Sahabelerin Davet İçin Fertler ve Mektuplar Göndermesi
Sahabelerin Davet İçin Fertler ve Mektuplar Göndermesi
Hişam b. As’ın Birisiyle Birlikte Herakliyüs’e Gönderilmesi
- Hişam b. As el-Emevî şöyle anlatıyor: Benimle bir başka şahıs kendisini İslâm’a davet etmek üzere Herakliyüs’e gönderildik. Biz başkent Dımaşk’a vardık. Orada Cebele b. Eyhem el-Gassânî’ye misafir olduk. Onun yanına girdiğimizde o bir tahtın üstünde oturuyordu. Bizimle konuşması için birisini gönderdi. Bunun üzerine şöyle dedik: ‘Biz elcisiyle değil bizzat kralla konuşmak üzere geldik. Eğer izin verirse kendisiyle konuşuruz, aksi takdirde hiç kimseyle konuşmayız!’ Elçi gitti ve durumu ona anlattı. O da huzuruna girmemiz için bize izin verdi ve ‘Konuşunuz!’ dedi. Ben kendisiyle konuşarak onu İslâm’a davet ettim. Üzerinde siyah bir elbise vardı. Ona ‘Sırtınızdaki bu siyah giysiler nedir?’ dedim. Bana şöyle cevap verdi: ‘Bunları giydim ve sizi Şam topraklarından kovmadıkça da çıkarmayacağıma dair yemin ettim’. Biz de ona şöyle dedik: ‘Şunu bil ki Allah’ın izniyle şu anda üzerinde bulunduğun yerler ile en büyük imparatorluk vasfın da elinden alınacaktır. Bunları bize Peygamber’imiz haber vermiştir’. Herakliyüs ‘Bunları yapacak olanlar siz değilsiniz. Onlar gündüzleri oruç tutup geceleri ibadete dalan kimseler olacaktır!’ dedi.[1]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Beyhaki (Ebu Ümame el-Bahili’den); İbn Kesir, Tefsir, II/251 (Hadisi Hakim de uzun ve benzer şekilde rivayet etmiştir); Delail, s. 59 (Musa b. Ukbe el-Kureşi’den: ‘Hişam b. El-As, Nuaym b. Abdullah ve bir başkası Hz. Ebubekir’in hilafeti zamanında Rum İmparatoruna gönderildiler. Onlar Cebel’e b. Eyhem’e konuk oldular. Daha sonra Herakliyüs’ün sırtında siyah bir giysi gördüler. Onun etrafındaki herşey de simsiyahtı’).
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/194.
ASHABIN ALLAH’A DAVET İÇİN MEKTUPLAR GÖNDERMESİ BUNUNLA İNSANLARIN İSLÂM’A GİRMESİ
Ziyad b. Hâris es-Suddâî’nin Kavmine Bir Mektup Göndermesi
- Ziyad b. Hâris es-Suddâî şöyle anlatıyor: Hz. Peygamber’e vardım ve ona İslâm üzere biat ettim. O sırada bana Hz. Peygamber’in bir grup askeri kavmim olan Suddâ’ya gönderdiği haber verildi. Bunun üzerine
‘Ey Allah’ın Rasûlü! Askeri geri çevir. Ben, kavmimin müslüman olacağına ve sana itaat edeceklerine kefilim!’ dedim. Hz. Peygamber
‘O halde, git, onları geri çevir’ dedi. Ben de
‘Ey Allah’ın Rasûlü! Benim devem yorgundur’ dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber bir başkasını yollayarak onları geri çevirdi. Bunun üzerine ben kavmime bir mektup yazdım. Onlardan bir heyet müslüman olduklarını müjdelemek üzere Medine’ye geldi. Hz. Peygamber bana
‘Ey Suddâlı kardeş! Muhakkak sen kavmi içinde itaat edilen bir kişisin’ dedi. Bense
‘Hayır! Onları İslâm’a hidâyet eden Allah’tır’ dedim. Hz. Peygamber
‘Seni onlara emir tayin edeyim mi?’ diye sorunca
‘Evet, ediniz ey Allah’ın Rasûlü!’ dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber bana emir olduğuma dair bir yazı verdi.
‘Ey Allah’ın Rasûlü! Bana sadakalarından da bir şeyler vermelerini emret!’ dedim. Hz. Peygamber
‘Tamam’ dedi ve bu hususta bana ikinci bir yazı daha verdi.
Bu hadise Hz. Peygamber’in bir seferi sırasında cereyan ediyordu. Hz. Peygamber bir yerde konakladı. Ora halkı Hz. Peygamber’e gelerek valilerini şikâyet edip şöyle dediler:
‘Bizi, cahiliye döneminde bizimle kendi kavmi arasında geçen bir olaydan dolayı cezalandırdı’. Bunun üzerine Hz. Peygamber
‘Vali bunları gerçekten yaptı mı?’ diye sordu.
‘Evet!’ dediler. O zaman Hz. Peygamber benim de içlerinde bulunduğum ashabına dönerek ‘Mü’min bir kişi için emirlikte hayr yoktur’ buyurdu. Hz. Peygamber’in bu sözleri üzerine büyük bir sıkıntıya düştüm. Bu arada bir kişi gelerek Hz. Peygamber’e
‘Ey Allah’ın Rasûlü! Bana birşeyler ver!’ dedi. Hz. Peygamber
‘Kim ihtiyacı olmadığı halde dilenirse bu onun başında bir ağrı, karnında bir hastalıktır’ deyince o şahıs ‘Öyleyse bana zekattan ver’ dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber
‘Allah zekat hususunda kendisi hüküm vermiş ve ne peygamberin ne de diğerlerinin hükmüne razı olmamıştır. Kendilerine zekat verilecek olanları sekiz kısma ayırmıştır. Eğer bu kısımlardan birisine giriyorsan sana da zekat veririz’ buyurdu. Hz. Peygamber’in bu sözüyle de kalbime ikinci bir tereddüt saplandı. çünkü ben de zengindim ve Hz. Peygamber’den kavmimin zekatından birşeyler istemiştim. Hz. Peygamber namazı kıldırdıktan sonra, bana vermiş olduğu iki yazıyı alıp Hz. Peygamber’e götürdüm ve şöyle dedim:
‘Ey Allah’ın Rasûlü! Beni bu iki vazifeden de affet!’ Hz. Peygamber
‘Niçin böyle söylüyorsun?’ dedi. Şöyle cevaplandırdım:
“Ey Allah’ın Rasûlü! Seni dinledim. ‘Mü’min bir kişi için emirlikte hayır yoktur’ buyurdunuz. Ben de Allah ve Rasûlü’ne iman etmiş birisiyim. diğer taraftan da ‘Kim ihtiyacı olmadığı halde dilenirse bu onun başında bir ağrı, karnında bir hastalıktır’ dediniz. Ben senden kavmimin sadakalarından bir parça istediğim zaman zengindim’. Bu sözlerimi dinleyen Hz. Peygamber
‘Bu böyledir, ister kabul et ister bırak!’ buyurdular. Ben de
‘Ey Allah’ın Rasûlü! Bırakıyorum’ dedim. Hz. Peygamber
‘O halde bana bu gelenlerin içinden bir kişi göster ki onu kendilerine emir yapayım’ dedi. Ben de ona elçiler arasından birisini gösterdim. Hz. Peygamber de onu onlar üzerine emir olarak atadı.[1]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Bidaye, V/83 (Beyhaki’den naklen o da Ziyad b. Haris es-Suddi’den); Kenz, VII/38 (Begavi ve İbn Asakir de uzun bir şekilde rivayet etmişlerdir. İbn Asakir hasen olduğunu söyler); İsabe, I/557 (Ahmed ve Tabarani’nin de uzun olarak rivayet ettiği söylenir); Heysemi, V/204 (‘Senetteki Abdurrahman b. Ziyad zayıftır. Ahmed b. Salih bu zatın sika olduğunu söyler ve hakkında konuşanları reddeder. Diğer raviler sikadır’ der).
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/195-196.
Halid b. Velid’in Medâyin Halkına Mektup Göndermesi
- Beni Bukayle kabilesi Halid b. Velid’in Medâyin halkına gönderdiği mektubu okuyunca şaşırıp kaldılar, ne yapacaklarını bilemediler. Bu olay hicretin onikinci yılında olmuştur.
“Halid b. Velid’den Fars halkının kumandanlarına!
Selam hidâyete tâbi olanların üzerine olsun! Bunlardan sonra, saltanatınızı elinizden alıp birliğinizi paramparça eden Allah’a hamdolsun. O sizin hilenizi etkisiz kıldı. Şunu da biliniz ki kim bizim namazımızı kılıp, kıblemize yönelir ve kestiğimizden de yerse o müslümandır ve bizim için geçerli olan herşey onlar için de geçerlidir. Bunlardan sonra bu mektubum size geldiğinde rehinelerinizi gönderiniz ve benimle zimmet akti yapınız. Aksi takdirde kendisinden başka ilah olmayan Allah’a yemin ederim ki üzerinize sizin hayatı sevdiğiniz gibi ölümü seven bir kavim göndereceğim.[1]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] İbn Cerir, II/553 (Mücahid’den o da Şa’bi’den).
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/198.
Halid b. Velid’in Hürmüz’e Mektup Göndermesi
- Halid b. Velid, Yemâme’deki Ezâzibe Ebî ez-Ziyâzibe üzerine yürümeden önce o sıralarda Fars hududlarını koruyan orduların kumandanı olan Hürmüz’e şu mektubu yazdı:
“Müslüman ol, kurtul! Veyâ kendin ve kavmin için zimmet akti yap ve harac vermeyi kabul et. Aksi takdirde ancak kendi nefsini kınayabilirsin. Yani suç senindir. Ben üzerinize sizin hayatı sevdiğiniz kadar ölümü seven bir kavim ile geliyorum”[1]
- Halid, Irak arazisinin bir kısmını zaptettikten sonra Hîre halkından bir kişiyi çağırdı. Onunla Medâyin’de bulunan Farslılara bir mektup gönderdi. Onlar oraya Erdeşîr’i öldürme hususunda yardımlaşmak için değişik yerlerden gelmişlerdi. Onlar Behmen Câzeveyh’i Bühresir’e öncü olarak göndermişlerdi. Behmen Câzeveyh’in beraberinde Ezâzibe isminde kendisine benzeyen birisi de vardı. Salübâ da bir kişiyi çağırdı ve ona iki mektup verdi. Bunların biri ileri gelenlere diğeri ise halka idi. Halka yollanacak olan mektup Hireli bir kişi ile gönderildi. Diğeri ise Vebatlı biri ile yollandı. Halid, Hîre halkından olan elçiye
‘İsmin nedir’.’ diye sordu. Elçi
‘İsmim Mürre’dir (acı)’ dedi. Halid
‘Şu mektubu al, Fars halkına götür. Kimbilir belki Allah onların yaşantılarını acı kılar ya da müslüman olarak Allah’ın hükmüne dönüş yaparlar’ dedi. Halid, Salûbâ’nın bulduğu elçiye de
‘Adın nedir’“ diye sordu. O da
‘Adım Hizkil’dir’ dedi. Hz. Halid
‘Şu mektubu al! Ey Rabb’im! Onların canlarını al!’ diye beddua etti. İşte mektuplar:
“Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla! Velid oğlu Halid’den Fars liderlerine! Bunlardan sonra; Allah’a hamdolsun ki O sizin düzeninizi çözüp hilelerinizi gevşetti. İttifakınızı bozdu. Şayet Allah Teâlâ bunu yapmamış olsaydı hakkınızda daha kötü olurdu. Gelin, bizim dinimize girin! O zaman sizi topraklarınızda serbest bırakır başkalarının topraklarına gideriz. Aksi takdirde siz istemeseniz de bu olacaktır. Hem öyle bir kavmin eliyle olacaktır ki sizin hayatı sevdiğiniz gibi onlar da ölümü severler”.
“Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla! Halid bin Velid’den Fars kumandanlarına! Bunlardan sonra; müslüman olunuz, kurtulunuz! Olmadığınız takdirde zimmet akti yapınız ve cizye veriniz. Ya da üzerinize öyle bir ordu ile gelirim ki sizin şarap içmeyi sevdiğiniz gibi onlar da ölümü severler”[2]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] İbn Cerir, Tarih, II/554 (Mücalid’den o da Şa’bi’den).
[2] İbn Cerir, II/571 (Muttasıl senetle).
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/199.
- Hişam b. As el-Emevî şöyle anlatıyor: Benimle bir başka şahıs kendisini İslâm’a davet etmek üzere Herakliyüs’e gönderildik. Biz başkent Dımaşk’a vardık. Orada Cebele b. Eyhem el-Gassânî’ye misafir olduk. Onun yanına girdiğimizde o bir tahtın üstünde oturuyordu. Bizimle konuşması için birisini gönderdi. Bunun üzerine şöyle dedik: ‘Biz elcisiyle değil bizzat kralla konuşmak üzere geldik. Eğer izin verirse kendisiyle konuşuruz, aksi takdirde hiç kimseyle konuşmayız!’ Elçi gitti ve durumu ona anlattı. O da huzuruna girmemiz için bize izin verdi ve ‘Konuşunuz!’ dedi. Ben kendisiyle konuşarak onu İslâm’a davet ettim. Üzerinde siyah bir elbise vardı. Ona ‘Sırtınızdaki bu siyah giysiler nedir?’ dedim. Bana şöyle cevap verdi: ‘Bunları giydim ve sizi Şam topraklarından kovmadıkça da çıkarmayacağıma dair yemin ettim’. Biz de ona şöyle dedik: ‘Şunu bil ki Allah’ın izniyle şu anda üzerinde bulunduğun yerler ile en büyük imparatorluk vasfın da elinden alınacaktır. Bunları bize Peygamber’imiz haber vermiştir’. Herakliyüs ‘Bunları yapacak olanlar siz değilsiniz. Onlar gündüzleri oruç tutup geceleri ibadete dalan kimseler olacaktır!’ dedi.[1]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Beyhaki (Ebu Ümame el-Bahili’den); İbn Kesir, Tefsir, II/251 (Hadisi Hakim de uzun ve benzer şekilde rivayet etmiştir); Delail, s. 59 (Musa b. Ukbe el-Kureşi’den: ‘Hişam b. El-As, Nuaym b. Abdullah ve bir başkası Hz. Ebubekir’in hilafeti zamanında Rum İmparatoruna gönderildiler. Onlar Cebel’e b. Eyhem’e konuk oldular. Daha sonra Herakliyüs’ün sırtında siyah bir giysi gördüler. Onun etrafındaki herşey de simsiyahtı’).
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/194.
ASHABIN ALLAH’A DAVET İÇİN MEKTUPLAR GÖNDERMESİ BUNUNLA İNSANLARIN İSLÂM’A GİRMESİ
Ziyad b. Hâris es-Suddâî’nin Kavmine Bir Mektup Göndermesi
- Ziyad b. Hâris es-Suddâî şöyle anlatıyor: Hz. Peygamber’e vardım ve ona İslâm üzere biat ettim. O sırada bana Hz. Peygamber’in bir grup askeri kavmim olan Suddâ’ya gönderdiği haber verildi. Bunun üzerine
‘Ey Allah’ın Rasûlü! Askeri geri çevir. Ben, kavmimin müslüman olacağına ve sana itaat edeceklerine kefilim!’ dedim. Hz. Peygamber
‘O halde, git, onları geri çevir’ dedi. Ben de
‘Ey Allah’ın Rasûlü! Benim devem yorgundur’ dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber bir başkasını yollayarak onları geri çevirdi. Bunun üzerine ben kavmime bir mektup yazdım. Onlardan bir heyet müslüman olduklarını müjdelemek üzere Medine’ye geldi. Hz. Peygamber bana
‘Ey Suddâlı kardeş! Muhakkak sen kavmi içinde itaat edilen bir kişisin’ dedi. Bense
‘Hayır! Onları İslâm’a hidâyet eden Allah’tır’ dedim. Hz. Peygamber
‘Seni onlara emir tayin edeyim mi?’ diye sorunca
‘Evet, ediniz ey Allah’ın Rasûlü!’ dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber bana emir olduğuma dair bir yazı verdi.
‘Ey Allah’ın Rasûlü! Bana sadakalarından da bir şeyler vermelerini emret!’ dedim. Hz. Peygamber
‘Tamam’ dedi ve bu hususta bana ikinci bir yazı daha verdi.
Bu hadise Hz. Peygamber’in bir seferi sırasında cereyan ediyordu. Hz. Peygamber bir yerde konakladı. Ora halkı Hz. Peygamber’e gelerek valilerini şikâyet edip şöyle dediler:
‘Bizi, cahiliye döneminde bizimle kendi kavmi arasında geçen bir olaydan dolayı cezalandırdı’. Bunun üzerine Hz. Peygamber
‘Vali bunları gerçekten yaptı mı?’ diye sordu.
‘Evet!’ dediler. O zaman Hz. Peygamber benim de içlerinde bulunduğum ashabına dönerek ‘Mü’min bir kişi için emirlikte hayr yoktur’ buyurdu. Hz. Peygamber’in bu sözleri üzerine büyük bir sıkıntıya düştüm. Bu arada bir kişi gelerek Hz. Peygamber’e
‘Ey Allah’ın Rasûlü! Bana birşeyler ver!’ dedi. Hz. Peygamber
‘Kim ihtiyacı olmadığı halde dilenirse bu onun başında bir ağrı, karnında bir hastalıktır’ deyince o şahıs ‘Öyleyse bana zekattan ver’ dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber
‘Allah zekat hususunda kendisi hüküm vermiş ve ne peygamberin ne de diğerlerinin hükmüne razı olmamıştır. Kendilerine zekat verilecek olanları sekiz kısma ayırmıştır. Eğer bu kısımlardan birisine giriyorsan sana da zekat veririz’ buyurdu. Hz. Peygamber’in bu sözüyle de kalbime ikinci bir tereddüt saplandı. çünkü ben de zengindim ve Hz. Peygamber’den kavmimin zekatından birşeyler istemiştim. Hz. Peygamber namazı kıldırdıktan sonra, bana vermiş olduğu iki yazıyı alıp Hz. Peygamber’e götürdüm ve şöyle dedim:
‘Ey Allah’ın Rasûlü! Beni bu iki vazifeden de affet!’ Hz. Peygamber
‘Niçin böyle söylüyorsun?’ dedi. Şöyle cevaplandırdım:
“Ey Allah’ın Rasûlü! Seni dinledim. ‘Mü’min bir kişi için emirlikte hayır yoktur’ buyurdunuz. Ben de Allah ve Rasûlü’ne iman etmiş birisiyim. diğer taraftan da ‘Kim ihtiyacı olmadığı halde dilenirse bu onun başında bir ağrı, karnında bir hastalıktır’ dediniz. Ben senden kavmimin sadakalarından bir parça istediğim zaman zengindim’. Bu sözlerimi dinleyen Hz. Peygamber
‘Bu böyledir, ister kabul et ister bırak!’ buyurdular. Ben de
‘Ey Allah’ın Rasûlü! Bırakıyorum’ dedim. Hz. Peygamber
‘O halde bana bu gelenlerin içinden bir kişi göster ki onu kendilerine emir yapayım’ dedi. Ben de ona elçiler arasından birisini gösterdim. Hz. Peygamber de onu onlar üzerine emir olarak atadı.[1]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Bidaye, V/83 (Beyhaki’den naklen o da Ziyad b. Haris es-Suddi’den); Kenz, VII/38 (Begavi ve İbn Asakir de uzun bir şekilde rivayet etmişlerdir. İbn Asakir hasen olduğunu söyler); İsabe, I/557 (Ahmed ve Tabarani’nin de uzun olarak rivayet ettiği söylenir); Heysemi, V/204 (‘Senetteki Abdurrahman b. Ziyad zayıftır. Ahmed b. Salih bu zatın sika olduğunu söyler ve hakkında konuşanları reddeder. Diğer raviler sikadır’ der).
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/195-196.
Halid b. Velid’in Medâyin Halkına Mektup Göndermesi
- Beni Bukayle kabilesi Halid b. Velid’in Medâyin halkına gönderdiği mektubu okuyunca şaşırıp kaldılar, ne yapacaklarını bilemediler. Bu olay hicretin onikinci yılında olmuştur.
“Halid b. Velid’den Fars halkının kumandanlarına!
Selam hidâyete tâbi olanların üzerine olsun! Bunlardan sonra, saltanatınızı elinizden alıp birliğinizi paramparça eden Allah’a hamdolsun. O sizin hilenizi etkisiz kıldı. Şunu da biliniz ki kim bizim namazımızı kılıp, kıblemize yönelir ve kestiğimizden de yerse o müslümandır ve bizim için geçerli olan herşey onlar için de geçerlidir. Bunlardan sonra bu mektubum size geldiğinde rehinelerinizi gönderiniz ve benimle zimmet akti yapınız. Aksi takdirde kendisinden başka ilah olmayan Allah’a yemin ederim ki üzerinize sizin hayatı sevdiğiniz gibi ölümü seven bir kavim göndereceğim.[1]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] İbn Cerir, II/553 (Mücahid’den o da Şa’bi’den).
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/198.
Halid b. Velid’in Hürmüz’e Mektup Göndermesi
- Halid b. Velid, Yemâme’deki Ezâzibe Ebî ez-Ziyâzibe üzerine yürümeden önce o sıralarda Fars hududlarını koruyan orduların kumandanı olan Hürmüz’e şu mektubu yazdı:
“Müslüman ol, kurtul! Veyâ kendin ve kavmin için zimmet akti yap ve harac vermeyi kabul et. Aksi takdirde ancak kendi nefsini kınayabilirsin. Yani suç senindir. Ben üzerinize sizin hayatı sevdiğiniz kadar ölümü seven bir kavim ile geliyorum”[1]
- Halid, Irak arazisinin bir kısmını zaptettikten sonra Hîre halkından bir kişiyi çağırdı. Onunla Medâyin’de bulunan Farslılara bir mektup gönderdi. Onlar oraya Erdeşîr’i öldürme hususunda yardımlaşmak için değişik yerlerden gelmişlerdi. Onlar Behmen Câzeveyh’i Bühresir’e öncü olarak göndermişlerdi. Behmen Câzeveyh’in beraberinde Ezâzibe isminde kendisine benzeyen birisi de vardı. Salübâ da bir kişiyi çağırdı ve ona iki mektup verdi. Bunların biri ileri gelenlere diğeri ise halka idi. Halka yollanacak olan mektup Hireli bir kişi ile gönderildi. Diğeri ise Vebatlı biri ile yollandı. Halid, Hîre halkından olan elçiye
‘İsmin nedir’.’ diye sordu. Elçi
‘İsmim Mürre’dir (acı)’ dedi. Halid
‘Şu mektubu al, Fars halkına götür. Kimbilir belki Allah onların yaşantılarını acı kılar ya da müslüman olarak Allah’ın hükmüne dönüş yaparlar’ dedi. Halid, Salûbâ’nın bulduğu elçiye de
‘Adın nedir’“ diye sordu. O da
‘Adım Hizkil’dir’ dedi. Hz. Halid
‘Şu mektubu al! Ey Rabb’im! Onların canlarını al!’ diye beddua etti. İşte mektuplar:
“Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla! Velid oğlu Halid’den Fars liderlerine! Bunlardan sonra; Allah’a hamdolsun ki O sizin düzeninizi çözüp hilelerinizi gevşetti. İttifakınızı bozdu. Şayet Allah Teâlâ bunu yapmamış olsaydı hakkınızda daha kötü olurdu. Gelin, bizim dinimize girin! O zaman sizi topraklarınızda serbest bırakır başkalarının topraklarına gideriz. Aksi takdirde siz istemeseniz de bu olacaktır. Hem öyle bir kavmin eliyle olacaktır ki sizin hayatı sevdiğiniz gibi onlar da ölümü severler”.
“Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla! Halid bin Velid’den Fars kumandanlarına! Bunlardan sonra; müslüman olunuz, kurtulunuz! Olmadığınız takdirde zimmet akti yapınız ve cizye veriniz. Ya da üzerinize öyle bir ordu ile gelirim ki sizin şarap içmeyi sevdiğiniz gibi onlar da ölümü severler”[2]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] İbn Cerir, Tarih, II/554 (Mücalid’den o da Şa’bi’den).
[2] İbn Cerir, II/571 (Muttasıl senetle).
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/199.
HAYATÜ´S SAHABE
- Allah (c.c.) Yolunda Güçlüklere Katlanma
- Allah İçin Savaşmak ve Zorluklara Katlanmak
- Allah Teâlâ’nın Hz. Peygamber’in Ashâbı Hakkındaki Âyetleri
- Allah'a ve Rasûlü'ne İtaat Hususundaki Ayetler
- Allah’a Davet Hususunda Vazifeli Olan Hz. Peygamber’in Cihad Etmekteki Israrı
- Amr İbn As ve Halid Bin Velid´in Müslüman Oluşu
- Ashâb-ı Kiram Hakkındaki Rivayetler
- Ashabın Kahramanlığı
- Ashabın Söz Birliğine Önem Vermeleri
- Büluğa Ermemiş Çocukların Biat Etmesi
- Bütün Ashabın Eziyetlere Göğüs Germesi
- Cihad Konusunda Gevşeklik Yapanların Kınanması
- Cihad Üzerine Bat Edilmesi
- Davet İçin Askeri Birlikler Göndermesi
- Davet İçin Fertleri Görevlendirmesi
- Davet Yolunda Çekilen Açlık
- Davet Yolunda Susuzluğa Açlığa Korkuya Elbisesizliğe Hastalığa Katlanmak
- Dinlemek ve İtaat Etmek Üzere Biat Edilmesi
- Ebu Hureyre ve Ümmü Suleym
- Ebu Talib Vefat Ettiğinde Hz Peygamber’in Kavmini İslâm’a Davet Etmesi
- Hicret Üzerine Biat Edilmesi
- Hudeybiye Barışının Yapılması
- Hz Ömer’in Mürtedlerin İslâm’a Dönmeleri Hususundaki Arzu ve Gayreti
- Hz. Ebu Bekir Zamanında Sahabelerin Daveti
- Hz. Ebu Bekir´in Cihada Teşviki
- Hz. Ebu Bekir, Ömer ve Mus´ab Bin Umeyr´in İslam´a Davetleri
- Hz. Ömer Zamanında Sahabelerin Daveti
- Hz. Ömer, Hz.Osman ve Hz. Ali´nin Cihada Teşvikleri
- Hz. Ömer’in Bir Rahibin Durumuna Ağlaması
- Hz. Peygamber Devrinde Sahabenin Savaşta Daveti