2. Abdülhamid'in Tahta Çıkışı ve İcraatları

2. Abdülhamid'in Tahta Çıkışı ve İcraatları

31/Ağustos/1876'da Osmanlı taht'ına kuud eden Abdül-hamid Hân, 7/.Eylül/1876'da kılıç kuşanma merasimi için deniz yoluyla gitmiş olduğu Eyüb Sultan'dan dönüşü beygir üstünde olmuş ve yolda rastladığı İngiliz b.elçisine eliyle se­lâm verdiği gibi yanına gönderdiği bir kurenasiyia, hatır istif­sar ederek gözlerinden hiç bir şeyin kaçmadığını elçiye ihsas etmiş oldu. Dönüş yolunda yer alan bütün padişah türbeleri­ni ziyaretle dualar ettik ten sonra şimdiki İstanbul Üniversite­sinde bulunan Seraskerlik makamına gelip burada subaylar­la birlikte karavana yedi. Yemeğin ardından bir nutuk irad eyledi. Serasker vekili Redif Paşa da mukabil bir konuşma yaptı. Sultan Hamid; deniz kuvvetlerini, şeyhülislâmlık dâire­sini, Asker hastanelerini ziyaret ederek, kendisini sevdirme­ye gayret gösterdi.

Bu arada da Harem Ağalarının devlet merasimlerinde gö­rünmelerine dâir usûlü ilga eyledi. Taht'a çıkışından 108 gün sonra sadrıazam Mütercim Mehmed Rüşdü Paşa istifaya mecbur oldu. Bu arada da Sultan Hamid, mabeyn başkâtipli­ğinden Sadullah Bey'i al mış yerine Küçük Said Bey (Şapur Çelebi de denir daha sonra 9 defa sadrıazam olacak Said Pa-şa)i getirmişti. Mabeyn müşirliğini de İngiltere'de gemi maki­neleri mühendisliği ve bahriye ilmi tahsil eden Eğinli Said

(Büyük Said Paşa) yaptı. İstifası kabul edilen Mütercim Meh­med Rüşdü Paşanın yerine Şura-yı Devlet Reisi Midhat Paşa 2.sadaretine tâyin edildi (21/Aralık/1876).

Bu arada da Sultan Hamid o güne kadar hiç bir padişahın yapmadığı bir işi yaptı. Yaptığı konuşmalarda, milletin refah ve hürriyeti için gece gündüz milletin yararına işlerle meşgul olacağını, kendisine ulaşmak isteyenlere yazı yolunu açtığı­nı, şikâyetlerini kendisine bildirmelerini mutlaka değerlendi­receğini beyan etmişti. Böylecede ahali ile arasında direk bir bağlantı kuruyor ve kötümserlerin jurnalcilik,padişah içinse, durumu bildirmek anlayışına vabeste olan dönemi başlatmış oluyordu.

Öte yandan Rus generali Çernayef, Sırp ve Karadağ isya­nının elemanlarını yÖnetiyorsada, 29/Ekim/1876'da Aleksi-naç'da Osman Paşa karşısında fecii bir mağlubiyete duçar olmuştu. Bu harbin neticesinde birliklerimiz, Belgrad üzerine çullanıverdi ve tam Belgrad'a girecekken Rusların bir ültima­tomu babıâlî'ye ulaştı. Devlet-i âliye kendine tâbi olanlara iki ay aylık bir mütareke zamanı vermenin ızdirabını tattı. Çün­kü; akıl Rusya'yla savaşmamayı gerektiriyordu. 23/Ara-lık/1876'da İstanbul'da şimdiki Kuzey Deniz Komutanlığı bi­nasında, Tersane Konferansı adı verilen uluslararası siyasi kongre içtiması tertiplendi. Hâriciye Nazırımız Safvet riyase­tinde başlayan bu konferansa İngiltere, Almanya, Rusya, Fransa, Avusturya-Macaristan ve İtalya katılmaktaydı. Bu ül­kelerin Dersadet'deki b.elçilerinin dışında birer başmurahhas ile katılmaları derpiş olun muştu. Bizim 2.murahhasımız, da­ha sonra makam-ı sadarete getirilecek olan Berlin b.elçimiz İbrahim Ethem Paşa idi. Bu toplantılar 29 gün devam etti. Ancak bu zaman zarfında 9 adet toplantı akd olundu. 20/Ocak/1877'de neticelendi. Ruslara haylice düşmanlığı olan Lord Salisböri muhtemel gördüğü Osmanlı-Rus savaşını önlemeyi çok istiyordu çünkü Rusya'nın Osmanlı devletinin dâhili işlerine durmadan karışmasından son derece rahatsız oluyordu İngiliz hükümeti. Lord Salisböri ise, Rusların artık nerede duracağını veya durdurulabileceği hususunun dü­şüncelerine gark oluyordu. Hâttâ nerede durduramayacağını hesaplamakta çaresiz kaldığından, Osmanlı devletinin Rusla­rın önünde, bir set olduğunun farkında olarak Sultan Abdül-hamid'e özel bir mektup yolladı ve bunda mutalaka savaşa girmekten uzak kalmasını tavsiye ediyordu. İngiltere'nin böyle bir savaşta Osmanlıya kesinlikle yardımcı olamayaca­ğını anlattığı bu mektubunda gerekirse padişaha biraz feda­kârlıklar yapılması hususunda tavsiyede de bulunmuştu.

Rusya'ya gelince: Çar Aleksandr, Osmanlılar ile savaşı İs­tekli olmamakla beraber, ne çâre ahaliyi harp istemediği in­sanlar üzerine Öyle bir tahrik etmiştiki, kendisi bile bu tahriki durduramazdı belki Osmanlı hududları içinde hayat süren Slav tebâya karşı babıâlî, mühim tâvizler verirse bir ihtimal savaşın çıkması önlenebilirdi. Demekki, Lord Salisböri'nin, Sultan Hamid'e biraz fedakârlıklar yapın demesi buna daya­nıyordu.

Lord Salisböri; 20/Aralık/1876'da huzur-u hümayuna alın­dı ve padişahla mülakatı oldu. İngiliz lâkablı Eğinli Said Pa-şa'nın tercümanlığında gerçekleşen konuşmada Salisböri, padişaha yukarıda ifadelendirdiklerimizi bir bir anlattı. Hâttâ daha yukarıda söylediğimiz mektup olayının aslında bu mü­lakat sonunda padişaha bizzat bırakılan yazı olduğu rivayeti-de bahse konudur. Nitekim, Abdülhamid Hân, bu mektubu Midhat Paşa'ya tevdi edip, tetkikini tavsiye etmiştir. Müla­kat neticesinde Salisböri, Sultan'ında harp taraftarlığının bu­lunmadığını tesbit ettiği gibi ayrıca padişahın savaş arzula­yan bir gurup paşanın baskısı altında olduğunu da hissetmiş­ti. İngiltere'nin en selahiyetli insanı padişaha savaşı istememeşini tavsiye ederken, İngilizlerle çalışan Midhat Paşa, bu ülkenin yardımıyla Rusları mağlup edip büyük zafer kazana­caklarına inanıyordu. Böyle bir zaferi kazanan dönemin sad-rıazamı olarak, Büyük Mustafa Reşid Paşayı aşacağının hül­yalarını yaşıyordu. Seraskerlik vekili Redif Paşa ile Damad Mahmud Celâleddin Paşa Mabeyn müşiri olarak Midhat Pa­şayı destekliyorlardı.
Top