Küçük Mehmed Said Paşa
Küçük Mehmed Said Paşa
Her ne kadar Halil Rıfat Paşanın hastalığı döneminde Kadı Abdurrahman Paşa aynı zamanda kabinede adliye nâzın ola-ak yer aldığından, sadaretede vekâleten bakıyordu. 2. Ab-dülhamid (1897 harbinin sonunda vermiş olduğu kaydı ha-vat şartıyla sadrazamım olarak kalacaksınız sözünde ısrarla durmaktaydı. Halil Rıfat Paşa; padişahı verdiği sözün ağırlığından kurtarmak niyyetiyle bir kaç defa is'tifasını gönder-mişsede Abdülhamid hân nazik bir lisanla ret etmiştir. Bu zâtın vefatından sonra sadrıazamlığa vekâlet etmekte bulunan Kadı Abdurrahman Paşanın sadareti beklenmekteydi. Nitekim Padişah kendisine sadarete asaleten tâyini hususunda bilgi gönderdiysede, Kadı Abdurrahman Paşa, vekâleti esnasında yaşamış olduğu hâlin kendisine ilka ettiği bazı hususlar içinde kalmış olabileceğinden vede büyük bir hukukçu olduğundan olacakki, bazı şartlar ileri sürerek kabul edebileceğini, aksi takdirde görevi alamayacağını belirten bir cevap gönderdi.
Padişah gelen cevâbı biraz mütalaa etmek üzere tetkikine aldığı esnada da, kurenadan birisini, Küçük Mehmed Said Paşaya, sadarete tayine davet hususunda saraya davet etmek üzere gönderdi. Arada da Kadı Abdurrahman Paşaya yolladığı bir hatta sadaret teklifini yineledi. Kadı Paşa bu teklifi de değerlendirmeye almakla vakit kaybederken, Küçük Said Paşa Saray-ı hümayuna gelmiş, teklifi kabul eylemişti 29/recep/1319- 09/kasım/1901 tarihi Said Paşanın 20. asrın •kinci sadrazamlığına geliş tarihi olmuş, kendisinin ise beşinci sadaretinin başlamasına yol açmıştı.
^"han devleti unvanı Avrupa siyasi mahfillerinde hasta arn olarak tanınmış olsada bütün yollar Romaya çıkar darbi meseli gibi bütün siyasi hesaplarda Osmanlı devleti şöyle veya böyle kaale alınıyor, dirayetli padişah 2. Abdülhamid hân Bosfor'daki yâni Boğazdaki adam diye anılmakta, yapacağı siyasi ve ticari manevraları, batı dünyasının krallarından, hariciyecilerinden, Etual meydanındaki politikacıyı meraktan çıldırtıyordu. Beşinci defa getiriîdiği sadarette 2. Ab-düihamid'in tecrübeli kafadan olmuştu Küçük Mehmed Said Paşa.
Biz şimdi bu zâtın biyografisini sayfamıza alarak okurlarımıza ve gelecek nesillere tanıtmayı amaçlıyoruz: Mehmed Said Paşa 1256/1840 yılında Erzurum'da dünya'ya geldi. Bu geliş, ikiz bir doğumdu. Takdir-i İlâhi Said adı verilenin yaşaması, Reşid adı verilenin ise küçük yaşda vefatı şeklinde tecelli etmiş. Said Paşanın pederleri olan zât iran nezdinde Maslahatgüzarımız olan, Ankara'nın Sebâzade adıyla maruf ailesindendi. Bu aile umumiyyetle ulema yetitirmekle nâm yapan bir sülâle olarak bilinmektedir. İşte Said Paşanın babası Sebâzade Ali Namık Efendi İran'da üstlendiği vazifeyi muvaffakîyyetle tamamlamış, İstanbul'a gelmiş olduğu sırada emr-i Hakk' vâki olmuştur. Târih o sırada 1270/1855 yılını göstermektedir. Aile bu vaziyet karşısında geçimini te'minde Mehmed Said'in eline bakar duruma düşmüşdü. Onaltı yaşındaki bu durumunu Mehmed Said Paşa şu sözlerle anlatıyor: ". .Pederim Ali Namık Efendinin irtihaii üzerine Erzurum'da kalabalık bir ailenin iaşesi üzerime terettüb ettiğinden Erzurum tahrirat kalemine memur olarak girdim.
Demek ki Said Paşa'nın hizmet-i devlete girişi 1855 senesidir. Böylece hayatının sonuna kadar hizmette kaldığını göz önüne alırsak ki bu 1914 yılına kadar gelir ki, ellidokuz yıl gibi uzun bir dönemi teşkil eder. Said Efendi; ilk tahsilini Erzurum'da bulunan İbrahim Paşa Medresesinde yapar. İstanbula eldiğinde Ayasofya Camiinde tahsile devam eder. Bu da da Fransızca öğrenmeye çalışmaya bakmaktadır. Ek I rakda; Târih, Coğrafya ve Fransız hukuk ve ekonomisi araştığı alanlardır. Konuşmalarını yazıya dökmek gibi bir metod geliştirmiş, böylecede hem hitabetde hem de kalemde terakki etme yolunu yakalamıştır. İbnü'l Emin Mahmud Kemâl İnal merhum, Ahmed Tevfik (Okday) Paşa'dan bizzat dinle- diği, Mehmed Said Paşa'nın Ayasofya Camii dersane sinde başından geçen bir olayı şöyle naklediyor: "Said Paşa önceleri hırka ve entari olduğu halde Ayasofya Camiine ders dinlemeye gidermiş. Bir gün Fransızcaya çalıştığı kitabını da uanına almış. Ders esnasında koynun-da duran fransızca kitap kaymış ve ortaya saçılmış. Küçük Said'in arkadaşı, kitaba şöyle bir bakmış ue fransızca olduğunu görmüş ve Saui e aman sakla, eğer bir görürlerse, seni camiin ortasında yumruklayarak helak ederler demiş. Said, korkudan kitabı koynuna soktuğu gibi firar etmiş. " Babasının vefatından sonra Erzurum tahrirat kaleminde çalışırken, muvazzaf olarak, Anadolu harp ordusunun yazı işleri kaleminde de çalışmaya başlamış. 1283/ 1866 da 7500 krş. maaşla Selanik Mektupçuluğuna tâyin olunmuş. Said Efendi ancak bu göreve gitmemiş. İstifa etme yolunu seçmiş. Mehmed Es'ad Safvet Paşa Maarif Nazırlığına tâyin olunduğunda, Said Efendi; üçbin kuruş maaşla Matba-İ Âmire Müdürü olmuştur. Akabinde maaşı beşbin kuruşa yükseltilmiş mevcud görevine zamime-ten Takvim-i Vekayi'i (bu günkü resmî gazete) müdürlüğüne yükseltilmiştir. Bir arada, 7. Daire denilen Adalar Belediye başkanlığı görevinide uhdesinde bulundurarak Dr. Büyük Mehmed Fuad Paşanın ilk sadareti esnasında bu hizmeti görülmüştür. '
Padişah gelen cevâbı biraz mütalaa etmek üzere tetkikine aldığı esnada da, kurenadan birisini, Küçük Mehmed Said Paşaya, sadarete tayine davet hususunda saraya davet etmek üzere gönderdi. Arada da Kadı Abdurrahman Paşaya yolladığı bir hatta sadaret teklifini yineledi. Kadı Paşa bu teklifi de değerlendirmeye almakla vakit kaybederken, Küçük Said Paşa Saray-ı hümayuna gelmiş, teklifi kabul eylemişti 29/recep/1319- 09/kasım/1901 tarihi Said Paşanın 20. asrın •kinci sadrazamlığına geliş tarihi olmuş, kendisinin ise beşinci sadaretinin başlamasına yol açmıştı.
^"han devleti unvanı Avrupa siyasi mahfillerinde hasta arn olarak tanınmış olsada bütün yollar Romaya çıkar darbi meseli gibi bütün siyasi hesaplarda Osmanlı devleti şöyle veya böyle kaale alınıyor, dirayetli padişah 2. Abdülhamid hân Bosfor'daki yâni Boğazdaki adam diye anılmakta, yapacağı siyasi ve ticari manevraları, batı dünyasının krallarından, hariciyecilerinden, Etual meydanındaki politikacıyı meraktan çıldırtıyordu. Beşinci defa getiriîdiği sadarette 2. Ab-düihamid'in tecrübeli kafadan olmuştu Küçük Mehmed Said Paşa.
Biz şimdi bu zâtın biyografisini sayfamıza alarak okurlarımıza ve gelecek nesillere tanıtmayı amaçlıyoruz: Mehmed Said Paşa 1256/1840 yılında Erzurum'da dünya'ya geldi. Bu geliş, ikiz bir doğumdu. Takdir-i İlâhi Said adı verilenin yaşaması, Reşid adı verilenin ise küçük yaşda vefatı şeklinde tecelli etmiş. Said Paşanın pederleri olan zât iran nezdinde Maslahatgüzarımız olan, Ankara'nın Sebâzade adıyla maruf ailesindendi. Bu aile umumiyyetle ulema yetitirmekle nâm yapan bir sülâle olarak bilinmektedir. İşte Said Paşanın babası Sebâzade Ali Namık Efendi İran'da üstlendiği vazifeyi muvaffakîyyetle tamamlamış, İstanbul'a gelmiş olduğu sırada emr-i Hakk' vâki olmuştur. Târih o sırada 1270/1855 yılını göstermektedir. Aile bu vaziyet karşısında geçimini te'minde Mehmed Said'in eline bakar duruma düşmüşdü. Onaltı yaşındaki bu durumunu Mehmed Said Paşa şu sözlerle anlatıyor: ". .Pederim Ali Namık Efendinin irtihaii üzerine Erzurum'da kalabalık bir ailenin iaşesi üzerime terettüb ettiğinden Erzurum tahrirat kalemine memur olarak girdim.
Demek ki Said Paşa'nın hizmet-i devlete girişi 1855 senesidir. Böylece hayatının sonuna kadar hizmette kaldığını göz önüne alırsak ki bu 1914 yılına kadar gelir ki, ellidokuz yıl gibi uzun bir dönemi teşkil eder. Said Efendi; ilk tahsilini Erzurum'da bulunan İbrahim Paşa Medresesinde yapar. İstanbula eldiğinde Ayasofya Camiinde tahsile devam eder. Bu da da Fransızca öğrenmeye çalışmaya bakmaktadır. Ek I rakda; Târih, Coğrafya ve Fransız hukuk ve ekonomisi araştığı alanlardır. Konuşmalarını yazıya dökmek gibi bir metod geliştirmiş, böylecede hem hitabetde hem de kalemde terakki etme yolunu yakalamıştır. İbnü'l Emin Mahmud Kemâl İnal merhum, Ahmed Tevfik (Okday) Paşa'dan bizzat dinle- diği, Mehmed Said Paşa'nın Ayasofya Camii dersane sinde başından geçen bir olayı şöyle naklediyor: "Said Paşa önceleri hırka ve entari olduğu halde Ayasofya Camiine ders dinlemeye gidermiş. Bir gün Fransızcaya çalıştığı kitabını da uanına almış. Ders esnasında koynun-da duran fransızca kitap kaymış ve ortaya saçılmış. Küçük Said'in arkadaşı, kitaba şöyle bir bakmış ue fransızca olduğunu görmüş ve Saui e aman sakla, eğer bir görürlerse, seni camiin ortasında yumruklayarak helak ederler demiş. Said, korkudan kitabı koynuna soktuğu gibi firar etmiş. " Babasının vefatından sonra Erzurum tahrirat kaleminde çalışırken, muvazzaf olarak, Anadolu harp ordusunun yazı işleri kaleminde de çalışmaya başlamış. 1283/ 1866 da 7500 krş. maaşla Selanik Mektupçuluğuna tâyin olunmuş. Said Efendi ancak bu göreve gitmemiş. İstifa etme yolunu seçmiş. Mehmed Es'ad Safvet Paşa Maarif Nazırlığına tâyin olunduğunda, Said Efendi; üçbin kuruş maaşla Matba-İ Âmire Müdürü olmuştur. Akabinde maaşı beşbin kuruşa yükseltilmiş mevcud görevine zamime-ten Takvim-i Vekayi'i (bu günkü resmî gazete) müdürlüğüne yükseltilmiştir. Bir arada, 7. Daire denilen Adalar Belediye başkanlığı görevinide uhdesinde bulundurarak Dr. Büyük Mehmed Fuad Paşanın ilk sadareti esnasında bu hizmeti görülmüştür. '
Sultan 2. Abdülhamid Han
- 2. Abdülhamid'in Tahta Çıkışı ve İcraatları
- 1293/1878 Harbi Kayıpları
- Ali Süavi Olayı
- Berlin Konferansı
- Bir İhtilafın Neşeti!
- Büyük Tatil Hakkında Mütalaa (Ayastefanos antlaşması)
- Dış Müdahale Var mı?
- Düyun-u Umumiye'nin Tesisi
- Edebiyat, Sanat ve Kültür
- Edirne Antlaşması
- Filibe Vakası!
- Galip Paşa Hadisesi
- Hatt-ı Hümayun
- Hayatımı Muhafaza Tedbiri
- Hilâl İle Haç Arasındaki Mücadele
- İkbal Eteğinin İdbar Tuzağına Kapılışı
- Kapitilasyon İlgaasına Teşebbüs
- Kıbrıs'ın İngilizlere Verilmesi
- Konferans ve Meşrutiyet'in ilanı
- Küçük Mehmed Said Paşa
- Mahkeme Kararları
- Meclis Müzakerelerinde Savaş
- Meclisi Mebusanın Açılması
- Mektep ve İlahiyat
- Meşrutiyet'in İlanı Merasimi
- Mithat Paşa'nın Mahkemesi
- Mithat Paşanın Azli
- Osmanlı - Rus Savaşı (1293-1877)
- Osmanlı - Rus Savaşının Anadolu Cephesi
- Padişah ile Görüşme