ihya.org

1. Ahmet

Celali Tenkiline Padişahı Davet

Anadoludaki isyanları bastırmak üzere memur olunan Na-suh ve Ali Paşalar, kuvvetlerini bir araya toplamışlar ve Uzun Halilin üzerine yürümüşlerdi. Devlet kuvvetleri ile Uzun Ha­lil'in kuvvetleri Konya ile Kütahya arasında karşı karşıya gel­mişler ve vukubulan savaşta devletin ordusu bozulmuştu. Nasuh Paşa bu bozgunun mesuliyetini Ali Paşanın üzerine yıkmış ve onu idam ederek derhal İstanbul'a gitmek üzere harekete geçmiş kısa zamanda Dersaadete vasıl olarak Hu­zuru şahaneye çıkmış ve hazreti padişahı eşkiya tenkiline çıkması hususunda iknaya çalışmıştır.

Gerek Şeyhülislâm gerekse padişahın hocası Mustafa Efendi bu fikre karşı idiler. Fakat Hazreti Padişah Bursa'ya geçerek durumu yerinde müşahede etmek istedi. Padişahın Bursa'da bulunduğu sırada İstanbul'da gerek sipahiler gerek­se yeniçeriler bir takım uygunsuzluklar yaptılar. Sultan Ah-med Hazretleri derhal İstanbul'a avdet ederek bu hareketlerin ileri gelenlerini cezalandırdı.

Yine Batı Cephesi

Sadrazam Lâlâ Mehmed Paşa, Estergon kalesinden başka ufak tefek kaleleride ele geçirmeye devam ediyordu. Öte yandan bir çok esir elde edilmişti. Anadoluda bulunan eski asilerden affı şahaneye mazhar olmuş olan Deli Hüseyin Pa­şa Tamişvar Beylerbeyliğine getirilmişti. Fakat bu adamın eski huyu depreşmiş olacakki; bulunduğu Tamışvar'da bir çok zulümler ortaya koyuyordu. Bu zulümler bir gün ihanete de dönebilirdi. Zira Batı hududları Doğu hududlar gibi düşü­nülemezdi. Ayrıca İslâm devleti fetih ettiği bölgede değil zu­lüm yapmak hak ve adaletin koruyucusu olmakla vazifeliydi.

Bir çok hiristiyan, müslümanların bu tavırlarına hayran ka­larak islâmı tetkik etmişler ve ihtida ederek islâmı seçmişler ve insanlık şerefini ihraz etmişlerdir. Bir çok tarihçiler bilhas­sa ecnebi tarihçiler ve bizden de tam bir islamcı görüşle me­seleye bakmayan bazı müverrihler ve son zaman tarihçileri bir çok insana ki, bunların içinde nice yüksek makamlarla din-ü devlete hizmet vermiş olanlar vardır bunları dönme ta­biri ile anlatırlar. Halbuki islâmda karar kılana biz ihtida et­miş veya mühtedi deriz.

İran Cephesinden Haberler

Serdar Çağalazade Sinan Paşanın oğlu Mahmut Paşa Di­yarbekir Beylerbeyliğine, Şirvan komutanhğınada Ahmed Paşa getirilmişti. Maiyetlerinde onaltı Beylerbeyi, yirmidört sancak bey'i olduğu halde Tebriz gölü sahiline orduyu götü­rerek mevkii tuttular. Karışlanndaki iran ordusuna hücuma geçtiler. İran askerleri ricat ettiler. Bu ricatı hakiki sanan Kö­se Sefer paşa ortalarına dalıp takibe başladı. Bir müddet ko­valadığı iranlıların esas kuvvetlerini bir tepenin arkasından çıktıklarını görünce durumun fecaatini anladı. Artık yapıla­cak iş, dişe diş, göze göz dövüşmekti. Sefer Paşa bulunduğu mevkiide öğleden akşama kadar kanlı bir direniş ortaya ko­yarak ordunun çekilmesine yardımcı oldu. Bu ateşmizac pa­şa hatasını orduya çekilme imkânı temin ederek telafi ede­bilmiş oldu. Hava karardığı zaman Sefer Paşa kuvvetleri eri-miş, buna mukabil orduyu hümayun geri çekilebilmişti. Fa­kat Köse Sefer Paşa da esir olarak Şah Abbas'ın eline düş­müştü. Şah Abbas, Sefer Paşanın kahramanca direnişine hayran olmuş ve mezhebi şia'yı seçerek kendi hizmetine gir­mesini tekilf etti. Sefer Paşa «Padişahım Efendimin ekmeği kursağımda durur, mezhebim ise dört hak mezhebten biri­dir.

Batı Cephesinde Sulh Çalışmaları

Bilindiği gibi ondört seneden beri batı hududlanmızda küf-fâr ile cenk ediliyordu. Bu cenklere, gerek Anadoluda Celâli hareketleri gerekse Iranın mütecaviz durumu sebebiyle son verilip mezkûr huzursuzlukların ve İran tecavüzatının yok edilmesi için bir heyeti murahhasa kurmuş ve Diyarbekir es­ki Beylerbeyi Murad (Kuyucu) Paşa idaresinde müzakerelere başlamıştı. Padişah, Sadrazam Lala Mehmed Paşa'yı Maca-ristandan geri çağırdı. Bu fermana uyan Lala Mehmed Paşa Istanbula geldi. Padişah-ı şahanenin huzuruna çıktı. Hazreti padişah doğu sınırlarımızda İran tecavüzatından dahilde ise Uzun Halil adlı eşkiyanın hareketlerinin bastırılması için Ma-caristandaki savaşın şerefli bir barışla bitirilmesi icab ettiğini bunun için mutlak surette Estergon Kalesinin fethi gerekir di­ye noktai nazarını bildirdi. Avusturyalılar ile sulh yapılırsa çok daha güzel olur buyruldu. Bu talimatı alan Lala Mehmet Paşa derhal orduyu hümayunun başına dönerek bir nefeste Estergon kalesini fetihten başka Vişegrard ve Plato kalelerini de mülükü şahaneye ilave eyledi. Hazreti padişah bu muvaf­fakiyetten pek memnun kaldı.

Yavuz Ali Paşa'nın Vefatı

Sadrazam Yavuz Ali Paşa, Hazreti padişahtan aldığı tali­matları havi olarak geldiği yere yâni Macaristan ovalarındaki orduya iltihak etmek üzere yola çıkmıştı. Yolda hastalanan Sadrazam, Belgrad'a vardığında rahmet rahmana erişti. Haz­reti padişah, Sadrazamın vefat haberini aldığında hemen ge­reken istişareleri yaparak bilhassa hocası, Hoca Mustafa Efendinin tavsiyesine uygun olarak Lala Mehmed Paşa'yı sa­darete tayin eyledi. Lala Mehmed Paşa, hemen Budin ve Es-tergon üzerine gitmişse de harb mevsiminin geçmiş olması hasebiyle bir netice alamadı ve kışlamak üzere Belgrad'a dö­nüldü. Hicri 1013 Milâdi 1604.

Bu sırada Şeyhülislâmlık makamına İkinci defa olarak Sunuhi Efendi tayin buyruldu. Bâb-ı Alî; Fransa, İngiltere ve Ve­nedik ile diplomatik münasebetler teminini araştırıyordu.

Çünkü İran Şahı Abbas, devleti aliyye aleyhinde Papalık dahi! bütün Avrupa devletleri ile ittifak edici münasebetler kurmaya çalışıyor ve bunda bilhassa Papa ile ittifak temin etmeye muvaffak olmuştu. Fakat bu ittifak askeri sahada değil, politik alanda kurulabilmişti.

Sultan 1. Ahmed

Babası: Sultan III. Murad

Annesi: Safiye Sultan

Doğum Tarihi: 1566

Vefat Tarihi: 1603

Saltanat Müd.: 1595-1603

Türbesi: İstanbul'dadır.



Hicri 998, Milâdi 1590 yılında Manisa'da dünyaya gelen padişah 1. Ahmed, babası 3. Mehmed'in vefatında henüz on-dört yaşında idi. Hicri 1012, Milâdi 1603 yılında dar-ü beka alemine intikal eden merhum padişah, artık şehzadelerin vi­layetlerde valilik yapmalarını ortadan kaldıran kararın sahibi olarak ne kadar isabetli hareket ettiğini ölüme mahkûrn-et-mek zorunda kaldığı veliaht şehzade Mahmut sultan vesi­lesiyle dünya gözüyiede şahid olmuştu. Merhum Padişah 3. Mehmed, vefat ettiğinde bu elim vak'adan ne sadrazamın, ne diğer devlet adamlarının nede ahalinin haberi vardı. Babası­nın ölüm haberini öğrenen genç padişah kendi elleriyle yaz­dığı bir tezkereyi sadaret kaymakamı Kasım Paşaya gönder­di. Kasım Paşa kendisine getirilen bu hatt-ı şerifi bir türlü sö­kemedi. Kasım Paşa'mn bildiği tek bir şey varsa bu da padi­şah 3. Mehmed'in hattı olmadığıydı.

Top