Ferhad Paşa İle Askerin Arasının Açılması

Ferhad Paşa İle Askerin Arasının Açılması

Vezareti uzma makamında bulunan Ferhad Paşa, küffar üzerine sefer yapmak hususunda müzakere yapılan divan toplantısmdan konağına dönmek üzere maiyetiyle birlikte at üstünde yoia çıkmış, bir müddet ilerledikten sonra karşısında bin kadar, Kuloğlanı denilen ve türlü sebeplerden sipahi bö­lüklerine yerleştirilmeleri gecikmiş olmalarından dolayı cülus hsisi alamadıklarından şikâyet etmişlerdi. Ferhad Paşa ndisinden vazife isteyen bu askerlere mülayemetle (Evlatlarım hududa gidiniz ulufeleriniz orada verilecektir) dediyse Ae cevab olarak itirazlar, gürültüler hatta hareketlerle karşıla-ınca hiddetlenen paşa (sizden olan emire itaat etmeyen kâ­fir olur, avratları boş düşer, sizler bunu bilmez misiniz?) diye ölçüyü kaçıran bir hitabda bulunur. İsyancılar hemen soluğu Şeyhülislâmın yanında alırlar. Durumu anlatırlar. Şeyhülis­lâm ise sadrazamın böyle söylemesi ile kâfir olunup, avratla­rın boş düşmeyeceğini söylediyse de ve onları teselli ettiyse de asilerin istediği fetvayı da vermedi. Bunun üzerine dağılan asiler, sadrazamın sözlerini sipahi bölüklerine de yaymaya başladılar. Ertesi gün bu sözlerin büyük bir fitne çıkacağını tahmin eden divan bu adamların ulufelerini almak üzere toplanmalarını bildirdi, ulufe almak üzere toplanmaları emr edi­len asker ulufe yerine başka bir istekle divan'ın karşısına çık­tılar... Bu istek Veziriazam Ferhad Paşa'nın kellesi idi. Sadra­zam hitabesi esnasında bir sürçü lisan yüzünden kellesi iste­necek duruma getirmişti. Oldum bittim milletimiz kâfirlikle ithama ve aile ocağına yapılan tarize karşı çok hassastır. Sadrazam sinir ile söylenmiş bir sözün nelere mal olmakta olduğunu gördü. Asiler, ulufe istemiyor sadrazamın kellesi diye ter ter tepiniyordu. Bu sözden anlamaz topluluğu dağıt­mak için Yeniçeri Ağasının emriyle bir bölük yeniçeri ve sa­ray bostancıları vazifelendirilmiş, topluluk dağıtılmış fakat Yeniçeri, Sipahi ve Bostancılar ihtilafına başlangıç sayılacak fitne ortaya konmuş oluyordu. İki cihan serveri Efendimiz Hazretleri bir hadisi şerifinde meâlen (Bir fitne çıktığı zaman oturan, ayakta olandan, yatan oturandan daha hayırlıdır) di­ye buyurmuşlardı. İşte tecelli... Bundan böyle her yeniçeri sipahi ihtilafı bu olaya kadar.ğelir dayanır. Her neyse... Dağıtı­lan sipahilerin dağıtılan bu isyanlarında daha evvel sözünü ettiğimiz sabık veziriazam Sinan Paşa, Çağalazade ve Siyavuş Paşaların dahli görüldüğünden bir hat-ı hümayunla Anadoluya sürülmeleri tezekkür etmişti.

Sadrazam Ferhad Paşa, Eflâk üzerine doğru sefere çıkmış, damad İbrahim Paşa sadaret kaymakamlığına tayin buyurumuştu. Sinan Paşa tarafını ilzam eden Şeyhülislâm ve bazı vezirler, Hazreti Padişah nezdinde fırsat düştükçe; Ferhad Pa­şanın asker tarafından sevilmediğini, mahut olayın buna müncer olduğunu bu sebeple bir muvaffakiyet elde edileme­yeceğini söylemekte idiler. Bu türlü sözler sonunda 3. Mehmed hazretleri, Eflâk ile Buğdan'ı eyalet hükümlerine t.âbi tu­tarak Eflâk Beylerbeyliğine Cafer Paşayı tayin buyurmuşlar­dı. Sadrazam Ferhad Paşa İstanbul'dan ayrıldıktan 7 hafta sonra Rusçuk önlerinde, eskiden Eflâk Voyvodası olan Mihaii mağlup etmiş, dörtbin kelle ve beşyüz esir ile orduya katılan Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa ile müşavere ederek Tuna nehri üzerine bir köprü inşasına karar verdiler.

Bu kararlarını tatbike başladıkları esnada İstanbul'da dev­lete ancak kendilerinin hizmet edebileceği kanaatında olan sadaret kaymakamı damad İbrahim Paşa ve sürüldüğü Ana­dolu'ya her nasılsa gitmemiş olan Sinan Paşa aralarında itti­fak etmişler ve Ferhad Paşa hakkında ve aleyhinde Hazretİ Padişahtan bir ferman sızdırabilmişlerdi. Acaba damad İbra­him Paşa, Safiye Sultanın damadı olmak hasebiyle bu fer­manı kayınvalidesine mi dayanarak alabilmişti... Bunu bilemiyoruz. Fakat ileride görülecektir İbrahim Paşa, valide sul­tan olan kaynanasından padişah katında çok şefaat görecektir. İdam fermanını havi olan Mabeynci Ahmed Ağa, iradei seniyye ile ordugâha vasıl olmuşsa da hakkında sadır olan hükmü adamları vasıtasiyle haber alan Ferhad Paşa, mührü hümayunu Satırcı Mehmed Paşaya teslim ederek ya­nına aldığı üçbin süvari ile İstanbul'a doğru yola çıkmıştı. Ta­rihler bu sırada Hicri 1003, Miladi 1595 yılını gösteriyordu. Sinan Paşa 4. defa Veziriazamlığa tavin edilmiş ve Ferhad Paşa aleyhinde çok şiddetli takibata geçmiş, yanında yeniçe­ri askerleri olduğu halde Eflâk'a doğru yola çıkmıştı. Yan yolda Ferhad Paşa'ya rastgelmiş (Kellesi benim, serveti si­zin) diye bağırarak yanındaki askeri Ferhad Paşa üzerine salmıştı. Ferhad Paşa malına acımamış onları müdafaaya girmeyerek uzaklaşıp kelleyi kurtarabilmişti. Çünkü yeniçeri­ler malları görünce Ferhad Paşanın kellesini unutuvermişlerdi. Bu badireyi atlatan Ferhad Paşa, Valide sultana intisab ederek onun yardımlarıyla kelleyi kurtarmış ve çiftliğinde ra­hat oturmasına müsaade olunmuşsa da bu arada Salamon Eskinazi adlı bir yahudinin saraya Ferhad Paşa lehine yaptığı tavassut ters patlayan bir torpil olmuş, önce Yedikule zindanını boylamış, yahudinin tavassutuna kalmış bir vezirin akıbeti kelleyi kaybetmek olmalıydı ve öyle de oldu.

Şunu hiç unutmamak icab ederki; yahudi daima İslama ve müslümana düşmandır. Kur'an-ı Kerim bu kavme daima işa­ret etmiştir. Onun yâni yahudinin düşmanlığı nasıl bir ateşse dostluğu da öyle bir ateştir. Ateşin vazifesi yakmaktır... Bir müslüman olarak daima hatırımızda bulundurmalıyız işte bu vak'a bile burda müşahhas bir İbret olarak kendini sergiliyor.
Top