Kanuni'nin Son Seferi Zigetvar Seferi
Kanuni'nin Son Seferi Zigetvar Seferi
Hazreti Padişah, evlâtlarını kaybetmenin üzüntüsü bu arada bazı mühim vaka'alar sebebi ile bir hayli yorulmuş ve yıpranmıştı. Padişahlığı 46 yıla varan bir müddeti bulmuş ve bu kırkaltı yılın yansından çoğu at sırtında, kılıç elde, göz düşmanda, fikir milleti islâmiyye'nin rahat ve huzurunu, kalb ile Vacib-ul Vücud'un, yâni Hakk (Cele Celâlühun) emirlerine açık olarak geçmişti. Süleyman Kaanuni'nin kızı Mihrimah Sultan, kalb gözü açık bir mâna hanım olarak, İslâm için Allah için cihad etmeyi kendine vazife bilen babasının bu husustaki en büyük yardımcı ve teşcikçisiydi.
Kaanuni Sultan Süleyman Han'ın Zİğetvar seferi adını alan ve son seferi olan bu seferi anlatırken şu mealdeki Hadls-i Şerifi okuyucularımıza hatırlatıyoruz: «Allah yolunda cihad ederken ölenler şehiddirler».
Kaanuni Sultan Süleyman Dersaadet'ten ayrıldıktan sonra rahatsızlığı arttı. At üstünde durması bile artık ızdıraplar veriyordu. Bunun için tekerlekli taht'a benzer bir araba yapıldı. Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa önden ilerleyip arızalı yolları nisbeten düzgünleştiriyor, sevgili padişahının, o muazzez vücudunun daha az incinmesine gayret gösteriyordu. Böyle uzun bir müddet yolculuk yapılması Padişaha iyi gelmiş, nisbeten kendisini toparlamıştı. Bu arada Trakya, Bulgaristan ve Sırbistan geçilmiş idi. Belgrad'a gelindiğinde Hazreti Padişah Orduyu Hümayunu topladı. Bir resmî.geçid yaptıktan sonra zaferler kokusunun yabancısı olmayan atının üzerine bindi ve Tuna böyle at üstünde geçildi.
Macaristan Kralı genç Zapolya, Hazreti Padişahı yanında asilzadeleri olduğu halde içten gelen bir samimiyyetie karşıladı ve kendisine çok kıymetli hediyeler sundu. Hazreti Padişah bu durumdan çok mütehassıs oldu. Zapolya'yı gözlerinden öpüp onun Macaristan Krallığını kuvvetlendireceğini vaat etmek lûtfunda bulundu.
Zapolya'yı uğurlayan Hazreti Padişah, Drava nehri üzerin de yüzyirmi dubadan kurulmuş uzun bir köprüden ordusunu geçirterek Erdel topraklarına varıldı. Kaanuni ikiyüzbin kişilik ordusunun geçişini Tuna'dan getirttiği bir kalyondan seyretti. Bu ordu sevgili padişahlarını zafer çığlıkları ile selâmladı.
Bilindiği gibi Bûdin ve Belgrad, Devleti Aliyye'nin bu bölgede iki kuvvetli istihkamıydı. Buna bir üçüncü istihkâm ilâvesi olarak Zigetvar kalesini düşünen Padişahı Cihan, orduyu hümayunu Zigetvar kalesine sevk etti.
Bûdin Beylerbeyi Arslan Paşa orduyu hümayuna zaman kazandırmak için halisane bir niyetle Salmo Kontu'nun üzerine yürüdü fakat muvaffakiyyet temin edemedi. Kesin bir mağlûbiyyet de almamış olmasına rağmen yaptığı hatalardan ikisi çok önemli idi. Birincisi kendi insiyatifiyle düşman ...üzerine yürümüştü. Halbuki devletin bir politikası vardı. İstişaresiz hareket iyi netice verse bile makbul görülmezdi. Tarih böyle olaylarla doludur. İkincisi ise Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa'ya yediği mektuplar hiyerarşiyi ortadan kaldıran seviyedeydi.
Şüphesiz ki Aslan Paşa bu hataları biliyordu. Fakat böyle yapmış olması meselede mevzi olarak haklı olmaya dayanıyordu. Mevzi haklılık genede haklılığı getirmiyordu. Devleti Osmaniyye bir kılıç gibidir, bir tarafı keskin bir tarafı ise keskin değildir. Muvaffak olmak için ne lazımsa iste al. Fakat muvaffakiyet husule gelmezse baş gider. Muvaffakiyet temin olursa elde ettiğinin bir kaç misli padişah iltifat ve hediyelerine gark olursun.
Aslan Bey'in şansına başı vermek düşmüştü. İki rekât namazı müteakip boynunu uzattı ve bu iş bitti.
Zigetvar kalesi, Avrupa'nın ünlü kumandanlarından Zîrinyi tarafından müdafaa olunuyordu. Devleti Osmaniyye kahramanları her zaman takdir etmiş kahramanoğlu kahramanlara ait bir devletti. Zîrinyi'ye Hırvatistan valiğini vereceğini kaleyi kan akıtmadan teslim etmesini istediler. Zîrinyi bu talebi geri çevirdi. Osmanyı'ya düşen bileğinin hakkıyla kaleyi geçirmekti. Ve hücumlar başladı. Kale son derece metin bir kale olduğundan düşmüyordu. Beri tarafta Cihan Padişahı çok ağırlaşan nefeslerinin arasında mücahidlerin halini soruyor ve «Ah Zigetvar ne zaman bana yâr olacaksın?» diye söyleniyor, «Bana bu kaleyi ne zaman vereceksiniz?» diye Sokullu ve yanındakilere soruyordu.
Zîrinyi, mücahidlerin hücumlarından bunalmış artık talihin yardam etmeyeceğni anlamış şanına lâyık bir ölüm aramaya başlamıştı ve o bir huruç hareketiyle elinde kılıçla ölmek olabilirdi...
Zîrinyi bütün askerlerini toplayıp onlara bir hitabede bulundu ve konuşmasının sonunu şöyle bağladı: «Benimle ölmek isteyenler yanıma gelsin» deyince 600 kişi yanına geldi. Kılıçlarını çektiler, kapıyı açtılar ve mücahidlerin üzerine saldırdılar. Daha ilk anda Zîrinyi başına isabet eden iki mermi ve göğsüne saplanan ok ile arzuladığı Ölüme kavuştu. Fakat daha güzel bir şeye kavuştu. Civanmerd İslâm askeri bu kumandanın cesedini yerden kaldırıp bir top arabasının üzerine saygıyla koydular. Kâfir de olsa bir askere gereken hürmeti gösteren millet şüphesiz ki Zîrinyi'den çok daha büyümüş oluyordu tarih huzurunda...
Huruç için çıkan Zîrnyi intihar ekibi bir anda yok edilmiş ve açık kapıdan kaleye dalan mücahidler Zigetvar'ı şanlı Hilâl'e kavuşturmuşlarsa da, otağı hümayununda Cihan Padişahı son nefesini veriyordu. Bir çok tarihler bu zafer haberini alamadan öldüğünü söyledikleri Kaanuni Sultan Süleyman Han'ın tazarruları bu kalenin kendisinin olmasını istediği, duayı kalbiyi yerine getirdikten başka dua'yı fiili'yi de yerine getiren bu yüce Sultan, Velî Padişahoğlu, Velî Kaanuni Sultan Süleyman Han elbette alındığını görmüştü. Çünkü âlemlerin Rabbi Allah (C.C.) velî kularının dualarını kabul ve semeresini gösterenlerdendir.
Zigetvar, Osmanlı'ya yâr olmuş, Cihan Padişahı ise her zaman beraber olduğu Rabbine dönmüştü. Sokullu Mehmed Paşa'ya düşen ise durumu hiç belli etmeden yeni padişah taht'a geçene kadar Hazreti Padişahı sağ gösterebilmekti. Derhal onun imzalarını kullanarak her tarafa zafernâmeler gönderip fetih haberlerini müjdeledi. Asker zaferlere kavuştuğundan Zaferler Padişahına duâ ediyor, Sokullu savaşta muvaffakiyetler gösterenlere hediyeler sunuyor, Padişah rahatsız olduğundan bu törenlere katılamıyor diyerek fevkalâde bir şekilde durumu idare ediyordu.
Hazreti Padişahın hayatında 10 sayısı çok büyük tevafuklar gösterir. Şöyle ki; Dünyaya teşrifleri onuncu asrı Hicrî'nin başlarında olmuştu. Osmanlı Devleti'nin onuncu padişahı oldu. Kendi zamanında yaşayan on hükümdarın en şevkatlisi ve büyüğüydü. Zamanında en büyük şehirlerin sayısı ise on adetti. Zamanı saltanatlarında on sadrazam ve on reis'üi kût-tap vazife aldığı gibi on adet fetih yapmıştı.
Büyük adamlar, büyük adamların yetişmesine vesile olurlar. Bu misalden bazı isimleri sayarak cennetmekânın hayatını anlatmaya son verelim.
Denizler Padişahı Barbaros Hayreddin Paşa ve Turgut Reis, Salih Reis gibi denizciler, Şeyhul İslâm Ebussuud Efendi gibi yüksek dîni otorite, dünyanın hâlâ hayranlığını muhafaza ettiği Mimar Sinan, şâirlerden Fuzûlî ve Bakî, meşhur tarihçi Reis'ül Küttap Feridun gibi zatların hâmisi olmuştu.
Mimar Sinan'a yaptırttığı Süleymaniye Câmiinin avlusundaki, kendinden evvel vefat eden sevgili hanımı Hürrem Sul-tan'Ia aynı türbede ebedî istirahatgâhlarında uyumaktadırlar. Tarihler Hicrî 974/Milâdî 1568 yılını gösteriyordu.
Kaanuni Sultan Süleyman Han'ın safhai hayatın: anlatmayı bitirirken iyi biliyoruz ki, Barbaros Hayreddin Paşa'nin meşhur Preveze Zaferini hiç anmadık. Halbuki bu, Devleti Osmanİyye'nin kuruluşundan üç asır sonra dünya denizlerinin hâkimi olduğunu belgeleyen bir zaferdir.Bu zaferi muhterem M. Ertuğrul Düzdağ Bey'in sadleştirip bu milletin evlâd-larına kazandırdığı Tercüman Bİnbir Temel eser serisinin 14 ve 15'inci kitabı olan «Gazavatı Hayreddin Paşa» adlı eserden ikinci cild sh. 188/19l'den aynen nakli uygun gördük.
Kaanuni Sultan Süleyman Han'ın Zİğetvar seferi adını alan ve son seferi olan bu seferi anlatırken şu mealdeki Hadls-i Şerifi okuyucularımıza hatırlatıyoruz: «Allah yolunda cihad ederken ölenler şehiddirler».
Kaanuni Sultan Süleyman Dersaadet'ten ayrıldıktan sonra rahatsızlığı arttı. At üstünde durması bile artık ızdıraplar veriyordu. Bunun için tekerlekli taht'a benzer bir araba yapıldı. Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa önden ilerleyip arızalı yolları nisbeten düzgünleştiriyor, sevgili padişahının, o muazzez vücudunun daha az incinmesine gayret gösteriyordu. Böyle uzun bir müddet yolculuk yapılması Padişaha iyi gelmiş, nisbeten kendisini toparlamıştı. Bu arada Trakya, Bulgaristan ve Sırbistan geçilmiş idi. Belgrad'a gelindiğinde Hazreti Padişah Orduyu Hümayunu topladı. Bir resmî.geçid yaptıktan sonra zaferler kokusunun yabancısı olmayan atının üzerine bindi ve Tuna böyle at üstünde geçildi.
Macaristan Kralı genç Zapolya, Hazreti Padişahı yanında asilzadeleri olduğu halde içten gelen bir samimiyyetie karşıladı ve kendisine çok kıymetli hediyeler sundu. Hazreti Padişah bu durumdan çok mütehassıs oldu. Zapolya'yı gözlerinden öpüp onun Macaristan Krallığını kuvvetlendireceğini vaat etmek lûtfunda bulundu.
Zapolya'yı uğurlayan Hazreti Padişah, Drava nehri üzerin de yüzyirmi dubadan kurulmuş uzun bir köprüden ordusunu geçirterek Erdel topraklarına varıldı. Kaanuni ikiyüzbin kişilik ordusunun geçişini Tuna'dan getirttiği bir kalyondan seyretti. Bu ordu sevgili padişahlarını zafer çığlıkları ile selâmladı.
Bilindiği gibi Bûdin ve Belgrad, Devleti Aliyye'nin bu bölgede iki kuvvetli istihkamıydı. Buna bir üçüncü istihkâm ilâvesi olarak Zigetvar kalesini düşünen Padişahı Cihan, orduyu hümayunu Zigetvar kalesine sevk etti.
Bûdin Beylerbeyi Arslan Paşa orduyu hümayuna zaman kazandırmak için halisane bir niyetle Salmo Kontu'nun üzerine yürüdü fakat muvaffakiyyet temin edemedi. Kesin bir mağlûbiyyet de almamış olmasına rağmen yaptığı hatalardan ikisi çok önemli idi. Birincisi kendi insiyatifiyle düşman ...üzerine yürümüştü. Halbuki devletin bir politikası vardı. İstişaresiz hareket iyi netice verse bile makbul görülmezdi. Tarih böyle olaylarla doludur. İkincisi ise Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa'ya yediği mektuplar hiyerarşiyi ortadan kaldıran seviyedeydi.
Şüphesiz ki Aslan Paşa bu hataları biliyordu. Fakat böyle yapmış olması meselede mevzi olarak haklı olmaya dayanıyordu. Mevzi haklılık genede haklılığı getirmiyordu. Devleti Osmaniyye bir kılıç gibidir, bir tarafı keskin bir tarafı ise keskin değildir. Muvaffak olmak için ne lazımsa iste al. Fakat muvaffakiyet husule gelmezse baş gider. Muvaffakiyet temin olursa elde ettiğinin bir kaç misli padişah iltifat ve hediyelerine gark olursun.
Aslan Bey'in şansına başı vermek düşmüştü. İki rekât namazı müteakip boynunu uzattı ve bu iş bitti.
Zigetvar kalesi, Avrupa'nın ünlü kumandanlarından Zîrinyi tarafından müdafaa olunuyordu. Devleti Osmaniyye kahramanları her zaman takdir etmiş kahramanoğlu kahramanlara ait bir devletti. Zîrinyi'ye Hırvatistan valiğini vereceğini kaleyi kan akıtmadan teslim etmesini istediler. Zîrinyi bu talebi geri çevirdi. Osmanyı'ya düşen bileğinin hakkıyla kaleyi geçirmekti. Ve hücumlar başladı. Kale son derece metin bir kale olduğundan düşmüyordu. Beri tarafta Cihan Padişahı çok ağırlaşan nefeslerinin arasında mücahidlerin halini soruyor ve «Ah Zigetvar ne zaman bana yâr olacaksın?» diye söyleniyor, «Bana bu kaleyi ne zaman vereceksiniz?» diye Sokullu ve yanındakilere soruyordu.
Zîrinyi, mücahidlerin hücumlarından bunalmış artık talihin yardam etmeyeceğni anlamış şanına lâyık bir ölüm aramaya başlamıştı ve o bir huruç hareketiyle elinde kılıçla ölmek olabilirdi...
Zîrinyi bütün askerlerini toplayıp onlara bir hitabede bulundu ve konuşmasının sonunu şöyle bağladı: «Benimle ölmek isteyenler yanıma gelsin» deyince 600 kişi yanına geldi. Kılıçlarını çektiler, kapıyı açtılar ve mücahidlerin üzerine saldırdılar. Daha ilk anda Zîrinyi başına isabet eden iki mermi ve göğsüne saplanan ok ile arzuladığı Ölüme kavuştu. Fakat daha güzel bir şeye kavuştu. Civanmerd İslâm askeri bu kumandanın cesedini yerden kaldırıp bir top arabasının üzerine saygıyla koydular. Kâfir de olsa bir askere gereken hürmeti gösteren millet şüphesiz ki Zîrinyi'den çok daha büyümüş oluyordu tarih huzurunda...
Huruç için çıkan Zîrnyi intihar ekibi bir anda yok edilmiş ve açık kapıdan kaleye dalan mücahidler Zigetvar'ı şanlı Hilâl'e kavuşturmuşlarsa da, otağı hümayununda Cihan Padişahı son nefesini veriyordu. Bir çok tarihler bu zafer haberini alamadan öldüğünü söyledikleri Kaanuni Sultan Süleyman Han'ın tazarruları bu kalenin kendisinin olmasını istediği, duayı kalbiyi yerine getirdikten başka dua'yı fiili'yi de yerine getiren bu yüce Sultan, Velî Padişahoğlu, Velî Kaanuni Sultan Süleyman Han elbette alındığını görmüştü. Çünkü âlemlerin Rabbi Allah (C.C.) velî kularının dualarını kabul ve semeresini gösterenlerdendir.
Zigetvar, Osmanlı'ya yâr olmuş, Cihan Padişahı ise her zaman beraber olduğu Rabbine dönmüştü. Sokullu Mehmed Paşa'ya düşen ise durumu hiç belli etmeden yeni padişah taht'a geçene kadar Hazreti Padişahı sağ gösterebilmekti. Derhal onun imzalarını kullanarak her tarafa zafernâmeler gönderip fetih haberlerini müjdeledi. Asker zaferlere kavuştuğundan Zaferler Padişahına duâ ediyor, Sokullu savaşta muvaffakiyetler gösterenlere hediyeler sunuyor, Padişah rahatsız olduğundan bu törenlere katılamıyor diyerek fevkalâde bir şekilde durumu idare ediyordu.
Hazreti Padişahın hayatında 10 sayısı çok büyük tevafuklar gösterir. Şöyle ki; Dünyaya teşrifleri onuncu asrı Hicrî'nin başlarında olmuştu. Osmanlı Devleti'nin onuncu padişahı oldu. Kendi zamanında yaşayan on hükümdarın en şevkatlisi ve büyüğüydü. Zamanında en büyük şehirlerin sayısı ise on adetti. Zamanı saltanatlarında on sadrazam ve on reis'üi kût-tap vazife aldığı gibi on adet fetih yapmıştı.
Büyük adamlar, büyük adamların yetişmesine vesile olurlar. Bu misalden bazı isimleri sayarak cennetmekânın hayatını anlatmaya son verelim.
Denizler Padişahı Barbaros Hayreddin Paşa ve Turgut Reis, Salih Reis gibi denizciler, Şeyhul İslâm Ebussuud Efendi gibi yüksek dîni otorite, dünyanın hâlâ hayranlığını muhafaza ettiği Mimar Sinan, şâirlerden Fuzûlî ve Bakî, meşhur tarihçi Reis'ül Küttap Feridun gibi zatların hâmisi olmuştu.
Mimar Sinan'a yaptırttığı Süleymaniye Câmiinin avlusundaki, kendinden evvel vefat eden sevgili hanımı Hürrem Sul-tan'Ia aynı türbede ebedî istirahatgâhlarında uyumaktadırlar. Tarihler Hicrî 974/Milâdî 1568 yılını gösteriyordu.
Kaanuni Sultan Süleyman Han'ın safhai hayatın: anlatmayı bitirirken iyi biliyoruz ki, Barbaros Hayreddin Paşa'nin meşhur Preveze Zaferini hiç anmadık. Halbuki bu, Devleti Osmanİyye'nin kuruluşundan üç asır sonra dünya denizlerinin hâkimi olduğunu belgeleyen bir zaferdir.Bu zaferi muhterem M. Ertuğrul Düzdağ Bey'in sadleştirip bu milletin evlâd-larına kazandırdığı Tercüman Bİnbir Temel eser serisinin 14 ve 15'inci kitabı olan «Gazavatı Hayreddin Paşa» adlı eserden ikinci cild sh. 188/19l'den aynen nakli uygun gördük.
Kanuni Sultan Süleyman
- Kanuni Sultan Süleyman Han
- Bazı Mühim Vak'alar
- Dördüncü Seferin Yapılmasına Sebep Olan Vukuat
- Hazreti Barbaros Hayreddin Paşa'nın Preveze Zaferi
- Hindistan'ın İmdadına Gidiş
- İran Seferi Onbirinci Seferi Hümayun
- Kanuni Sultan Süleyman'ın Belgrad Seferi
- Kanuni Sultan Süleyman'ın Hanımları ve Çocukları
- Kanuni Sultan Süleyman'ın Mohaç Seferi
- Kanuni Sultan Süleyman'ın Ölümü
- Kanuni Sultan Süleyman'ın Rodos Seferi
- Kanuni Sultan Süleyman'ın Sadrıazamları ve Şeyhülislamları
- Kanuni'nin Altıncı Seferi Hümayun Irak Seferi
- Kanuni'nin Beşinci Seferi Hümayun
- Kanuni'nin Dokuzuncu Seferi Macaristan Seferi
- Kanuni'nin Onuncu Seferi Avusturya Seferi
- Kanuni'nin Sekizinci Seferi Boğdan Seferi
- Kanuni'nin Son Seferi Zigetvar Seferi
- Kanuni'nin Yedinci Seferi Korfu Seferi
- Mısır Valiliği İsyanı
- Onikinci Seferi Hümayun Nahcivan Seferi veya Üçüncü İran Seferi
- Preveze Savaşı
- Şehzade Beyazıt Sultan'ın İdamı
Büyük Osmanlı Tarihi
- Büyük Osmanlı Tarihi: Giriş
- Anadolu'da Yurt Tutan Beylikler
- Sultan Osman Gazi
- Sultan Orhan Gazi
- Sultan Murad Hüdavendigar
- Sultan Yıldırım Bayezid Han
- Sultan Çelebi 1. Mehmed
- Sultan 2. Murad Han
- Fatih Sultan Mehmed Han
- Sultan 2. Bayezid Han
- Yavuz Sultan Selim
- Kanuni Sultan Süleyman
- Sultan 2. Selim Han
- Sultan 3. Murad Han
- Sultan 3. Mehmed Han
- Sultan 1. Ahmed
- Sultan 1. Mustafa ve Sultan 2. Osman (Genç Osman)
- Sultan 4. Murad Han
- Sultan İbrahim Han
- Sultan 4. Mehmed Han
- Sultan 2. Süleyman Han
- Sultan 2. Ahmed Han
- Sultan 2. Mustafa Han
- Sultan 3. Ahmed Han
- Sultan 1. Mahmud Han
- Sultan 3. Osman Han
- Sultan 3. Mustafa Han
- Sultan 1. Abdülhamit Han
- Sultan 2. Abdülhamid Han