Sultan 3. Ahmed'in Şahsiyeti

Sultan 3. Ahmed'in Şahsiyeti

Sultan 3. Ahmed hân, geçmiş padişahlardan bazıları gibi, cedelci, faal bir padişah olmamakla beraber, kötü bir kimse de hiç değil idi. Ne var ki; döneminde ahlâk-ı umumiyede önemli bozulma vücuda gelmişti. Kendi arzusuyla taht'tan çekilmeye karar vererek, bu kararını uygulamıştır. Şehzade Mahmud'un yanına getirilmesini emretmiş ve de yanına ge­len Şehzadeyi, kendi elleriyle tahta oturtmuştu. Başarılar te­menni etmiş ve elini de öpmek suretiyle de itaatini göster­miştir. Kendi evlâdlarına da, biat etmeleri emrini vermeyi bil­miştir. Böylece ulvi bir anlayışın sahibi olduğunu sergilemiş­tir.

3. Ahmed, zarafete, dirayete, terakkiye son derece eğilimli idi. Yeniçerilerin ısrarları yüzünden bir çok sadrazam tâyin etmiş ve bilhassa bunların arasında bulunan Kavanoz Ahmed paşa dönemi, ahiâk nâmına yaptığı fenalıklarla son haddine varmıştır. Sultan 3. Ahmed, Damad Nevşehirli İbra­him Paşanın sadaretine kadar sağlam bir ahlâkın sahibiydi. Fakat sadrıazam, kendisini sefahate, eğlenceye alıştırmış böylece devlet işlerinin tamamı ile kendisine kalmasını temin etmişti.

Bütün bunlara rağmen bu dönemde de büyük fetihler ya­pılabilmiş, devletin haysiyet vede şerefi parıltısını muhafaza edebilmişti. 3. Ahmed'in devri tabii ki, Damad Nevşehirli İb­rahim paşanın teşebbüsleriyle bir çok hayırlı neticelere var­mıştır. Matbaacılık ve .dtap basımı bunun başında gelmekte­dir. Kâğıthane semti adı kâğıdı imâl etmek teşebbüsünden doğmuştur.

Ancak, avrupahnin ve de bilhassa, yahudilerin n.e uğraşı­yorsunuz? ithal suretiyle çok daha ehven fiatla getiririz de­mesine kanılmış, böylece de, önemli bir sanayii kolunun ge­lişmesi engellenmiştir. Kâğıd fabrikası olması muhtemel semt, lâle bahçeleriyle dolarak, eğlence merkezi hâline geî mistir. Seneler sonra, Şâir Yahya Kemâl Beyatlı tarafından da Osmanlı dönemlerinden bir ad türetilerek ve Lâle Devri diye kabulüne kadar vardırılmıştır. Bu arada yeri gelmişken mat­baa meselesi babında bir iki kelime dermiyan etmek icab et­mektedir.

Bizde matbaanın ilk mucidi, Macar asıllı İbrahim Müteferri­ka adını almış bir muhtedidir. Bu adam; matbaa meselesinde proje götürdüğü, Damad Nevşehirli İbrahim Paşadan büyük alaka görmüştür. Kendisine para ve selahiyet bahşeden, ye­niliklere açık sadrazam bu sanayiin vücudiyetine inanmış olarak da teklife son derece ılımlı bakmış üstüne düşenden fazlasını yapmayı gerçekleştirmişti. İbrahim Müteferrika av-rupadan getirdiği ustalarında emekleri ile harfleri döktü. Ta­rihler ise bu sırada 1139/1727'yi gösteriyordu. İbrahim efendi ilk matbaayı Sultan Selim civarında bulunan evinde tesis etti. Daha sonra Üsküdar'da bulunan: "Darültabatüt Amire" adı verilen yere nakletti. İlk tab olunan eser Cevheri'nin ter­cümesi olan "Vankulu" lügatidir. Basım tarihi 1141/1729 se-nesidir. Her yeni ihdas olunan hususatta da olduğu gibi, mat­baa meselesi de, bir hayli patırdı gürültüye medar oldu. Bu mevzuda ihtilaflar, bir asra yaklaşan durgunluk geçirilmesine sebebiyet vermiştir. Ancak şunu da; beyan etmekte fayda vardırki, Beyoğlu cihetinde basım yapan tjazı küçük çaplı matbaaların varlığı İbrahim Müteferrikaya tekaddüm etmek-tedirki matbaanın Almanya'da 1444'de faaliyete geçmesi, mucidi Gutenbergin hristiyan olması, Istanbulumuzun Be­yoğlu semtinin avrupanın hiç bir buluşundan mahrumiyete duçar olmadığının anlayışı içinde meseleye atfu nazar edebi­lirsek, matbaa mucidimize, Beyoğlu frenklerinin tekaddüm etme şansı elde edebileceğini teslim ederiz.

3. Ahmed; Sultan 4. Mehmed'in oğludur. Gülnüş Sultan Valide tarafından dünya'ya getirilmiştir. Doğumu; 1084/1674'dür. 1115/1704 tarihi, taht-ı Osmaniye cülus et­tiği tarihtir. Yaşının bu sırada otuzbir olduğunu söyleyebiliriz. Meşhur Prut Savaşı; bu zâtın döneminde cereyan etmiş, Rus­ya kahkari bir bozguna uğramış, Petro'nun nikâhsız karısı bu savaşın sonunda bazı dedikodulara mevzuu olmuş, böylece Rusya namusunu muhafaza edememiş duruma gelmiştir. Beri yandanda; İran'a vekâlet yoluyla hâkim olan Nâdir Şah; Osmanlı padişahı ve islamların halifesi 3. Ahmed'den hem İran meselesindeki savaşı durdurmak gayesiyle hem de, sünni/şii ayrılığını tartışmak ve neticesinde halifenin, şiayı beşinci mezhebin temsilcisi ve meşru görmeye vardıracak, toplantı tertipleme yoluna gitmiştir. Osmanlı; gönderdiği ule­ma heyetinin müzakerelerden sonraki hükmüne riayet ede­ceğini deklare etmişse de, ihtilaflar halloldu zannı galib hale geldiği sırada, Cuma günü geldi çattı. Hep birlikte kılınacak Cuma Namazı tanzimi yapıldı. Hutbeye İran'ı temsil eden başmüftülerİ çıkacak, Cuma Namazını ise; Afganlı ve sünni bir imâm kıldıracakdı. Tertip bu halüzere yapılmışken, hut-be'ye çıkan İran başmüftüsü, fevkalade mükemmel arabça-sının sayesinde yaptığı varyasyonlarla şia'yı üstün saydığını ortaya koyan kelime oyunları sergiledi. Gerek Osmanlı tem­silcisi, gerekse namazı kıldıracak olan Afganlı âlimi bu hileyi tesbit etmiş olarak görüyoruz. Böylece şii'liğin ehl-i sünnet içine alınması, red olunmuştur. 65 yaşına geldiğinde dar-ı bekaya intikal eden 3. Ahmed'in dönem-i saltanatı 27 sene devam etmiştir. Vefatından önce, taht'dan feragat etme bü­yüklüğünü göstermiş ve de, menkup durumdaydı. Babasının yattığı türbeye defn olunmuştur.
Top