Kanuni Sultan Süleyman'ın Rodos Seferi
Hazreti Padişahın ikinci seferi Rodos üzerine olmuştur. Bu seferin ehemmiyeti çok büyüktü. Rodos ticarî ve coğrafi bakımdan çok mühim bir hedefti. Hazreti Fatih burayı daha evvel fetih etmek istemişse de kendisine müyesser olmamıştı. Yavuz Selim Hazretlerinin Mısır'ı Devleti Aliyye'nin sınırları içine alışı, Rodos'un fethini icab ettiriyordu. Buna teşebbüs etmeyi kararlaştıran Yavuz Selim hazırlıkları kifayetsiz bulmuştu. Bu kifayetsiz buluş Rodos'u almayı gaye edindiğini gösterir. Fakat zatı mübareğin vefatı bu tasarının gerçekleşmesine İmkân bırakmadı.
Kaanuni Sultan Süleyman, Belgrad seferinden zaferle döndükten sonra boş durmamıştı. İstanbul tersanesinde bir çok gemi yaptırıp bunlarla asker nakli için hazırlıklara başlarken... öte yandan Rodos Adası hakimleri olan şövalyeler, belli bir vergi ödemek, Osmanlı adına para basmak ve Osmanlı'ya bağlı bir sancak olma şartlarını da bildirmişti. Şövalyeler bu teklifi kabul etmemişlerdi. Bu teklifin reddi, Devleti Osmaniyye'nin Rodos'a harp ilânına vesile olmuştu.
Rodos kuşatmasına donanmayı İstanbul'dan gönderen Hz. Padişah Marmaris'e kadar kara yolu ile gelip Marmaris'te gemiye binmişti. Adaya çıkılmış fakat merkezi kale çok tahkim edilmiş olduğundan muhasara beş ay sürdü. Son bir hücum netjcesinde gerek adanın tamamı gerekse şehir Osmanlı Önünde boyun eğmiş, sancak-ı şerifin hâkimiyyeti tescil olunmuştu.
Rodos'un en büyük klişesi camie çevrilmekle beraber, hemen yanıbaşında Süleymaniyye adı verilen bir cami inşasına başlandı. Anadolu'dan bir çok müslüman getirilip oraya yerleştirildi. Bu müslümanlar, evlâdı fatihandırlar. Çünkü bir toprak parçasının fethi, kalblerin fethiyle tamamlanmadıktan sonra maksûdu menzile ulaşılmış sayılmaz.
Rodos Adası çok karışık milletlere mensub insanlara sığınma yeri olmuş bir ada idi. Bu fetih neticesinde sanki Avrupa'nın bir maketi fetih olunmuştu. Çünkü fetih sırasında gurublar halinde oraya yerleşmiş milletlerin mensublarının ait oldukları esas ülkelerini saydığımızda bu görüşümüzün haklılık kazandığı görülür. Bu gurublar şunlardı: Alman, İngiliz, Fransız, İtalyan, İspanyollar ve Portekizlilerdi.
Bu muhtelif gurubların bağlı oldukları milletler buna çok kızmışlar ve bunun intikamını almak için aralarında ittihat etmeğe karar vermişlerdi. Osmanlı Devleti için artık yapılacak iş bunların birleşmelerini önlemek seri ve kuvvetli ordularla durmadan sefer yapmak, seferi hümayun olmadığı zamanlarda ise serhad boylarının kahramanları, savaş alanlarının fedakâr öncüleri akıncı (Seriyye) birlikleri vasıtasıyla onları daima taciz etmekti. Hazreti Padişah bunu böyle tertib etti. Tarihler Hicri 928 / Milâdi 1522 yılını gösteriyordu.
Kaanuni Sultan Süleyman, Belgrad seferinden zaferle döndükten sonra boş durmamıştı. İstanbul tersanesinde bir çok gemi yaptırıp bunlarla asker nakli için hazırlıklara başlarken... öte yandan Rodos Adası hakimleri olan şövalyeler, belli bir vergi ödemek, Osmanlı adına para basmak ve Osmanlı'ya bağlı bir sancak olma şartlarını da bildirmişti. Şövalyeler bu teklifi kabul etmemişlerdi. Bu teklifin reddi, Devleti Osmaniyye'nin Rodos'a harp ilânına vesile olmuştu.
Rodos kuşatmasına donanmayı İstanbul'dan gönderen Hz. Padişah Marmaris'e kadar kara yolu ile gelip Marmaris'te gemiye binmişti. Adaya çıkılmış fakat merkezi kale çok tahkim edilmiş olduğundan muhasara beş ay sürdü. Son bir hücum netjcesinde gerek adanın tamamı gerekse şehir Osmanlı Önünde boyun eğmiş, sancak-ı şerifin hâkimiyyeti tescil olunmuştu.
Rodos'un en büyük klişesi camie çevrilmekle beraber, hemen yanıbaşında Süleymaniyye adı verilen bir cami inşasına başlandı. Anadolu'dan bir çok müslüman getirilip oraya yerleştirildi. Bu müslümanlar, evlâdı fatihandırlar. Çünkü bir toprak parçasının fethi, kalblerin fethiyle tamamlanmadıktan sonra maksûdu menzile ulaşılmış sayılmaz.
Rodos Adası çok karışık milletlere mensub insanlara sığınma yeri olmuş bir ada idi. Bu fetih neticesinde sanki Avrupa'nın bir maketi fetih olunmuştu. Çünkü fetih sırasında gurublar halinde oraya yerleşmiş milletlerin mensublarının ait oldukları esas ülkelerini saydığımızda bu görüşümüzün haklılık kazandığı görülür. Bu gurublar şunlardı: Alman, İngiliz, Fransız, İtalyan, İspanyollar ve Portekizlilerdi.
Bu muhtelif gurubların bağlı oldukları milletler buna çok kızmışlar ve bunun intikamını almak için aralarında ittihat etmeğe karar vermişlerdi. Osmanlı Devleti için artık yapılacak iş bunların birleşmelerini önlemek seri ve kuvvetli ordularla durmadan sefer yapmak, seferi hümayun olmadığı zamanlarda ise serhad boylarının kahramanları, savaş alanlarının fedakâr öncüleri akıncı (Seriyye) birlikleri vasıtasıyla onları daima taciz etmekti. Hazreti Padişah bunu böyle tertib etti. Tarihler Hicri 928 / Milâdi 1522 yılını gösteriyordu.
Kanuni Sultan Süleyman
- Kanuni Sultan Süleyman Han
- Bazı Mühim Vak'alar
- Dördüncü Seferin Yapılmasına Sebep Olan Vukuat
- Hazreti Barbaros Hayreddin Paşa'nın Preveze Zaferi
- Hindistan'ın İmdadına Gidiş
- İran Seferi Onbirinci Seferi Hümayun
- Kanuni Sultan Süleyman'ın Belgrad Seferi
- Kanuni Sultan Süleyman'ın Hanımları ve Çocukları
- Kanuni Sultan Süleyman'ın Mohaç Seferi
- Kanuni Sultan Süleyman'ın Ölümü
- Kanuni Sultan Süleyman'ın Rodos Seferi
- Kanuni Sultan Süleyman'ın Sadrıazamları ve Şeyhülislamları
- Kanuni'nin Altıncı Seferi Hümayun Irak Seferi
- Kanuni'nin Beşinci Seferi Hümayun
- Kanuni'nin Dokuzuncu Seferi Macaristan Seferi
- Kanuni'nin Onuncu Seferi Avusturya Seferi
- Kanuni'nin Sekizinci Seferi Boğdan Seferi
- Kanuni'nin Son Seferi Zigetvar Seferi
- Kanuni'nin Yedinci Seferi Korfu Seferi
- Mısır Valiliği İsyanı
- Onikinci Seferi Hümayun Nahcivan Seferi veya Üçüncü İran Seferi
- Preveze Savaşı
- Şehzade Beyazıt Sultan'ın İdamı