Zulkarneyn Aleyhisselâm
Zulkarneyn Aleyhisselâm
Zulkarneyn Aleyhisselâmın İsmi, Soyu Ve Peygamber Olup Olmadığı?
Zülkarneyn Aleyhisselâmın ismi, soyu ve Peygamber olup olmadığı... Hakkında bir çok ve çelişkili rivayetler bulunmaktadır.
Kendisinin, Sa´b b.Abdullah´ülkahtânî olduğu söylendiği gibi, babasının Hım-yerîlerden olduğu da, ileri sürülmektedir.[1]
İbn.Habîb de; Hımyer krallarının isimlerini -Hişam b.Kelbî´den sırasıyla kitabına geçirirken, Sa´b b.Karîn b.Hemal´ı, -Yüce Allanın, Kitabında- Zülkarneyn diye anmış olduğunu kayd ettikten sonra, kral Zeyd b.Hemal´ı kayd edip ona da, Yüce Allanın Tübba´ adını vermiş olduğunu açıklar. [2]
Zülkarneyn Aleyhnisselâm hakkında:
"Hem Nebi idi, hem Resul idi." diyenler olduğu gibi[3],
"Hayır! O, Resul olmayan bir Nebi idi.
Resul olmayan bir Nebî oluşu, inşâallâh, Sahih´dir!" diyenler de, vardır. [4]
Hz. Ali´ye göre, Zülkarneyn Aleyhisselâm:
Ne bir Nebi, ne de, bir kraldı.
Fakat, Allanın Salih bir kulu idi ki, o, Allâhı, sevmiş, Allah da, onu, sevmişti. [5]
Zülkarneyn Aleyhisselâmın Faziletleri Ve Yer Yüzündeki Seyahat Ve Fetihleri:
Başka hiç bir kimseye verilmeyen, Zülkarneyn Aleyhisselâma verilmiş, her türlü sebepler, imkânlar, ona bahş edilmişti.
Yer yüzünün doğularındaki ve batılarındaki beldelerine, hattâ doğunun, batının gerisinde halk bulunmayan yerlerine kadar ulaşmış, ayak bastığı her yerin halkına hâkim olmuştu. [6]
"Zülkarneyn´in; yer yüzünün, doğularına, batılarına varıncaya kadar ulaşmağa nasıl güç yetirebildiği hakkındaki görüşün nedir?" diye sorulunca, Hz.Ali:
"Bulutlar, ona, yol aldırır;
Yollar, ona, düzeltilir;
Nurlar, ona, döşenip yayılır;
Kendisine, gece, gündüz, bir olurdu!" demiştir. [7]
Kur´ân-I Kerimin Zülkarneyn Hakkındaki Açıklaması:
(Ey Resulüm!) Sana, Zülkarneyn´i, sorarlar.
De ki:
Size, onun (hâlinden)de, haber söyleyeyim:
Hakîkatan biz, onu, yer yüzünde büyük bir kudret sahibi kıldık ve ona, (muhtaç olduğu) her şeyden bir sebep (bir yol) verdik.
O da (batıya doğru) bir yol tuttu.
Nihayet, güneşin battığı yere ulaşınca, onu, kara bir balçıkta batar buldu.
Bunun yanında da, bir kavm buldu.
(Kendisine) dedik ki:
Zülkarneyn! (Onları) azaba uğratmanda da, haklarında güzellik (tarafını) tutmanda da, serbestsin!
Dedi ki:
Amma kim zulm ederse, biz, onu, azaba uğratacağız.
Sonra da, o, Rabbına döndürülür de, O da, kendisini, şiddetli bir azâb)a duçar eder.
Amma kim de, imân eder, güzel de, hareket eylerse, onun için, en iyi bir mükâfat vardır.
Ona, emrimizden kolay (taraf)ını da, söyleyeceğiz. Sonra, o, başka bir yol tuttu.
Nihayet, üstüne güneşin (ilk önce) doğduğu yere ulaştığı zaman, onu, öyle bir kavmin üzerine doğuyor buldu ki, biz, onlar için, buna karşı (korunacak) hiç bir siper yapmamıştık. (Ne elbiseleri vardı, ne evleri)
İşte (Zülkarneyn´in işi), böyle idi.
Halbuki, onun yanında (neler vardı) ki, biz, hepsini, İlm(imiz)le kuşatmışız. Sonra (o), yine, bir yol tuttu.
Nihayet, iki dağ arasına ulaştığı zaman, onların önünde, hemen hiç söz anlamaz bir kavim buldu.
Onlar:
Zülkarneyn! Hakîkat, Ye´cüc ve Me´cüc, bu yerde fesad çıkaran (kabile)lerdir.
Bizimle, onların arasına bir sed yapman üzerine, sana bir vergi verelim mi? dediler.
(Zülkarneyn):
Rabb´imin, beni, içinde bulundurduğu (nimet, sizin vereceğinizden) daha hayırlıdır.
Haydin, siz, bana (bedenî kuvvetle yardım ediniz de, sizinle, onların arasına sağlam bir mania yapayım.
Bana, demir kütleleri getiriniz! (O karşılıklı iki dağın) İki yanı, tam denkleştiği vakit: Lifleyiniz! dedi.
Nihayet, onu (demiri) bir ateş haline koyduğu zaman da: Getiriniz bana, üstüne, erimiş bakır dökeyim! dedi.
Artık, onu, aşmaya da, güc yetiremediler, onu, delmeye de, muktedir olamadılar.. Bu, Rabb´imden, bir merhamettir. Fakat, Rabb´imin va´di gelince, o, bunu, dümdüz yapar. Rabbımın va´di, bir hakdır! Dedi. [8] Ona ve gönderilen bütün peygamberlere selâm olsun![9]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Ibn Asâkir Tarih c.5, s.254-255.
[2] Ibn Habîb Kitabülmuhabber s.365-366.
[3] Ebülfida Elbidaye vennihaye c.2, s.103.
[4] Salebi Arais S.361.
[5] Ibn İshak Kutabülmabtedâ velmeb´as c.5, s. 185, Ibn Asâkir Tarih c.5, s.256.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/285.
[6] Ibn Ishak, Ibn Hişam Sîre c.1, s.328.
[7] İbn ishak Kitabülmühteda velmeb´as c.5, s. 185.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/285-286.
[8] Kehf: 83-98.
[9] M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/286-287.
Zülkarneyn Aleyhisselâmın ismi, soyu ve Peygamber olup olmadığı... Hakkında bir çok ve çelişkili rivayetler bulunmaktadır.
Kendisinin, Sa´b b.Abdullah´ülkahtânî olduğu söylendiği gibi, babasının Hım-yerîlerden olduğu da, ileri sürülmektedir.[1]
İbn.Habîb de; Hımyer krallarının isimlerini -Hişam b.Kelbî´den sırasıyla kitabına geçirirken, Sa´b b.Karîn b.Hemal´ı, -Yüce Allanın, Kitabında- Zülkarneyn diye anmış olduğunu kayd ettikten sonra, kral Zeyd b.Hemal´ı kayd edip ona da, Yüce Allanın Tübba´ adını vermiş olduğunu açıklar. [2]
Zülkarneyn Aleyhnisselâm hakkında:
"Hem Nebi idi, hem Resul idi." diyenler olduğu gibi[3],
"Hayır! O, Resul olmayan bir Nebi idi.
Resul olmayan bir Nebî oluşu, inşâallâh, Sahih´dir!" diyenler de, vardır. [4]
Hz. Ali´ye göre, Zülkarneyn Aleyhisselâm:
Ne bir Nebi, ne de, bir kraldı.
Fakat, Allanın Salih bir kulu idi ki, o, Allâhı, sevmiş, Allah da, onu, sevmişti. [5]
Zülkarneyn Aleyhisselâmın Faziletleri Ve Yer Yüzündeki Seyahat Ve Fetihleri:
Başka hiç bir kimseye verilmeyen, Zülkarneyn Aleyhisselâma verilmiş, her türlü sebepler, imkânlar, ona bahş edilmişti.
Yer yüzünün doğularındaki ve batılarındaki beldelerine, hattâ doğunun, batının gerisinde halk bulunmayan yerlerine kadar ulaşmış, ayak bastığı her yerin halkına hâkim olmuştu. [6]
"Zülkarneyn´in; yer yüzünün, doğularına, batılarına varıncaya kadar ulaşmağa nasıl güç yetirebildiği hakkındaki görüşün nedir?" diye sorulunca, Hz.Ali:
"Bulutlar, ona, yol aldırır;
Yollar, ona, düzeltilir;
Nurlar, ona, döşenip yayılır;
Kendisine, gece, gündüz, bir olurdu!" demiştir. [7]
Kur´ân-I Kerimin Zülkarneyn Hakkındaki Açıklaması:
(Ey Resulüm!) Sana, Zülkarneyn´i, sorarlar.
De ki:
Size, onun (hâlinden)de, haber söyleyeyim:
Hakîkatan biz, onu, yer yüzünde büyük bir kudret sahibi kıldık ve ona, (muhtaç olduğu) her şeyden bir sebep (bir yol) verdik.
O da (batıya doğru) bir yol tuttu.
Nihayet, güneşin battığı yere ulaşınca, onu, kara bir balçıkta batar buldu.
Bunun yanında da, bir kavm buldu.
(Kendisine) dedik ki:
Zülkarneyn! (Onları) azaba uğratmanda da, haklarında güzellik (tarafını) tutmanda da, serbestsin!
Dedi ki:
Amma kim zulm ederse, biz, onu, azaba uğratacağız.
Sonra da, o, Rabbına döndürülür de, O da, kendisini, şiddetli bir azâb)a duçar eder.
Amma kim de, imân eder, güzel de, hareket eylerse, onun için, en iyi bir mükâfat vardır.
Ona, emrimizden kolay (taraf)ını da, söyleyeceğiz. Sonra, o, başka bir yol tuttu.
Nihayet, üstüne güneşin (ilk önce) doğduğu yere ulaştığı zaman, onu, öyle bir kavmin üzerine doğuyor buldu ki, biz, onlar için, buna karşı (korunacak) hiç bir siper yapmamıştık. (Ne elbiseleri vardı, ne evleri)
İşte (Zülkarneyn´in işi), böyle idi.
Halbuki, onun yanında (neler vardı) ki, biz, hepsini, İlm(imiz)le kuşatmışız. Sonra (o), yine, bir yol tuttu.
Nihayet, iki dağ arasına ulaştığı zaman, onların önünde, hemen hiç söz anlamaz bir kavim buldu.
Onlar:
Zülkarneyn! Hakîkat, Ye´cüc ve Me´cüc, bu yerde fesad çıkaran (kabile)lerdir.
Bizimle, onların arasına bir sed yapman üzerine, sana bir vergi verelim mi? dediler.
(Zülkarneyn):
Rabb´imin, beni, içinde bulundurduğu (nimet, sizin vereceğinizden) daha hayırlıdır.
Haydin, siz, bana (bedenî kuvvetle yardım ediniz de, sizinle, onların arasına sağlam bir mania yapayım.
Bana, demir kütleleri getiriniz! (O karşılıklı iki dağın) İki yanı, tam denkleştiği vakit: Lifleyiniz! dedi.
Nihayet, onu (demiri) bir ateş haline koyduğu zaman da: Getiriniz bana, üstüne, erimiş bakır dökeyim! dedi.
Artık, onu, aşmaya da, güc yetiremediler, onu, delmeye de, muktedir olamadılar.. Bu, Rabb´imden, bir merhamettir. Fakat, Rabb´imin va´di gelince, o, bunu, dümdüz yapar. Rabbımın va´di, bir hakdır! Dedi. [8] Ona ve gönderilen bütün peygamberlere selâm olsun![9]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Ibn Asâkir Tarih c.5, s.254-255.
[2] Ibn Habîb Kitabülmuhabber s.365-366.
[3] Ebülfida Elbidaye vennihaye c.2, s.103.
[4] Salebi Arais S.361.
[5] Ibn İshak Kutabülmabtedâ velmeb´as c.5, s. 185, Ibn Asâkir Tarih c.5, s.256.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/285.
[6] Ibn Ishak, Ibn Hişam Sîre c.1, s.328.
[7] İbn ishak Kitabülmühteda velmeb´as c.5, s. 185.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/285-286.
[8] Kehf: 83-98.
[9] M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/286-287.
Peygamberler Tarihi - 2
- Nübüvvet, Nebi ve Resul
- Adem Aleyhisselâm
- Şit Aleyhisselâm
- İdris Aleyhisselâm
- Nuh Aleyhisselâm
- Hûd Aleyhisselâm
- Salih Aleyhisselam
- İbrahim Aleyhisselâm
- İsmail Aleyhisselâm
- İshak Aleyhisselâm
- Lût Aleyhisselâm
- Yâkub Aleyhisselâm
- Yûsuf Aleyhisselâm
- Eyyûb Aleyhisselâm
- Zülkifl Aleyhisselâm
- Şuayb Aleyhisselâm
- Musa ve Harun Aleyhisselam
- Hızır Aleyhisselam
- Yûşa´ b. Nun Aleyhisselâm
- Kâlib b. Yüfenna Aleyhisselâm
- Hızkıl Aleyhisselâm
- İlyas Aleyhisselâm
- Elyesa´ Aleyhısselam
- Yûnus Aleyhisselâm
- Şemûyel Aleyhisselâm
- Dâvûd Aleyhısselam
- Süleyman Aleyhisselam
- Lokman Aleyhisselâm
- Şaya Aleyhisselâm
- İrmiya Aleyhisselâm