İran Seferi ve Kırım Meselesi
İran Seferi ve Kırım Meselesi
Fetihlerini yapmış olduğumuz yerlerle büyüme ve genişlemeyi amaçlamamız, politikamızın esas usûlündendi. Bu politika, Osmanlı hükümetini yer, yer, memleket memleket, başka tarz idarelerin uygulanmasını kabule götürmüştü. Buna bağlı olarak, merkezin idaresiyle, eyalet ve oralara bağlı .yerlerin idaresi biribirinin aynı olmaz ve tutmazdı. Bilhassa uzak olan vilayetlerde devlet adamı pek karışık surette gitmiş olduğundan, zamanımızda dahi bu irtibatsızlık kısmen görülmektedir. Bağdad fethine ve İran seferlerine verdiğimiz önem bu satıra kadar okuduklarınızda yazılmıştır. "Mısır, Suriye, Yemen, Garb Ocakları ahvali diğer günlerde olduğu, Irak'da oldukça karışık idi. Bağdad nice seferlerden sonra, tamamen zapt edilerek, Irakı Osmanlı devletine bağlamak mümkün oldu. Yine de, bazı nahiyeleri istiklâllerine sahip bulunuyorlardı. Bağdad valileri, Kürdistanı dahi nezaretleri yâni vazifeleri içinde bulundururak, komutanlarını görevden almaya veya tayine selahiyetliydiler. Burada ocaklık olarak bir kısım hanedanlar vardı.
Meselâ "Baban" hanedanı bunlardan biriydi. Bu hanedanın oradaki gücü pek hatırı sayılırdı. Bunların Kürdistan üzerinde bile nüfuzları geçerliydi fakat hanedan azalarının birbirleriyle dalaşmaları eksik olmayıp, ne Osmanlı hükümeti ne de, İran hükümetini rahat bırakmazlardı. Arab ahalinin ahvali haydutluk olup, bununda üstüne Basra tarafları kavgasız, hadisesiz kalmazdı. Bağdad eyaleti "Hemedan Fatihi"Hüseyinzâde Ahmed paşa zamanında bir parça sükûn içinde olabildi. Ahmed paşa 1160/1747 senesinde vefat ettikten sonra onun yerine tayin edilen valiler işlerini pek yapamadılar. 1163/1750 senesinde, Ahmed paşanın kölelerinden damadı Süleyman paşa, Bağdad valiliğine tayin olununca, bir çok köle satın alarak bunları askerlik ve silahşorluk mesleği ile büyütmüştü. Bu sayede de Irak hanedanlarına göz açdırmayıp, Arap ve Kürtleri, itaati altına almıştı. Hatta gece yarıiarı baskın yapmak, her zamanki işinden olduğundan Ebulleyl lakabıyla tanınmıştı. Ne ki; Süleyman paşanın bu tarz idaresi başka bir gailenin çıkmasına sebeb oldu. Bağdad'da bir kölemen ocağı ortaya çıktı. Süleyman paşanın vefatında yedi kethüdasından Bağdad valisi olan Ali paşa diğer kethüdaların rekabetine maruz kalarak, 1188/1773 yılında katledildi. Onun yerine Ömer isimli kethüda vali tayin olundu. İşte bu Ömer Kethüdc zamanında Bağdad'da hakikaten Mısır kölemen ocağına benzer ve onlar gibi heves-i istiklâliyete arzulu bir,ocak kuruldu. Ömer paşa zaptı rapta eli yeten biriydi. 1182/1772 Rus savaşı esnasında Irakda çıt bile çıkmamıştı. Yalnız 1186/1771'de çıkan taun hastalığı binlerce ölüme yol açmıştı. Bu salgın sonu Bağdad harabeye döndü. Ömer paşa, salgın sonrasında memleketi tan maz kimseleri kullanmağa mecbur kalmıştı. Hükümet idaresi ehil olmayan ellere geçtiğinde, artık o ülkede karışıklık, kötülüğün kendini göstermesi beklenmelidir. Baban hanedanının kendi aralarındaki çatışmalardan dolayı o taraflarda ihtilale kadar varan haller ortaya çıktı.
Bu arada İran'da da vakit vakit ihtilal hareketleri olmakta-idi. Nâdir Şah'ın katledilmesinden sonra Safevilerden veya Nadir'in sülalesinden birinin tahta çıkarılması meselesi gündeme gelmişti.
Bu meseleler arasındayken, Zendiye aşiretinden Kerim hân 1173/1759'da Farisi ve Irak-ı acem ile Horasan'a sahip olmayı başarıp kendisini Şah vekili, ismi vererek İran'a hükümdar ilân etti. Bu hükümdarlık ise, 1. Abdülhamid hânın hükümdarlığının başlangıcına rastlamış ve meşru karşılanmıştı. Babanzâdeler ocakliğ' hanedanı arasındaki mücadele ki, "önemi bakımından Baban sancağı mutasarrıfı Mehmed Paşa ile Kevi sancağı mutasarrıfı olan kardeşi Ahmed paşa arasındaki soğukluk devam etmekteydi. Zend Kerim Han'ı kuşkulandırmış, Mehmed paşanın sığınması üzerine Kerim Han, Bağdad valisi Ömer paşaya korumaya aldığının yine Karaçolan'da yâni Süleymaniye'de kalmasını iltimas etmişti. Ancak, Ömer paşa kabul etmeyince, Kerim Han'da Mehmed paşayı kalabalık bir askerle Karaçolan (Süleymaniye)a yolladı. Ahmed paşa da, Osmanlı ve Kürt askeriyle karşı çıkarak, Mehmed paşayı bozguna uğrattı. Hal bu şekle dönünce, Kerim Han 20 bin askerle Sadık hânı Basra taraflarına gönderip, oranın muhasarasını emretti. Basra mütesellimine Ömer paşanın yolladığı yardımcı kuvvetleri, İraniler bozmaya muvaffak oldular. Bağdad'a bile hücum niyeti taşıdıkları anlaşıldı. Bütün bu olan bitenler merkezi hükümet olan İstanbul'a aksettiğinde İran'a harb ilân etme düşüncesi aldı yürüdü. Az geçmedi ki Zend Kerim hân'ın bir mektubu geldi. Yapmış olduğu askeri harekatın devleti âliyeyi katiyen hedef almadığı sadece Ömer paşa aleyhinde asker gönderdiğini anlatmaktaydı. Elçilik'vazifesiyle gönderilen meşhur Şâir Sünbülzâde Vehbi efendide, Kerim Hân ile güzelce bir sohbet yapmaktan başka birşey yapamadı.
Çünkü Iran, kanşıklılardan sonra muntazam bir yapıya ihtiyaç gösteren devlet hüviyeti kazanamamıştı. Ancak çok geçmedi ki, Zend Kerim, 1189/1775'de bir kaç koldan, ilerli-yerek Basra taraflarına zararlar verdiği gibi, Bağdad taraflarını da bilhassa Derne, Mahrud ve Bedre gibi mukattaalan yağma edip, ahalisini de katliam edip, esir alınan çocukla kadınları ve hanlarından Mehmed Şefia da Kürdistan sancaklarından, Kerkük'e yaklaşarak, Şehrizor'u tazyiği altına aldı- Bu aradada Tiflis hânı Ergili hân'ın da, Zend hân'i ile anlaşmış olduğunu duyuran şayialar yaygınlık kazandı. Bütün bu haller Bağdad valisi Ömer paşanın babıâliye bildirdiğine görevdi. Halbuki, İrana harb açmak çok büyük bir mesuliyetti. Devleti Osmaniye ise, Şehrizor valisinden, Zend hân'ın barışa yatkın halinden bahseden bilgiler almıştı. Böylece hem İran seferini durdurmak hem de, Bağdad'daki kölemen ocağını kökünden yıkmak üzere teşebbüse girişildi. Is-panakçı Mustafa paşa Bağdad valisi tayin olunarak, yanına bir kaç tane vezirde maiyet olarak verilip, yola çıkarıldı. Ömer paşaya ise katledilmek isabet etti. Mustafa paşa maktulün mal ve mülkünü zaptettiği gibi, acem seferi bahanesiyle zengin kimseleri de soymağa başladı. Fakat kölemenlerin kararı gizleyememesinden Ömer Paşanın kethüdası Abdullah, Deşharud'da bunları bir araya topladı.
Meselâ "Baban" hanedanı bunlardan biriydi. Bu hanedanın oradaki gücü pek hatırı sayılırdı. Bunların Kürdistan üzerinde bile nüfuzları geçerliydi fakat hanedan azalarının birbirleriyle dalaşmaları eksik olmayıp, ne Osmanlı hükümeti ne de, İran hükümetini rahat bırakmazlardı. Arab ahalinin ahvali haydutluk olup, bununda üstüne Basra tarafları kavgasız, hadisesiz kalmazdı. Bağdad eyaleti "Hemedan Fatihi"Hüseyinzâde Ahmed paşa zamanında bir parça sükûn içinde olabildi. Ahmed paşa 1160/1747 senesinde vefat ettikten sonra onun yerine tayin edilen valiler işlerini pek yapamadılar. 1163/1750 senesinde, Ahmed paşanın kölelerinden damadı Süleyman paşa, Bağdad valiliğine tayin olununca, bir çok köle satın alarak bunları askerlik ve silahşorluk mesleği ile büyütmüştü. Bu sayede de Irak hanedanlarına göz açdırmayıp, Arap ve Kürtleri, itaati altına almıştı. Hatta gece yarıiarı baskın yapmak, her zamanki işinden olduğundan Ebulleyl lakabıyla tanınmıştı. Ne ki; Süleyman paşanın bu tarz idaresi başka bir gailenin çıkmasına sebeb oldu. Bağdad'da bir kölemen ocağı ortaya çıktı. Süleyman paşanın vefatında yedi kethüdasından Bağdad valisi olan Ali paşa diğer kethüdaların rekabetine maruz kalarak, 1188/1773 yılında katledildi. Onun yerine Ömer isimli kethüda vali tayin olundu. İşte bu Ömer Kethüdc zamanında Bağdad'da hakikaten Mısır kölemen ocağına benzer ve onlar gibi heves-i istiklâliyete arzulu bir,ocak kuruldu. Ömer paşa zaptı rapta eli yeten biriydi. 1182/1772 Rus savaşı esnasında Irakda çıt bile çıkmamıştı. Yalnız 1186/1771'de çıkan taun hastalığı binlerce ölüme yol açmıştı. Bu salgın sonu Bağdad harabeye döndü. Ömer paşa, salgın sonrasında memleketi tan maz kimseleri kullanmağa mecbur kalmıştı. Hükümet idaresi ehil olmayan ellere geçtiğinde, artık o ülkede karışıklık, kötülüğün kendini göstermesi beklenmelidir. Baban hanedanının kendi aralarındaki çatışmalardan dolayı o taraflarda ihtilale kadar varan haller ortaya çıktı.
Bu arada İran'da da vakit vakit ihtilal hareketleri olmakta-idi. Nâdir Şah'ın katledilmesinden sonra Safevilerden veya Nadir'in sülalesinden birinin tahta çıkarılması meselesi gündeme gelmişti.
Bu meseleler arasındayken, Zendiye aşiretinden Kerim hân 1173/1759'da Farisi ve Irak-ı acem ile Horasan'a sahip olmayı başarıp kendisini Şah vekili, ismi vererek İran'a hükümdar ilân etti. Bu hükümdarlık ise, 1. Abdülhamid hânın hükümdarlığının başlangıcına rastlamış ve meşru karşılanmıştı. Babanzâdeler ocakliğ' hanedanı arasındaki mücadele ki, "önemi bakımından Baban sancağı mutasarrıfı Mehmed Paşa ile Kevi sancağı mutasarrıfı olan kardeşi Ahmed paşa arasındaki soğukluk devam etmekteydi. Zend Kerim Han'ı kuşkulandırmış, Mehmed paşanın sığınması üzerine Kerim Han, Bağdad valisi Ömer paşaya korumaya aldığının yine Karaçolan'da yâni Süleymaniye'de kalmasını iltimas etmişti. Ancak, Ömer paşa kabul etmeyince, Kerim Han'da Mehmed paşayı kalabalık bir askerle Karaçolan (Süleymaniye)a yolladı. Ahmed paşa da, Osmanlı ve Kürt askeriyle karşı çıkarak, Mehmed paşayı bozguna uğrattı. Hal bu şekle dönünce, Kerim Han 20 bin askerle Sadık hânı Basra taraflarına gönderip, oranın muhasarasını emretti. Basra mütesellimine Ömer paşanın yolladığı yardımcı kuvvetleri, İraniler bozmaya muvaffak oldular. Bağdad'a bile hücum niyeti taşıdıkları anlaşıldı. Bütün bu olan bitenler merkezi hükümet olan İstanbul'a aksettiğinde İran'a harb ilân etme düşüncesi aldı yürüdü. Az geçmedi ki Zend Kerim hân'ın bir mektubu geldi. Yapmış olduğu askeri harekatın devleti âliyeyi katiyen hedef almadığı sadece Ömer paşa aleyhinde asker gönderdiğini anlatmaktaydı. Elçilik'vazifesiyle gönderilen meşhur Şâir Sünbülzâde Vehbi efendide, Kerim Hân ile güzelce bir sohbet yapmaktan başka birşey yapamadı.
Çünkü Iran, kanşıklılardan sonra muntazam bir yapıya ihtiyaç gösteren devlet hüviyeti kazanamamıştı. Ancak çok geçmedi ki, Zend Kerim, 1189/1775'de bir kaç koldan, ilerli-yerek Basra taraflarına zararlar verdiği gibi, Bağdad taraflarını da bilhassa Derne, Mahrud ve Bedre gibi mukattaalan yağma edip, ahalisini de katliam edip, esir alınan çocukla kadınları ve hanlarından Mehmed Şefia da Kürdistan sancaklarından, Kerkük'e yaklaşarak, Şehrizor'u tazyiği altına aldı- Bu aradada Tiflis hânı Ergili hân'ın da, Zend hân'i ile anlaşmış olduğunu duyuran şayialar yaygınlık kazandı. Bütün bu haller Bağdad valisi Ömer paşanın babıâliye bildirdiğine görevdi. Halbuki, İrana harb açmak çok büyük bir mesuliyetti. Devleti Osmaniye ise, Şehrizor valisinden, Zend hân'ın barışa yatkın halinden bahseden bilgiler almıştı. Böylece hem İran seferini durdurmak hem de, Bağdad'daki kölemen ocağını kökünden yıkmak üzere teşebbüse girişildi. Is-panakçı Mustafa paşa Bağdad valisi tayin olunarak, yanına bir kaç tane vezirde maiyet olarak verilip, yola çıkarıldı. Ömer paşaya ise katledilmek isabet etti. Mustafa paşa maktulün mal ve mülkünü zaptettiği gibi, acem seferi bahanesiyle zengin kimseleri de soymağa başladı. Fakat kölemenlerin kararı gizleyememesinden Ömer Paşanın kethüdası Abdullah, Deşharud'da bunları bir araya topladı.
Sultan 3. Mustafa Han
- 1182-1768 Rusya Seferi ve Sonucu
- 3. Mustafa'nın Çocukları
- 3. Mustafa'nın Hanımları
- 3. Mustafa'nın Sadrazamları
- 3. Mustafa'nın Şahsiyeti
- 3. Mustafa'nın Şeyhülislamları
- Bender'in Düşmesi
- Hotin Rusların Eline Geçiyor
- İran Seferi ve Kırım Meselesi
- Kalas'da Müslüman Katliamı
- Kırım Hadisesi
- Limni Muhasarası
- Önceleri İyiydi
- Rus Elçisine Yedikule Zindanı
- Rusların Hazırlığı
- Rusya Tarihi
- Sadaret Dönemi
- Sadrıazama Bakalım
- Sultan 3. Mustafa'nın Tahta Çıkışı