ihya.org

3. Mustafa

Rusya Tarihi

Okuma Parçası


Aşağıya almış olduğumuz "Rusya Târihi"nin medhali, aziz ve muhterem milletimizin ezeli ve ebedi düşmanı Rusya hak­kında uzun zaman Rusya'da Fransa'nın elçiliğini yapmış bu­lunan Mösyö Kaster'in kaleminden çıkmıştır. Milletimizin her bir ferdinin, geçmiş de Ruslar tarafından şehid edilmiş yakını vardır. En az üçyüzelli yıldır, müslüman milletimizi dünya tâ­rihinden silmek için, Kafkasya'da, Karadeniz'de, Orta As­ya'da Avrupa'da, Balkanların en küçük köyünde bile müslü­man milletimize saldırmayı, gaye-i milliye ve diniye hâline getirmiş, bu milletin hâline ve bizlere nasıl baktıklarını tefek­kür için bu kadar bir yazıyla örneklemek istedik. Metin Hasıcı

Fransa'nın Rusya Nezdindeki Elçisi Mösyö Kaster'in kale­minden:


Rusya Tarihi

Mütercim: Divân Tercümanı Yakovaki Efendi - h. 1244

SUNUŞ

Moskova devleti hududları dâhilinde oturan Mösyö M-1828 Kaster adlı elçinin Rusya devleti hakkında toplamış ol­duğu bilgiler ışığı dahilinde ortaya getirdiği fransızca lisânı üzerine yazılmış ve derlenip toparlanmış bir eserdir elinizdeki kitâb.

Bahse konu eseri Divân Tercüme kaleminden olan ve

İran Seferi ve Kırım Meselesi

Fetihlerini yapmış olduğumuz yerlerle büyüme ve genişle­meyi amaçlamamız, politikamızın esas usûlündendi. Bu poli­tika, Osmanlı hükümetini yer, yer, memleket memleket, baş­ka tarz idarelerin uygulanmasını kabule götürmüştü. Buna bağlı olarak, merkezin idaresiyle, eyalet ve oralara bağlı .yer­lerin idaresi biribirinin aynı olmaz ve tutmazdı. Bilhassa uzak olan vilayetlerde devlet adamı pek karışık surette gitmiş ol­duğundan, zamanımızda dahi bu irtibatsızlık kısmen görül­mektedir. Bağdad fethine ve İran seferlerine verdiğimiz önem bu satıra kadar okuduklarınızda yazılmıştır. "Mısır, Suriye, Yemen, Garb Ocakları ahvali diğer günlerde olduğu, Irak'da oldukça karışık idi. Bağdad nice seferlerden sonra, tamamen zapt edilerek, Irakı Osmanlı devletine bağlamak mümkün ol­du. Yine de, bazı nahiyeleri istiklâllerine sahip bulunuyorlar­dı. Bağdad valileri, Kürdistanı dahi nezaretleri yâni vazifeleri içinde bulundururak, komutanlarını görevden almaya veya tayine selahiyetliydiler. Burada ocaklık olarak bir kısım ha­nedanlar vardı.

3. Mustafa'nın Şeyhülislamları

3. Mustafa'nın ilk şeyhülislâmı, 3. Osman'dan müdevver olan Dâmadzâde Feyzullah efendi'dir. 16/cemaziyelev-vel/H71-26/ocak/1758 perşembe günü bu zat tarafından boşaltılan makamı meşihata Mehmed Salih efendi gelmiş, 1 yi!, 5 ay, 5 gün kaldıktan sonra 5/zilkade/l 1 71-30/hazi-ran/1759 cumartesi günü yerini, Çelebizâde İsmail Asım efendiye bırakmıştır. Bu zat şâir ve tarihçidir. Makam-ı meşi­hat vefatı dolayısıyla boşalmıştır. İfta dönemi 7 ay, 6 gün de­vam edebilmiştir. Hacı Velİyeddin efendi bu şerefli vazifeye nasbedildiğinde, 28/cemaziyelahir/l 173-16/şubat/176ö cu martesi tarihi yaşanıyordu. 1 sene, 6 ay, 19 gün sonra yerini Tireli Ahmed efendiye bıraktı.

3. Mustafa'nın Sadrazamları

3. Mustafa taht'a geçtiğinde, Damad Koca Mehmed Ragıb Paşa makamı sadarette idi ve onu yerinde ipka eyledi. 23/ramazan/1176-8/nisan/1763 cuma günü vefat münase­betiyle boşalan makamı sadarete 6 ay 23 gün görevde kala­bilen Karahisarlı Nişancı Hamza Hamid Paşa getirildi. 27/re-biü!ahir/1177-l/kasım/1763'de görev sona erdi. Yerine Ba­hir Mustafa Paşa 3. sadaretine getirildi. 4/şevval/ll 78-27/mart/1765'de çarşamba günü azledildi. 1 ay sonra Midilli adasında idam edildi. Muhsinzâde Mehmed Paşa sadarete geldi. Aynı zamanda hanedana damad idi. Babası Muhsinzâ-de Abdullah Paşa da, eski sadrazamlardandı. 22/rebiülev-vel/1182-7/ağustos/1768'de azledildi. Silahdar Hamza Ma­hir Paşa tâyinolundu. 2 ay, 14 gün kaldığı sadaretin sonu az­ledilmek oldu. Bu târih 8/cemaziyelevv el/1 182-20/ekİm/1768 perşenbe oldu. Nişancı Hacı Mehmed Emin Paşa 9 ay, 23 gün sürecek bir sadaret dönemi yaşadı. -Hanı­mı Şahsultan münasebetiyle hanedana dâmad idi. Bunun ayrılışı da, 8/rebiülahir/l 183-12/ağustos/1769 cuma günü­ne denk düşmüştü. Ne varki azlini müteakip, kelleside düşü­rüldü. Kastamonulu Moldavancı Ali Paşa sadarete geldi, 4 ay, 1 gün icraattan sonra; 1 l/şaban/l 183-1769 aralık ayının 12.

3. Mustafa'nın Çocukları

3. Mustafa'nın dört hanımından altı tane kızı dünya'ya gel­miştir. Hele bu kızların birincisi olan Hibbetullâh Sultan, ge­rek Sultan Mahmud-u evvelin, gerekse Osman-ı şalisin ço­cukları olmadığından, Osmanlı sarayı otuz yıl bebek viyakla­masından mahrum kalmıştır. Padişahların fazla çocuk yap­malarından şikâyeti olanlar, bu otuz yıla varan hasatsızlıktan umulurki, hayli tövbeye baş vurmuşlardır. Hibbetullâh Sul-tan'ın doğumunu babası 3. Mustafa müthiş bir sevinçle şükür secdelerine kapanarak karşılamıştır. Sadrazam ve şâir Koca Ragıb Paşa, devrin önemli şâiri arasında sayılan meşhur naşmet'e verdiği emirle, velâdetnâme kaleme aldırdı. Şu be-yıtde, yeni doğan yavrunun târihini bildiren bir sanatkârın doğum hediyesi olmuştu: "Bende bir vaki' olur böyle dilâra tarih Oldu gûna tarab âver Hibbetullah Sultan" Velâdetna-mede tarih 1172'dir. Bu milâdi 1759 senesine müsadifdi an­cak üç yıl sonra hayata gözlerini yumdu. Daha sonra babası­nın da kendilerine iltihak edeceği Lâleli Camiindeki 3. Mus­tafa türbesine defnolundu. Mihrimah Sultan, 17/rebiüla-hir/1176-6/kasım/1762 perşembe günü dünya'ya gelmiştir. Bir sene yaşayan bu sultan hanım merhume ablasının yanı­na defnolundu.

3. Mustafa'nın Hanımları

Sultan 3. Mustafa'nın hanımlarının sayısı; Padişahların Ka­dınları ve Kızları Çağatay Uluçay'ın Türk Tarih kurumunca, neşrolunan çalışmasında 98. sahifede, dört olarak gösteril­mektedir. Aynı eserin dip notunda ise, Alderson'un altı evlilik yaptığı iddiası yer almaktadır.

3. Mustafa'nın Şahsiyeti

Tarihçi Ali Reşad bey, Osmanlı tarihi adlı çalışmasında 3. Mustafa'nın hakkında şunları söylemekde: ".. 3. Mustafa; 1. Mahmud kadar merhamet sahibi olmamakla beraber olduk­ça gayretli, Ruslara adamakıllı düşmanlık taşımanın yüksek şuurunda idi. Rus idealizminin, Osmanlı düşmanlığı yapma­sının gerektirdiğini pekâlâ idrak etmişti. Talihsizliği elindeki yeniçeri ve de asker çeşidi bir bozuluş modasına tutulmuş iken, Ruslar'sa tam aksine, modern avrupa askeri tâlim ve terbiyesini ordusunun teşkilatlanmasını yeniden tanzim edip, uygulamaya başladığından muntazam bir Rus ordusu ve donanmasıyla karşı karşıya kalmıştı. Beriyandan; Katerina av­rupa devletleri nezdinde gösterdiği sulh sever davranışlı gö­rüntü ile çeşitli plâtformlar kurupda, Osmanlının paylaşılma­sını ancak ilk önce hududlarında vurulmasını teklifeden planlarıyla göz doldurmakta, menfaatleri ile pek alakalı, dostluk kurmuş ülkelerin yâni İngiltere ve Fransa ile Avus­turya ve Prusya'y1^3 Osmanlı üzerinden neler koparabiliriz düşüncesine salmayı bilen manevralanyla, her iki cephe de yâni politika meydanında olsun, savaş alanında olsun daha şanslı vaziyete sahipdi.

Bender'in Düşmesi

Ruslar Bender'i taarruzlarına hedef yapmışlardı. Müdafiile-rin bütün gayretlerine rağmen aralıksız on saat süren bir Rus saldırısı Bender'in düşman eline düşmesine sebeb oldu. Bu­nu onsekiz gün süren ve nihayetinde Rusların eline geçen İs-maiyl ve İbraiyl kalelerinin elden çıkması takip etti. Sadraza­mın içinde bulunan hâli içler acısı bîr manzara gösterirken, sayısı aa üçbinden ziyade değildi. Neticede; Kili, İbraiyl ve İsmaiyl elden gitmiş çaresiz sadrazam, otağını Babadağı'na nakle mecbur olmuştu. Ordunun; Babadağına çekilmesinden sonra bir takım değişikliklere tevessül olundu. Kırım Hanlığı Selim Giray'a tevcih edildi. Sadrazam azledilerek Filibe'ye sürgüne gönderilirken, yerine de Bosna Valisi Silahdar Meh-med Paşa getirilmişti. Ne varki bu sırada İbraiyl'in istilâ olun­masından önce, İsmaiyl'de bulunan Rus generali Kont Ro-manzof gönderdiği bir notta ecnebi ülke devletlerinden hiç birinin karışmayacağı bir sulh müzakeresi açma teklifini bil­dirmiş oluyordu. Sadrazam ise; böyle teklife evet demeye padişah tarafından mezun kılınmadığını, taleble ilgili hâli Ba­bıâli'ye bildireceğini notu getiren, Rus miralayına ifade et­mişti.

Limni Muhasarası

Bütün bunlar olurken Kont Orlof Limni Adasını kuşatma altına aldı. Yapılan altmış günlük direnme gelecek için mu­hasara altında olanlara bir umid bahşetmediğinden muhafız­lar Kont Orlof'a müracaatla teslim müzakerelerine giriştiler. Anlaşma ortaya çıktığında vaziyet şu idi. Muhafızlar adayı terk edecek, ancak altı muteber asker Ruslara rehin olarak bırakılacaktı. Anlaşmanın tatbikatına geçildiğinde kaptanı derya Cezayirli Hasan Paşa yirmiüç parçadan meydana gel­miş filosuyla Limni Adasına İmdada yetişmişti. Yapılan mukaveleden haberdar olunca bunun uygulanamayacağını, çünkü kendisinin rızası olmadığını beyan etti. üç gün sonra iki taraf deniz üstünde çok kanlı bir savaşın muharipleri ol­dular. Üstünlük bizim askerimizde kaldı. Hasan Paşa Rusların rehin olarak teslim almış olduğu altı rehineyi iade etmesini Kont Orlof'a bildirdi. Az sonra rehineler serbest bırakılırken Kont Orlof'da gemilerini toplamış, rotasını açıkdenize doğ­rultmuş, Limni'yi Osmanlı zaferine bırakmanın ezikliği içinde suyun üzerinde aheste aheste defolup gitmekteydi.

Kalas'da Müslüman Katliamı

Kalas'da Rusların kaldırıp götürdüğü Buğdan Prensi Kos-tantİn Mavro Kordato çok geçmeden Yaş'da ölümün kucağı­na düşmüştü. Yerine geçirilmiş olan Kiga hükümeti başkenti Ruslar tarafından esir edilmiştir. Her taraf yağmaya ve yakılı-şa tâbi tutulmuştu ayrıca müslümanların üzerinde bir katliam gerçekleştirilmişti Bükreş şehrinin her tarafında Rusya mu­harebesi! Hayda! naralarının işitilmesiyle birlikte şeyhülislâm tarafından verilmiş oian bir fetva okundu. Bu fetva'da, Rusla­rın gerçekleştirmiş olduğu katliama ve bu hususta verdiği emirlere itaat edip katılan Buğdanh ve Ulah'ların katledilme­lerine, mallarının müsaderesine, eş ve çocuklarının esir olun-masına cevaz verilmekteydi. Ne varki bu fetva son derece ters netice verdi. Buğdan halkının en samimi olanları dahi Rusya'ya tercih kullandılar. Bükreş'in Boyan (bir nevi idare­ci) prensliğin bir takım sembollerini Rusların komiserine tes­lim ettiler. Ayrıca metropolid'le beraber Rus imparatoriçesine sadakat yemini yaptılar. İtaatlarını Petersburg'a gönderdikleri temsilciler vasıtasıyla da ulaştırma yoluna gittiler.

Hotin Rusların Eline Geçiyor

Cenâb-ı Mevlâ'nın siyanetini, Kahraman Paşa eliyle gös­terdiği Hotin kalesi, zaferin sadakasını vermeyi unutanların hatasının kurbanı olarak maalesef Rusların eline geçti. Sadrı­azam Moldavancı Ali Paşa komutasındaki ordumuz, Rusların Dinyester nehri kıyısındaki birlikleriyle karşılaştı. Yapılan sa­vaşın birinci raundunda Rusları, kahkari bir bozguna uğrat­tık. Savaş alanı silahını bırakıp firarı yeğleyen askerlerin çok­luğundan utanmaktaydı belkide! Çünkü firar eden Rus asker­leri araziyi mühimmat ve cephanelerini bırakarak terk etmiş­lerdi. Ancak pek vakit geçmedi ki Rus kuvvetleriyle yeniden karşılaşıldı. Ve mağlubiyet kısa zamanda bu sefer bizim ta-rafda kalarak, Hantepe mevkiine çekilmek zorunda kaldık. Çekilmesine çekilen birliklerimiz, maalesef Hotin Kalesini yardımsız bırakmıştı. Fırsatı kaçırmayan Ruslar, Abaza Pa­şa'nın askerden tahliyeyi akıl ettiği Hotin Kalesini ele geçirdi­ler. Düşman eline geçmesine iki defa mâni olan Kahraman Paşa'ya, gösterilen muamelenin bedelimiydi bu acı mağlubi­yet? Üzerinde düşünülmesi gerekmeliydi.

Sadrıazama Bakalım

İstanbul'dan çıktığını yukarıda haber verdiğimiz sadraza­mın, gitmek istediği hedef, Tuna sahillerine ulaşmaktı. An­cak; Rusların bir bölüm kuvveti Dinyester nehrini geçerek, Hotin Kalesini kuşatmıştı. Muhasaraya mâruz kalan kalenin, karşısında bulunan 20 bin kişi civarındaki imdad askeri, baş­larında komutanları Kahraman Paşa olduğu halde saldırıya geçtiler. Ruslar bunlara mukavemet edemeyeceklerini anla­dıklarından, ricata başladılar. Bu savunmanın, Rusları çekil­meye mecbur bırakması haberini almış bulunan İstanbul, işi bir zafer şeklinde telâkki edip de şenliklere başladı bir de 3. Mustafa'ya, Gâzi'lik unvanı verilmesi merasimi yapmışlardı. Mayıs ayı geldiğinde sadrazamın otağı Babadağ'ından İsaak-çı'ya nakledildi. İsaakçıda 20 gün kadar kalındıktan sonra ve arada bir takım eksiklikler giderilip ordan sadrıazamm arzu­suna uyulup bir harp meclisi icra olundu. Bu meclisde sadra­zamı fevkalâde bir jest içinde görüyoruz, bu jest şöyle kendi­ni gösterdi. Sadrazamın açık ve net konuşması; "ben; mes-lek-i askeriyeyi bilmem.

Rusların Hazırlığı

Sonbaharda yapmış olduğu savaş ilanıyla, büyük bir hata işlemiş bulunan Osmanlı yönetimi, bu yüzden Rus kuvvetle­rinin yapılacağı ilân edilmiş savaşa bir güzel hazırlanması şartlarının adetâ bir gümüş tepside sunulması gibiydi. Şura­ya hemen bir hatıramı çiziktireyim. Karaköse de 1. süvari tü­meni muhabere bölüğünde vatanı vazifemi ifa etmekteyim. Yıl 1960 idi. Üsteğmen Nâmi Tümerkan adlı komutanımız savaş üzerinde ders vermekteydi. Ortaya bir soru attı: "Rus­ların tayyareleri bizim üstümüzde dolaşmağa başladığında ne olur?" Dediğinde; fakir hemen, bizim tayyarelerde Mos­kova üzerinde olur, biz de üstümüzde dolaşanların düşürül­mesini becermeye çalışırız cevabını yapıştırmıştım. Böylece verilen cevabdan pek hoşnud kalan, Nâmi üsteğmenin taltif etmesine nail olmuştum. Katerina elde ettiği bu fırsat saye­sinde 65 bin, kişilik orduyu üç gurub hâline getirip, bütün kişı tâlim ve terbiye ile geçirdi. Bu üç gurubun birincisini Ka-bartay ve Kuban üzerine, 2. kolu Gürcistan beyleri ile Erzu­rum ve Trabzon üzerine, saldırmak stratejisiyle Tiflis'e gön­derdi. 3.

Rus Elçisine Yedikule Zindanı

Rus elçisi ile yapılan mülakatın bütün safahatı 3. Musta­fa'ya arzedîldi. Bu arada sadaret makamına bitişik bir oda da bekletilmekte olan Obrişkof ve maiyetindekiler, padişah'dan gelecek fermana muntazırdılar. Nihayet beklenen geldi, an­cak munderacatmda emredilmiş olan işlem, Obrişkof ve baştercümanının Yedİkule zindanına hapsedilmesini hâviydi. Bu husus tebliğ olunduğunda sefir bazı kimselerin kendisiyle beraber olmaları istirhamında bulundu. Bu istek kabul edildi. Sefir, iki tercüman, bunların hizmetlerine bakacak, yedi as­kerle birlikte Yedİkule'ye nâkilleri yapıldı. Bu arada Hamza Paşa'nın sadaretten azlinde Kırım Hânı'nsn rolü olmakla be­raber, bulunduğu makama erken çabuk gelmişti. Sarayın bir çok görevlerini deruhte etmişti. Buralarda ki hizmetleri padi-şahlarca makbul görülmüş ki, hanedan'a damad olmakda dahil, yükselip durmaktaydı. Vezaretle, valilik rütbesine yük­seltilerek son geldiği basamak makam-ı sadaret olmuş idi. İsrafa dönük huyu padişahın mizacına uymadığı gibi tecrü­besizliği de hemencik sintıvermişti. Halbuki, tecrübe husu­sunda pekala masum sayılırdı, çünkü onu bu makama geti­renler için, çalıştığı yerler ve buralardaki liyakati bilinmeyen husustan değildi.

Önceleri İyiydi

Sultan 3. Mustafa devrinin başlangıcını ve Rus savaşına kadar geçen bölümü eski sadrazamlardan Kâmil Paşa'nin: "Tarih-i Siyasiyye" adli eserinden bir özetlemeyle, devlet va­zifelerinin zirvesinde yer alan kudema zevatın içinde yer alan ve aynı zamanda kalemi de kuvvetli kimselerin arasında, mümtaz bir yeri bulunan çalışmasından istifade edelim. "Sul­tan 3. Mustafa, taht-ı Osmaniye çıktığın da vezâret-i uzma Koca Ragıb Paşa da idi. Yeni padişah da, görevini sürdürme­sinin uygun olduğunu söyledi. 1756 senesinde Avusturya ile Fransa arasında yapıian bir antlaşma neticesinde, Osmanlı devletinin başşehri İstanbul'da bulunan sefirleri arasında ta­kaddüm meselesinden dolayı değişiklik yapılması icab etmisti- Sekiz aylık bir zaman parçasından sonra, İngilizler ile Prusya arasında bir ittifak imzalanmıştı. Rus sefiri Orsukof, Bab-ıâli'ye bir nota vererek, Rusya'nın bir kısım askerini Le­histan ve Avusturya'ya yardıma göndereceğini, söz konusu kuvvetin Lehistan Cumhuriyetinin rızası ile Lehistan toprak­larından geçeceğini bildirmekteydi. Babıâli bu duruma bir iti­razı bulunmayacağını bildirdi.

Top