Varvar Ali Paşa İsyanı
Varvar Ali Paşa İsyanı
Bu bahse geçmeden sevgili okuyucularıma şu iç hesaplaşmamın neticesini vermek istiyorum. Sultan İbrahim'in, Sivas Valisi bulunan Varvar Ali Paşadan, daha sonra sadrıazam olacak İbşir Paşanın karısını, kendisine göndermesini istemesinde son derecede üzüldüm. İnanmanızı isterim ki; böyle bir hususun, Osmanlı padişahlarından, asla sudur etmeyeceği inancı içinde, yazmaktan büyük bahtiyarlık duyduğum eseri adetâ terk edip, bu iddianın gerçek olmadığsni araştırmaya başladım. Ve elinizdeki bu çalışmaya bir tek harf bile yazmadan tam dört sene kaybettim. Kendimi bu noktada ikna edemedikten sonra sizlere okumanız için nasıl böyle bir çalışmaya devam ederdim? Bu maruzattan sonra kaldığımız yerden devam edelim:
Yaklaşan bayram münasebetiyle sadrıazam bütün valilere ve sancak beylerine yazdığı birer mektupda, İstanbul'a bayram harçlığı göndermelerini emretmişti. Sivas valisi bulunan Varvar Ali Paşa'danda otuzbin kuruş talebde bulunmuştu. Ali Paşa vilâyetin gelirini hesaplatmış fakat bu hesabı tutturamamıştı. Bunun üzerinede yanına gelmiş mübaşirede "Sivas'ın geliri bu parayı Ödemeye takat getiremez. Ben de, yol keserek halkın malını elindenmi alayım?" Diyerek, tahsilata gelmiş mübaşiri geri yolladı. Bir de, rivayet olunurki, İbşir Paşanın çok güzel bir karssı varmsş. Padişah; Varvar Ali Paşadan bu kadını göndermesini istemiş güya! Tabii ki, bu ser'i şerife ve insanlığa uymayan bir istekti. Fakat bu istek, bahse konu hanımın ne münasebetle ne yapılmak üzere istenildiğini ortaya koyacak netlikte değildir. Buna karşılık; Varvar Ali Paşanın, bu isteği "Bir müslümanm nikâhlısını nasıl başkasına teslim edeyim" diyerek red etmesi ne kadar doğru sayılsa yeridir, ancak bu sözün, çok öne çıkarılması hususundaki gayretler şüphe çekicidir. Sultan İbrahim'in bu isteği (eğer hakikat ise) ilk önce şeriatı Muhammediye'ye mugayirdir. Makuliyet içinde bakıldığında aynı zamanda halife olan padişahın bu çeşit bir hareketi taleb etmesi yapacağı işlerden değildir. Öyleyse bu durum nerden çikiyor derseniz? Söyleyelim: İleride göreceğimiz gibi Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi şeyhülislâm olmasına rağmen, padişahın yâni Sultan İbrahim'in boğdurulmasında bizzat kemendin Bir tarafını çekendir. Diğer ucunu da yaşlı sadnazam Koca Mevlevi Mehmed Paşa bizzat çekmiştir. Çünkü; cellatlar padişahı boğmaya kıyamamışlardı. İşte bu katil şeyhülislâm, 4. Mehmed devrinde de bir müddet borusunu örttürmüştür. Daha sonra Bursa'ya sürgün olarak gönderilmişti. İşte bu sürgünü esnasında "Rav-za tül Ebrar" adı verdiği bir tarih kitabı yazmıştı bu eser aslında fena olmamakla beraber, kendisini halk önünde temize çıkarabilmek için, Sultan İbrahim aleyhine hakikatten uzak iftiralarla dolu olarak kaleme alınmıştır. Nedir ki; bu iftiraların en çirkini, İbşir Paşanın hanımını, Sultan İbrahîmin istettiği iddiasıdır. Hayrettir ki bu eserden bahse konu bölümü en muteber sayılan tarih kitabları dahi almışlardır. Müverrihleri; yâni tarihçileri, İbni Haldun'un üzerinde dururarak tekrar tekrar okunması gereken satırları ihmal etme yanlışını gösterdiklerinden, insan mazur göremiyor.
İbni Haldun merhum adlı mühim eserinde diyorkî: "klasik tarihçilerin nakle tam olarak riayet ettiklerini ve bu nâkile bağlılıktan dolayı da, büyük hataların yapıla gelmiş olduğunu kayd ediyor" ve ilâve ediyor: "sadece nakle bağlılık değiide, şartların, vakaların gözönüne alınmasını, akıl süzgecisinden geçirilmesini, toplumun değerlendirmesinin hesaplanmasını tavsiye ederek tarihi yazmalarını ifade eder. "İçimizi rahatlatan satırları ise, merhum Ahmet Refik Altmaym, Ravza tül Ebrar yazan hakkındaki satırlarında bulduğumdan ve İbni Haldun merhumun, metodunu göz önüne alarak tercihimizi yaptık. Abdülaziz efendinin iddialarını redde ve bunları hakikatmiş gibi nakle koyulanların da, bu reddin içinde olduklarını söyleyerek hükmümüz odurki, iktidardan düşürülmesi gereken adama, kimse taraftar çıkmasın diye, islâm toplumunun kabullenemeyeceği bir çirkef atılmıştır. Şimdi Varvar Ali Paşa isyanını anlatıma geçelim. Varvar Ali Paşa kendisine asker toplamaktayken diğer valilere de haber salıp taraftar toplamaya uğraşmaktaydı. Bu çağrılarında şu izahatı yapıyordu. Padişah kendine mâlik değildir. Veliaht ise daha altı yaşındadır. Bize düşen İstanbul'a gidip duruma el koymalıyız. Meydana getirilecek bir heyete vazifelerin verilmesi gerekir. Sultan İbrahim'i hiçbir işe karıştirmarnaiı-yız. Böylece alınıp satılan makam ve mansıplar, gölgede kaldığı görülen adalet bir nizam ve intizama bağlanır. Şehzade Mehmedi buluğa erdiğinde taht'a oturturuz. Ve bu çağrılan valiler tarafından kabule şayan görülmedi, ancak bu çağrılar yağmacı taifesini, Varvar Paşa'nın kuvvetlerine katılmağa yol açtı.
Eğer izahta muğlak görünen ifadeleri tefsire kalktığımızda, vardığımız netice şudur: valiler yapılan çağrıyı gayri hukuki, gayri islâmi bulduğundan "Alessultan huruç" yapmayı uygun bulmadığını gösterirki, farzımuhal İstanbul'a gidildi, padişah enterne edildi, vesayet komitesi nasıl teşekkül edecek, bunlar kimin açık veya gizli yönetimi altında üike idaresini üstlenecekler 4. Murad zamanındaki tedbirlerle, hanedana sadakati yeniden temin ettiğinden Varvar'm komutasındaki orduyu nasıl karşılayacak?
Bu çok önem taşıyan bir soruydu. Yeniçeriler, gelen bu kuvvetleri hasım olarak telâkki ederse meydana gelecek olayların mesuliyeti yüklenilecek hususattan değil idi. Varvar Ali Paşa külliyetli bir kalabalıkla Tokat üzerine giderken, burada daha sonra devletin kurtarıcısı sayılacak, Mehmed Paşa (meşhur Köprülü Mehmed Paşa) ile karşılaştı. Çıkan muharebede galibiyet Sivas Valisi tarafında kaldı. Mehmed Paşa mağlup olduğu gibi Varvar'ın eline düşmüştü. Çeşitli hakaretlerin muhatabı olarak Varvar'ın çadınna getirilip, direğe bağlandı. Bu esnada Mehmed Paşa'nın başına gelen mağlubiyetin haberi, İstanbul'a ulaştığında derhal İbşir Paşaya Varvar Ali Paşanın üstüne gitmesi emri verildi. Aslında Varvar Ali Paşadan görmüş olduğu nice iyilikler yüzünden, ona karşı minnet duymaktaydı. Nasihatler gönderdiysede, tavsiyelerle dolu bu nasihatları Ali Paşa kaale almadı. Halbuki İbşir Paşa bu tavsiyeler ve nasihatlarında pek samimi idi. İbşir Paşa vaziyetin kâr etmediğini görünce, kendisine iştirak etme niyetiyle yaklaştığını göstermeye başladı. Bu anlayış içinde Varvar kuvvetlerine sokuldu. Birleşmeye gelmiş takviye zan-nı, Varvar Ali Paşada hâkim olduğundan tedbirsiz davrandık! bir saldırıda defteri dürüldü. Varvar Ali Paşanın boynu vuruİ-du. Böylece bu isyan sona ermiş oldu. Köprülü Mehmed Pa- bağlı olduğu çadırda bitkin bir vaziyette bulundu, önce hayatı kurtarıldı, bilahire itibarı iade olundu. Artık ona düşen devleti bulunduğu girdaptan kurtarmak için çalışacağı vakti beklemekti. Bu sırada tarihler, h. 1058/m. 1648 ken olayların geçtiği yer Çerkeş kasabasıydı.
Yaklaşan bayram münasebetiyle sadrıazam bütün valilere ve sancak beylerine yazdığı birer mektupda, İstanbul'a bayram harçlığı göndermelerini emretmişti. Sivas valisi bulunan Varvar Ali Paşa'danda otuzbin kuruş talebde bulunmuştu. Ali Paşa vilâyetin gelirini hesaplatmış fakat bu hesabı tutturamamıştı. Bunun üzerinede yanına gelmiş mübaşirede "Sivas'ın geliri bu parayı Ödemeye takat getiremez. Ben de, yol keserek halkın malını elindenmi alayım?" Diyerek, tahsilata gelmiş mübaşiri geri yolladı. Bir de, rivayet olunurki, İbşir Paşanın çok güzel bir karssı varmsş. Padişah; Varvar Ali Paşadan bu kadını göndermesini istemiş güya! Tabii ki, bu ser'i şerife ve insanlığa uymayan bir istekti. Fakat bu istek, bahse konu hanımın ne münasebetle ne yapılmak üzere istenildiğini ortaya koyacak netlikte değildir. Buna karşılık; Varvar Ali Paşanın, bu isteği "Bir müslümanm nikâhlısını nasıl başkasına teslim edeyim" diyerek red etmesi ne kadar doğru sayılsa yeridir, ancak bu sözün, çok öne çıkarılması hususundaki gayretler şüphe çekicidir. Sultan İbrahim'in bu isteği (eğer hakikat ise) ilk önce şeriatı Muhammediye'ye mugayirdir. Makuliyet içinde bakıldığında aynı zamanda halife olan padişahın bu çeşit bir hareketi taleb etmesi yapacağı işlerden değildir. Öyleyse bu durum nerden çikiyor derseniz? Söyleyelim: İleride göreceğimiz gibi Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi şeyhülislâm olmasına rağmen, padişahın yâni Sultan İbrahim'in boğdurulmasında bizzat kemendin Bir tarafını çekendir. Diğer ucunu da yaşlı sadnazam Koca Mevlevi Mehmed Paşa bizzat çekmiştir. Çünkü; cellatlar padişahı boğmaya kıyamamışlardı. İşte bu katil şeyhülislâm, 4. Mehmed devrinde de bir müddet borusunu örttürmüştür. Daha sonra Bursa'ya sürgün olarak gönderilmişti. İşte bu sürgünü esnasında "Rav-za tül Ebrar" adı verdiği bir tarih kitabı yazmıştı bu eser aslında fena olmamakla beraber, kendisini halk önünde temize çıkarabilmek için, Sultan İbrahim aleyhine hakikatten uzak iftiralarla dolu olarak kaleme alınmıştır. Nedir ki; bu iftiraların en çirkini, İbşir Paşanın hanımını, Sultan İbrahîmin istettiği iddiasıdır. Hayrettir ki bu eserden bahse konu bölümü en muteber sayılan tarih kitabları dahi almışlardır. Müverrihleri; yâni tarihçileri, İbni Haldun'un üzerinde dururarak tekrar tekrar okunması gereken satırları ihmal etme yanlışını gösterdiklerinden, insan mazur göremiyor.
İbni Haldun merhum
Eğer izahta muğlak görünen ifadeleri tefsire kalktığımızda, vardığımız netice şudur: valiler yapılan çağrıyı gayri hukuki, gayri islâmi bulduğundan "Alessultan huruç" yapmayı uygun bulmadığını gösterirki, farzımuhal İstanbul'a gidildi, padişah enterne edildi, vesayet komitesi nasıl teşekkül edecek, bunlar kimin açık veya gizli yönetimi altında üike idaresini üstlenecekler 4. Murad zamanındaki tedbirlerle, hanedana sadakati yeniden temin ettiğinden Varvar'm komutasındaki orduyu nasıl karşılayacak?
Bu çok önem taşıyan bir soruydu. Yeniçeriler, gelen bu kuvvetleri hasım olarak telâkki ederse meydana gelecek olayların mesuliyeti yüklenilecek hususattan değil idi. Varvar Ali Paşa külliyetli bir kalabalıkla Tokat üzerine giderken, burada daha sonra devletin kurtarıcısı sayılacak, Mehmed Paşa (meşhur Köprülü Mehmed Paşa) ile karşılaştı. Çıkan muharebede galibiyet Sivas Valisi tarafında kaldı. Mehmed Paşa mağlup olduğu gibi Varvar'ın eline düşmüştü. Çeşitli hakaretlerin muhatabı olarak Varvar'ın çadınna getirilip, direğe bağlandı. Bu esnada Mehmed Paşa'nın başına gelen mağlubiyetin haberi, İstanbul'a ulaştığında derhal İbşir Paşaya Varvar Ali Paşanın üstüne gitmesi emri verildi. Aslında Varvar Ali Paşadan görmüş olduğu nice iyilikler yüzünden, ona karşı minnet duymaktaydı. Nasihatler gönderdiysede, tavsiyelerle dolu bu nasihatları Ali Paşa kaale almadı. Halbuki İbşir Paşa bu tavsiyeler ve nasihatlarında pek samimi idi. İbşir Paşa vaziyetin kâr etmediğini görünce, kendisine iştirak etme niyetiyle yaklaştığını göstermeye başladı. Bu anlayış içinde Varvar kuvvetlerine sokuldu. Birleşmeye gelmiş takviye zan-nı, Varvar Ali Paşada hâkim olduğundan tedbirsiz davrandık! bir saldırıda defteri dürüldü. Varvar Ali Paşanın boynu vuruİ-du. Böylece bu isyan sona ermiş oldu. Köprülü Mehmed Pa- bağlı olduğu çadırda bitkin bir vaziyette bulundu, önce hayatı kurtarıldı, bilahire itibarı iade olundu. Artık ona düşen devleti bulunduğu girdaptan kurtarmak için çalışacağı vakti beklemekti. Bu sırada tarihler, h. 1058/m. 1648 ken olayların geçtiği yer Çerkeş kasabasıydı.
Varvar Ali Paşa İsyanı yorumları
Sultan İbrahim Han
- Ahmak Sadrıazam
- Cinci Hoca Gözden Düşüyor
- Darbei Hükümet
- Daye'nin Çocuğu
- Devrin Devlet Adamları
- Fecai'i İbrahim'iye
- Girid Ahvali
- Girit Üzerine Bir Etüd
- Hanya Feth Olunuyor
- Hezarpare Ahmed Paşa Sadareti
- İbrahim Paşa İsyanı
- İstanbul'da Yangın Ve Tufan
- Osmanlı Tahtına Varis
- Ölüm Hücresi
- Padişahın Direnmesi
- Sadrazam Salih Paşa'nın Katli
- Sadrazam Silahdar Çeşmesi
- Sadrıazamın İdamı
- Saray'ın Vaziyeti
- Sultan İbrahim Devrs Deniz
- Sultan İbrahim Tahta Oturuyor
- Sultan İbrahim'in Hanımları ve Çocukları
- Sultan İbrahim'in Sonu
- Sultanzade Semin Mehmed Paşanın Sadareti
- Şer'den Hayr'a
- Şiddetli ve Manidar Bir İtiraz
- Talihsiz Seyahat
- Turhan Sultan Şanslı İnsan
- Varvar Ali Paşa İsyanı
- Vefa Ehli Zor Bulunur