ihya.org
2. Mustafa
Viyana Müzakerelerine Yol Açılıyor
Bu sırada da İngiliz sefaret başkâtibi, Sultan Mustafa'nın kaleme aldığı samimi mektubunu İngiltere kralına onun da ricalarıyla Avusturya imparatoruna mektuplar verildi. İmparator otorite sahipleriyle yaptığı bir dizi müzakere neticesinde herkesin ele geçirdiği topraklar kendilerinde kalmak şartıyla yapılacak sulhun Rusya'yı da kapsamına alması icab ettiğini ileriye sürdü.
Neticeten barış görüşmelerine oturuldu. Bizden Reisül Küttap Rami Efendi ile Mavro Kordato bey Avusturya imparatorunun teklif ve organize ettirdiği sulh müzakerelerinde bulunma vazifesiyle Viyana'ya gittiler. Osmanlı devleti murahhaslarından Mösyö Kordato üzerinde anlaşılacak sulhun Rusya'yı da içine almasına, devlet-i âliyye'nin her hangi bir i'tirazı olmadığını beyan etti. Ruslar, Venedikliler, Lehistan ve aracı devletlere de bu açıklama tebliğ olundu. Çar Deli Pet-ro'yu hemen Viyana'ya koşmuş görüyoruz. Koşmaklada iktifa etmiyerek hemende şartlarını sıralamaya koyulur.
İki Yönlü Gayret
Sultan 2. Mustafa gelmiş olduğu Tamışvar'da bir müddet dinlendi. Akabinde Edirne'ye geldi. Oradan da İstanbul mekân tutuldu. Kış müddetince devlet siyasetinde hummalı faaliyetlerin yapıla geldiği gözlendi. Bir taraftan bütün hazırlıklar heran savaş olacakmış gibi harp hazırlıkları yapıldı. Bu gayretler aslında sulh içinde yaşamanın icab ettirdiği haldi. Çünkü savaş gücünü yükseltmiş ülkelerin sulh içinde yaşamaları hakkıdır prensibi burada kendini gösteren bir hakikattir. Atalarımız dâima "İsterisen sulh-u salah, hazrol cenge" buyurmuşlardır. Her neyse bu sırada Sultan 2. Mustafa'nın has müşaviri olmasını beceren Tatar Hân'ı, İngiliz elçisinin avucunun içine düşme görüntüsü vermekteydi. Sadrazam Amcazade Hüseyin Paşa Merzifonlu Hacı Ali Paşa'nın dört yıl evvel yapmış olduğu çalışmaları tahattur etti. Pajet ile yapılacak münakaşa ve münazara neticesinde yürürlüğe koyabilme imkânı bulabilirlerdi. Bu proje içinde sadrazam başta olduğu halde Tatar Hân'ı, şeyhülislâm, Rumeli ve Anadolu Kazaskerleri, Yeniçeri Ağası, Reis ül Küttap (hariciye nâzırı)bir araya gelip bu düşünceyi derinliğine konuştular. Çok geçmedi şimdiye kadar olmayan bir şey gerçekleşti. Sultan 2.
Mali Sıkıntı ve Tütün Yasağı
Çeşitli cephelerde açılan savaşlar devletin mâli düzeninde de bir takım aksaklıkların zuhuruna sebeb oldu. Kayıplar kısa zaman içinde telâfi edilmek istendiğinden harcamalar birbiri üstüne biniyordu. Bu sıralarda 2. Mustafa, tütün içme yasağı koyma yoluna gitmişti. 4. Murad gibi sert bir padişahın önleyemediği tütün içme keyfiyeti, Sultan 2. Mustafa'nın basiretli davranışı ile ve gelir getirme vasıtası olarak kullanmak niyetiyle, bahse konu yasaktan rücu edildi. Ancak en kalite tütünün kıyyesine 60, 2. kaliteye 40, 3. kaliteye de 20 para vergi koymuştu. Azak Kalesinin Rusların eline geçtiği haberi geldiğinde padişah para meselesiyle meşgul idi. İstanbul, Edirne, İzmir ve Erzurum'da kendi tuğrası ile süslü para darb ettiriyordu. Azak'ın sükut haberi para işi ile meşgul padişahı pek üzdü. Derhal istirdad için çalışmaların başlatılmasını emretti. Çok kısa zamanda Azak boğazına istihkâmlar yaptırıldı. Öte yandan gerek Karadeniz, gerekse Akdeniz donanması ve ince donanma da denen Tuna donanması yepyeni gemilerle takviye edildi.
Tamışvar'ın İmdadına Koşulması
Tarihler 1107/1696 yılını gösterirken, ilkbahar mevsiminin yüzünü göstermesiyle beraber yine avrupa ortalarına doğru sefer hazırlıklarına girişildi. İlk durak yine Macaristan ovalarının civan oldu. Osmanlı birliklerinin karşısına çıkan yere! olsun avusturyanın olsun birlikleri mağlup oluyordu. Avusturya ordusunun büyük bir kuvvetle Tamışvar kalesini muhasara altına aldığı haberi padişahın kulağına ulaştı. 2. Mustafa bizzat kendisi başta olduğu halde orduyu hümayun Tamış-var'ın istimdadlarına şitab etti. Padişah ordusunun üzerlerine gelmekte olduğunu öğrenen Avusturyalılar Tamışvar önündeki kuşatmayı kaldırarak Laba nehri cihetine doğru çekilme hareketine çevirdi. Çok geçmeden iki ordu nehir yakınlarında karşı karşıya geldiler. Daltaban Mustafa Paşa, bu muharebede çok büyük fedakârlıklar sergiledi. Netice yine asakiri islâmın lehine oldu. Belgrad ve Tamışvar uzun bir zaman, düşman tasallutuna kapalı bir hâle geldi. 1108/rebiülevve-lin/1696-eylül'ünde ordu Edirne'ye avdet etti Avusturya üzerine açılan seferler, ne kadar yüz güldürücü neticelere doğuruyorsa, Rusya üzerine açılan seferlerde ise tamı tamına üzüntü verici haberlerden başka bir şey gelmiyordu.
Cülus Bahşişi Engeli
Sultan 2. Mustafa bütün hazırlıkları tamamlamış, ordunun başında Macaristan üzerinden Avusturya'yı vurmak hesabini yaparken acı bir sürprizle karşı karşıya kaldı. Yeniçeriler; cülus bahşişi almadıklarını ile sürerek kazganlarını(kazan) bir daha kaldırdılar. Düşünün bir sevgili okurlar, aziz milletimizin kıymetli evlâdları, bütün hazırlıkları yapıp bitirmişsin, düş-manın gırtlağını sıkmaya gideceksin, unsurların en önemlisi olan asker adeta ben yokum diyor. Askerin bir nevi tatmini olan cülus verilmeden, hele yeniçeri askeri olursa, bu cülus almayanlar başa gelecekler düşünülsün artık.
Padişahın İnadı!
2. Mustafa bu cevaba itibar etmeyeceğini beyanla, bizzat ordunun başına geçeceğini bildirdi. Yapmış olduğu istizah ile Bâbıâlinin görüşlerindeki aşın tedbirliliği gözlemiş oldu. Orduyu kumandasında götürme kararını tatbike koydu. Kırım Hânı'da içlerinde olduğu halde Osmanlı topraklarının her yerine haberciler göndererek sefer hazırlıklarının yapılmasını başlattı.
Bilindiği gibi 2. Ahmed devrinde Sakız Adası, Venedikli'le-rin eline geçmişti. Merhum 2. Ahmed'in bu işe nekadar üzüldüğünü hayatını anlattığımız esnada tebarüz ettirmiştik. Devlet adamlarını, sadrazam ve kaptanlarını ne ağır tehdit ve ikazlara muhatap ettiğini nakletmiştik.
İşte şimdi Sultan 2. Mustafa'nın tahta çıkışının ilk haftasında Osmanlı donanması Sakız Adası açıklarında karşı karşıya bulunduğu Venedik donanmasına çok kanlı bir savaştan sonra, kahkâri bir bozgun yaşattı. Çünkü Venedik gemilerinin çoğunluğunu denizin dibine göndermeye muvaffak olmuşlardı. Bu hengâmede Venedik donanması kumandanı canını zorbelâ kurtarabildi. Buna göre Sakız Adası yine sancak-ı şerifin gölgesine dâhil olmuştu. İleride meydana gelecek, acı günlerden habersiz kaderini yaşamaya kavuştu.
Sultan 2. Mustafa Han
Babası: IV. Mehmed Han
Annesi: Râbia Gülnüş Sultan
Doğum Tarihi: 1664
Vefat Tarihi: 1703
Saltanat Müd.: 1695-1703
Türbesi: İstanbul'da Yeni Camii Yanı Valide Sultan Türbesi.
Sultan 2. Mustafa Sultan 2. Ahmed'in vefatı vukubulduğunda, merhum padişah 51 yaşındaydı. Bu vefat üzerine Osmanlı tarihinde ilk defa ve enterasan bir olay vukubuldu.
31 yaşında olan şehzade Mustafa, vefatını duyduğu amcasının yerine taht'a çıkmak üzere, hiç kimseye boyun eğmeden, bir bildiri beklemeden yaşamakta olduğu Edirne Sarayı veliahd dâiresinden çıkıp, taht odasına girdi. Tahta kuruldu. Devletin ileri gelenlerini padişah sıfatıyla nezdine getirtip, onlardan hem biat aldı hem de ülke işlerini müzakereye başladı. Bilindiği gibi Mustafa adı hem efendimiz (s.a.v)'in adı olduğu gibi seçilmiş ve sevilmiş mânasına gelir. Memleketin bu karışık döneminde müteşebbis ve protokola pek önem vermek istemeyen kişinin tahta çıkması acaba hayırlı neticeler getirecekmiydi?
2. Mustafa Han
Padişahlık Sırası 22
Saltanatı 8 Yıl
İslâm Halifelik Sırası 87
Cülûsu 6 Şubat 1695
Babası Sultan Dördüncü Mehmed Hân
Annesi Emetullah Rabia Gülnûş Sultan
Doğumu 5 Haziran 1664
Vefâtı 29 Aralık 1704
Kabri İstanbul Turhan Vâlide Sultan Türbesi'ndedir
Osmanlı padişahlarının yirmi ikincisi ve İslâm halifelerinin seksen yedincisi. Sultan Dördüncü Mehmed'in Râbia Gülnûş sultandan oğlu olup 5 Haziran 1664'te İstanbul'da doğdu. Devrin âlimlerinden iyi bir tahsil gördü. Devlet idâresi ve harp oyunlarını öğrendi. Mahâretli bir okçu ve silahşördü. İkinci Ahmed Hanın 6 Şubat 1695'te vefâtıyla tahta çıktı. Padişah olduğundan, Osmanlı Devleti on iki yıldan beri Avusturya, Lehistan, Rusya ve Venediklilerle harp ediyordu. Gayretli ve kahraman bir hükümdar olan Sultan Mustafa Han, tahta çıkışının üçüncü günü sadrazama gönderdiği fermânda;