Defn ve Hilafet

Defn ve Hilafet

İlk olarak Abbas´ın dikatini çeken belirtilen bir süre sonra diğerleri de farkettiler. Peygamber (s.a.v.) daha öl­meden Ümmü Eymen (r.) oğluna Peygamber (s.a.v.) ´in Öl­mek üzere olduğunu bildiren bir haber gönderdi. Kuzeye yürümek için kamp zaten kaldırılmıştı. Fakat Üsame he­men Medine´ye dönme emri verdi. Ömer (r.)´in de içlerin­de bulunduğu Ashab´dan ilk Müslüman olan birçok kişi ordu ile birlikteydi. Şehre vardıklarında ölümün gerçekleş­tiği haberini duyduklarında Ömer bunu kabul etmeyi red­detti. Ömer (r.) Kur´an´ın bir âyetini yanlış tefsir ettiği için bu âyetin Peygamber (s.a.v.)´in onların neslinde ve gelecek nesillerde sürekli yaşayacağı anlamına geldiğini zannetmişti. Bu nedenle Mescidde ayağa kalkmış, insanla­ra Peygamber (s.a.v.)´in sadece ruhen yok olduğunu ve bir süre sonra geri "geleceğini anlatıyordu. O bu şekilde konu­şurken Ebu Bekir (r.) at sırtında Sunh´tan geldi. Çünkü haberler hızla tüm vahaya yayılmıştı. Ebu Bekir hiç kim­senin konuşmasını durdurmadan doğruca kızının evine gitti. Peygamber (s.a.v.)´in yüzünden Örttükleri örtüyü çekti. Ûna baktı ve öptü. «Ey bana annemden ve babam­dan daha sevgili olan» dedi, «Allah´ın senin için yazdığı ölümü tattın. Bundan sonra sana hiçbir ölüm gelmeyecek.» Daha sonra yavaşça örtüyü tekrar yüzüne örttü ve Ömer r.´in hitap ettiği insan kalabalığına doğru yöneldi. İnsan kalabalığına yaklaştığında: «Yavaş ol Ömer!» dedi. «Beni

ziyaretlerden birinde Aişe onun kızma bırşeyler söylediğini kızının da bunun üzerine ağlamaya başladığını gördü. Daha sonra ona bir sır daha verdi, bu kez gözyaşlarının arasında gülümsemeye başladı. O ayrılırken Aişe (r.) Peygamber (s.a.v.)´în ne söylediğini sordu, fakat Fatıma (r.) bunun bir sır olduğunu ve kimseye açamayacağını söyledi Ancak daha sonralan Fatıma ona bu sırrı açıkladı- «Peygamber (s.a.v} bana bu hastalıktan öleceğini söyledi, ben de ağla­dım. Daha sonra bana ev halkından ona ilk kavuşanın ben olacağımı söyledi, ben de güldüm»´2.

Peygamber (s.a.v.) hastalığı sırasında acı çekiyor du, acının çok ağniaştığı bir sırada karısı Safiye (rj «Ey Allah´ın Peygamberi, senin çektiğini keşke ben çeksey­dim!» dedi. Bunun üzerine diğer hanımları birbirlerine baktılar ve aralarında bunun münafıklık olduğunu fısıl-daştılar. Peygamber (sa.v.) onları gördü ve «Gidin ağzı­nızı yıkayın» dedi. Ona niçin olduğunu sorduklarında-«Çünkü arkadaşınıza iftira ediyorsunuz. Vallahi, o tüm sa-mimiyetiyle gerçeği söyledi»´" cevabım verdi.

Ümmü Eymen (r.) de sürekli onun yanındaydı ve ara-ara oğîuna Peygamber (sa.v.)´in durumu ile ilgili haber­ler gönderiyordu. Üsame fr), Allah bir yol gösterinceye kadar daha fazla ilerlemeyip Curf´ta kalmaya karar ver-mışti. Takat bir sabah ulaşan kötü haberler nedeniyle Mc dine´ye geldi ve ağlayarak, şuuru yerinde olduğu halde ko­nuşamayacak kadar hasta olan Peygamber (sa.v)´in ya­nına gitti Üs.ame ir.), onun üzerine eğildi vo öptü. Pey­gamber (s.a.v.) elini Sema´dan rahmet dilercesine yukarı doğru kaldırdı ve. Daha sonra elinin İçindekileri, üzün­tü içinde kampa dönen Üsame´nin eline boşaltırmış gibi bir hareket yaptı.

Ertesi gün Hicret´in onbirinci yılının Rebi-üI-Evvel ayı-Tam Pazartesiye denk gelen onikinci günü idi, yani M. S 632 Haziranının sekizinci günü. O sabah erkenden Peygam-

(12) Z. LXJI, 12. i1G) î. 3. VılI oı

ber (s.a.v.)´in ateşi düştü ve çok güçsüz olmasına rağmen ezan onun Mescid´e gitmeye karar vermesine neden oldu. O içeri girdiğinde namaz başlamıştı ve insanlar onu gör­düklerinde sevinçten neredeyse namazdan çıkacaklardı, fakat Peygamber, (s.a.v) onlara devam etmelerini işaret et­ti. Bir süre onları seyretti ve davranışlarmdaki takvayı gö­rerek yüzü sevinçten parladı. Yanında Fadl (r.) ve azatlı kölesi Sevban (r.)´in-yardımıyla ilerlerken yüzü hâlâ par­lıyordu. «Peygamber (s.a.v)´in yüzünü o andaki kadar gü­zelken hiç görmemiştim» dedi Enes (r.i Ebu Bekir tr.) ar-kasındaki´saflarda bir hareket olduğunun farkındaydı. Bu­nun sadece bir tek Sebebinin olabileceğini "Ve arkadan yak-" lastiğini duyduğu adamın Peygamber (s.a,v.)´den başkası olmadığını biliyordu. Bu nedenle başını çevirmeden bir adım geri çekildi. Fakat Peygamber (s.a.v.) elini onun omuzuna koydu ve «Namazı sen kıldır» diyerek onu tekrai cemaatın önüne doğru itti. Kendisi de Ebu Bekir´in sağı­na oturdu ve oturarak namaz kıldı.

* Onun >bu iyileşmesi büyük bir sevinç yaratmıştı. Na­mazdan kısa bir süre sonra Usaine, Peygamber (s.a.v)´i daha kötü bulacağını umarak dönmüştü, fakat onu daha iyi görünce çok sevindi. Peygamber (s.a.v.) «Allah´ın rah­meti ile yola çık» dedi Bunun üzerine Üsame ona veân etti ve Curf´a geri dönerek adamlarına kuzeye yürümek için hazırlanmalarını emretti. O sırada Ebu Bekir (r.) yu­karı Medine´ye doğru yola çıkmıştı. Esma (r.) ile evlenme­den çok önce Ebu Bekir (r.), on yıl önce vahaya geldiğinde yanında kaldığı Hazreçli Hârise´nin kızı Habibe ile nişan­lanmıştı. Uzun süre nişanlı kaldıktan sonra evlenmişler­di. Habibe hâlâ Sunh´ta ailesinin yanında kalıyordu. Ebu Bekir (r.) ´do onu orada görmeye gidiyordu.

Peygamber (s.a.v.} Fadl (r.) ve Sevban (r.)´m yardı­mıyla Aişe (r.î´nin odasına döndü. Ali (r.) ve Abbas (r.) da oraya kadar peşlerinden gittiler, fakat çok kalmadılar. Dışan çıktıklarında oradan geçen bazı adamlar AH (r.)´ye Peygamber (s.a.v.)in nasıl olduğunu sordular. «Allah´a hamdolsun» dedi Ali (r.) «O iyi.» Fakat soranlar gittikten

dinle!» Ömer (r.) buna aldırmadı ve devam etti. Fakat Ebu Bekir´in sesini tanıyanlar Ömer´i -bırakıp ne söyleyeceğini duymak için ona döndüler. Ebu Bekir (r.) Allah´a hamd ettikten sonra şöyle dedi: «Ey insanlar, kim Muhammed e tapıyor idiyse ?gerçekten Muhammed ölmüştür; kim d 2 Allah´a tapıyor idiyse? gerçekten Allah Diridir ve ölmez.» Daha sonra Uhud´dan son/a indirilen şu âyeti okudu:

«Muhammed, yalnızca bir Peygamberdir. Ondcn önce nice Pey­gamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölürse ya da öldürülürse siz to­puklarınız üzerinde gensin geriye mi döneceksiniz? İki topuğu üze­rinde gerisin geri dönen kimse, Allah´a kesinlikle zarar veremez. Allah, şükredenleri pek yakında ödüllendirecektİr.» (Al-i İmran: 144)

Sanki Ebu Bekir (r.) okuyuncaya kadar bu âyeti hiç kimse duymamıştı. Ondan bu âyeti aldılar ve bu âyet dil­lerde dolaşmaya başladı. Ömer (r) daha sonraları şöyle anlattı:

«Ebu Bekir´in o âyeti okuduğunu duyunca o kadar şa­şırmıştım ki yere düştüm. Ayaklarım artık beni taşımıyor­du ve Allah´ın Rasulünün ölmüş olduğunu anlamıştım.»

Ali, (r.) Zübeyr (r.) ve Talha Cr.) ile birlikte evine çe­kilmişti. Muhacirlerin geri kalan kısmı Ebu Bekir´in etra­fında toplanmışlardı. Useyd ve kabilesinden bir çok kişi de onlara katılmıştı. Fakat Evs´li ve Hazreçli Ensarm bü­yük çoğunluğu Sa´d İbn Ubade (r.)´nin başkanı bulundu­ğu Beni Sa´ide´nin toplantı yerinde toplanmıştı. Ebu Bekir İr.) ve Ümer (r.)´e, onların Peygamber (s.a.v.) irtihal et­tiğine göre yönetimin kime ait olacağı konusunda tartış­tıkları haberi ulaştı. Cnun otoritesini memnuniyetle ka­bul etmişlerdi; fakat onu kaybettikten sonra çoğu Kayle oğullarının Yesrib´li bir adamdan başkası tarafından yö-neltilmemesi gerektiğini düşünüyorlardı. Çoğu Sa´d´a 0) biat etmek üzere idi.

Ömer Cr,), Ebu Bekir ir.)´i toplantı yerine kendisiyle beraber gelmesi için zorladı. Ebu Ubeyde de onlarla bir­likte gitti. Sa´d hastaydı ve toplantı yerinin ortasında bir Örtüye sarınmış yatıyordu. Üç Kureyşli içeri girdiğinde Ensar´dan biri onun adına insanlara hitap etmek üzereydi. Onları görünce Allah´a hamdettikten sonra konuşmasına onları da dahil ederek başladı: «Bizler Allah´ın Ensanyız ve İs´âm´m savaşa!, gücüyüz, ey Muhacirler, sîzler de biz­densiniz. Çünkü simden bir grup bizim aramızda yaşıyor» Konuşmacı aynı tonda konuşmaya devam etti. Muhacirle­ri de biraz övmesine vagmen, onların ilk İslâm toplumu ola­rak önemlerini gözönünde bulundurmaksızm sürekli Ensa-rı överek göklere çıkarıyordu. O konuşmasını bitirdiğinde Ömer (r.) tam konuşmaya başlamak üzereydi. Fakat Ebu Bekir (ı), onu susturdu ve nazikçe, fakat kesin bir şekil­de konuşmağa başladı. Ensann önemini kabul ettiğini söy­ledi. Fakat. İslâm´ın Arabistan´da yayıldığını ve Arapların tüm olarak Kureyş´tcn başka birinin otoritesini kabul et­meyeceğini, çünkü Kureyş´in tüm Araplar arasında eşsiz bir konumu olduğunu da belirtti. Konuşmasını bitirerek iki adamdan birini öneriyorum. Hangisini dilerseniz ona biat edin- dedi. Daha sonra Ensar´dan biri kalkarak iki otoritenin olması gerektiğini söyledi. Bu ateşli bir tartışma­ya yol açtı. Ömer (r.) bu tartışmayı şu sözleriyle susturdu: «Ey Ensar, Allah´ın. Rasulünün namazlarda imamlık yap­ma görevini Ebu Bekir´e verdiğini bilmiyor musunuz? «Bili­yoruz» diye cevap verdiler. Ömer-. "Peki aranızda kim-onun önüne geçmek istiyor?» dedi. -Allah korusun, onun önüne geçemeyiz»[1] dediler. Bunun u/erine Ömer (ı), Ebu Bekir ir.)´m elini tuttu vo ena biat etti. Arkasından da Ebu Uheyde (r.) vo diğer Muhacirler biat ettiler. Daha sonra Sa´d hariç orada bulunan Ensann tümü de biat etti­ler, Sa´d hiçbir zaman Ebu Bekir´i bir halife[2] olarak kabuî etmedi ve Suriye´ye hicret etti.

Orada ne karar almış olurlarsa olsunlar Medine´de hiç kimse Mescid´de, o orada olduğu müddetçe Ebu Bekir´in önüne geçmeyi kabul etmezdi. Ertesi gün sabah namazın­da, namazı kılmadan önce Ebu Bekir (r.) minbere oturdu. Ömer (r.) ayağa Kalkıp, cemaate Ebu Bekir´e biat etmele­rini emretti ve onu şöyle tanımladı: «Sizin en iyiniz, Allah´­ın Rasulünün arkadaşı,» îkisi mağarada oturduklarında ikinin ikincisi» (Tevbe: 40).

Yeni nazil olan âyetlerden birinde Ebu Bekir (r.)´in bu önemli anda Peygamber (s.a.v.)´in tek arkadaşı olduğu belirtiliyordu[3]. Daha sonra biat eden Ali hariç tüm cemaat bir ağızdan ona bağlılık yemini ettiler[4].

Daha sonra Ebu Bekir fr.), Allah´a hamd ve şükret­tikten sonra cemate hitap etti: «Sizin en iyiniz olmadığım "halde sizin üzerinize hakim oldum. Eğer doğru yaparsam bana yardım edin, eğer yanhş yaparsam beni doğrultun. Hakka samimiyetle saygı göstermek bağlılıktır, hakka say­gısızlık ise ihanettir. Aranızdaki güçsüzler, inşallah onla­rın haklarını koruyuncaya kadar benim katımda güçlü ola­caklardı. Aranızdaki güçlüler ise, başkalarının hakkını on-fardan, inşallah, alana kadar benim katımda güçsüzdürler Ben Allah´a ve Rasulüne itaat ettiğim sürece bana itaat ediniz. Fakat eğer ben Allah´a ve Rasulüne itaat etmez­sem siz de bana itaat etmeyin. Namaza kalkın, Allah size merhamet etsin!»

Namazdan sonra Peygamber (s.a.v.)´in ev halkı ve ailesi onu gömülmeye hazırlamaları gerektiğine karar ver­diler. Fakat bunun nasıl yapılacağı konusunda anlaşmaz-lığa düştüler. Daha sonra Allah onların üzerine bir uyuk­lama verdi ve herbiri rüyasında bir sesin «Peygamber (s, a.v.)´i elbiseleri üzerinde olduğu halde yıkayın» diye bir ses duydu. Bunun üzerine Aişe´nin odasına gittiler, o an için Aişe odadan çıkmıştı. Hazreçli bir adam olan Evs îbn Havlî, orada Ensan temsil etmek için Ali´ye yalvardı: «Sen­den Allah ve Rasulündeki payımız adına rica ediyorum Ey Ali!» Ali onun içeri girmesine izin verdi. Abbas fr.), oğlu Fadl (r.) ve Kisam (r.), Ali (r.)´ye mübarek vücudu­nu çevirmekte yardım ettiler. Bu sırada Üsame (r.). Pey­gamber (s.a.v.)´in azatlısı kölelerinden biri olan Şükran´ın yardımıyla su döküyordu, Ali Cr.) elini uzun yün elbisesi­nin her tarafında gezdirdi. «Ey bana annemden ve babam­dan daha sevgili olan,» dedi, «yaşarken de, ölü iken de ne kadar güzelsin!» Hatta bir gün sonra bile Peygamber (s.a. v.)´in vücudu nefes alıp vermemesine, sıcaklık ve yumu­şaklığını kaybetmiş olmasına rağmen hâlâ uykuda imiş gibiydi.

Ashab şimdi de onun nereye gömüleceği konusunda anlaşmazlığa düştü. Çoğu, onun mezarının Baki mezarlı­ğında üç kızı ve oğlu İbrahim´in ve kendi gömdüğü arka­daşlarının yanma kazılması gerektiğini düşünüyordu. Ba­zıları ise onun Mescide gömülmesi fikrindeydi. Fakat Ebu Bekir onun: «Öldüğü yere gömülmeyen hiçbir Peygamber yoktur» dediğini hatırladı. Bunun üzerine mezar, Peygam­ber (s.a.v)´in yattığı şiltenin hemen yanında Aişe´nin oda­sının zeminine kazıldı.

Daha sonra tüm Medine´liler onu ziyaret ettiler ve ba­şında cenaze namazı kıldılar. Küçük gruplar halinde geldi­ler ve her .grup ayrı olarak cenaze namazını kıldı ilk ön­ce erkekler grup grup geldiler, tüm erkekler onu ziyaret ettikten sonra kadınlar geldiler. Onlardan sonra da çocuk­lar ziyaret ettiler. O gece Peygamber (s.a.v.) Ali (r.) ve kendisini mezara hazırlayan diğer arkadaşları tarafından gömüldü.

Şimdi «Nur şehri» diye anılan Medine´de büyük bir üzüntü yaşanıyordu. Sahabeden her biri ağladığı için baş­kalarını azarlıyor, fakat kendisi ağlıyordu. Niye ağladığı sorulduğunda Ümmü Eymen[5]: «Ben onun için ağlamıyo­rum» dedi. «Onun için bu dünyadan daha iyi olan bir yere gittiğini sanki bilmiyor muyum? Fakat ben, bize gökten gelen haberler kesildiği için ağlıyorum»[6].

Sanki büyük bir kapı kapanmış gibiydi. Yine de onun şöyle dediğini hatırladılar: «Ben bu dünyada ne yapayım? Ben ve bu dünya, bir yolcu ve yolcunun altında gölgelen­diği bir ağaç misaliyiz. Bir müddet sonra yolcu yoluna gi­der ve onu arkasında bırakır [7] Peygamber (s.a.v.) bunu herkesin kendisi için söylemesini kestederek duyurmuştu. Bu kapı şimdi kapansa bile, mü´minler için Ölümle birlikte tekrar açılacaktır. Kulaklarında hâla onun şu sözleri çın­lıyordu:

«Ben sizden Önce gidiyorum ve sizin şahidinizim. Si­zinle buluşma yerim Havuz´dur». Bu dünyadaki risalet gö­revini yerine getirerek, bu görevi ahirette devam ettirmek üzere bu dünyadan ayrılmıştı. Ahirette O, onlar için ve baş­kaları için, bu dünya hayatına sınırlamaları olmaksızın merhamet anahtarı[8], Cennet Anahtarı, Hakkın Ruhu ve Allah´ın habibt olacaktı.

«Hiç şüphesiz, Allah ve melekleri Peygambere salat etmekte­dirler. Ey iman edenler, siz de ona salat edin ve tam bir teslimi­yette ona selâm verin» (Ahzab: 56).

514

VADÎ KUREYŞLERÎ

(Fihr direkt olarak İsmail´in oğullan soyundan gelmektedir. Fihr´in soyunun civar Kureyş-leri olarak anılan kısmı bu şemada belirtilmemiştir.)

KUREYŞ diye tanınan Fihr

el-HARÎS

Gâlib Lu´ay

(Ebu Ubeyde´nin kabilesi)

AMİR

(Süheyl´in kabilesi)

Ka´b

Hüseys ADİY MÜRRE

(Ömer´in kabilesi) AMR

SEHM (AMR tbn el As´ın k.) CUMAH (Osman

İbn Ma´zun k.)

Kilâb

KUSAY

MÜRRE

TEYM

(Talha ve Manzum Ebu Bekir´in)

ZÜHRE

Yekaze

{Ebu Seleme ve Halid İbn Velid´in Kabüesi)

ABDU´D-DAR ABDU MENAF

ABD EL-UZZA (Peygamber´in annesi Amine´nin kuzeni

ESED Sa´d´ın ve Abdurrahman îbn Avfîm ka-

Hatice, Varaka ve bilesl) Zübeyr ibn El-Av-vam´m kabilesi

Kabilelerin kurucuları büyük harfleri© yazılmıştır. Bunların ardından da o kabileden Pey­gamber´© çok yakın veya tarihsel önem arzeden birkaç kişinin adı verilmiştir.

REFERANS ANAHTARI

Biyografik ve Tarihsel eserler t

K.? Kur´an

Bu kitap osasen aşağıdaki uç yazarın M.S. 8 ve 9. yüzyıllarda

yazdıkları eserlere dayanmaktadır.

II.: ibn lshak Buradaki alıntılar Muhammed ibn îs-

hak´m Siret-i Basulullah (Peygamberin Hayatı) adlı kitabının Abdel-Malik îbn Hişam (I.H.) tarafından tetkik edilmiş nüshasının Wüsten/eld baskısından ya­pılmıştır.

I.S. i İbn Sft´d Buradaki alıntılar Muhammed İbn Sa´d´-

ın Kltab et-Tabaka el-Keblr adlı eserinin Leyden baskısındandir.

W. Vâkıdi Buradaki alıntılar Muhammed İbn Ömer

el-Wâkıdl´nin Kİtab el-Meîazl (Peygam­berin savaşlarının kronolojisi) adlı kita­bının Marsden Jones baskısından yapıl­mıştır.

Dunların vamsıra zaman zaman şu yazarlara da müracaat edil­miştir:

A. i Azrakİ Muhammed îbn Abdullah el-Azraki´nin

Ahbar Mekke adh eserinin Wüstenfeld baskısı.

T«b. t Taberl Muhammed ibn Cerlr et-Taberî´nin Tâ-

rih er-RıuuI ve´I-Mûlûk (Peygamberler ve Krallar Tarihi) adh eserinin leydon

516

heyden baskısı .Aynı yazarın Tefsir´ine de müracaat edilmiştir.

S.: Süheylî Abdurrahman İbn Abdtdah es-SübeyU´nin

tbn İshak´a yazdığı şerhin (Er-Ravz el-Unnf) Kahire baskısı.

Peygamberin Hadislerini Toplayan Eserler

Aşağıdaki 9. yüzyılda yaşamış sekiz Muhaddisten yapılan alıntılar VVensinck´in Handbook of Eariy Muhammadan Tradi-tion adlı eserinde kullandığı sisteme göre düzenlenmiştir. B t Muhanımed İbn İsmail el-Buhari M i Müslim tbn el-Haccac el-Kuşeyrî Tir.: Muhammed tbn İsa et-Tinnizi A.H. î Ahmed îbn Muhammed İbn Hanbel N. t Ahmod tbn Şu´ayb en-Nesei A.D.: Ebu Davud es-Sicistanî D.: Abdullah îbn Abdurrahman ed-Darimi İ.M. s Muhemmed İbn Mace.

Zaman zaman aşağıdaki M.S. İl. yüzyıl muhaddislerinden de alıntılar yapılmıştır. Bu muhaddislerin eserleri Wensüyck*in el kitabında yer almamıştır.

Bay: Ahmed ibn el-Hüseyin el-Beyhaki Kitabes-Sünen el-Kübra F. t Hüseyin b. Mahmud el-Ferra" el-Be^avî, Mişkat el-Mesablh.

517

--------------------------------------------------------------------------------

[1] 1. S. il/a. 23.

[2] Arabçada Halife, yani tamamen söyleyecek olursak Halifctû Rasülullah , Allah´ı+n Rasülü ?nün vekili anlamına gelir

[3] Bak Bul. XXXVII.

[4] Birkaç ay sonra Fatıma öldüğünde Ali ve Ebu Bekir´e şöyle d-.´di: -Sonin önemini ve Allah´ın sana olan ihsanını biliyo­ruz ve onun £,ana verdiği hiçbir şeyi kıskanmıyoruz- Fakat cjH bizim önümüzde bize sonnadajı bir şey yaptın. Biz bu konuda, Peygamber (s.a.v.Ve olan yakınlığımız nedeniyle bir siz hakkma sahip olduğumuzu hissettik.» Bunun üzerine Ebu JJ´ikir´iiı gözleri yaşlarla doldu ve şöyle dedi; «Nefsimi kud­ret elinde tutana yemin olsun ki, ben Allah´ın Rasulünün ak­rabalarıyla, kendi akrabalarımdan daha iyi geçinmek is-îunm.» O gün öğic namazında cemaate Ali´nin henüz kendi­sini bir halife olarak kabul etmediğini açıkladı. Bunun uze-nne Alı Ebu R^k<>´in doğruluğunu tasdikledi ve ona biai p´tı. (B. LXIV, 38).

[5] I. S. H/2. 63.4

[6] I. M. XXXVII, 3.

[7] I. M. XXXVII, 3.

[8] Bu ve diğer isimler Peygamberin İsimlerini anlatan gole-noksül münacaatlardan alınmıştır.
Top