Sultan I. Mustafa ve Sultan 2. Osman (Genç)
Sultan I. Mustafa ve Sultan 2. Osman (Genç)
Ondört sene süren zamanı saltanatından sonra darü beka alemine intikal eden Gazi Sultan Ahmet Han hazretleri yap-nıış olduğu vasiyetle taht-ı Osmaniyi büyük şehzadesi Osman Sultana değil Kardeşi Mustafa'ya ikram etmişti. Acaba bu ikramın sebebi ne idi. Bizce bu iki sebebe dayanmaktadır:
Birincisi, Edirne dolaylarında tertiplenen bir av partisinde, av yapmanın şevk ve heyacanıyla atını koştururken dolayısıyla maiyyetinden fazlaca uzaklaştığı bir anda kendi takip ettiği avını oklayan Kırım Prensi ve bu prensin yanındaki pür silah Tatar askerlerini görünce aklına kendine hazırlanan bir suikast geliverdi.
Bu tedai padişah hazretlerine, Kırım Hanları ile ecdadı izamının yapmış olduğu antlaşmayı da derhatır etmişti. Bu antlaşma meâlen şöyle idi: «Eğer Hanedanı Al-i Osmanda erkek fert kalmazsa, Kırım Hanlığı devleti Osmaniyye tahtı'na iclâs olunacaktır.» Bunu hatırlayan Sultan Ahmed Hân söz konusu antlaşmayı ortadan kaldırmak içjn ve Cengiz yasası tesmiye olunan yasayı bir daha tatbik etmemek ve etmemelerine örnek olmak için kardeşi Sultan Mustafa'yı hem öldürtmemiş hemde cihan devletinin taht'ını ikram edivermişti.
İkinci sebeb ise son derece merhametli olması ve şehzadelerinin çok küçük yaşta bulunması ve askerin devlet ileri gelenleriyle bir takım mevzularda anlaşabilmeleri ve hanedanı Osmaniyye'nin yaşı küçük şehzadeler tarafından idare olunamayıp maazallah herhangi bir sadrazam'm taht'ı ele geçirme arzularını önleme gayretine matuftur. Biraz üzerinde düşünülürse nice ileri gelen devlet adamlarının nasıl sudan sebeblerle kati olunmaları bu inkılap fikrinin vehminden geldiği anlaşılır.
Çünkü insanlar herhangi bir muvaffakiyyet kazandıklarında derhal mükâfat isterler. Eğer bu muvaffakiyyetler seri bir halde devam ederde birde buna .gerek dış tahrikler gerekse içteki dalkavuklar ve hanedan düşmanları eklenirse bu mu-vaffakiyyetlerin sahibi artık çileden çıkar ve zirveye göz diker.
Bunun en bariz misalini tekriren söylediğimiz gibi «Al-i Osman gider, âl-i Midhat gelir») diyerek yırtıtası hançeresinden kusan Mithad Paşa ortaya koymuştur. Bütün bunlara ilaveten büyük hizmetler yapmış ve daima haddini bilmiş hizmet erbabı şüphesiz ki diğer içten pazarlıklı insanların sayısınla mukayese edilmeyecek kadar çoktur.
Yukarıdaki maruzatımızı bitirdikten sonra kronolojik tarih akışı içinde mevzularımıza devam edelim.
Sultan 3. Mehmed Hazretlerinin oğlu Ahmed Sultan'ın val-desi Handan sultandır. 1. Mustafa'nın annesinin Handan sultan olup olmadğı maalesef tarihin nisyan bulutları arasına karışıp gitmiştir.
Hicri 1001, Milâdi 1591'de doğan 1. Mustafa, ağabeyi 1. Ahmed hân Hz. lerinin daru beka alemine intikalini müteakip uzun yıllar mahpus tutulduğu saraydaki odasından taht'a çıkarılmak üzere alınmağa gidildiğinde; kendisi rahlenin üzerinde duran Kur'an-ı Kerim'in huzurunda kemâli edeple oturmuş tilavet eylediği görüldü.
1. Mustafa bu sırada 26 yaşında bulunuyor idi. İlk sözü bir bardak su istemek oldu. ne varki uzun yıllar mahpus tutulan veliaht şehzade muvazenesiz bir hal içinde idi.
Veziriazam Damad Halil Paşa o sırada İran üzerine açılmış seferde aynı zamanda serdar unvanını da mâlik olarak der-saadet'ten uzakta bulunuyordu. Bu Halil Paşa, padişah damadı olarak Kaptan-ı Derya'lık makamında ne k~.dar güzel hizmet göstermişse de, iki defa gelmiş olduğu vezareti uzma makamında aynı muvaffakiyyeti gösterememiş fakat devlete hayrı hizmeti hakikaten çok.olan bir zât İdi. Ayrıca seyrü sülük erbabı olan bu Damad Halil Paşa, zamanının Kutbul Ak-tabı Aziz Mahmud Hüdai (K.S.)'e müntesib idi.
Sultan 1. Mustafa'nın padişahlık yükünü almak istememesi sadrazam'ın seferde olması, bundan da öte 1. Mustafa'nın bu yükü aldığı takdirde yürütecek durumda olmaması hasebiyle Kızlar Ağası Mustafa Ağa, bazı ulemaya müracaatla; padişah hazretlerini sıhhi durumunun bu ağır vazifeyi götüre-meyeceğini maazallah bir takım karışıklıklar olsa üstesinden gelinmeyip, devlet gemisinin batma tehlikesinin, parıldıyan Osmanlı yıldızının gölgeleneceği belkide Allah korusun kararacağını ileri sürmüştü.
Bu ulema durumu valde sultana haber vererek; Kızlar Ağasının sürülmesine ait tavsiyelerde bulundular. Şimdi burada hükümden ziyade üzerinde duracağımız bir nokta belirlenmektedir. Zayıf vücutlu, solgun fakat güzel yüzlü, seyrek sakallı, iri ve çok güzel gözlü, tesirli bakışlar sahibi bu padişahta bazı şeyh ve ulemanın fevkalâde haller gördüğü, hatta bazı kerametler gösterdiği kanaatında olduklarından; Kızlar ağasını padişah aleyhine bir dolap çeviriyor zannıyla Valide sultana şikâyet etmek lüzumunu görmüş olamazların? Beri yandan dünya saltanatından vaz geçmiş İbrahim Etem (K.S.) gibi Sultan Mustafa da aynı mertebenin bir ehlullâhı-mıydı? Nasılki ibrahim Etem (K.S.) hazretleri, kendisini tekrar taht'a davet eden vezir ve adamlarına elindeki iğneyi gösterip, suya atarak, söz konusu iğneyi bulmaları için balıklara emir vererek iğneyi getirtmek suretiyle gerçek hükümranlığın ne olduğunu onlara gösterip, onlarda «Evet sultanım sen mertebeni bulmuşsun» diyerek onu taht'a davetten vaz geçip gitmeleri gibi Kızlar ağası Mustafa ağa böyle bir keramet gösteren Sultan 1. Mustafa'nın sırrını fâş etmemek için, bu vazifeyi yapamayacak diye Hazreti padişahın izni müsaadesi ile talepte bulunmuş olamazmı? Bu vaziyette Kızlar ağası Mustafa Ağa, padişah namına veya devleti aliyye adına hâl isterken ulema ise kâh padişaha kâh devlete bağlılığından itiraz ederken bunlara entrikacı demek nasıl kabil olur anlamak mümkün değildir. Ne varki bu arada cülus bahşişleri verilmiş olup, bazı zevata görev tevcihleri yapılıyorum.
Şeyhülislâm Esad Efendi ve sadaret kaymakamı Sofu Mehmed Paşa valde sultanla görüşüp hâl lâzım geldiği hususunda ittifak eylediler, üç ay on gün süren Sultan 1. Mustafa'nın bu seferki saltanatı, taht'a geldiği odasına önmesiyle noktalandı.
Bu durum en çok yeniçerilerin işine yaramıştı. Yüz gün önce almış oldukları cülus bahşişine bir daha nail olacaklar idi.
Bu hal edişte Şeyhülislam Esad Efendi Hazretlerinin tasvibi çok önem kazanmıştır. Meşhur Tac üt tevarih sahibi ve Haçova zaferinin manevi mimarı Hoca Saadeddin Efendi'nin ikinci mahdumu olup Aziz Mahmud Hüdai Hazretlerine intisabı vardı. Esad Efendi, kızı Akile hanımı şehid-i padişah Genç Osman'a vermekle devleti*aliyyenin padişahına, Kaim-peder olma şerefine erişmiş ilim ve fazilet sahibi bir zâttı.
Birincisi, Edirne dolaylarında tertiplenen bir av partisinde, av yapmanın şevk ve heyacanıyla atını koştururken dolayısıyla maiyyetinden fazlaca uzaklaştığı bir anda kendi takip ettiği avını oklayan Kırım Prensi ve bu prensin yanındaki pür silah Tatar askerlerini görünce aklına kendine hazırlanan bir suikast geliverdi.
Bu tedai padişah hazretlerine, Kırım Hanları ile ecdadı izamının yapmış olduğu antlaşmayı da derhatır etmişti. Bu antlaşma meâlen şöyle idi: «Eğer Hanedanı Al-i Osmanda erkek fert kalmazsa, Kırım Hanlığı devleti Osmaniyye tahtı'na iclâs olunacaktır.» Bunu hatırlayan Sultan Ahmed Hân söz konusu antlaşmayı ortadan kaldırmak içjn ve Cengiz yasası tesmiye olunan yasayı bir daha tatbik etmemek ve etmemelerine örnek olmak için kardeşi Sultan Mustafa'yı hem öldürtmemiş hemde cihan devletinin taht'ını ikram edivermişti.
İkinci sebeb ise son derece merhametli olması ve şehzadelerinin çok küçük yaşta bulunması ve askerin devlet ileri gelenleriyle bir takım mevzularda anlaşabilmeleri ve hanedanı Osmaniyye'nin yaşı küçük şehzadeler tarafından idare olunamayıp maazallah herhangi bir sadrazam'm taht'ı ele geçirme arzularını önleme gayretine matuftur. Biraz üzerinde düşünülürse nice ileri gelen devlet adamlarının nasıl sudan sebeblerle kati olunmaları bu inkılap fikrinin vehminden geldiği anlaşılır.
Çünkü insanlar herhangi bir muvaffakiyyet kazandıklarında derhal mükâfat isterler. Eğer bu muvaffakiyyetler seri bir halde devam ederde birde buna .gerek dış tahrikler gerekse içteki dalkavuklar ve hanedan düşmanları eklenirse bu mu-vaffakiyyetlerin sahibi artık çileden çıkar ve zirveye göz diker.
Bunun en bariz misalini tekriren söylediğimiz gibi «Al-i Osman gider, âl-i Midhat gelir») diyerek yırtıtası hançeresinden kusan Mithad Paşa ortaya koymuştur. Bütün bunlara ilaveten büyük hizmetler yapmış ve daima haddini bilmiş hizmet erbabı şüphesiz ki diğer içten pazarlıklı insanların sayısınla mukayese edilmeyecek kadar çoktur.
Yukarıdaki maruzatımızı bitirdikten sonra kronolojik tarih akışı içinde mevzularımıza devam edelim.
Sultan 3. Mehmed Hazretlerinin oğlu Ahmed Sultan'ın val-desi Handan sultandır. 1. Mustafa'nın annesinin Handan sultan olup olmadğı maalesef tarihin nisyan bulutları arasına karışıp gitmiştir.
Hicri 1001, Milâdi 1591'de doğan 1. Mustafa, ağabeyi 1. Ahmed hân Hz. lerinin daru beka alemine intikalini müteakip uzun yıllar mahpus tutulduğu saraydaki odasından taht'a çıkarılmak üzere alınmağa gidildiğinde; kendisi rahlenin üzerinde duran Kur'an-ı Kerim'in huzurunda kemâli edeple oturmuş tilavet eylediği görüldü.
1. Mustafa bu sırada 26 yaşında bulunuyor idi. İlk sözü bir bardak su istemek oldu. ne varki uzun yıllar mahpus tutulan veliaht şehzade muvazenesiz bir hal içinde idi.
Veziriazam Damad Halil Paşa o sırada İran üzerine açılmış seferde aynı zamanda serdar unvanını da mâlik olarak der-saadet'ten uzakta bulunuyordu. Bu Halil Paşa, padişah damadı olarak Kaptan-ı Derya'lık makamında ne k~.dar güzel hizmet göstermişse de, iki defa gelmiş olduğu vezareti uzma makamında aynı muvaffakiyyeti gösterememiş fakat devlete hayrı hizmeti hakikaten çok.olan bir zât İdi. Ayrıca seyrü sülük erbabı olan bu Damad Halil Paşa, zamanının Kutbul Ak-tabı Aziz Mahmud Hüdai (K.S.)'e müntesib idi.
Sultan 1. Mustafa'nın padişahlık yükünü almak istememesi sadrazam'ın seferde olması, bundan da öte 1. Mustafa'nın bu yükü aldığı takdirde yürütecek durumda olmaması hasebiyle Kızlar Ağası Mustafa Ağa, bazı ulemaya müracaatla; padişah hazretlerini sıhhi durumunun bu ağır vazifeyi götüre-meyeceğini maazallah bir takım karışıklıklar olsa üstesinden gelinmeyip, devlet gemisinin batma tehlikesinin, parıldıyan Osmanlı yıldızının gölgeleneceği belkide Allah korusun kararacağını ileri sürmüştü.
Bu ulema durumu valde sultana haber vererek; Kızlar Ağasının sürülmesine ait tavsiyelerde bulundular. Şimdi burada hükümden ziyade üzerinde duracağımız bir nokta belirlenmektedir. Zayıf vücutlu, solgun fakat güzel yüzlü, seyrek sakallı, iri ve çok güzel gözlü, tesirli bakışlar sahibi bu padişahta bazı şeyh ve ulemanın fevkalâde haller gördüğü, hatta bazı kerametler gösterdiği kanaatında olduklarından; Kızlar ağasını padişah aleyhine bir dolap çeviriyor zannıyla Valide sultana şikâyet etmek lüzumunu görmüş olamazların? Beri yandan dünya saltanatından vaz geçmiş İbrahim Etem (K.S.) gibi Sultan Mustafa da aynı mertebenin bir ehlullâhı-mıydı? Nasılki ibrahim Etem (K.S.) hazretleri, kendisini tekrar taht'a davet eden vezir ve adamlarına elindeki iğneyi gösterip, suya atarak, söz konusu iğneyi bulmaları için balıklara emir vererek iğneyi getirtmek suretiyle gerçek hükümranlığın ne olduğunu onlara gösterip, onlarda «Evet sultanım sen mertebeni bulmuşsun» diyerek onu taht'a davetten vaz geçip gitmeleri gibi Kızlar ağası Mustafa ağa böyle bir keramet gösteren Sultan 1. Mustafa'nın sırrını fâş etmemek için, bu vazifeyi yapamayacak diye Hazreti padişahın izni müsaadesi ile talepte bulunmuş olamazmı? Bu vaziyette Kızlar ağası Mustafa Ağa, padişah namına veya devleti aliyye adına hâl isterken ulema ise kâh padişaha kâh devlete bağlılığından itiraz ederken bunlara entrikacı demek nasıl kabil olur anlamak mümkün değildir. Ne varki bu arada cülus bahşişleri verilmiş olup, bazı zevata görev tevcihleri yapılıyorum.
Şeyhülislâm Esad Efendi ve sadaret kaymakamı Sofu Mehmed Paşa valde sultanla görüşüp hâl lâzım geldiği hususunda ittifak eylediler, üç ay on gün süren Sultan 1. Mustafa'nın bu seferki saltanatı, taht'a geldiği odasına önmesiyle noktalandı.
Bu durum en çok yeniçerilerin işine yaramıştı. Yüz gün önce almış oldukları cülus bahşişine bir daha nail olacaklar idi.
Bu hal edişte Şeyhülislam Esad Efendi Hazretlerinin tasvibi çok önem kazanmıştır. Meşhur Tac üt tevarih sahibi ve Haçova zaferinin manevi mimarı Hoca Saadeddin Efendi'nin ikinci mahdumu olup Aziz Mahmud Hüdai Hazretlerine intisabı vardı. Esad Efendi, kızı Akile hanımı şehid-i padişah Genç Osman'a vermekle devleti*aliyyenin padişahına, Kaim-peder olma şerefine erişmiş ilim ve fazilet sahibi bir zâttı.
Sultan 1. Mustafa ve Sultan 2. Osman (Genç Osman)
- 1. Mustafa'nın Sadrıazamları ve Şeyhülislâmları
- Damad Halil Paşanın İran Seferi
- Dilaver Paşanın Sadareti
- Ertesi Gün
- Genç Osman'ın Sadrıazam ve Şeyhülislâmları
- Genç Osman'ın Şehadeti
- Genç Osman'ın Taht Mücadelesi
- Hotin Savaşı
- Hotin Seferi
- İki Padişah Bir Camii'de
- İlk Homurtular
- Sultan 1. Mustafa
- Sultan 2. Osman (Genç Osman)'ın Hanımları ve Çocukları
- Sultan Genç Osman'ın Gördüğü Rüya
- Sultan I. Mustafa ve Sultan 2. Osman (Genç)
- Sultan Mustafa'nın Yeniden Taht'a Çıkarılması
- Sultan Mustafa'yı İsteriz
- Şehzade Mehmed Sultan'ın Katli
- Şeyhülislâm Fetvası
- Ulemâ İle Görüşme
- Ulema Padişah Huzurunda
- Yeniçeri ve Sipahi Askerinin Fıkır ve Hareket Beraberliği