1293/1878 Harbi Kayıpları
1293/1878 Harbi Kayıpları
Bizim Osmanlı târihine bakan ve bunun hakkında kanaat izhar eden zevatın mübalağalarla dolu zem etmelerinin,yanında yine mübalağadan fariğ olamayan medihçilerin tarzı, târih sevenler ve okurlarını haylice te'siri altına almaktadır. Bana kalırsa; bundan da bir rekabet doğuyor ve işin ortasını bulalım'ın düşüncesini takip edenler ortaya çıkıyor böyle-cede, nice meşkûk meseleler gün ışığına değilse fikri plânda yeni ve daha mutmain edici izaha kavuşabiliyor.
Bu minvalde 1293/1877 Osmanlı-Rus savaşı neticesi Ayastefanos Antlaşmasıyla bir statü kazanmış, bilahire Berlin konferansı bu statüyü değişik bir hâle ve bizim lehimize şevke yardımı herkesin kabul ettiği hâldir. Bu meyanda biz bu savaş sonucunda zayiatımızı T.Yılmaz Öztuna Beyefendinin; "Büyük Türkiye Târihi" adlı çalışmasının 7. Cildinin 167. sahifesinden yapacağımız alıntıyla sayfamızı tezyin edelim efendim. Bu çalışmanın ciddiyeti, belirttiği hususlar, mübalağacıların yolunu tıkamakta, müdellel yâni delilli tarihçilik anlayışının bir mahsûlü bulunduğundan rakamlar ve izahat güvenilirdir.
".Sırbistan,Türkiye'ye vergi vermekten ve tâbi olmaktan kurtulmakla kalmıyor, Niş sancağımda alıyordu. Bu suretle Doğu Morava boylarına yerleşen Sırbistan bu çevredeki Türkler'inde Güneye doğru göçlerine sebeb oldu. Karadağ'da istiklâli tanındıktan başka bir kaç kaza terk ediliyordu. Karadağ, Bar (İtalyanca Antivari) iskelesini alarak,
nize Adriyatik'e çıkıyordu. Ancak Play nahiyesinde Müs-n Arnavutlar, silahla Karadağlıları kovdukları için mu-hedenin hükümlerine rağmen burası Türkiye'de kaldı. Kadaâ(kl bir Sırp Prensliği idi) toprak ve nüfusça bir mis I.İ büuüyor, 9500 kilometre kareye yaklaşıyordu. Romanya'ya aetince; Türkiye'den Dobruca sancağım alıyor, fakat Rusya'ya Türkiye'nin 1856 Paris muahedesiyle Rusya'dan geri aldığı Güney Moldavya'yı (Türkçe:Bucak) iade ediyordu. Bu bakımdan Berlin muahedesi, Romanya'da son derece kötü karşılanacak ve bu ülkede Rus düşmanlığının artmasına sebeb olacaktır. Latin aslından olan Romenler,savaşı kazanması için, bütün güçleriyle Rusya'yı desteklemişler, Plevne, ancak Romen kuvvetlen geldikten sonra düşürülebilmişti.
1878'de istiklâllerini kazanan Romanya 1881'de Sırbistan, 1882'de Karadağ ise ancak 1913'de prenslikten krallık derecesine yükselmişlerdir Bu suretle târihde ilk defa olarak tam bağımsız bir Romen devleti kurulmuş oluyordu. Ayastefanos muahedesi, Bosna-Hersek'i Türkiye'ye bırakıyordu. Berlin muahedesi ise, bu ülkeyi Avusturya-Macaristan'ın idaresine veriyordu, ülke gene hukuken, Türkiye imparatorluğunun bir parçasını teşkil ediyor, fakat Avusturya-Macaristan tarafından yönetiliyordu. Vilâyetin Türk Valisini Avusturyalı'lar yıllarca yerinde bırakmaya mecbur oldular. Zira müslüman Boşnaklar kadar Ortodoks Sırplarda, yıllarca Avusturya'ya karşı silahla karşı koydular. ^Sırplar, Sırbistan'a katılmak, Boşnaklar Türk idaresinde kalmak istiyorlardı. Karadağ ile Sırbistan'ın arasına giren Yenipazar Sancağı üzerinde de Aüusturya-Macaristan'a bazı haklar tanıyordu.
Bosna-Hersek'in Avusturya idaresine verilmesi, Rusya'nın zlkanlardaki Panslavist siyasetinin iflasını gösteriyordu.
Cermenlik, Balkanlarda da Slavlığa büyük darbe indirmiş uyordu. Bu târihden sonra Avusturya-Rusya münasebetleri birinci cihan harbine kadar düzelmedi. (1 .Cihan savaşında düzelme olmadığı gibi, 19'17'ye kadar da rakip cephelerde karşılıklı sauaştılar m. h)
Tuna ile Balkan dağlan arasında -Romanya'ya bırakılan Dobruca dışında- merkezi Sofya olmak üzere bir Ortodoks Slav Prensliği, Bulgaristan devletçiği kuruluyordu. İç işlerinde bağımsız (muhtar) olan bu prenslik, Türkiye'ye tâbi olacak ve vergi verecekti Balkan dağlarının güneyinde ise, Doğu Rumeli eyâleti teşekkül ediyordu. Merkezi Filibe olan bu eyâlettede Bulgarlara geniş haklar tanınıyordu. Türkiye, Sofya'da bir yüksek komiser, Filibe de ise, Babıâli'nin hristiyan devlet adamları arasından seçtiği bir vali İle temsil ediliyordu. Bu suretle 1909'da tam bağımsızlık alacak Bulgaristan kuruluyordu. Doğu Rumelinin sınırlan bu günkü Bulgaristan'ın güney sınırlarından dardı. Mestanlı, Kırcaali bütün Bulgar Makedonyası, henüz doğrudan doğruya Türk ida-resindeydi. Karadeniz kıyılarında da bu vilâyetin sınırlan, Burgaz'ın az güneyinden başlıyordu.
Varna, Bulgaristan'ın ve Burgaz ise Doğu Rumeli vilâyetinin limanları oluyordu. Bulgar-Sırp sınırı, bu günküne nazaran Bulgarların biraz lehineydi.
Bu balkan devletçikleri arasında dengeyi sağlayabilmek için, Yunanistan'ada Teselya sancağı bırakılıyordu, 2.Abdül-hamid, bu maddeyi de tatbik etmemek için elinden geleni yapmış, fakat bir kaçyıl sonra Tesalya'yı Yunanistan'a bıra-kıya mecbur olmuştur
Kuzeydoğu Anadolu'da Kars, Artvin ve Ardahan Sancakları ve bu sırada Batum Kazası Rusya' ya veriliyordu. Ayas-tefanosun Rusya'ya verdiği Doğubayezid (Bu günkü Ağrı ili) Türkiye'de katıyordu. Bu suretle bu günkü vilâyetlerimizden Kars ile Artvin, Rusya'ya bırakılıyordu. Ruslar, Batum'u etneyecek asker bulunduramayacak serbest liman yapacakalardı.kac şaşkın ve gafil devlet adamının Karadağ'a bir kaza
kmamk İçin göze aldıkları savaşın sonunda yapılan bu "lük Türk yağmasından tabiatıyla Fransa'nında nasibini
alması lâzımdı O da, Tunus'a göz dikmişti, üç yıl sonra bu Türk vilâyetini işgal eden Fransa,bu işgalin ortamını, Berlin konferansının kulisinde sağlamıştı. (Sayın Öztuna İran'ın bu madan yararlandığını yazmayı zuhulen geçmiş olmalı, biz de bunu hatırlatmış olalım.m.h)
Türkiye'nin kayıpları, bu kayıplar doğrudan doğruya veya dolaysıyla olsun, şu şekilde özetlenebilir: devlet doğrudan doğruya idaresinde bulunan Niş Sancağını Sırbistan Vv, Teselya Sancağını Yunanistan'a, bir kaç kazayı Karadağ'a Kars, Artvin ve Ardahan sancaklarını Rusya'ya, Dobruca sancağını Romanya'ya bırakıyor bu suretle birkaç kaza ile birlikte 6 sancak, imparatorluktan ayrılıyordu. -Kendisine tâbi olan Romanya, Sırbistan, Karadağ Prensliklerinin imparatorluktan ayrılmasına razı oluyordu. Bunların arasında Tu-nus prensliğini de saymak mümkündür. Bu arada Romanya, Güney Moldavya'yı Rusya'ya bırakıyordu- Türkiye, çok imtiyazlı bir Bulgaristan prensliği ile az İmtiyazlı bir Doğu Rumeli vilâyetinin kurulmasına rıza gösterdiği gibi, Bosna-Hersek vilâyeti (eyâlet,umumî valilik) ile kısmen Yenipazar sancağının idaresini Avusturya-Macaristan'a Kıbrıs sancağının idaresini Avusturya-Macaristan'a, Kıbrıs sancağının idaresini de ingiltere'ye bırakıyordu. Yağmadan İran bile nasibini alıyor, bu devlete de o zamandan beri İran'da kalan Kolur kazâsı veriliyordu
Osmanlı devletinin hukuken birer parçası olmakta devam eden Bulgaristan, Doğu Rumeli, Bosna-Hersek, Yenipazar, daha sonra, fakat 93 harbinin bir neticesi olarak
kaybedilen Tunus hariç tutulursa, Türkiye'nin kesin şekilde kaybettiği ülkeleri, şu şekilde rakamların belâgati içinde ifade etmek mümkündür.
Romanya prensliği (Dobruca sancağı ile) 135.156 km.kare, 5.300.000 nüfus (bu nüfus 1875/1878 yıllarındaki durumu göstermektedir, şimdi aynı topraklarda 16 milyondan fazla insan yaşıyor)
Sırbistan Prensliği (Niş sancağı ile): 45.427km.kare, 1.564.000 nüfus (şimdiki nüfus 6 milyondan fazla)
Karadağ Prensliği(yeni aldığı kazalarla): 9.427km.kare, 180.000 nüfus(bu gün 400.000 kadar)
Teselya:13.488km.kare,340.000 nüfus(bugün 800.000'den fazla)
Rusya'ya Güney Moldavya (Bucak):33.800km.kare, 800.000 nüfus (bu gün 3 milyondan fazla)
Avrupadaki kesin kayıpların toplamı: 237.298km.kare. 8.184.000 nüfus, (bu gün 26.5 milyon kadar). Buna Asya'da kaybedilen bu günkü Kars ve Artvin vilâyetlerini eklemek icâb eder. Eğer Bosna-Hersek, Bulgaristan, Tunus, Kıbrıs gibi dolayısıyla imparatorluğun doğrudan doğruya ida resinden çıkan yedende katarsak, bütün bu topraklarda bugün yaşayan nüfusun ,bugünkü Türkiye'nin nüfusunu çok aştığı, 48 milyona yaklaştığı görülür. İşte Midhat, Mahmud Celâleddİn, Redif İbrahim Edhem Paşalar gibi târihi büyüklükte gafillerin, kazanacakları zannıyla, imparatorluğu ortasına attıkları meşhur 93 harbinin neticesi, rakamların belâgati ile budur. Eğer 2.Abdülhamid'in şahsî diplomasisi olmasaydı, bu kayıplar çok daha büyüyecek ve Ayastefanos şartlan aynen uygulanacaktı." Diyen değerli tarihçinin bu kesin ve nüfus ile metrekare olarak tesbitierinin yekününüde biz toplayarak kaydedelim. Toprak kaybımız; 237.298 kmkareyi bulmuş, nüfus ise 8.164.184 kişi ile tesbit edilmiştir.
Bu minvalde 1293/1877 Osmanlı-Rus savaşı neticesi Ayastefanos Antlaşmasıyla bir statü kazanmış, bilahire Berlin konferansı bu statüyü değişik bir hâle ve bizim lehimize şevke yardımı herkesin kabul ettiği hâldir. Bu meyanda biz bu savaş sonucunda zayiatımızı T.Yılmaz Öztuna Beyefendinin; "Büyük Türkiye Târihi" adlı çalışmasının 7. Cildinin 167. sahifesinden yapacağımız alıntıyla sayfamızı tezyin edelim efendim. Bu çalışmanın ciddiyeti, belirttiği hususlar, mübalağacıların yolunu tıkamakta, müdellel yâni delilli tarihçilik anlayışının bir mahsûlü bulunduğundan rakamlar ve izahat güvenilirdir.
".Sırbistan,Türkiye'ye vergi vermekten ve tâbi olmaktan kurtulmakla kalmıyor, Niş sancağımda alıyordu. Bu suretle Doğu Morava boylarına yerleşen Sırbistan bu çevredeki Türkler'inde Güneye doğru göçlerine sebeb oldu. Karadağ'da istiklâli tanındıktan başka bir kaç kaza terk ediliyordu. Karadağ, Bar (İtalyanca Antivari) iskelesini alarak,
nize Adriyatik'e çıkıyordu. Ancak Play nahiyesinde Müs-n Arnavutlar, silahla Karadağlıları kovdukları için mu-hedenin hükümlerine rağmen burası Türkiye'de kaldı. Kadaâ(kl bir Sırp Prensliği idi) toprak ve nüfusça bir mis I.İ büuüyor, 9500 kilometre kareye yaklaşıyordu. Romanya'ya aetince; Türkiye'den Dobruca sancağım alıyor, fakat Rusya'ya Türkiye'nin 1856 Paris muahedesiyle Rusya'dan geri aldığı Güney Moldavya'yı (Türkçe:Bucak) iade ediyordu. Bu bakımdan Berlin muahedesi, Romanya'da son derece kötü karşılanacak ve bu ülkede Rus düşmanlığının artmasına sebeb olacaktır. Latin aslından olan Romenler,savaşı kazanması için, bütün güçleriyle Rusya'yı desteklemişler, Plevne, ancak Romen kuvvetlen geldikten sonra düşürülebilmişti.
1878'de istiklâllerini kazanan Romanya 1881'de Sırbistan, 1882'de Karadağ ise ancak 1913'de prenslikten krallık derecesine yükselmişlerdir Bu suretle târihde ilk defa olarak tam bağımsız bir Romen devleti kurulmuş oluyordu. Ayastefanos muahedesi, Bosna-Hersek'i Türkiye'ye bırakıyordu. Berlin muahedesi ise, bu ülkeyi Avusturya-Macaristan'ın idaresine veriyordu, ülke gene hukuken, Türkiye imparatorluğunun bir parçasını teşkil ediyor, fakat Avusturya-Macaristan tarafından yönetiliyordu. Vilâyetin Türk Valisini Avusturyalı'lar yıllarca yerinde bırakmaya mecbur oldular. Zira müslüman Boşnaklar kadar Ortodoks Sırplarda, yıllarca Avusturya'ya karşı silahla karşı koydular. ^Sırplar, Sırbistan'a katılmak, Boşnaklar Türk idaresinde kalmak istiyorlardı. Karadağ ile Sırbistan'ın arasına giren Yenipazar Sancağı üzerinde de Aüusturya-Macaristan'a bazı haklar tanıyordu.
Bosna-Hersek'in Avusturya idaresine verilmesi, Rusya'nın zlkanlardaki Panslavist siyasetinin iflasını gösteriyordu.
Cermenlik, Balkanlarda da Slavlığa büyük darbe indirmiş uyordu. Bu târihden sonra Avusturya-Rusya münasebetleri birinci cihan harbine kadar düzelmedi. (1 .Cihan savaşında düzelme olmadığı gibi, 19'17'ye kadar da rakip cephelerde karşılıklı sauaştılar m. h)
Tuna ile Balkan dağlan arasında -Romanya'ya bırakılan Dobruca dışında- merkezi Sofya olmak üzere bir Ortodoks Slav Prensliği, Bulgaristan devletçiği kuruluyordu. İç işlerinde bağımsız (muhtar) olan bu prenslik, Türkiye'ye tâbi olacak ve vergi verecekti Balkan dağlarının güneyinde ise, Doğu Rumeli eyâleti teşekkül ediyordu. Merkezi Filibe olan bu eyâlettede Bulgarlara geniş haklar tanınıyordu. Türkiye, Sofya'da bir yüksek komiser, Filibe de ise, Babıâli'nin hristiyan devlet adamları arasından seçtiği bir vali İle temsil ediliyordu. Bu suretle 1909'da tam bağımsızlık alacak Bulgaristan kuruluyordu. Doğu Rumelinin sınırlan bu günkü Bulgaristan'ın güney sınırlarından dardı. Mestanlı, Kırcaali bütün Bulgar Makedonyası, henüz doğrudan doğruya Türk ida-resindeydi. Karadeniz kıyılarında da bu vilâyetin sınırlan, Burgaz'ın az güneyinden başlıyordu.
Varna, Bulgaristan'ın ve Burgaz ise Doğu Rumeli vilâyetinin limanları oluyordu. Bulgar-Sırp sınırı, bu günküne nazaran Bulgarların biraz lehineydi.
Bu balkan devletçikleri arasında dengeyi sağlayabilmek için, Yunanistan'ada Teselya sancağı bırakılıyordu, 2.Abdül-hamid, bu maddeyi de tatbik etmemek için elinden geleni yapmış, fakat bir kaçyıl sonra Tesalya'yı Yunanistan'a bıra-kıya mecbur olmuştur
Kuzeydoğu Anadolu'da Kars, Artvin ve Ardahan Sancakları ve bu sırada Batum Kazası Rusya' ya veriliyordu. Ayas-tefanosun Rusya'ya verdiği Doğubayezid (Bu günkü Ağrı ili) Türkiye'de katıyordu. Bu suretle bu günkü vilâyetlerimizden Kars ile Artvin, Rusya'ya bırakılıyordu. Ruslar, Batum'u etneyecek asker bulunduramayacak serbest liman yapacakalardı.kac şaşkın ve gafil devlet adamının Karadağ'a bir kaza
kmamk İçin göze aldıkları savaşın sonunda yapılan bu "lük Türk yağmasından tabiatıyla Fransa'nında nasibini
alması lâzımdı O da, Tunus'a göz dikmişti, üç yıl sonra bu Türk vilâyetini işgal eden Fransa,bu işgalin ortamını, Berlin konferansının kulisinde sağlamıştı. (Sayın Öztuna İran'ın bu madan yararlandığını yazmayı zuhulen geçmiş olmalı, biz de bunu hatırlatmış olalım.m.h)
Türkiye'nin kayıpları, bu kayıplar doğrudan doğruya veya dolaysıyla olsun, şu şekilde özetlenebilir: devlet doğrudan doğruya idaresinde bulunan Niş Sancağını Sırbistan Vv, Teselya Sancağını Yunanistan'a, bir kaç kazayı Karadağ'a Kars, Artvin ve Ardahan sancaklarını Rusya'ya, Dobruca sancağını Romanya'ya bırakıyor bu suretle birkaç kaza ile birlikte 6 sancak, imparatorluktan ayrılıyordu. -Kendisine tâbi olan Romanya, Sırbistan, Karadağ Prensliklerinin imparatorluktan ayrılmasına razı oluyordu. Bunların arasında Tu-nus prensliğini de saymak mümkündür. Bu arada Romanya, Güney Moldavya'yı Rusya'ya bırakıyordu- Türkiye, çok imtiyazlı bir Bulgaristan prensliği ile az İmtiyazlı bir Doğu Rumeli vilâyetinin kurulmasına rıza gösterdiği gibi, Bosna-Hersek vilâyeti (eyâlet,umumî valilik) ile kısmen Yenipazar sancağının idaresini Avusturya-Macaristan'a Kıbrıs sancağının idaresini Avusturya-Macaristan'a, Kıbrıs sancağının idaresini de ingiltere'ye bırakıyordu. Yağmadan İran bile nasibini alıyor, bu devlete de o zamandan beri İran'da kalan Kolur kazâsı veriliyordu
Osmanlı devletinin hukuken birer parçası olmakta devam eden Bulgaristan, Doğu Rumeli, Bosna-Hersek, Yenipazar, daha sonra, fakat 93 harbinin bir neticesi olarak
kaybedilen Tunus hariç tutulursa, Türkiye'nin kesin şekilde kaybettiği ülkeleri, şu şekilde rakamların belâgati içinde ifade etmek mümkündür.
Romanya prensliği (Dobruca sancağı ile) 135.156 km.kare, 5.300.000 nüfus (bu nüfus 1875/1878 yıllarındaki durumu göstermektedir, şimdi aynı topraklarda 16 milyondan fazla insan yaşıyor)
Sırbistan Prensliği (Niş sancağı ile): 45.427km.kare, 1.564.000 nüfus (şimdiki nüfus 6 milyondan fazla)
Karadağ Prensliği(yeni aldığı kazalarla): 9.427km.kare, 180.000 nüfus(bu gün 400.000 kadar)
Teselya:13.488km.kare,340.000 nüfus(bugün 800.000'den fazla)
Rusya'ya Güney Moldavya (Bucak):33.800km.kare, 800.000 nüfus (bu gün 3 milyondan fazla)
Avrupadaki kesin kayıpların toplamı: 237.298km.kare. 8.184.000 nüfus, (bu gün 26.5 milyon kadar). Buna Asya'da kaybedilen bu günkü Kars ve Artvin vilâyetlerini eklemek icâb eder. Eğer Bosna-Hersek, Bulgaristan, Tunus, Kıbrıs gibi dolayısıyla imparatorluğun doğrudan doğruya ida resinden çıkan yedende katarsak, bütün bu topraklarda bugün yaşayan nüfusun ,bugünkü Türkiye'nin nüfusunu çok aştığı, 48 milyona yaklaştığı görülür. İşte Midhat, Mahmud Celâleddİn, Redif İbrahim Edhem Paşalar gibi târihi büyüklükte gafillerin, kazanacakları zannıyla, imparatorluğu ortasına attıkları meşhur 93 harbinin neticesi, rakamların belâgati ile budur. Eğer 2.Abdülhamid'in şahsî diplomasisi olmasaydı, bu kayıplar çok daha büyüyecek ve Ayastefanos şartlan aynen uygulanacaktı." Diyen değerli tarihçinin bu kesin ve nüfus ile metrekare olarak tesbitierinin yekününüde biz toplayarak kaydedelim. Toprak kaybımız; 237.298 kmkareyi bulmuş, nüfus ise 8.164.184 kişi ile tesbit edilmiştir.
Sultan 2. Abdülhamid Han
- 2. Abdülhamid'in Tahta Çıkışı ve İcraatları
- 1293/1878 Harbi Kayıpları
- Ali Süavi Olayı
- Berlin Konferansı
- Bir İhtilafın Neşeti!
- Büyük Tatil Hakkında Mütalaa (Ayastefanos antlaşması)
- Dış Müdahale Var mı?
- Düyun-u Umumiye'nin Tesisi
- Edebiyat, Sanat ve Kültür
- Edirne Antlaşması
- Filibe Vakası!
- Galip Paşa Hadisesi
- Hatt-ı Hümayun
- Hayatımı Muhafaza Tedbiri
- Hilâl İle Haç Arasındaki Mücadele
- İkbal Eteğinin İdbar Tuzağına Kapılışı
- Kapitilasyon İlgaasına Teşebbüs
- Kıbrıs'ın İngilizlere Verilmesi
- Konferans ve Meşrutiyet'in ilanı
- Küçük Mehmed Said Paşa
- Mahkeme Kararları
- Meclis Müzakerelerinde Savaş
- Meclisi Mebusanın Açılması
- Mektep ve İlahiyat
- Meşrutiyet'in İlanı Merasimi
- Mithat Paşa'nın Mahkemesi
- Mithat Paşanın Azli
- Osmanlı - Rus Savaşı (1293-1877)
- Osmanlı - Rus Savaşının Anadolu Cephesi
- Padişah ile Görüşme