Kuyucu Murad Paşa'nın Sadareti ve Celâli İsyanlarının Tenkili

Kuyucu Murad Paşa'nın Sadareti ve Celâli İsyanlarının Tenkili

Derviş Paşanın idamından sonra sadrazamlık vazifesi bu­nu çoktan beri hak etmiş olan Kuyucu Murad Paşaya veril­mişti. Murad Paşanın «Kuyucu» lakabı, ecnebi tarihçiler ve bilhassa L'amartin tarihinde kasten, eşkiyayı kuyular kazdı­rıp içine attığından verilmiştir diye bahs ederler. Oysa paşa daha Özdemiroğlu Osman Paşanın maiyetinde iken Safevilerle yapılan bir savaşta kuyuya düşmüş ve salimen çıkmıştı. Nasılki, Sinan Paşayı düştüğü bataklıktan güçlü kollarının sayesinde çekip çıkaran Hasan adlı gaazi'ye Batakçı Hasan denilmiştir öylece Murad Paşa bu Kuyucu lakabı kuyuya dü­şüp çıkmasından verilmiştir.

Sadrazamlık makamını hakikaten fevkalâde selahiyyetler-le teslim alan paşa o zaman doksan yaşını bulmuştu. Hicri 75 Milâdi 1567'de paşa olmuştu. Bizim milletimiz askeri cok sever ve kendisini daima asker sayan bir hüviyyet taşır. Zaten insan dünyaya müslüman olarak gelir ve bu şerefde musir kalınca zaten artık Allah (c.c.)'ün askeridir. Allah için emreden ve cihad eden ordunun tabii bir üyesidir. Fakat bu millet paşalık rütbesini ihraz edenleri çok sever. Askerliğini yapmış bir çok Mehmetçiğin elli yılı dahi geçse Paşa'sıns hele hele onunla bir dakika bile sohbet etmişse o anı daima hatı­ralarında yaşatır. İşte Murad Paşa otuzdokuz yıl beklemiş ve bir çok muvaffakiyyetleri teşbih tanesi gibi başarı ipine diz­miş ve nihayet devletin en yüksek makamına, sadrazamlığa hiç bir fırıldak çevirmeden erişmişti.

Vezaretî uzma makamına geçen Kuyucu Murad Paşa ilk iş olarak Celâlileri yakalayıp onların zulmüne son vermek oldu­ğunu biliyordu. Bu sebeble orduyu hümayunun başına geçip yola koyuldu. Bu temizleme hareketi üç yıl sürdü. Doksanlık ihtiyar, at sırtında yol alır uzun uzun mesafeler kat eder ab-dest ve namaz için at sırtından indiğinde yere uzanır ve bir müddet öyle kalır; bu tevakkuf o kadar uzun sürerdiki ma­iyeti erkânı acaba canı mı çıktı diye birbirlerinin yüzüne ba-karlardıPaşa bir müddet sonra kalkar namazını huşu ile ia­de eder sonra yepyeni bir kuvvet ve şevkle atına biner ve yo­la revan olurdu. Nakşibendi tarikatının bir mensubu olan pa­şa daima zikir ve ayetler okuyarak yol alırdı. Savaş sıraların­da ise yüksek sesle cihad ile ilgili ayetler okur bunların mâ­nalarını savaş alanının her yerinde işitilen gür sesiyle asakiri mücahidinin kulaklarına eriştirir onların Allah'ın birer askeri olduğunu hatırlatırdı. Kuyucu Murad Paşa bu sefere asileri cezalandırmak ve bir daha devlete baş kaldırmasınlar diye Çıkmıştır. Yoksa Konya milletvekiliği yapmış bir tarih yazarı­nın tanımladığı gibi Anadolu Türk'ünü yok etmek için değil­di. Zaten böyle bir şey yapmak istese idi yine yapamazdı.

Çünkü samimiyetle emrinde olduğu Hazreti padişah, İslâmın Halifesi, devletin başı olarak rakipsizdi. Selefieri ve halefleri gibi oda şanlı Kayı boyunun müntesibi olan bir Türk idi.

Sadrazam bu asileri temizlediği zaman geçen müddetin üç yıl olduğunu yukarıda bildirmiştik. Bu asilerin ileri gelenleri­nin içinde Canbuladoğiu, Kalenderoğlu, Taviloğlu ve kardeşi Meymun'un kuvvetleri vardı. Bunların yekûnu yüzbini aşıyor­du. Dersaadete dönen sadrazamın yanında eşkiyadan alın­mış bayrakların sayısı dörtyüzü buluyordu. Sadrazamın aldı­ğı neticeden çok memnun kalan hazreti padişah bir çok ih­sanlarda bulundu. Şunu da ehemmiyetle belirtmek isteriz ki meşhur Kanije Kahramanı Tiryaki Hasan Paşa, Celâli tenki­linde bizzat Kuyucu Murad Paşanın yanında bulunmuş ve has müşavirliğini yapmıştır. Burada aklımıza şunu yazmak düşmüştür. Yazmadan geçemedik. İnşaallah kendi bölümü geldiği zaman daha detaylı olarak vereceğimiz bir meseleyi yeri geldiği için kısada olsa belirtmeyi uygun gördük. Kuyu­cu Murad Paşanın bu eşkiya tenkilinde devletin büyük hiz­metkârı ve islâmın aşık kulu Tiryaki Hasan Paşa, maksadı İslama muhalif bir işte şüphesizki Murad Paşaya muhalefetini gösterir idi. Böyle bir muhalefet söz konusu olmadığı gibi müşaviri haslık vazifesini ifa etmesi herhalde yukarıda mez­kûr tarihçinin kötü hükmünü ortadan kaldırır sağlam bir de­lildir. Yakın tarihi tetkik etmiş olanlar bilirlerki; büyük diye ta­nıtılmış olan Mithat Paşa, Cennetmekân Sultan Abdülhamid Hân tarafından sâdır olan bir hükümle kurulan mahkemece Merhum Sultan Abdülaziz Hân'ın ölümünden dolayı idama mahkûm edilmiş ve meşhur Plevne müdafii müşir Mareşal Gaazi Osman Paşa'nın reyiyle de bu hükme iştirak etmiş idi. Fakat otuzüç yıllık devrinde sadece sarayda işlenen bir cina­yetin failini idam ettiren kararı imzalamış olan Sultan Abdül­hamid Hân, damad-ı Şehriyari Gaazi Osman Paşa'nm bütün İsrarlarına rağmen ölüm kararını sürgüne tahvil etmişti. Şim­di okuyucu seçmek mecburiyetindedir. Sultan Abdülaziz'in ölümünden dolayı mahkûm olmuş olan Mithat Paşa mı? Yok­sa o idam hükmünün imzalanmasında rey'inden başka padi­şaha da İsrarda bulunan Şanlı Gaazi Müşir Osman Paşa mı? Bu vak'ayı göz önüne alırsak Kuyucu Murad Paşa'nın bu se­ferini haksız şekilde niteleyen yazara gereken cevabın veril­diği görülür.
Top