Cezalandırmada İki Anlayış
Cezalandırmada İki Anlayış
Yapılan zülumlardan bıkan insanlar yapılacak işlemleri tartışmaya başladıklarında intikam meselesi pek önemli bir husus oldu. üzün Süleyman Ağa ve sadrazam derhal infazlar yapılmasının önemini ileri sürerken, şeyhülislâm Ebu Sâid efendi, şu nazariye ile karşı çıkmaktaydı: "Yeniçerilerde, ulemâda ve diğer kimseler, sancağı şerifi açtığımız ve buna olan bağlılıkları hasebiyle o tarafı bıraktılar, bu tarafa iltihak ettiler. Şimdi biz infazlara başlarsak, hayati tehlikeye maruz kaldıklarını düşünerek tekrar karşıya dönerler.
Hâttâ bu arada Yeniçeri Ağalığına Silahdar Ağa'yı nasbet-mişsiniz, bunu hemen geri çekin. Ocaklıya kendinden ağa töredir. Buna riayet gerekir yoksa bu yapılan nasbi hakaret olarak vasıflandırabilirler. Bu olayların müsebbibleri zorbalara dahi şimdilik dokunmamak kararı alalım." Şeklinde beyanda bulunur. Görüldüğü gibi, Şeyhülislâmın görüşü, Hz. Ali (k.v) nin, Hz. Osman (r.a) in şehid edilmesinden sonraki vaziyete, düşünüp uygulamaya çalıştığı tedbirleri andırır, üzün Süleyman Ağa ve sadrazam Hz. Muaviye' (r.a) in görüşü olan katilleri hemen cezalamak hususudur. Ancak Hz. Ali (k.v) nin içtihadını andırır tarz olan şeyhülislâm efendinin görüşü, karar altına alınır, o vecihle hareket edilir.
Kara Çavuş; Tamışvar Valiliği görevine yollanırken, Kâhya bey'i Bosna Vilayeti bekliyordu Bursa muhafızlığı ise Bektaş Ağa'ya verilmişti. Hemen vazifelerine gitme fermanı da ellerine tutuşturulmuştu. Kâhya bey, Kara Çavuş derhal sur dışına çıkmayı gerçekleştirdiler. Kâhya bey'i yanına lâzım olur diye, yüzyirmi bin altun almış olduğunu kaynaklar bahsediyor. Yüzyİrmibin altunu, bu gün Reşad lira adıyla andığımız altun ile karşılaştırıp, servetinin değil de yanında bulundurmayı düşündüğü para miktarını hesaplayarak durumu idrak edelim! 120. 000 X 20. 000. 000=2. 400. 000. 000. 000 eder. Yazıyla=ikitrilyondörtyüzmilyar ederki, bu hesap, 1998 sene sonu altun fiyatı göz önüne alınarak yapılmıştır. Görülüyor ki, bu miktarda para toplamaya muvaffak olmuş bir tek yeniçeri ileri geieni! Ne zenginlikmiş veya ne yolsuzlukmuş. ülkemizde aşağı yukarı bir kaç fabrikası olan kişinin dahi böyle bir net birikimi olabilsin. Bu izahların; ülke insanına, iktisatçıların araştıracağı ve tamamen, objektif yaklaşımla izah etmesi gereken hususattandır, diyorum.
Bu görevlere gönderme şüphesizki içeride coşması muhtemel taraftarlardan ayırarak ve de işi soğutarak sona erdirme siyaseti yatmaktaydı. Hattâ buna bir misâl olarak; şehir dışına çıkmayı tercih eden Kara Çavuş çadırında beklerken, sadrazamdan gelen bir tezkere ile, Kaptanı deryalığa nasb olunduğu bildirilir. Gelen müjdeciye ve sadrıazama teşekkür babında önemli miktarda bahşişler ödemiştir.
Öte yandan; Bektaş Ağa Bursa'yeı gitmedi. İstanbul'da saklanmayı tercih etti. CerrahPaşa semti yakınında bir ara-,-na sırasında ele geçti. Sürükleye, sürükleye Topkapı sarayına getirildi orda boğularak öldürüldü. Kara Çavuş'da pek qeçmedi sarayın davetine icabet etti. Burada bazı sorulan cevapladıktan sonra infaz gerçekleşti. Kâhya bey firarı denedi. Ne varki Edirne de tutuldu. Yakalandığı andan itibaren son derece sakin ve itaatkâr, abdest için müsaade istedi. Verdiler. Sükunet içinde namaz kıldı. Bir eli ile sakalını yukarı kaldırıp, diğer eli ile kemendi boynuna geçirdi. Sıktılar ve ruhunu teslim etti. Bazı tarihçilerin, Kâhya bey için bu çirkefe tesadüfen karışmış olduğuna dâir beyanları bulunmaktadır.
İstanbul ahalisinin Sancakı Şerif altında toplanarak son-landırdığı, yeniçeri ağalan baskısı, gerek şehirde gerekse ülkede bir hürriyet havası estirmişsede, bu iklimi devamlı kılacak işbilir idareci azlığı fırsatın müsbet tarzda değerlendirilmesini engelledi. Bir bakıma, külden kaçınırken, ateşe düşülmüştü. Yeniçeri ağaları gitmiş, yerlerine harem'in hadıma-ğaları gelmişti. Tarihler bu sırada h. 28/ramazan/1061m. 15/eylül/1650 yılını göstermekteydi.
Hâttâ bu arada Yeniçeri Ağalığına Silahdar Ağa'yı nasbet-mişsiniz, bunu hemen geri çekin. Ocaklıya kendinden ağa töredir. Buna riayet gerekir yoksa bu yapılan nasbi hakaret olarak vasıflandırabilirler. Bu olayların müsebbibleri zorbalara dahi şimdilik dokunmamak kararı alalım." Şeklinde beyanda bulunur. Görüldüğü gibi, Şeyhülislâmın görüşü, Hz. Ali (k.v) nin, Hz. Osman (r.a) in şehid edilmesinden sonraki vaziyete, düşünüp uygulamaya çalıştığı tedbirleri andırır, üzün Süleyman Ağa ve sadrazam Hz. Muaviye' (r.a) in görüşü olan katilleri hemen cezalamak hususudur. Ancak Hz. Ali (k.v) nin içtihadını andırır tarz olan şeyhülislâm efendinin görüşü, karar altına alınır, o vecihle hareket edilir.
Kara Çavuş; Tamışvar Valiliği görevine yollanırken, Kâhya bey'i Bosna Vilayeti bekliyordu Bursa muhafızlığı ise Bektaş Ağa'ya verilmişti. Hemen vazifelerine gitme fermanı da ellerine tutuşturulmuştu. Kâhya bey, Kara Çavuş derhal sur dışına çıkmayı gerçekleştirdiler. Kâhya bey'i yanına lâzım olur diye, yüzyirmi bin altun almış olduğunu kaynaklar bahsediyor. Yüzyİrmibin altunu, bu gün Reşad lira adıyla andığımız altun ile karşılaştırıp, servetinin değil de yanında bulundurmayı düşündüğü para miktarını hesaplayarak durumu idrak edelim! 120. 000 X 20. 000. 000=2. 400. 000. 000. 000 eder. Yazıyla=ikitrilyondörtyüzmilyar ederki, bu hesap, 1998 sene sonu altun fiyatı göz önüne alınarak yapılmıştır. Görülüyor ki, bu miktarda para toplamaya muvaffak olmuş bir tek yeniçeri ileri geieni! Ne zenginlikmiş veya ne yolsuzlukmuş. ülkemizde aşağı yukarı bir kaç fabrikası olan kişinin dahi böyle bir net birikimi olabilsin. Bu izahların; ülke insanına, iktisatçıların araştıracağı ve tamamen, objektif yaklaşımla izah etmesi gereken hususattandır, diyorum.
Bu görevlere gönderme şüphesizki içeride coşması muhtemel taraftarlardan ayırarak ve de işi soğutarak sona erdirme siyaseti yatmaktaydı. Hattâ buna bir misâl olarak; şehir dışına çıkmayı tercih eden Kara Çavuş çadırında beklerken, sadrazamdan gelen bir tezkere ile, Kaptanı deryalığa nasb olunduğu bildirilir. Gelen müjdeciye ve sadrıazama teşekkür babında önemli miktarda bahşişler ödemiştir.
Öte yandan; Bektaş Ağa Bursa'yeı gitmedi. İstanbul'da saklanmayı tercih etti. CerrahPaşa semti yakınında bir ara-,-na sırasında ele geçti. Sürükleye, sürükleye Topkapı sarayına getirildi orda boğularak öldürüldü. Kara Çavuş'da pek qeçmedi sarayın davetine icabet etti. Burada bazı sorulan cevapladıktan sonra infaz gerçekleşti. Kâhya bey firarı denedi. Ne varki Edirne de tutuldu. Yakalandığı andan itibaren son derece sakin ve itaatkâr, abdest için müsaade istedi. Verdiler. Sükunet içinde namaz kıldı. Bir eli ile sakalını yukarı kaldırıp, diğer eli ile kemendi boynuna geçirdi. Sıktılar ve ruhunu teslim etti. Bazı tarihçilerin, Kâhya bey için bu çirkefe tesadüfen karışmış olduğuna dâir beyanları bulunmaktadır.
İstanbul ahalisinin Sancakı Şerif altında toplanarak son-landırdığı, yeniçeri ağalan baskısı, gerek şehirde gerekse ülkede bir hürriyet havası estirmişsede, bu iklimi devamlı kılacak işbilir idareci azlığı fırsatın müsbet tarzda değerlendirilmesini engelledi. Bir bakıma, külden kaçınırken, ateşe düşülmüştü. Yeniçeri ağaları gitmiş, yerlerine harem'in hadıma-ğaları gelmişti. Tarihler bu sırada h. 28/ramazan/1061m. 15/eylül/1650 yılını göstermekteydi.
Sultan 4. Mehmed Han
- 2. Viyana Muhasarası
- 4. Mehmed Devri Deniz Hareketleri
- 4. Mehmed'in Aleyhinde Kıyam
- 4. Mehmed'in Hanımları ve Çocukları
- 4. Mehmed'in Sadrazamları
- 4. Mehmed'in Şeyhülislamları
- 4. Mehmedin Düşüşü Başlıyor!
- Ağaların Ortadan Kaldırılması
- Ağaların Şefaat Talebi
- Anadolu Kıyamları
- Avusturya Seferine Girişin Hikayesi
- Belgrad ve Ölüm!
- Ben Senin Başını Keserim!
- Bir Devir Kapanıyor!
- Bizim Tahlilimiz!
- Bizimkilerin Hali!
- Budin Şarkısı
- Bulgurlu Savaşı
- Cehreyn Seferi
- Cezalandırmada İki Anlayış
- Ciğerdelenin Kaybı
- Çarpışma Vuku Buluyor
- Deli Hüseyin Paşa ve Girit Ahvali
- Devletin Siyaseti
- Dış Politikada Davranışlarımız
- Düşman Taarruzu
- Esfarı Osmaniye Hatıraları 1073/1662 1075/1664 Seferinin Vakai Esasiyesi San Gotard'da Osmanlı Ordusu
- Fazıl Ahmed Paşa Girit'te
- Fazıl Ahmed Paşanın Şahsiyeti
- Girit Meselesinin Halli