tutulmasına, ayaklarının tutmamasına yerlerde sürünmesine sebeb oldu. Padişah «Tiz kafasını kesin» dediğinde cellat orda hazır olmadığı için bostancılar hemen kement atarak Damad Topal Recep paşanın hayat defterini dürüverdiler ve cesedini kapı önünde paşalarını bekleyen zorbaların önüne attılar. Zorbalar paşalarının cesedini önlerine görünce derhal savuştular. Çünkü artık devletin sahibi ayağa kalmış, bütün gücünü göstermeye başlamıştı.
Son İhtilal
Evet şimdi gelelim son ihtilale... Hayattayken sipahilerin hakikaten çok sevdikleri, yeniçerilerin ise aşağı yukarı hiç itiraz etmediği Hüsrev paşa'nın idamı ve başının İstanbul'a getirildiği haberi duyulunca isyancıların yeniden harekete geçmelerine sebeb oldu. Bilindiği gibi bu isyancılar Hafız paşanın şehidliği ile son bulan isyanda yeniçeri ağası Hasan Halife, Defterdar paşa ve padişahın musahibi Musa Çele-bi'ninde kellesini almak istemişlersede Hafız paşa ile iktifa etmişlerdi.
Hüsrev Paşa'nın Azli
Devleti aliyyenin ikinci adamlığının sadrazamlık olduğu cümlenin malumudur. Ülkenin her tarafında onun emri geçer yalnız padişahın sarayının kapısından içeri adım attığında idam emri veremez. Bunun ne kadar büyük selahiyet olduğunu bir an bile düşünmek insana dehşet verir. Yalnız şunu da unutmamak gerekirki, idam taşına en yakın kelle yine sadrazamların kellesidir. Yine de bu makamı elde etmek İçin uğraşanların sayısı daima birden fazla olmuştur. Bu minval üzere Hüsrev paşanın rakibi olarak selefi yâni kendinden önceki sadrazam Filibeli Damad Hafız paşa milleti islâmiyeye hizmet için bu makamı yeniden ele geçirmeye gayret sarf ediyordu. Ayrıca Topal Recep paşa'da o yüce makama göz dikmişti. Şunu da gözden uzak tutmamalıki, Recep paşa da bu makama erişmek için çevirmeyeceği fırıldak, başvurmayacağı yol yoktu.