Hristiyanların Reformu

Hristiyanların Reformu

Hristiyan dünyası dünya imtihanını; müslüman olmamak ve Essalat-ü Vesselam Efendimize, intisab etmemek suretiy­le kaybettiği bir vakıadır. Mevlâmızın muradı; onların din-i is-lâmı kabul etmeleri istikametinde olsaydı tabiiki, intisab-ı islâmiye ile şerefleneceklerdi. Nitekim zaman zaman hristiyanların içinden tahkik-i islâmiye veya tasavvuf-u tetkiye sonu­cunda her vasıfta insanın müslümanlıkla şerefyâb olduğunu duyduğumuz gibi, batı dünyasına Anadolu'dan giden işçileri­mizin, 1950'lerde İstanbula geldikleri gibi seccadelerini de beraberinde getirmeleri gibi namazı hristiyan ülkelere taşıdı­lar.

1960 sonralarında da bilhassa Batı Almanya, daha sonra İngiltere, Fransa ve diğer avrupa ülkelerinde din-i islâmı ser­gilediler. Demostrasyon yâni gösterek anlatma şansı gidildiği günden itibaren yapılabilseydi, bugün avrupadaki mevcut müslüman sayısı, çok çok daha fazlave etkili halde olurdu. Almanya'da 2. kuşak, öğrendiği lisanında yardımıyla dinle­rinden sorulduğunda verdikleri cevaplarla cermenleri aydın­latmaya muvaffak oldukları nisbette, müslüman sayısının artmasına vesile oldular.

Bu ahvâl içinde ülkemizde yeniden neşvü nema bulan mil­li görüş'ün avrupada yaşamakta olan insanımızın manevî dünyasını zenginleştirme hizmetine bir veçhe vermesi, avru­pada çaiışan insanımızın sadece dünyevî başarı değil, uhrevî muvaffakiyete yol almasına pusulahk ve dergâhlığı yüklendi­ğini şu satırlarda söylemeyi, kadirbilirlik olarak saymışımdır. Günümüzdeyse, bütün avrupanın müslümanlığa hamile ol­duğunu beyanla, hristiyan dünyasında yapılan rönesansın, dini anlayışda da değişikliklere gidilmesini getirdiğini göz önüne almalıyız.

Nitekim; yukarıdada baş vurduğumuz Fransızların ünlü ansiklopedisi Larus'un Reformla ilgili izahına bir göz atalım böylece istanbul'un fethine avrupanın yardıma gelememesi-ninde sebeblerinden birinin, bu uğraşılar olduğu kanaatini ileri sürenlere bir miktar pay vermiş olalım. Larus'ta şöyleki: Reform düzeltmek, daha iyi duruma getirmek amacıyla yapılan değişikliğe verilen ad. Reforme şekliyle kelimenin mânasını veren Larus Reform olayını şöyle satirlaştırmış: 16. yüzyılda avrupanın büyük bir bölümünü, papa'Iarın hâkimiyetinden çıkaran ve protestan klişelerinin kurulması­na yol açan dinî hareket. Madde yazarı, bu ifadeden sonra hristiyan papazların ve vaizlerin bazıları ahlâki ve dini refor­mun yapılmasını, 1500 yılı öncesinde dillendirmeye başla­mıştı dedikten sonra, Roma'nın otoritesinin sarsılmasına se-beb olacağından hiçbir değişikliğe gitmediğini vurguladıktan sonra, yüksek klişe makamlarına tâyin yapma sisteminde bir değişikliğe de gidilmediğini ve ahalinin bundan da hayli hu­zursuz olduğunu ifade eder.

Rahip Erasmus'un eserleriyle birlikte artık kutsal kitap de­dikleri inciller üzerinde filolojik incelemelerinde başlanıldığını ve akabinde dini inanç ile kurumların tenkidine girişildiğini beyan ediyor, madde yazarı. Peşinden gelen paragrafda ise: (10/kasım/1483'de Saksonyanın Eisleben şehrinde dünya­ya gelen Agustinus rahibi olan Martin Luther uzun süren bir vicdan bunalımından sonra Aziz Paul'usun-Romahlara Mektupunda-insanın, manevî kurtuluşunu doğrudan doğruya imân'a bağlayan bir metin buldu. Bu metin bütün protestan klişeleri için, bir ilahiyat, bir ahlâk ve bir mistisizm kaynağı olacaktı. Johanes Tetzel'in yönetimindeki Dominiken rahip­leri Saksonya'da gürültülü bir kampanya ile Papa 10. Leo'-nun San Pietro Klişesinin yeniden yapılması için, gereken maddi imkânları sağlamak Amacıyla satışa çıkardığı endüla-janslara müşteri toplamağa çalışırlarken, Luther Withenberg üniversitesinde kendi imân doktrinini okutmağa başlamıştı bile.. Görüldüğü gibi, klişe üstüne kopan kavgada imân meselesi tartışılınca işin yatışacağı artık düşünülemezdi.

Luther'in daha Papa'ya başkaldırmadığı dönem olduğunu hatırlatan madde yazarı daha sonra oluşumu şöyle anlatıyor;

Luther; 1519'da Layipzig'de ilahiyatçı John Ecke karşı, kutsal kitap araştırmalarında tek otoritenin, serbestçe kul­lanılan kişisel yargı olduğunu açıkladı. Luther'in protestosu katolik dünyasında büyük bir yankı uyandırmıştı..> diyen madde yazan, sözü Luther'in doktrinini ortaya koyduğu üç esere getirir ve derki:

(..1520/haziranıyla, eylül'ü arasında yayımladığı üç baş­lıca eserinde, doktrinini açıkladı. Doktrininin ana hatları şunlardı; evrensel ruhanilik ilkesi, kutsal sırların üçe indiril­mesi, kişi vicdanının hürriyete kavuşması ve aynı zamanda din bütünlüğü, klişe ve siyasi disiplin zorunluğu.

Luther, aralik/1520'de kendisini afaroz eden 10. Leo'nun kararnamesini Wittenberg'de alenen yaktı. Ocak 152Vde imparator tarafından, Worms diyetine çağrıldı ve fikirlerini cesaretle savundu. Saksonya seçicisi kendisine Wartburg'da İnzivaya çekilebileceği bir yer sağladı. Luther orada Reformun eline bir silah vermek için kutsal kitabı Almancaya çe­virmeye koyuldu. Luther'in en ateşli taraftan olan Andreas Karlstad, bunun üzerine, rahiplerin yemin mecburiyetini kal­dırdı, din adamlarının evlenebileceğini ilân etti ve kutsal resimlere tapınmaya son verdi. Missa âyini bir kurban olmak­tan çıktı vede bir anma töreni haline geldi. Wartburg'dan dö­nen Luther, bu oldu bittileri onayladı. Daha o zamandan, doktrinlere sansür koyma fikrini benimsemeğe başlamıştı; nitekim fazla radikal bulduğu Karlstad'ı Saksonya'dan çı­karttı, eyalet içinde, tapınma âyinleri ve papazları olmayan dini topluluklar kurmağa kalkışan Thomas Münzer Mülha-usene sığınmak zorunda kaldı. 1524'den beri Güney Alman­ya'da, Münzer tarafından kışkırtılan, bir köylü ihtilâli gelişi­yordu.

Luther, prensleri bu ihtilâli bastırmağa teşvik etti; o sıralar­da bir -Devlet Klişesi- fikrini benimsemeğe başlamıştı. İmparator ve katoliklerle mücadelesinde prenslerin yardımına muhtaçtı. 1528'den beri devlet adına klişeleri denetleyen-ziyaretçiler- de çok geçmeden, bir çeşit yeni piskoposluk kur­dular. Karlstadın görüşü, İsviçre'de ve Ren havzasında kabul edilmeğe başlanmışdı. Antik hümanizme bağlı olan vede İs­viçre'den paralı asker alınmasına karşı gelmesiyle tanınan, ülrich Zivingli, Luther'in çağrısına uydu ve tasarladığı re­formlar gereğince 1525'de Zürih'de, 1528'de Bern'de kutsal sırları redetti ve lütirjiyi çok sadeleştirdi.

1529'da Basel'de Oecolampade katolİklere ve hatta Roma'ya sadık kalan Erasmus'a karşı Zwingli mezhebini yaydı. Bu mezhebi, Starsburg'da 1524'de Martin Bucer kabul ettir­miştir. Klişe mülkünün el değiştirmesinde çıkar gören Alman prensleri Luther reformunu destekliyorlardı. şeklinde ifade­leriyle Reformun aynı zamanda mülklerin e! değiştirebilme yönüylede alakalı olduğu hükmünü çıkarmak kabil olur, değilmi efendim. Netice olarak şunu söyleyebiliriz ki; Rönesans ve Reform, pozitivist atılımlar yâni deneyci anlayışa gelen ve hristiyanlığın ilmi engelleyen kıstaslarından kurtulan avrupa insanı, papazlardan kurtulurken bir mânada, kendilerini tek­nolojiyi tanrılaştıran kaosun içinde buldular. Aradan geçen altı asır sonrasında da içine düştükleri çukurda debelenip durmaktalar. Ama şunu da ilâve etmeden geçmeyelim ki, teknikleşen avrupa, Kolomb ile bulduğu Amerika'ya insan ihracını yapmağa başladığında, genel olarak adetâ barsak temizlercesine insanların bir haylice serazatlarını yeni kıtaya gönderirken kendileri de içtimai, iktisadî ve askerî alanlarda pozitivist (deneyci) anlayışla atılımın zirvesine doğru uzandı­lar. Harp sanayii ve denizcilik vasıtalarındaki gayretli çalış­maları, bu kıta devletlerinin her birinin birer sömürgeci ülke yaftasına hak kazanmalarını, sağladığı inkâr edilemez.

Belki doydular! Belki de geliştiler! Fakat adaletin yayicısı olma niyeti dahi taşımadıklarından, zâlimler zümresini teşkil ettiler ve de beyaz adam mantığının vahşilik kanadını teşkil ettiler. Afrika, Asya insanları, Amerika kızılderilileri, Çin ve Hindistan bu zalimlikten, üzerlerine düşen ezilen insanlar topluluğu dramını yaşadılar.

Osmanlı'nın avrupayı tokatlamasının bittiği 1683'sonrası, kürre-i arz bu tek dişli medeniyet canavarının tecavüzüne uğradı durdu. Milletleri diplomasi alanında, karşılıklı menfa­atler muvacehesinde kategoriye ayırmak belki gerekir, an­cak ilâhi ikazın -küfür tek millettir- olduğunu millet evlâdının unutmaması farzdır.
Top