Kul Sıkışmayınca

Kul Sıkışmayınca

Osmanlı devleti bu sulhun akim kalmasından sonra umu­mi seferberlik sayılacak olan nefir-iâm ilân etdi. Bu kuvvetle­ri ahalinin eli silah tutan kısmı teşkil ederdi. Bu fetva ile alı­nan btr karardı ve vasıfları uyup da davete katılmayanın akıbeti mâneviye bakımdan her iki âlemde sıkıntıya duçar olurdu.

Nevruzdan evvel Edirne'de bulunmaları istenen mü'min-lerden gelemeyenlerin şer'i bir mazereti yoksa dinden çık-rnışlıkları ve avratlarının boş düşeceği ayrıca şiddetli cezala­ra muhatap olmalarının muhakkaklığı vardı. Bütün bunlar olurken; Kırım Hân'ı Selim Giray Hân; sadrıazama yazdığı bir mektupda devlet-i âliyenin geçirdiği buhranın farkında oldu­ğunu bundan da mükedder bulunduğunu, düşmanların hep­ten ayakta olduğunu bütün hristiyanlann, taa Karadeniz kıyı­larına kadar hareket hâlinde olduklarını, bu yüzden de Kı­rım'dan ç:kıp Bucak'da kışlamak kararı aldım. Bu kıyama göz yumulursa memleket elden gider. Padişah hazretlerini de bizzat gelip ziyaret etmek isterim, bu hususda Kırım'dan çık­mak ve Edirne'ye gelme müsaadesi istirhamımdır! Diye nâ­me yazmıştır.

Bu müracaatı görüşen devlet ricali, Hân'ın tecrübeli vede müdebbir kimselerden olduğunu görüşlerinden istifade, ge­lişlerinden safa duyarız mütalaasında bulundular. Verilen müsbet cevap üzerine 17/rebiülevvel/l 1 00-3 1 /ara­lık/1 688'de Edirne'ye gelen hân, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa sarayında ağırlanmaya başlandı.

Savaş hususunda yapılan özel toplantıya tabiiki kırım Hanı Selim Giray da katıldı. Açık ve gizli bütün bilgilere agâh olunca katılanların ricası üzerine söze başladı: "Macaristan-daki serdar yeğen Osman Paşa, bir küçük yılan iken şımar­tılmak suretiyle yedi başlı bir ejder hâline getirildi. Hiç sa­vaşmadan da Belgrad'ın düşmesine sebeb oldu. Rumeli ve Anadolu taraflarında kendine yakın akraba ve tanıştan in­sanları, mühim görevlere getirterek, kuvvetli bir yapıya sa­hip oldu. Bu yapının zulmünden ahali dağlara, göze görül­mez yerlere sığındı. Hayat durdu. Millet fakirleşti. Yeğen dediğiniz de korkunuzdan ciğerleriniz görünür oldu. Bu kos­koca devlet, bu herife mi kaldı? Bunun tedariki görülmezse ne işinize karışır, ne de kılıç çekip işinizde bulunurum" De­di. Bu ikaz gerçekten Yeğen Osman korkusu taşıyanların ce­saret bulmalarına dolayısıyla da bu gaile adamın tenkiline karar verildi. Arap Recep Paşa; bu tenkil işine memur edildi. Ertesi gün Selim Giray Hân, padişah'a mülaki olup haylice görüştüler. Edirne'de bir ay kadar kalan Hân, 1689'un şubat sonunda Kili'ye döndü. Ruslar hân'ın, Edirnede bulunmasın­dan istifadeyle, Mayıs ayında Kırım'a taarruza geçtiler. Selim Giray Hâ^h^men uça uça ordusunun başına koştu müteca­viz Rusları perişan ederek tekrar Kili'ye döndü. Recep Paşa ise, aldığı görev olan Yeğen Osman'ı, tenkil işini sonuna kadar sürdürüp, Sofya sahrasında vaziyet almış olan Yeğen Os­man Paşa üzerine yürüdü ve Sofya işgalinden vaz geçen Os­man Paşa yanında bin adamıyla kaçmağa başladı ve sonun­da İpek kasabasında ele geçti. Kendisi, Dayısı Deli Veli Pa­şa, Yâdigâroğlu Mustafa Paşa, üzün Mehmed Paşa, Nişancı Mehmed ve reisülküttabı Aklî Mehmed ve Çavuşbaşı vekili Mahmud ve diğerleri ile birlikte başları kesildi böylece de, düşman karşısındaki iç gaile de ortadan kalkmişoldu.
Top