Damad Halil Paşanın İran Seferi

Damad Halil Paşanın İran Seferi

İşte ne kadar büyük bir devlet olduğunun sayısız numune­lerinden biri olan şu durum aziz okuyucularımızın dikkatlerine sunulur. Sultan 1. Ahmed hân Hazretlerinin son demlerinde başlamış-olan bu seferi hümayun, padişahı cihanın daru be­ka âlemine intikaline, sultan 1. Mustafa'nın taht'a geçişine ve yüz gün sonra yerini Genç Osman Sultana bırakmasına rağ­men orduyu hümayun doğu hudularımızda iran'la mücadele devam ediyordu. Çünkü ol devlet öyle bir devleti azlme idi ki şahıslar geçici, devlet ebedi idi...

Sadrazam Damad Halil Paşa Tebriz üzerine yürümek kas-diyle Erdebil'den hareket etmiş ve Van Sahrasında kendisine iltihak etmek üzere gelen Kırım Hânı Canik Giray ile buluş­muştu. Fakat Tatar hânı bu muharebeye ganimet elde etmek maksadiyle katıldığından direk olarak Tebriz Hâkimi Karcığla Hân'ın üzerine ani bir baskın plânlıyordu. Bu plânı bir çok kumandan ve tecrübeli asker tasvip etmemişlerse de yağma niyetinden vazgeçmeyen Tatar Hân'ı bir iki bin kişilik süvari askeriyle saldıracağını ileri sürüyordu.

Bunun üzerine sadrazam Halil Paşanın komutasında bir askeri birliği Kırım Hânı'nın yanına verdi. Bu tasavvurdan haberdar olan Tebriz Hâkimi kurduğu bir pusuda, yorgun ge­lecek olan Tatar ve Osmanlı askerini beklemeye başlamıştı. Hakikaten çok sür'atli hareket eden bu Tatar ve Osmanlı as­keri pusu mahaline geldiklerinde parmaklarını dahi oynata-mayacak derecede yorgundular. Karciğla Hân ani bir taar­ruzla bu kuvvetleri darmadağın etti. İki saat boğaz boğaza yapılan savaşta gerçi Kırım Hânı kurtulmuşsa da bu kurtulu­şunu kendi askerinden ziyade Yeniçeri'nin şecaat ve mahare­tine borçluydu. Ne varki; Rumeli, Diyarbekir ve Van Beyler­beyleri savaş almında kalmışlardı.

Esir düşen beşyüz kadar Tatar ve Osmanlı askeri hemen şehid edildi. Komutanlardan esir edilenler Karcığla Hân tara­fından Şah Abbas'a gönderilmişlerdi.

Bu mağiubiyyetin haberini alan Damad Halil Paşa, kuvvet­lerini derhal harekete geçirince Şah Abbas, Burun Kasım ad­lı şahsı e!çi göndererek; Sadrazama daha evvelki yıllarda ya­pılmış Nasuh Paşa antlaşmasının tevsii ve tatbike hazır ve senelik vergilerini vermeye amade olduğunu bildirmek mec-buriytinde kalmıştı. Bu müracaat kabul olundu. Sadrazam ve Şah Abbas anlaşmaları imzalayarak birbirlerine gönderdiler. Şah Abbas bu antlaşma üzerine orduyu hümayuna sekizyüz katar deve yükü zahire ve ayrıca sadrazama dokuz katar yü­kü zahire gönderdi. Bunlar olurken tarihler Hicri 1027, Milâdi 1618 yılını gösteriyordu.

Sadrazam Halil Paşa; antlaşmanın imzasından sonra Erzu-ruma gelmiş ve askere izin vererek kendisi kışı geçirmek için Tokat sancağına çekilmişti. Bu sırada Padişahı cihan Genç Osman'dan gösterdiği muvaffakiyyeti tebrik eden bir nâme alıp Dersaadete döndüyse de sadrazamlıktan azli ve daima başarı gösterdiği Kaptan-ı Deryalık makamına üçüncü defa olarak tayin buyruldu. Bu azle sebeb olarak 1. Mustafa Sul­tanın tahta geçişini genç padişah hakkı yendi sayarak bunun suçlularından biri olarak Halil Paşa'y1 sorumlu tuttuğu bazı muteber tarihlerimizde iler sürülürsede bunu böyle anlamak sadece nâkii sebebiyle olur. Yoksa üzerinde biraz durulsa çok dikkatli ve bazı konularda çok ileri görüşlü bir padişah olan 2. Osman, bu tebeddülatlar sırasında İstanbul'dan ikibin ki­lometre uzaktaki sadrazamını üstelik savaş allanlarında boy gösteren zâtı şüphesizki; yukarılarda anlattığımız gibi Sultan Cennetmekân Gaazi Ahmed Hân'ın vasiyetine göre yapılmış bir İş için mes'ul tuttuğu düşünülemez. Biz buna sadece, Kapdan-ı Derya makamında daima fevkalâde muvaffakiy-yetler gösteren Halil Paşa'yı ileride göreceğimiz gibi Lehistan üzerine yapılacak bir seferin plânının parçalarından olduğu kanaatini taşıyor okurlarımızın dikkatlerini bir de böyle bir görüşe teksif etmelerini dileriz.

Bu sıralarda Eflak Voyvodalığına Gratyani, Ulah Voyvoda­lığına-İskender Paşa tayin olunmuşlardı. Avusturya impara­toru Matyas ölmüş ve yerine 2. Ferdinand geçmiş idi. 2. Fer-dinand'ın tahta geçişini tebrik için bir çavuş Viyana'ya gön­derilmişti. Sadrazam Halil Paşa'nın Şah Abbas ile yaptığı mütareke bir sulh antlaşmasıyla bitirilmiş ve İran da bazı sa-habei kiram aleyhinde yapılmakta olan küfür ve hakaretlerin durdurulmasını intaç eden maddeler bu antlaşmada yer almıştı. Hicri sene 1029, Milâdi 1620.

Damad Halil Paşa'nın azlinden sonra yerine geçen Damad (Öküz) Mehmed Paşa on ay kadar süren sadaretinden alın­mış ve yerine İstanköylü Güzelce Ali Paşa tayin olunmuştu, zâtı muhterem annesi vasıtasıyla İki Cihan Serveri Efendimiz (S.A.V.) Hazretlerinin sülalesine müntehi idi. Çok te­miz, titiz ve gayretli bir zât idi. Padişah Genç Osman Hazret­lerini Lehistan üzerine yapılacak bîr sefere son derece teşvik etti. Hatta bu seferin yapılmasına kendi şahsi servetini kuru­şuna kadar serferber etmekten çekinmedi. Bütün gücüyle desteklediği ve önem verdiği bu sefere maalesef erişemedi. Eğer erişseydi bu defa mutlaka kahrından savaş meydanın­da ölürdü. Ondört ay süren sadrazamlığında bu yüce maka­mı, âli soyuna mensup olanların ancak gösterebileceği dira­yet ve adaletle doldurup Hicri 1030, Milâdi 1621 yılında .ahi-rete intikal eyledi.

Güzelce Ali Paşa'nın rum asıllı olduğunu ileri süren L'amartin ve onun tarih kitabını milleti İslâmiyyeye sunmak­tan şeref duyan ve biz bu kitaplardaki fikirlerin hepsine imza­mızı atmayız, ancak temel eserlerden olduklarından dolayı neşir hayatına aktarıyoruz ve bir hizmet iddiasında bulundu­ğunu ileri sürenler Kahraman ve Mücahid, mütefekkir ve Veli bir zât'ın şu cümlelerini hatırlamalarını isteriz. «Bâtılı tasvir saf zihinleri îdlâl eder...»

Yine bu mevzuda merhum İsmail Hakkı üzunçarşılı Beyfendi Osmanlı Tarihi 3. Cilt 2. Kısım sh. 373 de L'amartinin bu iddiasını fevkalâde bir şekilde çürütmüş ve belkide bu

hizmetinden dolayı Resûli Kibriya (S.A.V.) in şefaatine nail olmuştur, inşaallah.

Sadrazam Güzelce Ali paşa çok sert tedbirler alıyor ve üç ay içinde iki defa cülus bahşişi ödemekten sarsılmış olan devlet bütçesini takviye etmeye çalışıyordu. Bu arada Boğ-dan Voyvodası Lehliler ile anlaşmış ve bu anlaşma haliyle develti aliyye'yi rahatsız etmişti. Bu rahatsızlık İskerden Pa­şa'nın gerek Lehistan gerekse Boğdan'ı hizaya getirmek maksadıyla eline kılıcını almasına sebeb oldu. Her iki tarafla yapılan savaşlarda İskender paşa ve dilaverleri galib, islâm ise bir defa daha üstün gelmişti. Lehliler yıllık vergilerini iki misline, savaş tazminatı olarakta yüzbin duka altını vermeyi teklif ettiler. Çünkü İskender paşa bunların yirmibinini mey­danı harpte, onbini ise savaştan sonra yokluk diyarına gön-derivermişti. Bu arada Buğdan Voyvodası Gratyani kendi adamları ile arasında çıkan bir anlaşmazlık sırasında öldürül­dü. Bala batırılmış kellesi İstanbul'a gönderilmişti.
Top