Sultan Ahmed Camii ve Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri
Sultan Ahmed Camii ve Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri
Bizans imparatorlarından Jüstiyen'in yaptırdığı Ayasofya-nın karşısında İslâm mimarisinin mümtaz eserlerinden biri olan Sultan Ahmed Camii altı minaresi ile deniz tarafından bakıldığında İstanbul'un görünen devasa manzarası içinde zarif bir şekilde hemen kendini belli eder. Altı adet minare-sinn etrafını süsleyen ondört şerefe; Sultan Ahmed Hazretlerini ondördüncü padişah olduğunun bir senedi olarak bazı tarihçilerin, Süleyman ve Musa Çelebileri padişah sayarak onaltıncı padişahtır demelerini yalanlarcasına... Bu büyük ve muazzam yapının mimarı Sedefkâr Mehmed Ağa, ustası Sinan gibi, manevi âlemden aldığı irşadlarla bu eseri bir elinde teşbih, bir elinde arşın, kâh oraya koşarak kâh buraya koşarak meydana çıkmasına savlet eder aziz bir muhteremdi. Ca-miinin içindeki çiniler ve hatt san'atının nefis örnekleri hâla mükemmel görüntüsünü devam ettirmektedir. Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri ise zamanının kutbu olduğu kuvvetli rivayetlerle günümüze kadar gelen bir ehlullahtı. Sultan Ahmed Hazretleri bu zata intisab etmiş ve onun irşadları ile seyrü sülük dalgalarında kulaçlar atmıştır.
Hazreti padişah intisabının ilk zamanlarında gönül sultanı Aziz Mahmud Hüdai Hazretlerine abdest alması için ibrikle su dörkerken, Valde Sultan'da peşkir (havlu) tutarken; Hazreti padişahın içinden bir ses «Şeyhim bir keramet göstersede mest olsak» der. Hazreti Şeyh abdest duasını bitirip, müridi olan padişaha bakar ve «Bizim gibi bir fakire padişah su döker, valide Sultan peşkir tutar, daha ne keramet istersiniz» diye padişahın kalbinden geçeni okuduğunu ihsas eder. Haibu-ki ehli tarik erbabı bilir ki, kalbini şeyhine teslim eden mürid şeyhinin elindedir. Ona o arzuyu şeyhi verdirir. Padişah bunun üzerine şeyhinin ellerine sarılır.
Aziz Mahmud Hüdai hazretleri Hicri 948, Milâdi 1541'de doğmuş ve doğum yeri Koçhisar'da tahsilini tamamladıktan sonra Bursa'ya gelmişti. Bursa'da kadılık ve medrese müderrislik (bu günkü lisanla profesörlük) yaparken tasavvuf deryasına dalar, şeyhinin emriyle İstanbul'a gelir. Burada nâmı yayılır. Sultan Ahmed hazretlerinin bir rüyasını tabir ettikten sonra Hazreti padişahı bağlıları arasına alan Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri şüphesizki padişahı matluplardan saydığı için tasarrufunu kullanıp padişaha o rüyayı' göstermiş ve tabirini yapınca da kendisine bağlamıştır. Bilindiği gibi seyrü sülük erbabınmın içinde matlubin tabir olunan bir zümre vardır. Onlar zamanın mutasarrıfının kendi getirdikleridir. Onlar gelmek istemeseler bile Efendi Hazretleri onlara öyle oyunlar yaparlarki sonunda o saadet kapısını çalarlar ve biz teslim olduk derler. İşte Sultan Ahmed Hazretleri de öyle matlubin bir zat idiki, böyle yüksek bir gönül sultanının bir mıhladız gibi çektiği cevherdi. Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri, Sultan Ahmed'den sonra 1. Mustafa, 2. Osman ve 4. Murad devrni yaşamış hatta o kudretli sultan 4. Murad'a bizzat Eyyub suî-tan'da kılıç kuşatmıştır.
Aziz Mahmud HQdai Hazretleri'nin Celvetiyye Tarikatının kurucusu olduğu Muhterem Doktor Hasan Küçük Beyefendinin «Tarikatlar» adlı eserinin 187. sahifesinde beyan edilmiştir. Çok kıymetli olan bu eserden bu malumatı yazarken kaynak olarak istifade ettiğimizi de belirtmeyi bir borç biliriz. Hicri 1038, Milâdi 1628'de intikal eden Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri Üsküdar üzerinden Beldei Tayyibe olan İstanbul'a elan rûh-u mübarekesi ile feyz ve nûr'unu saçma'ktadır. Onun müntesibi olan hiç bir denizcinin denizde boğulmadığı rivayeti pek yaygındır. Rahmetulahi aleyh.
Hazreti padişah intisabının ilk zamanlarında gönül sultanı Aziz Mahmud Hüdai Hazretlerine abdest alması için ibrikle su dörkerken, Valde Sultan'da peşkir (havlu) tutarken; Hazreti padişahın içinden bir ses «Şeyhim bir keramet göstersede mest olsak» der. Hazreti Şeyh abdest duasını bitirip, müridi olan padişaha bakar ve «Bizim gibi bir fakire padişah su döker, valide Sultan peşkir tutar, daha ne keramet istersiniz» diye padişahın kalbinden geçeni okuduğunu ihsas eder. Haibu-ki ehli tarik erbabı bilir ki, kalbini şeyhine teslim eden mürid şeyhinin elindedir. Ona o arzuyu şeyhi verdirir. Padişah bunun üzerine şeyhinin ellerine sarılır.
Aziz Mahmud Hüdai hazretleri Hicri 948, Milâdi 1541'de doğmuş ve doğum yeri Koçhisar'da tahsilini tamamladıktan sonra Bursa'ya gelmişti. Bursa'da kadılık ve medrese müderrislik (bu günkü lisanla profesörlük) yaparken tasavvuf deryasına dalar, şeyhinin emriyle İstanbul'a gelir. Burada nâmı yayılır. Sultan Ahmed hazretlerinin bir rüyasını tabir ettikten sonra Hazreti padişahı bağlıları arasına alan Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri şüphesizki padişahı matluplardan saydığı için tasarrufunu kullanıp padişaha o rüyayı' göstermiş ve tabirini yapınca da kendisine bağlamıştır. Bilindiği gibi seyrü sülük erbabınmın içinde matlubin tabir olunan bir zümre vardır. Onlar zamanın mutasarrıfının kendi getirdikleridir. Onlar gelmek istemeseler bile Efendi Hazretleri onlara öyle oyunlar yaparlarki sonunda o saadet kapısını çalarlar ve biz teslim olduk derler. İşte Sultan Ahmed Hazretleri de öyle matlubin bir zat idiki, böyle yüksek bir gönül sultanının bir mıhladız gibi çektiği cevherdi. Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri, Sultan Ahmed'den sonra 1. Mustafa, 2. Osman ve 4. Murad devrni yaşamış hatta o kudretli sultan 4. Murad'a bizzat Eyyub suî-tan'da kılıç kuşatmıştır.
Aziz Mahmud HQdai Hazretleri'nin Celvetiyye Tarikatının kurucusu olduğu Muhterem Doktor Hasan Küçük Beyefendinin «Tarikatlar» adlı eserinin 187. sahifesinde beyan edilmiştir. Çok kıymetli olan bu eserden bu malumatı yazarken kaynak olarak istifade ettiğimizi de belirtmeyi bir borç biliriz. Hicri 1038, Milâdi 1628'de intikal eden Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri Üsküdar üzerinden Beldei Tayyibe olan İstanbul'a elan rûh-u mübarekesi ile feyz ve nûr'unu saçma'ktadır. Onun müntesibi olan hiç bir denizcinin denizde boğulmadığı rivayeti pek yaygındır. Rahmetulahi aleyh.
Sultan Ahmed Camii ve Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri yorumları
Nezih Kanbur
24.01.2013Kanuni'nin 10.uncu padişah olması ve ardından şehzade Selim'in başa geçmiş olduğu düşünülürken Mimar Sinan'ın Selimiye Camii'ni 12 şerefeli olarak inşa etmesinin sebebi, "Şehzade Mustafa'yı 11. padişah olarak kabul etmesi olabilir mi?" diye araştırırken sitenize ulaşıverdim.
Yazının hemen başında "Sultanahmed Camii'nin, şerefe adedinin padişahın 16. padişah olduğunu yalanlarcasına 14 olduğu" ifadesini görünce hemen caminin bir resmini aradım. Çünkü 16 şerefesi var diye düşünüyordum.
Gerçekten de Sultanahmed Camii'nin zaten 16 şerefesi bulunmaktadır. Yazıda tutarsızlık var ya da birşeylerl yanlış yazılmış.
Bildirmek istedim
Sultan 1. Ahmed
- Batı Cephesinde Sulh Çalışmaları
- Celali Tenkiline Padişahı Davet
- Damad Halil Paşa'nın Sadareti
- Damad Mehmed Paşanın Sadareti
- Damad Nasuh Paşa'nın Sadareti ve İdamı
- Derviş Paşa'nın İdamı
- Derviş Paşa'nın Sadareti
- Ferhad Paşa'nın Serdarlığı
- Galata Kadı'sının Şapka Giyenden Vergi Alması ve Cizvitler
- İran Cephesinden Haberler
- Kuyucu Murad Paşa'nın Sadareti ve Celâli İsyanlarının Tenkili
- Kuyucu Murad Paşa'nın İran Seferi ve Vefatı
- Sultan 1. Ahmed'in Hanımları ve Çocukları
- Sultan 1. Ahmed'in Sadrıazamları ve Şeyhülislâmları
- Sultan Ahmed Camii ve Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri
- Sultan Ahmed Hazretlerinin Vefatı
- Yavuz Ali Paşa'nın Vefatı
- Yine Batı Cephesi
- Zitvatorok Antlaşması