Siyavuş Paşanın Sadareti
Siyavuş Paşanın Sadareti
Bilindiği gibi; Siyavuş Paşanın İstanbul'a gelip, Recep Paşa vasıtasıyla mührü hümayunu ve Sancakı Şerifi padişaha göndermiş olduğunu ve buna mukabil padişahında, bu Emrivaki karşısında, nefsine mağlup olmayıp, mührü, Sancakı Şerifi ve bir de hattı hümayunla bu tarafa gelmemelerini emrettiğini kaydetmiştik ve bunlar yeni sadrıazamın eline geçtiğinde Siyavuş Paşa, maiyetindekiler! toplayıp onlara yüzbe yüz olarak padişahdan gelmiş fermanı okuttu.
Ancak ocaklar halkı, yâni çeşitli askeri sınıfın efrads şu ifadeyi ileri sürdü: "Bu hattı hümayunu gönderen adamın mutlak padişahlığını istemeyiz. Burada kışlamayıp da şer'ile dâvamızı görmeye İstanbul'a varmayınca hiçbir mahalde dizginimizi çekmeyiz" Demek suretiyle ne padişahın dediği Belg-rad'da kalın sözünü takmadılar ne de her hangi bir yerde duralım teklifine de kapı kapadılar. 16/zİlkade/1098-22/ey-lül/1687'de bu hâl tevali edince Siyavuş Paşa madem gideceğiz, memâlikimizi bir düzen üzere bırakalım dedikten sonra, bazı vazifelere tâyinlerde bulundu. Yeniçeri askerinin ısrarı üzerine Ağa'lıktan azledilmiş bulunan Bekri Mustafa Paşaya yeni hizmet yeri olarak Boğazhisar (Çanakkale) muhafızlığını gösterdi.
Kul kethüdası, yâni yeniçeri erkânı harb sekreterini yeniçeri Ağa'Iığına yükseltti. Bunun adı da, Cadı Yusuf Ağa idi. Bu icraattan sonra istikameti İstanbul eylediler. Ancak; Vara-din'de bulunurken Sadrıazam Siyavuş Paşa; kendi ağzından değilde isyancıların hislerini aktaran şikâyetnameyi de Şeyhülislâm Ankaravİ Mehmed Efendi'ye gönderdi. Din ve imanla namus ve ırz gidip, düşmanlar arasında kötü anılanlardan olduk padişah tahtında durmaktadır fakat askerde gönül birliği olmayıp, bunlarla bir şey yapılmaz.
Büyük çoğunluğun seçimi hepimizde öncülüğünüze ihtiyaç duyup, gidelim ve şer'le dâvamızı halledelim 4. Meh-med'i tahtdan indirip, kardeşi şehzade Süleyman'ı padişah edelim, dediklerini bildirdi. Bunun üzerine Ankaravî Mehmed Efendi; ulemanın reisi olmasından doîayıda gizlice bir toplantı tertip etdi. Kendisine gelen sadrıazamın mektubunu gelenlere okudu. Onlarda, cevap olarak "Bu noktada bizde askerle aynı düşünüyoruz. Padişahın nezdimizdeki itimadı şayanı kabul olmayacak derekededir. Nasihat kabul etmiyor, ne kadar işe yaramaz adam varsa onları başa koydu ve ülke bu hâle geldi. Ancak bu isyancı reziller de yarın İstanbul'da neler eder bilemeyiz çünkü bunlar söz anlamaz takımından-sa sıkıntı daha da büyür. Sadrıazam bunlardan, ulemayı dinleyeceklerine dâir söz alabilirse, biz de yardımcı olalım ve daha güç şartlar zuhur etmesin şeklinde cevap verdiler. Sadrıazam Siyavuş Paşa İstanbul'a müteveccihen yoldayken, padişah Sarı Süleyman Paşa ile Recep Paşayı yanına çağırttı, Boşnak San Süleyman Paşa hemen geldiği saray'da boğularak kellesi yoldaki askere gönderildi. Recep Paşa ise, kendisini almaya gelen Bostancıbaşı'ya "içeride pek önemli evrak var. Birazda üzerime nakit alayım az bekleyin" demek suretiyle içeri girdi. Tebdili kıyafet edip, firara muvaffak oldu. Çıkışını gizli kapıdan yapmıştı. Bu firar, padişaha bildirildiğinde hayli kızdı ve ongüne kadar yakalanmazsa, Bostancı-başı'nın öldürülmesini de emretti. Recep Paşa ise tebdili kıyafet bindiği beygirle Edirnekapı istikametinde uzaklaşırken, esnafın çarşılarından geçerken de şehre haydutlar bastı, dükkanlarınızı kapatın kaçın demek suretiyle bir karışıklık çıkarmaya da gayret sarfettiğini Zübdei Vekaiyat bildiriyor. Padişah; eski sadrıazamın kellesini gönderirken yolladığı yazıda kimlerin kellesini istiyorsanız defter ediniz, ciğerparem Mustafa'yı bile isteseniz sizden esirgemem diye yazmıştı. Bunları tutar tutar, kellerini gönderirim. Siz Edirne'de kışlayın tenbi-hini de unutmamıştı. Şüphesizki padişahın bu mektuplara yazdıklarını, harffiyen yerine getireceği sanılmamalidır. Bunlar zaman kazanmış olmak için yapılan ajitasyon hareketleridir. O zamanki tâbir, asileri birbirine düşürmek için serpilen nifak ve şikak teşebbüsleriydi. Eğer altun ile de takviye edilirse, en azından kitleyi, ikiliğe düşürmek uzak ihtimal değildi-
Padişahın; tahtını muhafaza edebilmek için bazı yollara baş vurmasını makul karşılamak gerekir diye düşünüyorum. İktidarın, buyrun sizin olsun diyenine deli lakabı verildiğini, 1. Mustafa'nın, yeğeni Genç Osman'ı "Nerdesin? Osman; bu bâr bana pek ağır geliyor" diye sedir altlarını arayan olduğunu hatırlarsak, dünya saltanatına önem vermeyene deli mi denir? Yoksa akıllımı? Bunu iyice temmül etmek gerek.. Yukarıda düşüncemizi belirttiğimiz minvalde; 4. Mehmed'de aynı yola başvurmuş Serçeşme Yeğen Osman'ada gönderdiği haberde kendisine bin altun gönderdiğini, bu işi atlattıktan sonra kızı Hatice Sultanla evlendireceğini vaad etmekten de çekinmemişidi. Ancak padişahın son hattı hümayunu, yine Siyavuş Paşa tarafından kaderdaşlara okutuldu. Onlar ise, İstanbula varınca padişahımız bellidir." Dediler. Bu arada ise; boşalan sadaret kaimmakamhğına Köprülüzâde Fâzıl Mustafa Paşa tâyin edildi. Siyavuş Paşa, Fâzıl Mustafa Paşanın eniştesi olduğundan belki kendine faydalı bir yol bulunuru düşünmüş olabilir.
Fâzıl Mustafa Paşayı; Alay köşkünde kabul ederek padişah şunları söyledi "sana yapageldiğim cevirlere rağmen bana sadakatte dâim oldun. Paşa baban ve biraderin zamanındaki hizmetleri senden de beklerim dedi. Padişah bu sözleri söylemeğe kendini vicdanen mecbur hissederek söylemişti. Çünkü, Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın infazı sonrasında bu Köprülüler ailesi hayli istiskale maruz kalmıştı ve bu vicdanları sızlatacak bir haldi. Bu sırada da Recep Paşa Çatalca'da ele geçirildi ve boğduruldu. Edirne'de kışlamağa razı gelmeyen asker, padişahın hallinde ısrarlı olduğundan, bu hâl padişaha bildirildiğinde, 4. Mehmed; Siyavuş Paşa'ya meâlen son olarak şunları yazdı: "Sizin maksadınız malum olmuştur. Ben size yaramadığımı anlıyorum. Beni tahttan indirmeniz murad ise, oğlum Mustafa'yı size Allah'ın emaneti olarak veriyorum. Yerime geçirin ve beni kendi hâlime koyun. Allahımızın bir esması da Kahhar'dır. Dilerim Allahdan
ki; cümleniz kahrolasınız!" Diye yazdı. Bu son cümle padişahın nefs ve izettini korumasının bir örneğidir ki, kellesini ortaya koymuş olması bakımından takdire şayan bir şecaatdir. 1099/Muharrem başında, 7/kasım/1687'de 4. Mehmed'in menkubiyeti, mahlû padişahın kardeşi şehzade Süleyman, 2. Süleyman unvanı ile Osmanlıya padişah oldu.
Ancak ocaklar halkı, yâni çeşitli askeri sınıfın efrads şu ifadeyi ileri sürdü: "Bu hattı hümayunu gönderen adamın mutlak padişahlığını istemeyiz. Burada kışlamayıp da şer'ile dâvamızı görmeye İstanbul'a varmayınca hiçbir mahalde dizginimizi çekmeyiz" Demek suretiyle ne padişahın dediği Belg-rad'da kalın sözünü takmadılar ne de her hangi bir yerde duralım teklifine de kapı kapadılar. 16/zİlkade/1098-22/ey-lül/1687'de bu hâl tevali edince Siyavuş Paşa madem gideceğiz, memâlikimizi bir düzen üzere bırakalım dedikten sonra, bazı vazifelere tâyinlerde bulundu. Yeniçeri askerinin ısrarı üzerine Ağa'lıktan azledilmiş bulunan Bekri Mustafa Paşaya yeni hizmet yeri olarak Boğazhisar (Çanakkale) muhafızlığını gösterdi.
Kul kethüdası, yâni yeniçeri erkânı harb sekreterini yeniçeri Ağa'Iığına yükseltti. Bunun adı da, Cadı Yusuf Ağa idi. Bu icraattan sonra istikameti İstanbul eylediler. Ancak; Vara-din'de bulunurken Sadrıazam Siyavuş Paşa; kendi ağzından değilde isyancıların hislerini aktaran şikâyetnameyi de Şeyhülislâm Ankaravİ Mehmed Efendi'ye gönderdi. Din ve imanla namus ve ırz gidip, düşmanlar arasında kötü anılanlardan olduk padişah tahtında durmaktadır fakat askerde gönül birliği olmayıp, bunlarla bir şey yapılmaz.
Büyük çoğunluğun seçimi hepimizde öncülüğünüze ihtiyaç duyup, gidelim ve şer'le dâvamızı halledelim 4. Meh-med'i tahtdan indirip, kardeşi şehzade Süleyman'ı padişah edelim, dediklerini bildirdi. Bunun üzerine Ankaravî Mehmed Efendi; ulemanın reisi olmasından doîayıda gizlice bir toplantı tertip etdi. Kendisine gelen sadrıazamın mektubunu gelenlere okudu. Onlarda, cevap olarak "Bu noktada bizde askerle aynı düşünüyoruz. Padişahın nezdimizdeki itimadı şayanı kabul olmayacak derekededir. Nasihat kabul etmiyor, ne kadar işe yaramaz adam varsa onları başa koydu ve ülke bu hâle geldi. Ancak bu isyancı reziller de yarın İstanbul'da neler eder bilemeyiz çünkü bunlar söz anlamaz takımından-sa sıkıntı daha da büyür. Sadrıazam bunlardan, ulemayı dinleyeceklerine dâir söz alabilirse, biz de yardımcı olalım ve daha güç şartlar zuhur etmesin şeklinde cevap verdiler. Sadrıazam Siyavuş Paşa İstanbul'a müteveccihen yoldayken, padişah Sarı Süleyman Paşa ile Recep Paşayı yanına çağırttı, Boşnak San Süleyman Paşa hemen geldiği saray'da boğularak kellesi yoldaki askere gönderildi. Recep Paşa ise, kendisini almaya gelen Bostancıbaşı'ya "içeride pek önemli evrak var. Birazda üzerime nakit alayım az bekleyin" demek suretiyle içeri girdi. Tebdili kıyafet edip, firara muvaffak oldu. Çıkışını gizli kapıdan yapmıştı. Bu firar, padişaha bildirildiğinde hayli kızdı ve ongüne kadar yakalanmazsa, Bostancı-başı'nın öldürülmesini de emretti. Recep Paşa ise tebdili kıyafet bindiği beygirle Edirnekapı istikametinde uzaklaşırken, esnafın çarşılarından geçerken de şehre haydutlar bastı, dükkanlarınızı kapatın kaçın demek suretiyle bir karışıklık çıkarmaya da gayret sarfettiğini Zübdei Vekaiyat bildiriyor. Padişah; eski sadrıazamın kellesini gönderirken yolladığı yazıda kimlerin kellesini istiyorsanız defter ediniz, ciğerparem Mustafa'yı bile isteseniz sizden esirgemem diye yazmıştı. Bunları tutar tutar, kellerini gönderirim. Siz Edirne'de kışlayın tenbi-hini de unutmamıştı. Şüphesizki padişahın bu mektuplara yazdıklarını, harffiyen yerine getireceği sanılmamalidır. Bunlar zaman kazanmış olmak için yapılan ajitasyon hareketleridir. O zamanki tâbir, asileri birbirine düşürmek için serpilen nifak ve şikak teşebbüsleriydi. Eğer altun ile de takviye edilirse, en azından kitleyi, ikiliğe düşürmek uzak ihtimal değildi-
Padişahın; tahtını muhafaza edebilmek için bazı yollara baş vurmasını makul karşılamak gerekir diye düşünüyorum. İktidarın, buyrun sizin olsun diyenine deli lakabı verildiğini, 1. Mustafa'nın, yeğeni Genç Osman'ı "Nerdesin? Osman; bu bâr bana pek ağır geliyor" diye sedir altlarını arayan olduğunu hatırlarsak, dünya saltanatına önem vermeyene deli mi denir? Yoksa akıllımı? Bunu iyice temmül etmek gerek.. Yukarıda düşüncemizi belirttiğimiz minvalde; 4. Mehmed'de aynı yola başvurmuş Serçeşme Yeğen Osman'ada gönderdiği haberde kendisine bin altun gönderdiğini, bu işi atlattıktan sonra kızı Hatice Sultanla evlendireceğini vaad etmekten de çekinmemişidi. Ancak padişahın son hattı hümayunu, yine Siyavuş Paşa tarafından kaderdaşlara okutuldu. Onlar ise, İstanbula varınca padişahımız bellidir." Dediler. Bu arada ise; boşalan sadaret kaimmakamhğına Köprülüzâde Fâzıl Mustafa Paşa tâyin edildi. Siyavuş Paşa, Fâzıl Mustafa Paşanın eniştesi olduğundan belki kendine faydalı bir yol bulunuru düşünmüş olabilir.
Fâzıl Mustafa Paşayı; Alay köşkünde kabul ederek padişah şunları söyledi "sana yapageldiğim cevirlere rağmen bana sadakatte dâim oldun. Paşa baban ve biraderin zamanındaki hizmetleri senden de beklerim dedi. Padişah bu sözleri söylemeğe kendini vicdanen mecbur hissederek söylemişti. Çünkü, Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın infazı sonrasında bu Köprülüler ailesi hayli istiskale maruz kalmıştı ve bu vicdanları sızlatacak bir haldi. Bu sırada da Recep Paşa Çatalca'da ele geçirildi ve boğduruldu. Edirne'de kışlamağa razı gelmeyen asker, padişahın hallinde ısrarlı olduğundan, bu hâl padişaha bildirildiğinde, 4. Mehmed; Siyavuş Paşa'ya meâlen son olarak şunları yazdı: "Sizin maksadınız malum olmuştur. Ben size yaramadığımı anlıyorum. Beni tahttan indirmeniz murad ise, oğlum Mustafa'yı size Allah'ın emaneti olarak veriyorum. Yerime geçirin ve beni kendi hâlime koyun. Allahımızın bir esması da Kahhar'dır. Dilerim Allahdan
ki; cümleniz kahrolasınız!" Diye yazdı. Bu son cümle padişahın nefs ve izettini korumasının bir örneğidir ki, kellesini ortaya koymuş olması bakımından takdire şayan bir şecaatdir. 1099/Muharrem başında, 7/kasım/1687'de 4. Mehmed'in menkubiyeti, mahlû padişahın kardeşi şehzade Süleyman, 2. Süleyman unvanı ile Osmanlıya padişah oldu.
Sultan 4. Mehmed Han
- 2. Viyana Muhasarası
- 4. Mehmed Devri Deniz Hareketleri
- 4. Mehmed'in Aleyhinde Kıyam
- 4. Mehmed'in Hanımları ve Çocukları
- 4. Mehmed'in Sadrazamları
- 4. Mehmed'in Şeyhülislamları
- 4. Mehmedin Düşüşü Başlıyor!
- Ağaların Ortadan Kaldırılması
- Ağaların Şefaat Talebi
- Anadolu Kıyamları
- Avusturya Seferine Girişin Hikayesi
- Belgrad ve Ölüm!
- Ben Senin Başını Keserim!
- Bir Devir Kapanıyor!
- Bizim Tahlilimiz!
- Bizimkilerin Hali!
- Budin Şarkısı
- Bulgurlu Savaşı
- Cehreyn Seferi
- Cezalandırmada İki Anlayış
- Ciğerdelenin Kaybı
- Çarpışma Vuku Buluyor
- Deli Hüseyin Paşa ve Girit Ahvali
- Devletin Siyaseti
- Dış Politikada Davranışlarımız
- Düşman Taarruzu
- Esfarı Osmaniye Hatıraları 1073/1662 1075/1664 Seferinin Vakai Esasiyesi San Gotard'da Osmanlı Ordusu
- Fazıl Ahmed Paşa Girit'te
- Fazıl Ahmed Paşanın Şahsiyeti
- Girit Meselesinin Halli