Hotin Savaşı

Hotin Savaşı

Padişah Genç Osman bu sefere kendisini en çok teşvik eden Sadrazam Güzelce Ali Paşanın vefatı üzerine tayin ettiği Ohrili Hüseyin Paşanın sadrazamlığı ile çıkmıştı. Edirne yolu üzerinde iken Genç Osman'ın karşısına aniden Hindistanlı dört fakir çıkmış ve kendisinden mali yardım istediler. Fakat bunların aniden atının önüne çıkmaları padişahın atının ürk­mesine ve süvarisinin düşmesine nerdeyse sebeb olacaklar idi. Bu hareket sahipleri yardım temin etmeyi umarlarken hayatlarını kaybediverdiler. Şimdi bu harekette idam hükmü vermenin yerimidir diye insanlar içerilerinden geçirebilirler. Fakat bu mevzuu tetkik ettiğimiz bütün tarihlerde bu kadar anlatılmış hiç bir yoruma gidilmemiştir. Bizi okurlarımız ba­ğışlasınlar biz burada bir mülahaza fakat kısa olsada mutla­ka bir pasaj açma lüzumunu gördük. Şimdi Hindistan neresi Edirne yolu neresi? Eğer bunlar sadece bir fakir olsalardı de­vleti Osmaniyyede günümüz gibi değil, tam ağniyai şakirin yâni hayırsever zenginlerin bol olduğu; etrafımızı bir -parça tetkikte vakf edilmiş serlerin çokluğu ve çeşitli mevzularda vakıflar kurulmuş olduğunu göreceğimizden bu müşahede­mizin o zamanki zenginlerin bu gibi ihtiyaç sahiplerini mem­nun edeceklerinden şüphemiz olmaz. Peki bu adamlar ihti­yaçlarını neden bu varlığını iddia ettiğimiz zenginlerden izafe yoluna gitmezde alayı vâla ve büyük bir kafile halinde gelen orduyu hümayunun padişahının önüne aniden çıkarlar?

Ayrıca gayet sade kıyafetlerile bütün dünyanın takdirini kazanmış padişahların, yanındaki bir çok refakatçi, padişah-dan daha zengin bir kıyafet ve azametle yürürken nasıl olu-yorda bu fakirler padişahın atının önüne aniden çikabiliyor-lar? İşte bu onların daha evvel padişahı gördüklerini ve ken­disini tanıdıklarını göstermesi bakımından çok calibi dikkat­tir. Hele hele ileride biraz daha genişçe temas edeceğimiz hi~ ristiyan dünyasının islâmı yıkmak için Osmanlı devletini par­çalamak ve yutma plânlarının en çok yapıldığı asır bu asırdır ki; bu başlı başına bir kitap mevzuudur. Bu Hintli fakirler acaba bu plâna dahil edilmiş birer suikastçı olamazlarmıydi? Çünkü hiç unutmayacağımız bir husus vardır ki; müslüman İnsanları öldürtmek veya öldürmek hususuna çok dikkatlidir, üstelik yardım istemek için kendilerine el açan insan, değil attan kendisini düşürecek bir olaya sebeb olsun daha büyük bir zarar verse dahi katiyyen ne öldürür ne de öldürülür. Bu adamların idamına sebeb olan husus sadece padişaha karşı yapılan ve akim kalmış bir suikastın cezasıdır mülahazasına varmamız daha mümkün bir hale gelmiş olur. Neticeten bu vaka karanlıkta kalmış olup bir çok tarih kitabında yer aldı­ğından bir açıklık getirmek için yukarıdaki yorumumuzu yapmaya cüret ettik.

Orduyu hümayun binbir zorluk içinde ormanların arasın­dan ilerlemeye çalışıyor ve nihayet Tuna nehrinin kıyısına geldikte karşıya geçmek için müsait bir yol bulmuş ve karşı­da nerede konaklayacaklarını hesaplama durumuna geldiler. Çok güçlü adaleler sahibi padişah Genç Osman yay'ıni eline alıp yerleştirdiği ok'u gerdi ve bıraktı bu müthiş pazıların kuvveti Tuna nehrinin bir kıyısından şahid olanların hayran ve şaşkın bakışları arasında karşı kıyıya ulaşmış ve karşıya geçtikleri zgman toplanacakları mahali tesbit etmiş oluyor­du. Ordu karşıya geçmiş az sonra Kırım Hân'ı yanındaki as­kerle orduya iltihak etmiş ve bu savaşçı kuvvetin iltihakıyla şanlı ordu bir kat daha kuvvetlenmişti.

Düşman gayet hazırlıklı ve hakikaten çok azimli bir toplu­luk halinde içli. Dinyester Nehri yakınlarındaki bu Hotin Kale­si önünde dört defa hakikaten dehşet verici savaşlar cereyan etmiş fakat iki tarafta zayiat bakımından birbirinden aşağı kalmamıştı. Osmanlı askeri çok takdir edilecek kahraman­lıklar gösterdi ise de kati netice almak mümkün olmadı.

Budin muhafızı Karakaş Mehmeş Paşa harp alanının en hengameli yerinde kaldı. Üzerine saldıran küffâr karşısında hiçbir korku duymadan bir islâm Paşasının; Hâlikine olan bağlılığını ispat edercesine yanındaki bir avuç dilaverle vuru­şa vuruşa mübarek kanını ve canını küstah salibin karşısında mübarek Hilâl adına feda etmekten çekinmedi. Ve böylece gerek Rabbizülcelâlin gerekse Peygamberi Zişanın rızasını ve padişahı, devletli Genç Osman'ın rahmet dualarını tahsil et­miş oldu.

Hazreti padişah, Karakaş Mehmed Paşanın yardımına kuvvet gönderemeyen Sadrazam Ohrili Hüseyin Paşayı ma­kamından azledip yerine Diyarbekir Beylerbeyi Dilaver Paşa­yı tayin etti. Bazı tarihçiler eserlerinde Ohrili Hüseyin Paşayı, merhum şehidi kıskandığı için onun yardımına gitmediği mülahazasıyla görevden aldığını ileri sürerler Timarlı sipahi­lerden olup devlet hizmetinde bulunan askeroğlu asker oian Ohrili Hüseyin Paşa bir çok hizmetlerden sonra Bostancıba-şılık oradanda vezareti uzma makamına getirilmişti. Şimdi kıskanmaktan dolayı Karakaş Mehmed Paşanın yardımına gitmemişse bu bir ihanet olurdu. İhanet affedilmez bir suçtur. Hüseyin Paşa böyle bir suçun sahibi olsaydı sadece mevkiini değil hemen oracıkta başını kaybederdi. Çünkü Genç Os­man bu gibi ahvali en şedit şekilde cezalandırmaktan çeki­necek bir şahsiyet değildi. O zaman Ortaya şu çıkarki, bura­da yardım yapamamak bir kastı mahsusaya dayanmamakta savaş şartlarının müsait olmaması ancak varit olan bir şey varsa merkezi idare şehid paşanın yanına sonradan yardım gönderemeyeceğini göz önüne alarak zamanında takviye kuvvetiyle tahkim etmeli idi... Netice bir avuç askerle şehid olan merhum paşanın yanına verilen kuvvetin az olmasına gelir dayanır ki; bu da ancak bir hatadır, hatanın neticesi ise; mansıbı sadaret elden alınmakla iktifa edilmiştir. Ohrili Hüse­yin Paşanın bu sadareti yüzkırkbeş gün sürmüştü.
Top